Al-Inshiqaq—الانشقاق

femâ lehüm lâ yü'minûn.

Türkçe:
Peki onlara ne oluyor da iman etmiyorlar?!
İngilizce:
What then is the matter with them, that they believe not?-
Fransızca:
Qu'ont-ils à ne pas croire ?
Almanca:
Weshalb verinnerlichen sie den Iman nicht?!
Rusça:
Почему же они не веруют
Arapça:
فَمَا لَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Böyleyken onlar neden acaba iman etmezler?
Diyanet Vakfı:
Böyleyken onlar acaba neden iman etmezler?

veiẕâ ḳurie `aleyhimü-lḳur'ânü lâ yescüdûn.

Türkçe:
Karşılarında Kur'an okunduğu zaman secde etmiyorlar.
İngilizce:
And when the Qur'an is read to them, they fall not prostrate,
Fransızca:
et à ne pas se prosterner quand le Coran leur est lu ?
Almanca:
Und wenn ihnen der Quran vorgetragen wird, vollziehen sie kein Sudschud.
Rusça:
и не падают ниц, когда им читают Коран?
Arapça:
وَإِذَا قُرِئَ عَلَيْهِمُ الْقُرْآنُ لَا يَسْجُدُونَ ۩
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Karşılarında Kur'ân okunduğu vakit secde etmezler?
Diyanet Vakfı:
Onlar kendilerine Kur'an okununca secde de etmezler.

beli-lleẕîne keferû yükeẕẕibûn.

Türkçe:
Tam aksine, o küfre sapanlar yalanlıyorlar.
İngilizce:
But on the contrary the Unbelievers reject (it).
Fransızca:
Mais ceux qui ne croient pas, le traitent plutôt de mensonge.
Almanca:
Nein, sondern diejenigen, die Kufr betrieben haben, leugnen ab,
Rusça:
Неверующие считают это ложью,
Arapça:
بَلِ الَّذِينَ كَفَرُوا يُكَذِّبُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Aksine o nankörler yalanlıyorlar.
Diyanet Vakfı:
Aksine, kafirler yalanlıyorlar.

vellâhü a`lemü bimâ yû`ûn.

Türkçe:
Allah, içlerinde sakladıklarını çok iyi biliyor.
İngilizce:
But Allah has full knowledge of what they secrete (in their breasts)
Fransızca:
Or, Allah sait bien ce qu'ils dissimulent.
Almanca:
und ALLAH weiß besser Bescheid über das, was ihnen bewußt ist.
Rusça:
но Аллаху лучше знать, что они вмещают (какие добрые и злые деяния они совершают).
Arapça:
وَاللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا يُوعُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Oysa Allah içlerinde sakladıklarını biliyor.
Diyanet Vakfı:
Halbuki Allah onların gizlediği şeyleri çok iyi bilir.

febeşşirhüm bi`aẕâbin elîm.

Türkçe:
O halde, onlara acıklı bir azap muştula!
İngilizce:
So announce to them a Penalty Grievous,
Fransızca:
Annonce-leur donc un châtiment douloureux.
Almanca:
So überbringe ihnen die "frohe Botschaft" über eine qualvolle Peinigung,
Rusça:
Обрадуй же их мучительными страданиями,
Arapça:
فَبَشِّرْهُم بِعَذَابٍ أَلِيمٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onun için onlara elem verici bir azabı müjdele.
Diyanet Vakfı:
(Resulüm!) Onlara acı azabı müjdele!

ille-lleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti lehüm ecrun gayru memnûn.

Türkçe:
İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlar müstesnadır. Onlar için kesintisiz bir ödül vardır.
İngilizce:
Except to those who believe and work righteous deeds: For them is a Reward that will never fail.
Fransızca:
Sauf ceux qui croient et accomplissent les bonnes oeuvres : à eux une récompense jamais interrompue.
Almanca:
außer denjenigen, die den Iman verinnerlichten und gottgefällig guttaten, für die ist eine nicht endende Belohnung bestimmt.
Rusça:
кроме тех, которые уверовали и совершали праведные деяния. Им уготована награда неиссякаемая.
Arapça:
إِلَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ أَجْرٌ غَيْرُ مَمْنُونٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ancak iman edip iyi ameller işleyenler başkadır. Onlara tükenmez bir ecir vardır.
Diyanet Vakfı:
İman edip salih amel işleyenler başkadır; onlar için arkası kesilmeyen bir mükafat vardır.

Pages

Al-Inshiqaq—الانشقاق beslemesine abone olun.