020. Tâ-Hâ - (TT.H.) Taha – طه

ṭâ-hâ.

Türkçe:
Tâ, Hâ.
İngilizce:
Ta-Ha.
Fransızca:
Ta-Ha.
Almanca:
Ta-ha.
Rusça:
Та. Ха.
Arapça:
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ طه
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Tâ, Hâ,
Diyanet Vakfı:
Ta. Ha.

mâ enzelnâ `aleyke-lḳur'âne liteşḳâ.

Türkçe:
Biz bu Kur'an'ı sana, zahmet çekesin, bedbaht olasın diye indirmedik;
İngilizce:
We have not sent down the Qur'an to thee to be (an occasion) for thy distress,
Fransızca:
Nous n'avons point fait descendre sur toi le Coran pour que tu sois malheureux,
Almanca:
WIR sandten dir den Quran nicht hinab, damit du dich erschöpfst.
Rusça:
Мы ниспослали тебе Коран не для того, чтобы ты стал несчастен,
Arapça:
مَا أَنزَلْنَا عَلَيْكَ الْقُرْآنَ لِتَشْقَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ey Muhammed! Kur'ân'ı sana sıkıntıya düşesin diye indirmedik.
Diyanet Vakfı:
Biz, Kur'an'ı sana, güçlük çekesin diye değil, ancak Allah'tan korkanlara bir öğüt olsun diye indirdik.

illâ teẕkiratel limey yaḫşâ.

Türkçe:
Saygıyla ürperene bir hatırlatma/düşündürme/öğüt verme olsun diye indirdik.
İngilizce:
But only as an admonition to those who fear (Allah),-
Fransızca:
si ce n'est qu'un Rappel pour celui qui redoute (Allah),
Almanca:
Es ist nur eine Erinnerung für diejenigen, die Ehrfurcht haben.
Rusça:
а только в качестве назидания для тех, кто страшится.
Arapça:
إِلَّا تَذْكِرَةً لِّمَن يَخْشَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ancak Allah'tan korkan kimse için bir öğüt olarak (indirdik.)
Diyanet Vakfı:
Biz, Kur'an'ı sana, güçlük çekesin diye değil, ancak Allah'tan korkanlara bir öğüt olsun diye indirdik.

tenzîlem mimmen ḫaleḳa-l'arḍa vessemâvâti-l`ulâ.

Türkçe:
Yeri ve o yüce mi yüce gökleri yaratandan bir vahiy olarak indirdik.
İngilizce:
A revelation from Him Who created the earth and the heavens on high.
Fransızca:
(et comme) une révélation émanant de Celui qui a créé la terre et les cieux sublimes.
Almanca:
(Er ist) eine sukzessive Hinabsendung von Demjenigen, Der die Erde und die hohen Himmel erschuf.
Rusça:
Это - Ниспослание от Того, Кто сотворил землю и высокие небеса.
Arapça:
تَنزِيلًا مِّمَّنْ خَلَقَ الْأَرْضَ وَالسَّمَاوَاتِ الْعُلَى
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yeri ve yüce gökleri yaratanın katından yavaş yavaş bir indirilişle (onu) indirdik.
Diyanet Vakfı:
(Kur'an) yeri ve yüce gökleri yaratan Allah tarafından peyderpey indirilmiştir.

erraḥmânü `ale-l`arşi-stevâ.

Türkçe:
O Rahman, arş üzerine egemenlik kurmuştur.
İngilizce:
(Allah) Most Gracious is firmly established on the throne (of authority).
Fransızca:
Le Tout Miséricordieux S'est établi "Istawa" sur le Trône .
Almanca:
ER ist Der Allgnade Erweisende, Der über Al'ahrsch komplett herrschte.
Rusça:
Милостивый вознесся на Трон (или утвердился на Троне).
Arapça:
الرَّحْمَٰنُ عَلَى الْعَرْشِ اسْتَوَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O Rahmân (kudret ve hakimiyyetiyle) Arş'a hakim oldu.
Diyanet Vakfı:
Rahman, Arş'a istiva etmiştir.

lehû mâ fi-ssemâvâti vemâ fi-l'arḍi vemâ beynehümâ vemâ taḥte-ŝŝerâ.

Türkçe:
Göklerde, yerde, onların arasında, toprağın bağrında ne varsa O'nundur.
İngilizce:
To Him belongs what is in the heavens and on earth, and all between them, and all beneath the soil.
Fransızca:
A Lui appartient ce qui est dans les cieux, sur la terre, ce qui est entre eux et ce qui est sous le sol humide.
Almanca:
Ihm gehört, was in den Himmeln, was auf Erden, was zwischen beiden und was unter der Erde ist.
Rusça:
Ему принадлежит то, что на небесах, и то, что на земле, и то, что между ними, и то, что под грунтом.
Arapça:
لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَمَا تَحْتَ الثَّرَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bütün göklerde olanlar, bütün yerdekiler, bu ikisinin arasında ve toprağın altıda bulunanlar O'nundur.
Diyanet Vakfı:
Göklerde, yerde ve ikisi arasında bulunan şeyler ile toprağın altında olanlar hep O'nundur.

vein techer bilḳavli feinnehû ya`lemü-ssirra veaḫfâ.

