
vehüve-lleẕî yeteveffâküm billeyli veya`lemü mâ ceraḥtüm binnehâri ŝümme yeb`aŝüküm fîhi liyuḳḍâ ecelüm müsemmâ. ŝümme ileyhi merci`uküm ŝümme yünebbiüküm bimâ küntüm ta`melûn.
Türkçe:
O, odur ki, geceleyin sizi öldürür. Gün boyunca neler yapıp neler kazandığınızı bilir. Sonra, belirlenmiş süre işletilip tamamlansın diye, gün içinde sizi diriltir. Nihayet O'nadır dönüşünüz. Sonra, yapıp ettiklerinizi size haber verecektir.
İngilizce:
It is He who doth take your souls by night, and hath knowledge of all that ye have done by day: by day doth He raise you up again; that a term appointed be fulfilled; In the end unto Him will be your return; then will He show you the truth of all that ye did.
Fransızca:
Et, la nuit, c'est Lui qui prend vos âmes, et Il sait ce que vous avez acquis pendant le jour. Puis Il vous ressuscite le jour afin que s'accomplisse le terme fixé. Ensuite, c'est vers Lui que sera votre retour, et Il vous informera de ce que vous faisiez. .
Almanca:
Und ER ist Derjenige, Der (eure Seelen) im Schlaf einzieht und weiß, was ihr am Tage an Verfehlungen begangen habt, dann läßt ER euch darin aufwecken, damit eine festgelegte Zeit abläuft, dann wird eure Rückkehr zu Ihm sein, dann wird ER euch in Kenntnis setzen über das, was ihr zu tun pflegtet.
Rusça:
Он - Тот, Кто забирает ваши души ночью и знает, что вы делаете днем. Затем Он воскрешает вас днем, чтобы исполнился назначенный срок (завершился срок вашей жизни). Затем к Нему вам предстоит вернуться, и затем Он поведает вам о том, что вы совершали.
Arapça:
وَهُوَ الَّذِي يَتَوَفَّاكُم بِاللَّيْلِ وَيَعْلَمُ مَا جَرَحْتُم بِالنَّهَارِ ثُمَّ يَبْعَثُكُمْ فِيهِ لِيُقْضَىٰ أَجَلٌ مُّسَمًّى ۖ ثُمَّ إِلَيْهِ مَرْجِعُكُمْ ثُمَّ يُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sizi geceleyin ölü gibi uyutan, gündüzün ne yaptıklarınızı bilen, sonra ölüm ânı gelinceye kadar gündüzleri sizi uyandırıp kaldıran O'dur. Sonunda da dönüşünüz ancak O'nadır. Sonra bütün yaptıklarınızı size O haber verecektir.
Diyanet Vakfı:
Geceleyin sizi öldüren (öldürür gibi uyutan), gündüzün de ne işlediğinizi bilen; sonra belirlenmiş ecel tamamlansın diye gündüzün sizi dirilten (uyandıran) O'dur. Sonra dönüşünüz yine O'nadır. Sonunda O, yaptıklarınızı size haber verecektir.

