
veile-l'arḍi keyfe süṭiḥat.
Türkçe:
Ve yere, nasıl yayılıp döşendi!
İngilizce:
And at the Earth, how it is spread out?
Fransızca:
et la terre comment elle est nivelée ?
Almanca:
und zu der Erde, wie sie ausgebreitet wurde?!
Rusça:
как распростерта земля?
Arapça:
وَإِلَى الْأَرْضِ كَيْفَ سُطِحَتْ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yere bakmıyorlar mı, nasıl yayılmış?
Diyanet Vakfı:
Yeryüzünün nasıl yayıldığına bir bakmazlar mı?

feẕekkir innemâ ente müẕekkir.
Türkçe:
Artık uyar/düşündür! Çünkü sen bir uyarıcı/düşündürücüsün.
İngilizce:
Therefore do thou give admonition, for thou art one to admonish.
Fransızca:
Eh bien, rappelle ! Tu n'es qu'un rappeleur,
Almanca:
So ermahne! Du bist doch nur ein Ermahner,
Rusça:
Наставляй же, ведь ты являешься наставником,
Arapça:
فَذَكِّرْ إِنَّمَا أَنتَ مُذَكِّرٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Haydi öğüt ver; sen şimdi sırf bir öğütçüsün.
Diyanet Vakfı:
O halde (Resulüm), öğüt ver. Çünkü sen ancak öğüt vericisin.

leste `aleyhim bimüṣayṭir.
Türkçe:
Üzerlerine musallat bir despot değilsin.
İngilizce:
Thou art not one to manage (men's) affairs.
Fransızca:
et tu n'es pas un dominateur sur eux.
Almanca:
du bist über sie kein Verfügender.
Rusça:
и ты не властен над ними.
Arapça:
لَّسْتَ عَلَيْهِم بِمُصَيْطِرٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onların üzerinde bir zorba değilsin.
Diyanet Vakfı:
Onların üzerinde bir zorba değilsin.

illâ men tevellâ vekefera.
Türkçe:
Tersine giden, nankörlük eden başka.
İngilizce:
But if any turn away and reject Allah,-
Fransızca:
Sauf celui qui tourne le dos et ne croit pas,
Almanca:
Außer demjenigen, der den Rücken kehrte und Kufr betrieb,
Rusça:
А тех, кто отвернется и не уверует,
Arapça:
إِلَّا مَن تَوَلَّىٰ وَكَفَرَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ancak kim yüz çevirir ve kâfir olursa,
Diyanet Vakfı:
Ancak yüz çevirir inkar ederse,

feyü`aẕẕibühü-llâhü-l`aẕâbe-l'ekber.
Türkçe:
Allah, böylesine en büyük azapla azap edecektir.
İngilizce:
Allah will punish him with a mighty Punishment,
Fransızca:
alors Allah le châtiera du plus grand châtiment.
Almanca:
den wird ALLAH dann mit der größten Peinigung peinigen.
Rusça:
Аллах подвергнет величайшим мучениям.
Arapça:
فَيُعَذِّبُهُ اللَّهُ الْعَذَابَ الْأَكْبَرَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah ona en büyük azap ile azap edecek.
Diyanet Vakfı:
İşte öylesini Allah en büyük azap ile cezalandırır.

inne ileynâ iyâbehüm.
Türkçe:
Hiç kuşkusuz, onların dönüşleri bizedir.
İngilizce:
For to Us will be their return;
Fransızca:
Vers Nous est leur retour.
Almanca:
Gewiß, zu Uns ist ihre Rückkehr,
Rusça:
К Нам они вернутся,
Arapça:
إِنَّ إِلَيْنَا إِيَابَهُمْ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kuşkusuz onlar döne dolaşa bize gelecekler.
Diyanet Vakfı:
Şüphesiz onların dönüşü sadece bizedir.

ŝümme inne `aleynâ ḥisâbehüm.
Türkçe:
Bunun ardından, hesapları da bizim elimizde olacaktır.
İngilizce:
Then it will be for Us to call them to account.
Fransızca:
Ensuite, c'est à Nous de leur demander compte.
Almanca:
dann gewiß, Uns obliegt ihre Abrechnung.
Rusça:
и затем Мы потребуем у них отчета.
Arapça:
ثُمَّ إِنَّ عَلَيْنَا حِسَابَهُم
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sonra da bize hesap verecekler.
Diyanet Vakfı:
Sonra onların sorguya çekilmesi de sadece bize aittir.
Pages
- « first
- ‹ previous
- 1
- 2
- 3
