İngilizce:
Fransızca:
Almanca:
Rusça:
Arapça:

lâ uḳsimü bihâẕe-lbeled.
Türkçe:
Yemin ederim bu kente ki, iş onların sandığı gibi değildir!
İngilizce:
I do call to witness this City;-
Fransızca:
Non ! ... Je jure par cette Cité !
Almanca:
Nein, ICH schwöre bei dieser Stadt -
Rusça:
Клянусь этим городом (Меккой)!
Arapça:
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ لَا أُقْسِمُ بِهَٰذَا الْبَلَدِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Andolsun bu beldeye
Diyanet Vakfı:
Andolsun bu beldeye,

veente ḥillüm bihâẕe-lbeled.
Türkçe:
Sen bu kente mahremsin/bu kente gireceksin.
İngilizce:
And thou art a freeman of this City;-
Fransızca:
et toi, tu es un résident dans cette cité -
Almanca:
und du wohnst in dieser Stadt -
Rusça:
Ты обитаешь в этом городе.
Arapça:
وَأَنتَ حِلٌّ بِهَٰذَا الْبَلَدِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ki sen bu beldede oturmaktasın.
Diyanet Vakfı:
Ki sen bu beldedesin,

vevâlidiv vemâ veled.
Türkçe:
Ve doğurana ve doğurduğuna da yemin olsun ki,
İngilizce:
And (the mystic ties of) parent and child;-
Fransızca:
Et par le père et ce qu'il engendre !
Almanca:
und bei dem Zeugenden und dem, was er gezeugt hat!
Rusça:
Клянусь родителем и тем, кого он породил!
Arapça:
وَوَالِدٍ وَمَا وَلَدَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve and olsun baba ve çocuğuna.
Diyanet Vakfı:
Ve andolsun babaya ve ondan meydana gelen çocuğa,

leḳad ḫalaḳne-l'insâne fî kebed.
Türkçe:
Biz insanı gerçekten bir sıkıntı ve zorluk içinde yarattık.
İngilizce:
Verily We have created man into toil and struggle.
Fransızca:
Nous avons, certes, créé l'homme pour une vie de lutte.
Almanca:
Gewiß, bereits erschufen WIR den Menschen zum Anstrengen.
Rusça:
Мы создали человека с тяготами.
Arapça:
لَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ فِي كَبَدٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz insanı gerçekten bir sıkıntı içinde yarattık.
Diyanet Vakfı:
Biz, insanı ( yüzyüze geleceği nice ) zorluklar içinde yarattık.

eyaḥsebü el ley yaḳdira `aleyhi eḥad.
Türkçe:
O sanıyor mu ki, hiç kimse ona asla güç yetiremeyecektir!
İngilizce:
Thinketh he, that none hath power over him?
Fransızca:
Pense-t-il que personne ne pourra rien contre lui ?
Almanca:
Denkt er etwa, daß keiner ihn überwältigt?!
Rusça:
Неужели он полагает, что никто не справится с ним?
Arapça:
أَيَحْسَبُ أَن لَّن يَقْدِرَ عَلَيْهِ أَحَدٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İnsan, kendisine karşı kimse güç yetiremez mi sanıyor?
Diyanet Vakfı:
İnsan, hiç kimsenin kendisine güç yetiremeyeceğini mi sanıyor?

yeḳûlü ehlektü mâlel lübedâ.
Türkçe:
"Yığınlarla mal telef ettim!" diyor.
İngilizce:
He may say (boastfully); Wealth have I squandered in abundance!
Fransızca:
Il dit : "J'ai gaspillé beaucoup de biens".
Almanca:
Er sagt: "Ich verbrauchte angehäuftes Vermögen."
Rusça:
Он говорит: "Я погубил богатство несметное!"
Arapça:
يَقُولُ أَهْلَكْتُ مَالًا لُّبَدًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ben, yığın yığın mal yok ettim diyor.
Diyanet Vakfı:
" Pek çok mal harcadım " diyor.

eyaḥsebü el lem yerahû eḥad.
Türkçe:
Hiç kimsenin kendisini görmediğini mi sanıyor?
İngilizce:
Thinketh he that none beholdeth him?
Fransızca:
Pense-t-il que nul ne l'a vu ?
Almanca:
Denkt er etwa, daß keiner ihn sah?!
Rusça:
Неужели он полагает, что никто не видел его?
Arapça:
أَيَحْسَبُ أَن لَّمْ يَرَهُ أَحَدٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kendisini bir gören olmadı mı sanıyor?
Diyanet Vakfı:
Kimse onu görmedi mi sanıyor?

elem nec`al lehû `ayneyn.
Türkçe:
Biz ona vermedik mi iki göz,
İngilizce:
Have We not made for him a pair of eyes?-
Fransızca:
Ne lui avons Nous pas assigné deux yeux,
Almanca:
Machten WIR ihm etwa nicht zwei Augen
Rusça:
Разве Мы не наделили его двумя глазами,
Arapça:
أَلَمْ نَجْعَل لَّهُ عَيْنَيْنِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz ona iki göz vermedik mi?
Diyanet Vakfı:
Biz ona iki göz vermedik mi?

velisânev veşefeteyn.
Türkçe:
Bir dil, iki dudak?
İngilizce:
And a tongue, and a pair of lips?-
Fransızca:
et une langue et deux lèvres ?
Almanca:
sowie Zungen und zwei Lippen,
Rusça:
языком и двумя устами?
Arapça:
وَلِسَانًا وَشَفَتَيْنِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bir dil ve iki dudak?
Diyanet Vakfı:
Bir dil ve iki dudak,
Pages