vehüve-lḳâhiru fevḳa `ibâdihî veyürsilü `aleyküm ḥafeżah. ḥattâ iẕâ câe eḥadekümü-lmevtü teveffethü rusülünâ vehüm lâ yüferriṭûn.
Türkçe:
Kulları üzerinde egemenlik sahibi Kaahir'dir O. Üzerinize koruyucular gönderir. Nihayet ölüm birinize geldiğinde, elçilerimiz onu vefat ettirirler. Ne vaktinden önce iş yaparlar onlar ne de vaktinden sonra.
İngilizce:
He is the irresistible, (watching) from above over His worshippers, and He sets guardians over you. At length, when death approaches one of you, Our angels take his soul, and they never fail in their duty.
Fransızca:
Et Il est le Dominateur Suprême sur Ses serviteurs. Et Il envoie sur vous des gardiens . Et lorsque la mort atteint l'un de vous, Nos messagers (les Anges) enlèvent son âme sans aucune négligence.
Almanca:
Und ER ist Der Herrschende über Seine Diener. Und ER entsendet euch Bewahrende (Engel). Wenn dann der Tod den einen von euch ereilt, ziehen Unsere Entsandten (Engel) (seine Seele) ein, während sie nichts vernachlässigen.
Rusça:
Он - Одолевающий и находится над Своими рабами. Он посылает к вам хранителей. Когда же к кому-нибудь из вас приходит смерть, Наши посланцы забирают его душу, и они не делают упущений.
Arapça:
وَهُوَ الْقَاهِرُ فَوْقَ عِبَادِهِ ۖ وَيُرْسِلُ عَلَيْكُمْ حَفَظَةً حَتَّىٰ إِذَا جَاءَ أَحَدَكُمُ الْمَوْتُ تَوَفَّتْهُ رُسُلُنَا وَهُمْ لَا يُفَرِّطُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O, kulları üzerinde hükümranlığı sürdürür ve size koruyucular gönderir, sonunda sizden birinize ölüm geldiği vakit elçilerimiz, hiç eksiklik yapmadan, onun canını alırlar.
Diyanet Vakfı:
O, kullarının üstünde yegane kudret ve tasarruf sahibidir. Size koruyucular gönderir. Nihayet birinize ölüm geldi mi elçilerimiz (görevli melekler) onun canını alırlar. Onlar vazifede kusur etmezler.

ŝümme ruddû ile-llâhi mevlâhümü-lḥaḳḳ. elâ lehü-lḥukmü vehüve esra`u-lḥâsibîn.
Türkçe:
Nihayet onlar gerçek Mevlâ'ları olan Allah'a götürülürler. Gözünüzü açın! Hüküm yalnız O'nundur. Ve hesap görenlerin en süratlisi de O'dur.
İngilizce:
Then are men returned unto Allah, their protector, the (only) reality: Is not His the command? and He is the swiftest in taking account.
Fransızca:
Ils sont ensuite ramenés vers Allah, leur vrai Maître. C'est à Lui qu'appartient le jugement et Il est le plus prompt des juges.
Almanca:
Dann wurden sie zu ALLAH, ihrem wahren Maula zurückgeschickt. Ja! Ihm allein obliegt die Entscheidung und ER ist Der Schnellste aller Abrechnenden.
Rusça:
Потом их возвращают к Аллаху, их Истинному Покровителю. Он один принимает решение, и Он - Самый быстрый в расчете.
Arapça:
ثُمَّ رُدُّوا إِلَى اللَّهِ مَوْلَاهُمُ الْحَقِّ ۚ أَلَا لَهُ الْحُكْمُ وَهُوَ أَسْرَعُ الْحَاسِبِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sonra da gerçek Mevlâlarına döndürülürler. Dikkatli olun, hüküm ancak O'nundur ve O, hesap görenlerin en süratlisidir.
Diyanet Vakfı:
Sonra insanlar gerçek sahipleri olan Allah'a döndürülürler. Bilesiniz ki hüküm yalnız O'nundur ve O hesap görenlerin en çabuğudur.

