Al-Fajr—الفجر

vefir`avne ẕi-l'evtâd.

Türkçe:
Ve kazıklar sahibi Firavun'a.
İngilizce:
And with Pharaoh, lord of stakes?
Fransızca:
ainsi qu'avec Pharaon, l'homme aux épieux ?
Almanca:
sowie mit Pharao, der von den Pyramiden,
Rusça:
С Фараоном, владыкой кольев?
Arapça:
وَفِرْعَوْنَ ذِي الْأَوْتَادِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kazıklar sahibi (güçlü, kuvvetli) Firavun'a?
Diyanet Vakfı:
Kazıklar (çadırlar, ordular) sahibi Firavun'a?

elleẕîne ṭagav fi-lbilâd.

Türkçe:
Bunlar, ülkelerde azıp zulmetmişlerdi.
İngilizce:
(All) these transgressed beyond bounds in the lands,
Fransızca:
Tous, étaient des gens qui transgressaient dans [leurs] pays,
Almanca:
diejenigen, die in den Städten die Grenze überschritten,
Rusça:
Они преступали границы дозволенного на земле
Arapça:
الَّذِينَ طَغَوْا فِي الْبِلَادِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bunlar ülkelerde azmışlardı.
Diyanet Vakfı:
Ki onların hepsi ülkelerinde azgınlık ettiler.

feekŝerû fîhe-lfesâd.

Türkçe:
Ve oralarda bozgunu çoğaltmışlardı.
İngilizce:
And heaped therein mischief (on mischief).
Fransızca:
et y avaient commis beaucoup de désordre.
Almanca:
dann darin das Verderben vermehrten,
Rusça:
и распространяли на ней много нечестия.
Arapça:
فَأَكْثَرُوا فِيهَا الْفَسَادَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Oralarda çok bozgunculuk yapmışlardı.
Diyanet Vakfı:
Oralarda kötülüğü çoğalttılar.

feṣabbe `aleyhim rabbüke sevṭa `aẕâb.

Türkçe:
Bu yüzden Rabbin, üzerlerine azap kamçısını yağdırıverdi.
İngilizce:
Therefore did thy Lord pour on them a scourge of diverse chastisements:
Fransızca:
Donc, ton Seigneur déversa sur eux un fouet du châtiment.
Almanca:
dann über sie dein HERR eine Mischung von Peinigung ergoß?!
Rusça:
Тогда твой Господь пролил на них бич мучений.
Arapça:
فَصَبَّ عَلَيْهِمْ رَبُّكَ سَوْطَ عَذَابٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bu yüzden Rabbin onların üstüne azap kamçısı yağdırdı.
Diyanet Vakfı:
Bu yüzden Rabbin onların üstüne azap kamçısı yağdırdı.

inne rabbeke lebilmirṣâd.

Türkçe:
Çünkü Rabbin tam gözetleme yerindedir/tam bir biçimde gözetlemektedir.
İngilizce:
For thy Lord is (as a Guardian) on a watch-tower.
Fransızca:
Car ton Seigneur demeure aux aguets.
Almanca:
Gewiß, dein HERR ist doch wachend.
Rusça:
Воистину, твой Господь - в засаде.
Arapça:
إِنَّ رَبَّكَ لَبِالْمِرْصَادِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kuşkusuz Rabbin her an gözetlemededir.
Diyanet Vakfı:
Çünkü Rabbin (her an) gözetlemededir.

feemme-l'insânü iẕâ me-btelâhü rabbühû feekramehû vene``amehû feyeḳûlü rabbî ekramen.

Türkçe:
İnsan böyledir; Rabbi kendisini deneyip de ona cömert davranır, nimet yağdırırsa: "Rabbim bana ikramda bulundu!" der.
İngilizce:
Now, as for man, when his Lord trieth him, giving him honour and gifts, then saith he, (puffed up), "My Lord hath honoured me."
Fransızca:
Quant à l'homme, lorsque son Seigneur l'éprouve en l'honorant et en le comblant de bienfaits, il dit : "Mon Seigneur m'a honoré".
Almanca:
Also hinsichtlich des Menschen, wenn ER ihn prüft und ihm Würde und Wohltat erweist, so sagt er: "Mein HERR erwies mir Würde."
Rusça:
Когда Господь испытывает человека, оказывая ему милость и одаряя его благами, тот говорит: "Господь мой почтил меня!"
Arapça:
فَأَمَّا الْإِنسَانُ إِذَا مَا ابْتَلَاهُ رَبُّهُ فَأَكْرَمَهُ وَنَعَّمَهُ فَيَقُولُ رَبِّي أَكْرَمَنِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ama insan, her ne zaman Rabbi onu sınayıp da ikramda bulunur, nimet verirse, "Rabbim bana ikram etti." der.
Diyanet Vakfı:
İnsan var ya, Rabbi kendisini imtihan edip de ikramda bulunduğunda ve bol nimet verdiğinde "Rabbim bana ikram etti" der.

