
veiẕâ raeyte ŝemme raeyte ne`îmev vemülken kebîrâ.
Türkçe:
Oraya baktığında, nereye göz atsan büyük bir nimet, büyük bir mülk ve yönetim görürsün.
İngilizce:
And when thou lookest, it is there thou wilt see a Bliss and a Realm Magnificent.
Fransızca:
Et quand tu regarderas là-bas, tu verras un délice et un vaste royaume.
Almanca:
Und wenn du dort siehst, siehst du Wohlergehen und großen Reichtum.
Rusça:
Взглянув же, ты увидишь там благодать и великую власть.
Arapça:
وَإِذَا رَأَيْتَ ثَمَّ رَأَيْتَ نَعِيمًا وَمُلْكًا كَبِيرًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Orada nereye baksan bir nimet ve pek büyük bir mülk görürsün.
Diyanet Vakfı:
Ne yana bakarsan bak, (yığınla) nimet ve ulu bir saltanat görürsün.

`âliyehüm ŝiyâbü sündüsin ḫuḍruv veistebraḳ. veḥullû esâvira min fiḍḍah. veseḳâhüm rabbühüm şerâben ṭahûrâ.
Türkçe:
Üzerlerinde yeşil-ince ipeklerle, sırmalı, kalın ipeklerden giysiler vardır. Gümüşten bileziklerle süslenmişlerdir. Ve Rableri onlara tertemiz bir içki ikram etmiştir.
İngilizce:
Upon them will be green Garments of fine silk and heavy brocade, and they will be adorned with Bracelets of silver; and their Lord will give to them to drink of a Wine Pure and Holy.
Fransızca:
Ils porteront des vêtements verts de satin et de brocart. Et ils seront parés de bracelets d'argent. Et leur Seigneur les abreuvera d'une boisson très pure.
Almanca:
Sie bedeckt Kleidung aus grünem Sundos und Istabraq. Und sie wurden mit Armbändern aus Silber geschmückt und ihr HERR gab ihnen reines Getränk zu trinken.
Rusça:
На них будут зеленые одеяния из атласа и парчи. Они будут украшены серебряными браслетами, а Господь их напоит их чистым напитком.
Arapça:
عَالِيَهُمْ ثِيَابُ سُندُسٍ خُضْرٌ وَإِسْتَبْرَقٌ ۖ وَحُلُّوا أَسَاوِرَ مِن فِضَّةٍ وَسَقَاهُمْ رَبُّهُمْ شَرَابًا طَهُورًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Üstlerinde zarif ve yeşil, kalın ipekten bir elbise vardır. Gümüş bileziklerle süslenmişlerdir. Rableri onlara temiz bir içecek içirmiştir.
Diyanet Vakfı:
Üzerlerinde yeşil ipekten ince ve kalın elbiseler vardır; gümüş bilezikler takınmışlardır. Rableri onlara tertemiz bir içki içirir.

inne hâẕâ kâne leküm cezâev vekâne sa`yüküm meşkûrâ.
Türkçe:
İşte bu size bir ödüldür. Ve sizin gayretiniz şükranla karşılanmıştır.
İngilizce:
Verily this is a Reward for you, and your Endeavour is accepted and recognised.
Fransızca:
Cela sera pour vous une récompense, et votre effort sera reconnu.
Almanca:
Gewiß, dies ist für euch eine Belohnung. Und euer Bestreben wurde reichlich belohnt.
Rusça:
Таково ваше воздаяние, и ваше усердие отблагодарено.
Arapça:
إِنَّ هَٰذَا كَانَ لَكُمْ جَزَاءً وَكَانَ سَعْيُكُم مَّشْكُورًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Onlara şöyle denir): "İşte bu sizin bir mükâfatınızdı. Gayretiniz karşılığını bulmuştur."
Diyanet Vakfı:
(Onlara şöyle denir:) Bu, sizin için bir mükafattır. Sizin gayretiniz karşılığını bulmuştur.