ḳul mey yüneccîküm min żulümâti-lberri velbaḥri ted`ûnehû teḍarru`av veḫufyeh. lein encânâ min hâẕihî lenekûnenne mine-şşâkirîn.
Türkçe:
Şunu sor: "Bizi bu durumdan kurtarırsa andolsun şükredenlerden olacağız' diye boyun büküp ürpererek O'na yakardığınızda, karanın ve denizin karanlıklarından sizi kim kurtarıyor?"
İngilizce:
Say: "Who is it that delivereth you from the dark recesses of land and sea, when ye call upon Him in humility and silent terror: 'If He only delivers us from these (dangers), (we vow) we shall truly show our gratitude'?"
Fransızca:
Dis : "Qui vous délivre des ténèbres de la terre et de la mer ? " Vous l'invoquez humblement et en secret : " S'Il nous délivre de ceci, nous serons du nombre des reconnaissants.
Almanca:
Sag: "Wer rettet euch aus den Finsternissen des Festlandes und des Meeres? Ihr richtet an Ihn Bittgebete in Ergebenheit und im Verborgenen: "Wenn ER uns von diesem (Unglück) errettet, so werden wir gewiß von den Dankbaren sein."
Rusça:
Скажи: "Кто спасает вас от мраков на суше и на море, когда вы взываете к Нему смиренно и тайно, говоря: "Если Он спасет нас от этого, мы непременно будем благодарны!""
Arapça:
قُلْ مَن يُنَجِّيكُم مِّن ظُلُمَاتِ الْبَرِّ وَالْبَحْرِ تَدْعُونَهُ تَضَرُّعًا وَخُفْيَةً لَّئِنْ أَنجَانَا مِنْ هَٰذِهِ لَنَكُونَنَّ مِنَ الشَّاكِرِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki: "Bizi bu tehlikeden kurtarırsa elbette şükredenlerden olacağız" diye gizli ve aşikâr O'na yalvarıp dururken, karanın ve denizin karanlıklarından sizi kim kurtarır?
Diyanet Vakfı:
De ki: Karanın ve denizin karanlıklarından (tehlikelerinden) sizi kim kurtarır ki? (O zaman) O'na gizli gizli yalvararak "Eğer bizi bundan kurtarırsan andolsun şükredenlerden olacağız" diye dua edersiniz.

ḳuli-llâhü yüneccîküm minhâ vemin külli kerbin ŝümme entüm tüşrikûn.
Türkçe:
De ki: "Ondan da tüm sıkıntılardan da sizi Allah kurtarıyor; sonra siz O'na ortak koşuyorsunuz."
İngilizce:
Say "It is Allah that delivereth you from these and all (other) distresses: and yet ye worship false gods!"
Fransızca:
Dis : "C'est Allah qui vous en délivre ainsi que toute angoisse. Pourtant, vous Lui donnez des associés".
Almanca:
Sag: "ALLAH errettet euch von diesem und aus jeder Kümmernis, dennoch praktiziert ihr dann Schirk."
Rusça:
Скажи: "Аллах спасает вас от этого и от всех остальных скорбей. Но вы продолжаете приобщать сотоварищей".
Arapça:
قُلِ اللَّهُ يُنَجِّيكُم مِّنْهَا وَمِن كُلِّ كَرْبٍ ثُمَّ أَنتُمْ تُشْرِكُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki: "Allah, sizi ondan ve bütün sıkıntılardan kurtarır, sonra da siz yine ortak koşarsınız".
Diyanet Vakfı:
De ki: Ondan ve bütün sıkıntılardan sizi Allah kurtarır. Sonra siz yine O'na ortak koşarsınız.