veemmâ iẕâ me-btelâhü feḳadera `aleyhi rizḳahû feyeḳûlü rabbî ehânen.

Türkçe:
Ama Rabbi onu sıkıntıya uğratıp rızkını ölçüye bağlarsa: "Rabbim bana ihanet etti!" der.
İngilizce:
But when He trieth him, restricting his subsistence for him, then saith he (in despair), "My Lord hath humiliated me!"
Fransızca:
Mais par contre, quand Il l'éprouve en lui restreignant sa subsistance, il dit : "Mon Seigneur m'a avili".
Almanca:
Und hinsichtlich dessen, wenn ER ihn prüft und ihm sein Rizq wenig macht, so sagt er: "Mein HERR erniedrigte mich."
Rusça:
Когда же Он испытывает его, ограничивая его в пропитании, тот говорит: "Господь мой унизил меня!"
Arapça:
وَأَمَّا إِذَا مَا ابْتَلَاهُ فَقَدَرَ عَلَيْهِ رِزْقَهُ فَيَقُولُ رَبِّي أَهَانَنِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ama her ne zaman da sınayıp rızkını daraltırsa, o vakit de, "Rabbim beni zillete düşürdü." der.
Diyanet Vakfı:
Onu imtihan edip rızkını daralttığında ise "Rabbim beni önemsemedi" der.

kellâ bel lâ tükrimûne-lyetîm.

Türkçe:
Doğrusu şu ki, siz yetime ikramda bulunmuyorsunuz.
İngilizce:
Nay, nay! but ye honour not the orphans!
Fransızca:
Mais non ! C'est vous plutôt, qui n'êtes pas généreux envers les orphelins;
Almanca:
Gewiß, nein! Sondern ihr erweist dem Waisen keineWürde,
Rusça:
Вовсе нет! Вы сами не почитаете сироту,
Arapça:
كَلَّا ۖ بَل لَّا تُكْرِمُونَ الْيَتِيمَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hayır hayır, doğrusu siz yetime ikram etmiyorsunuz.
Diyanet Vakfı:
Hayır! Doğrusu siz yetime ikram etmiyorsunuz,

velâ teḥâḍḍûne `alâ ṭa`âmi-lmiskîn.

Türkçe:
Yoksulun doyurulmasını teşvik etmiyorsunuz.
İngilizce:
Nor do ye encourage one another to feed the poor!-
Fransızca:
qui ne vous incitez pas mutuellement à nourrir le pauvre,
Almanca:
und ihr spornt zum Speisen des Bedürftigen nicht an,
Rusça:
не побуждаете друг друга кормить бедняка,
Arapça:
وَلَا تَحَاضُّونَ عَلَىٰ طَعَامِ الْمِسْكِينِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Birbirinizi yoksulu yedirmeye teşvik etmiyorsunuz.
Diyanet Vakfı:
Yoksulu yedirmeye birbirinizi teşvik etmiyorsunuz,

vete'külûne-ttürâŝe eklel lemmâ.

Türkçe:
Mirası derleyip toplayıp yiyorsunuz.
İngilizce:
And ye devour inheritance - all with greed,
Fransızca:
qui dévorez l'héritage avec une avidité vorace,
Almanca:
und ihr verzehrt die Erbschaft im vollständigen Verzehren,
Rusça:
жадно пожираете наследство
Arapça:
وَتَأْكُلُونَ التُّرَاثَ أَكْلًا لَّمًّا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Oysa mirası öyle bir yiyorsunuz ki, haramhelal gözetmeden.
Diyanet Vakfı:
Haram helal demeden mirası yiyorsunuz.

Pages

Al-Fajr—الفجر beslemesine abone olun.