innâ naḥnü nezzelnâ `aleyke-lḳur'âne tenzîlâ.
Türkçe:
Biz indirdik o Kur'an'ı sana parça parça, biz!
İngilizce:
It is We Who have sent down the Qur'an to thee by stages.
Fransızca:
En vérité c'est Nous qui avons fait descendre sur toi le Coran graduellement.
Almanca:
Gewiß, WIR sandten dir den Quran in sukzessivem Hinabsenden hinab.
Rusça:
Воистину, Мы ниспослали тебе Коран частями.
Arapça:
إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْقُرْآنَ تَنزِيلًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kur'ân'ı sana kısım kısım biz indirdik biz.
Diyanet Vakfı:
(Resulüm!) Kur'an'ı sana biz, evet biz indirdik.

faṣbir liḥukmi rabbike velâ tüṭi` minhüm âŝimen ev kefûrâ.
Türkçe:
O halde, Rabbinin hükmü karşısında sabret ve onların günahkârlarına da nankörlerine de boyun eğme.
İngilizce:
Therefore be patient with constancy to the Command of thy Lord, and hearken not to the sinner or the ingrate among them.
Fransızca:
Endure donc ce que ton Seigneur a décrété, et n'obéis ni au pécheur, parmi eux, ni au grand mécréant.
Almanca:
So übe dich in Geduld dem Urteil deines HERRN gegenüber und höre auf keinen Verfehlenden oder äußerst Kufr-Betreibenden von ihnen!
Rusça:
Потерпи же до решения твоего Господа и не повинуйся грешникам и неверующим среди них.
Arapça:
فَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ وَلَا تُطِعْ مِنْهُمْ آثِمًا أَوْ كَفُورًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O halde Rabbinin hüküm vermesi için sabret. Onlardan hiçbir günahkâra yahut nanköre itaat etme.
Diyanet Vakfı:
Artık Rabbinin hükmüne (boyun eğip) sabret; onlardan hiçbir günahkara, yahut hiçbir nanköre boyun eğme.

veẕküri-sme rabbike bükratev veeṣîlâ.
Türkçe:
Rabbinin adını sabahtan da akşamdan da an!
İngilizce:
And celebrate the name of thy Lord morning and evening,
Fransızca:
Et invoque le nom de ton Seigneur, matin et après-midi;
Almanca:
Und gedenke des Namens deines HERRN in der Morgenfrühe und vor Sonnenuntergang!
Rusça:
Поминай имя твоего Господа утром и перед закатом,
Arapça:
وَاذْكُرِ اسْمَ رَبِّكَ بُكْرَةً وَأَصِيلًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sabahakşam Rabbinin ismini an.
Diyanet Vakfı:
Sabah akşam Rabbinin ismini yadet.

vemine-lleyli fescüd lehû vesebbiḥhü leylen ṭavîlâ.
Türkçe:
Gecenin bir kısmında da O'na secde et! Ve geceleyin O'nu uzunca tespih et/uzun bir gece boyu O'nu tespih et!
İngilizce:
And part of the night, prostrate thyself to Him; and glorify Him a long night through.
Fransızca:
et prosterne-toi devant Lui une partie de la nuit; et glorifie Le de longues [heures] pendant la nuit.
Almanca:
Und von der Nacht, so vollziehe Sudschud für Ihn und lobpreise Ihn lange Zeit in der Nacht!
Rusça:
а также ночью. Пади ниц пред Ним и славь Его долгой ночью.
Arapça:
وَمِنَ اللَّيْلِ فَاسْجُدْ لَهُ وَسَبِّحْهُ لَيْلًا طَوِيلًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Gecenin bir bölümünde de O'na secde et (akşam ve yatsı namazlarını kıl). Hem de O'nu uzun bir gece tesbih et (teheccüd namazı kıl).
Diyanet Vakfı:
Gecenin bir kısmında O'na secde et; gecenin uzun bir bölümünde de O'nu tesbih et.