Türkçe:
Sen bu sözü açıkça duyuracaksan da O, gizliyi de bilir, gizliden daha gizliyi de...
İngilizce:
If thou pronounce the word aloud, (it is no matter): for verily He knoweth what is secret and what is yet more hidden.
Fransızca:
Et si tu élèves la voix, Il connaît certes les secrets, mêmes les plus cachés.
Almanca:
Und solltest du das Gesagte laut sprechen, so kennt ER doch das Geheimnis und das noch Verborgenere.
Rusça:
Если даже ты будешь говорить громко, Ему все равно известно тайное и сокрытое.
Arapça:
وَإِن تَجْهَرْ بِالْقَوْلِ فَإِنَّهُ يَعْلَمُ السِّرَّ وَأَخْفَى
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sen (Allah'a ettiğin dua ve zikirle) sesini yükseltirsen (bilki Allah bundan mustağnîdir.). Çünkü O şüphesiz gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilir.
Diyanet Vakfı:
Eğer sen, sözü açıktan söylersen, bilesin ki O, gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilir.

allâhü lâ ilâhe illâ hû. lehü-l'esmâü-lḥusnâ.

Türkçe:
Allah'tır O. İlah yok O'ndan başka. Esmaül Hüsna, en güzel isimler O'nundur.
İngilizce:
Allah! there is no god but He! To Him belong the most Beautiful Names.
Fransızca:
Allah ! Point de divinité que Lui ! Il possède les noms les plus beaux.
Almanca:
ALLAH, es gibt keine Gottheit außer Ihm! Ihm gebühren die schönsten Namen.
Rusça:
Аллах - Тот, кроме Которого нет иного божества и у Которого самые прекрасные имена.
Arapça:
اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ۖ لَهُ الْأَسْمَاءُ الْحُسْنَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah O'dur ki, kendisinden başka hiçbir ilâh yoktur. En güzel isimler O'nundur.
Diyanet Vakfı:
Allah, kendisinden başka ilah olmayandır. En güzel isimler O'na mahsustur.

vehel etâke ḥadîŝü mûsâ.

Türkçe:
Ulaştı mı sana Mûsa'nın haberi?
İngilizce:
Has the story of Moses reached thee?
Fransızca:
Le récit de Moïse t'est-il parvenu ?
Almanca:
Und wurde dir die Begebenheit von Musa etwa nicht zuteil?!
Rusça:
Дошел ли до тебя рассказ о Мусе (Моисее)?
Arapça:
وَهَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ مُوسَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Habîbim!) Musa'nın (başından geçen hayat) hikayesi sana geldi mi?
Diyanet Vakfı:
(Resulüm!) Musa (olayının) haberi sana ulaştı mı?

iẕ raâ nâran feḳâle liehlihi-mküŝû innî ânestü nâral le`allî âtîküm minhâ biḳabesin ev ecidü `ale-nnâri hüdâ.

Türkçe:
Hani, bir ateş görmüştü de ailesine şöyle demişti: "Bekleyin! Gözüme bir ateş ilişti. Olabilir ki, ondan size bir kor parçası getiririm, yahut onun üzerinde bir kılavuz bulurum."
İngilizce:
Behold, he saw a fire: So he said to his family, "Tarry ye; I perceive a fire; perhaps I can bring you some burning brand therefrom, or find some guidance at the fire."
Fransızca:
Lorsqu'il vit du feu, il dit à sa famille : "Restez ici ! Je vois du feu de loin; peut-être vous en apporterai-je un tison, ou trouverai-je auprès du feu de quoi me guider" .
Almanca:
Nachdem er Feuer gesehen hatte, sagte er seiner Familie: "Bleibt! Ich sah Feuer, vielleicht bringe ich euch davon Feuerbrand oder finde beim Feuer (jemanden, der) mich rechtleitet.
Rusça:
Вот он увидел огонь и сказал своей семье: "Оставайтесь здесь! Я увидел огонь. Быть может, я принесу вам головню или же найду возле огня дорогу".
Arapça:
إِذْ رَأَىٰ نَارًا فَقَالَ لِأَهْلِهِ امْكُثُوا إِنِّي آنَسْتُ نَارًا لَّعَلِّي آتِيكُم مِّنْهَا بِقَبَسٍ أَوْ أَجِدُ عَلَى النَّارِ هُدًى
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hani o bir ateş görmüştü de, ailesine: "Yerinizde durun, benim gözüme bir ateş ilişti, belki size bir kor getiririm, yahut ateşin yanında bir yol gösterici bulurum" demişti.
Diyanet Vakfı:
Hani o, bir ateş görmüş ve ailesine: Bekleyin! Eminim ki bir ateş gördüm. Belki ondan size bir meş'ale getiririm veya ateşin yanında bir rehber bulurum, demişti.

Pages

020. Tâ-Hâ - (TT.H.) Taha – طه beslemesine abone olun.