An-Naziat—النازعات

 
00:00

veemmâ men ḫâfe meḳâme rabbihî venehe-nnefse `ani-lhevâ.

Arapça:

وَأَمَّا مَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّهِ وَنَهَى النَّفْسَ عَنِ الْهَوَىٰ

Türkçe:

Rabbinin yüceliğinden korkup nefsini boş heveslerden yasaklamış olan içinse,

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Kim de Rabbinin divanında durmaktan korkmuş, nefsini boş heveslerden menetmiş ise,

Diyanet Vakfı:

Rabbinin makamından korkan ve nefsini kötü arzulardan uzaklaştırmış kimse için,

İngilizce:

And for such as had entertained the fear of standing before their Lord's (tribunal) and had restrained (their) soul from lower desires,

Fransızca:

Et pour celui qui aura redouté de comparaître devant son Seigneur, et préservé son âme de la passion,

Almanca:

Und hinsichtlich desjenigen, der die Vorstellung vor seinem HERRN fürchtet und die Seele der Zuneigung enthalten ließ,

Rusça:

Тому же, кто боялся предстать перед своим Господом и удерживал себя от страстей,

Açıklama:
 
00:00

feinne-lcennete hiye-lme'vâ.

Arapça:

فَإِنَّ الْجَنَّةَ هِيَ الْمَأْوَىٰ

Türkçe:

Cennet, barınağın ta kendisidir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Kuşkusuz onun varacağı yer cennettir.

Diyanet Vakfı:

Şüphesiz cennet(onun) yegane barınağıdır.

İngilizce:

Their abode will be the Garden.

Fransızca:

le Paradis sera alors son refuge.

Almanca:

so ist gewiß die Dschanna die Unterkunft.

Rusça:

пристанищем будет Рай.

Açıklama:
 
00:00

yes'elûneke `ani-ssâ`ati eyyâne mürsâhâ.

Arapça:

يَسْأَلُونَكَ عَنِ السَّاعَةِ أَيَّانَ مُرْسَاهَا

Türkçe:

O saatten soruyorlar sana, "gelip demir atması ne zaman?" diye.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Sana o kıyameti soruyorlar, ne zaman kopacak diye.

Diyanet Vakfı:

Sana kıyameti sorarlar: Gelip çatması ne zamandır? (derler.)

İngilizce:

They ask thee about the Hour,-'When will be its appointed time?

Fransızca:

Ils t'interrogent au sujet de l'Heure : "Quand va-t-elle jeter l'ancre"

Almanca:

Sie fragen dich nach der Stunde: "Wann ist ihr Anbrechen?"

Rusça:

Тебя спрашивают о Часе: "Когда же он настанет?"

Açıklama:
 
00:00

fîme ente min ẕikrâhâ.

Arapça:

فِيمَ أَنتَ مِن ذِكْرَاهَا

Türkçe:

Nerede sende, onu hatırlatacak şey!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Sen nerde, onu anlatmak nerde?!

Diyanet Vakfı:

Sen onu nereden bilip bildireceksin!

İngilizce:

Wherein art thou (concerned) with the declaration thereof?

Fransızca:

Quelle [science] en as-tu pour le leur dire ?

Almanca:

Und was hast du mit ihrer Erwähnung zu tun?!

Rusça:

К чему тебе упоминать об этом?

Açıklama:
 
00:00

ilâ rabbike müntehâhâ.

Arapça:

إِلَىٰ رَبِّكَ مُنتَهَاهَا

Türkçe:

Ona ilişkin bilginin sonu Rabbine varır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onun son ilmi Rabbine aittir.

Diyanet Vakfı:

Onun nihai ilmi yalnız Rabbine aittir.

İngilizce:

With thy Lord in the Limit fixed therefor.

Fransızca:

Son terme n'est connu que de ton Seigneur.

Almanca:

Bei deinem HERRN ist das Letzte über sie.

Rusça:

Только твой Господь ведает об этом.

Açıklama:
 
00:00

innemâ ente münẕiru mey yaḫşâhâ.

Arapça:

إِنَّمَا أَنتَ مُنذِرُ مَن يَخْشَاهَا

Türkçe:

Sen sadece, ondan korkanları uyaransın.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Sen ancak ondan korkacak olanları uyarıcısın.

Diyanet Vakfı:

Sen ancak ondan korkanları uyarırsın.

İngilizce:

Thou art but a Warner for such as fear it.

Fransızca:

Tu n'es que l'avertisseur de celui qui la redoute.

Almanca:

Du bist doch nur ein Warner für denjenigen, der vor ihr Ehrfurcht hat.

Rusça:

Воистину, ты - всего лишь предостерегающий увещеватель для тех, кто опасается этого.

Açıklama:
 
00:00

keennehüm yevme yeravnehâ lem yelbeŝû illâ `aşiyyeten ev ḍuḥâhâ.

Arapça:

كَأَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَهَا لَمْ يَلْبَثُوا إِلَّا عَشِيَّةً أَوْ ضُحَاهَا

Türkçe:

Onu gördükleri gün onlar, dünyada sanki bir akşam veya onun kuşluk vaktinden başka kalmamışa dönerler.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onlar o kıyameti görecekleri gün sanki dünyada bir akşam veya kuşluğundan başka durmamışa dönecekler.

Diyanet Vakfı:

Kıyamet gününü gördüklerinde (dünyada) sadece bir akşam vakti ya da kuşluk zamanı kadar kaldıklarını sanırlar.

İngilizce:

The Day they see it, (It will be) as if they had tarried but a single evening, or (at most till) the following morn!

Fransızca:

Le jour où ils la verront, il leur semblera n'avoir demeuré qu'un soir ou un matin.

Almanca:

Als hätten sie, wenn sie sehen, nicht verweilt außer einer Nacht und ihrer Morgendämmerung.

Rusça:

В тот день, когда они увидят его, им покажется, что они провели в этом мире лишь послеполуденные часы или утро.

Açıklama:

Pages

An-Naziat—النازعات beslemesine abone olun.