ḳul hüve-lḳâdiru `alâ ey yeb`aŝe `aleyküm `aẕâbem min fevḳiküm ev min taḥti ercüliküm ev yelbiseküm şiye`av veyüẕîḳa ba`ḍaküm be'se ba`ḍ. ünżur keyfe nüṣarrifü-l'âyâti le`allehüm yefḳahûn.
Türkçe:
De ki: "O size, üstünüzden yahut ayaklarınızın altından bir azap göndermeye yahut sizi fırka fırka birbirinize düşürerek/fırkalara bölüp içinden çıkılmaz durumlara düşürerek/fırkaları elbise gibi size giydirerek kiminizin şiddetini kiminize tattırmaya Kaadir'dir." Bak nasıl sıralıyoruz ayetleri, iyice kavrayabilsinler diye.
İngilizce:
Say: "He hath power to send calamities on you, from above and below, or to cover you with confusion in party strife, giving you a taste of mutual vengeance - each from the other." See how We explain the signs by various (symbols); that they may understand.
Fransızca:
Dis : "Il est capable, Lui, de susciter contre vous, d'en haut, ou de dessous vos pieds , un châtiment, ou de vous confondre dans le sectarisme. Et Il vous fait goûter l'ardeur [au combat] les uns aux autres." Regarde comment Nous exposons Nos versets. Peut-être comprendront-ils ?
Almanca:
Sag: "ER ist derjenige, der in der Lage ist, auf euch eine Peinigung von oben über euch und unter euren Füßen zu schicken, oder daß ER euch in Gruppen zersplittert und die einen von euch die Gewalttätigkeit der anderen erfahren läßt." Siehe, wie WIR die Ayat verdeutlichen, damit sie begreifen.
Rusça:
Скажи: "Он властен наслать на вас мучения сверху или из-под ваших ног, привести вас в замешательство, разделив на группировки и дав одним из вас вкусить жестокость других". Посмотри, как Мы разъясняем знамения, чтобы они могли понять.
Arapça:
قُلْ هُوَ الْقَادِرُ عَلَىٰ أَن يَبْعَثَ عَلَيْكُمْ عَذَابًا مِّن فَوْقِكُمْ أَوْ مِن تَحْتِ أَرْجُلِكُمْ أَوْ يَلْبِسَكُمْ شِيَعًا وَيُذِيقَ بَعْضَكُم بَأْسَ بَعْضٍ ۗ انظُرْ كَيْفَ نُصَرِّفُ الْآيَاتِ لَعَلَّهُمْ يَفْقَهُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki: "O'nun üstünüzden ve ayaklarınızın altından azab göndermeye, yahut sizi fırkalara ayırıp kiminizin kiminize hıncını tattırmaya gücü yeter". Bak, âyetlerimizi nasıl inceden inceye açıklıyoruz ki, onlar iyice anlasınlar.
Diyanet Vakfı:
De ki: "Allah'ın size üstünüzden (gökten) veya ayaklarınızın altından (yerden) bir azap göndermeğe ya da birbirinize düşürüp kiminize kiminizin hıncını tattırmaya gücü yeter." Bak, anlasınlar diye ayetlerimizi nasıl açıklıyoruz!

vekeẕẕebe bihî ḳavmüke vehüve-lḥaḳḳ. ḳul lestü `aleyküm bivekîl.
Türkçe:
O, hak olduğu halde senin toplumun onu yalanladı. De ki: "Ben size vekil değilim."
İngilizce:
But thy people reject this, though it is the truth. Say: "Not mine is the responsibility for arranging your affairs;
Fransızca:
Et ton peuple traite cela (le Coran) de mensonge, alors que c'est la vérité. Dis : "Je ne suis pas votre garant .
Almanca:
Doch deine Leute haben dies verleugnet, und dies ist die Wahrheit. 1 Sag: "Ich bin über euch kein Wakil."
Rusça:
Твой народ счел его (Коран) ложью, хотя он является истиной. Скажи: "Я не являюсь вашим попечителем и хранителем".
Arapça:
وَكَذَّبَ بِهِ قَوْمُكَ وَهُوَ الْحَقُّ ۚ قُل لَّسْتُ عَلَيْكُم بِوَكِيلٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kavmin o (Kur'ân'ı) yalan saydı, halbuki o gerçektir. De ki: " Ben sizin vekiliniz değilim".
Diyanet Vakfı:
Kur'an hak olduğu halde kavmin onu yalanladı. De ki: Ben size vekil (kefil) değilim.

likülli nebeim müsteḳarr. vesevfe ta`lemûn.
Türkçe:
Her haberin gerçekleşeceği bir zaman/mekân vardır. Yakında bileceksiniz.
İngilizce:
For every message is a limit of time, and soon shall ye know it."
Fransızca:
Chaque annonce arrive en son temps et en son lieu, Et bientôt vous le saurez."
Almanca:
Jede Ankündigung geschieht zu ihrer Zeit, und ihr werdet es noch wissen.
Rusça:
Для каждого сообщения установлен срок, и вы узнаете об этом.
Arapça:
لِّكُلِّ نَبَإٍ مُّسْتَقَرٌّ ۚ وَسَوْفَ تَعْلَمُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Her haberin kararlaştırılmış bir zamanı vardır, siz de onu yakında bileceksiniz.
Diyanet Vakfı:
Her haberin gerçekleşeceği bir zaman vardır. Yakında siz de gerçeği bileceksiniz.