inne hâülâi yüḥibbûne-l`âcilete veyeẕerûne verâehüm yevmen ŝeḳîlâ.
Türkçe:
Bunlar, hemen gelecek olanı seviyorlar da ötelerindeki zorlu bir günü ihmal ediyorlar.
İngilizce:
As to these, they love the fleeting life, and put away behind them a Day (that will be) hard.
Fransızca:
Ces gens-là aiment [la vie] éphémère (la vie sur terre) et laissent derrière eux un jour bien lourd [le jour du Jugement].
Almanca:
Gewiß, diese lieben das Gegenwärtige und hinter sich lassen sie unbeachtet einen schweren Tag.
Rusça:
Воистину, эти любят жизнь ближнюю и оставляют позади себя Тяжкий день.
Arapça:
إِنَّ هَٰؤُلَاءِ يُحِبُّونَ الْعَاجِلَةَ وَيَذَرُونَ وَرَاءَهُمْ يَوْمًا ثَقِيلًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Çünkü onlar bu dünyayı seviyorlar ve önlerindeki ağır bir günü arkaya atıyorlar.
Diyanet Vakfı:
Şu insanlar, çarçabuk geçen dünyayı seviyorlar da önlerindeki çetin bir günü (ahireti) ihmal ediyorlar.

naḥnü ḫalaḳnâhüm veşedednâ esrahüm. veiẕâ şi'nâ beddelnâ emŝâlehüm tebdîlâ.
Türkçe:
Biz yarattık onları ve kuvvetli yaptık bağlarını/eklemlerini. Dilediğimizde benzerleri ile değiştiririz onları.
İngilizce:
It is We Who created them, and We have made their joints strong; but, when We will, We can substitute the like of them by a complete change.
Fransızca:
C'est Nous qui les avons créés et avons fortifié leur constitution. Quand Nous voulons, cependant, Nous les remplaçons [facilement] par leurs semblables.
Almanca:
WIR erschufen sie und verstärkten ihre Gelenke. Und wenn WIR wollten, hätten WIR sie mit ihresgleichen eingetauscht.
Rusça:
Мы создали их и укрепили их суставы. Но если Мы пожелаем, то заменим их подобными им.
Arapça:
نَّحْنُ خَلَقْنَاهُمْ وَشَدَدْنَا أَسْرَهُمْ ۖ وَإِذَا شِئْنَا بَدَّلْنَا أَمْثَالَهُمْ تَبْدِيلًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onları biz yarattık ve mafsallarını sımsıkı bağladık. Dilediğimiz vakit de kılıklarını değiştiririz.
Diyanet Vakfı:
Onları biz yarattık; onların yaratılışını sapasağlam yaptık. Dilediğimizde (kendilerini yok eder) yerlerine benzerlerıni getiririz.

inne hâẕihî teẕkirah. femen şâe-tteḫaẕe ilâ rabbihî sebîlâ.
Türkçe:
İşte bu, bir hatırlatıcı ve düşündürücüdür. Dileyen, Rabbine doğru, bir yol edinir.
İngilizce:
This is an admonition: Whosoever will, let him take a (straight) Path to his Lord.
Fransızca:
Ceci est un rappel. Que celui qui veut prenne donc le chemin vers son Seigneur !
Almanca:
Gewiß, dies ist eine Ermahnung. Also wer will, schlägt einen Weg zu seinem HERRN ein.
Rusça:
Воистину, это есть Назидание, и тот, кто желает, становится на путь к своему Господу.
Arapça:
إِنَّ هَٰذِهِ تَذْكِرَةٌ ۖ فَمَن شَاءَ اتَّخَذَ إِلَىٰ رَبِّهِ سَبِيلًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İşte bu bir öğüttür. Dileyen Rabbine giden yolu tutar.
Diyanet Vakfı:
Şüphesiz ki bu bir öğüttür. Aırtık dileyen Rabbine bir yol tutar.
Pages