veiẕâ raeyte-lleẕîne yeḫûḍûne fî âyâtinâ fea`riḍ `anhüm ḥattâ yeḫûḍû fî ḥadîŝin gayrih. veimmâ yünsiyenneke-şşeyṭânü felâ taḳ`ud ba`de-ẕẕikrâ me`a-lḳavmi-żżâlimîn.
Türkçe:
Ayetlerimiz hakkında lakırdıya dalanları gördüğünde, onlar başka bir söze dalıncaya değin onlardan yüz çevir. Eğer şeytan sana unutturursa, hatırladıktan sonra o zalimler topluluğu ile oturma.
İngilizce:
When thou seest men engaged in vain discourse about Our signs, turn away from them unless they turn to a different theme. If Satan ever makes thee forget, then after recollection, sit not thou in the company of those who do wrong.
Fransızca:
Quand tu vois ceux qui pataugent dans des discussions à propos de Nos versets, éloigne-toi d'eux jusqu'à ce qu'ils entament une autre discussion. Et si le Diable te fait oublier , alors, dès que tu te rappelles, ne reste pas avec les injustes.
Almanca:
Und solltest du diejenigen sehen, die über Unsere Ayat lästern, so wende dich von ihnen (so lange) ab, bis sie zu einem anderen Thema übergehen. Und sollte der Satan dich dies vergessen lassen, so sitze nach der Erinnerung nicht länger mit den unrecht-begehenden Leuten!
Rusça:
Когда ты увидишь тех, которые разглагольствуют о Наших знамениях, отвернись от них, пока они не увлекутся другим разговором. Если же сатана заставит тебя забыть об этом, то не сиди с несправедливыми людьми после того, как вспомнишь.
Arapça:
وَإِذَا رَأَيْتَ الَّذِينَ يَخُوضُونَ فِي آيَاتِنَا فَأَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتَّىٰ يَخُوضُوا فِي حَدِيثٍ غَيْرِهِ ۚ وَإِمَّا يُنسِيَنَّكَ الشَّيْطَانُ فَلَا تَقْعُدْ بَعْدَ الذِّكْرَىٰ مَعَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Âyetlerimiz hakkında münasebetsizliğe dalanları gördüğün zaman hemen onlardan uzaklaş ki, ondan başka söze dalsınlar. Eğer şeytan bunu sana unutturursa hatırladıktan sonra hemen kalk, o zalimler topluluğuyla oturma.
Diyanet Vakfı:
Ayetlerimiz hakkında ileri geri konuşmaya dalanları gördüğünde, onlar başka bir söze geçinceye kadar onlardan uzak dur. Eğer şeytan sana unutturursa, hatırladıktan sonra artık o zalimler topluluğu ile oturma.

vemâ `ale-lleẕîne yetteḳûne min ḥisâbihim min şey'iv velâkin ẕikrâ le`allehüm yetteḳûn.
Türkçe:
Allah'tan korkanlara onların hesabından bir şey yoktur ama yine de bir hatırlatma olmalı. Belki sakınırlar.
İngilizce:
On their account no responsibility falls on the righteous, but (their duty) is to remind them, that they may (learn to) fear Allah.
Fransızca:
Il n'incombe nullement à ceux qui sont pieux de rendre compte pour ces gens là. Mais c'est à titre de rappel. Peut-être craindront-ils [Allah].
Almanca:
Diejenigen, die Taqwa gemäß handeln, verantworten von ihrer Rechenschaft nichts, doch (sie haben die Pflicht) zur Ermahnung, damit sie (die Lästerer) Taqwa suchen.
Rusça:
Те, которые богобоязненны, не несут никакой ответственности за их расчет. Они должны лишь напоминать им, - быть может, они устрашатся.
Arapça:
وَمَا عَلَى الَّذِينَ يَتَّقُونَ مِنْ حِسَابِهِم مِّن شَيْءٍ وَلَٰكِن ذِكْرَىٰ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah'tan korkanlara o zalimlerin hesabından bir sorumluluk yoktur. Fakat bu bir hatırlatmadır. Gerekir ki sakınırlar.
Diyanet Vakfı:
Takva sahiplerine, inanmayanların hesabından herhangi bir sorumluluk yoktur. Fakat belki korunurlar diye hatırlatmak gerekir.
Pages
