Al-Mulk—الملك

 
00:00

evelem yerav ile-ṭṭayri fevḳahüm ṣâffâtiv veyaḳbiḍn. mâ yümsikühünne ille-rraḥmân. innehû bikülli şey'im beṣîr.

Arapça:

أَوَلَمْ يَرَوْا إِلَى الطَّيْرِ فَوْقَهُمْ صَافَّاتٍ وَيَقْبِضْنَ ۚ مَا يُمْسِكُهُنَّ إِلَّا الرَّحْمَٰنُ ۚ إِنَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ بَصِيرٌ

Türkçe:

Üstlerinde, kanatlarını açıp kapayarak uçan kuşları hiç görmediler mi? Onları Rahman'dan başkası tutmuyor. Kuşkusuz O, her şeyi görmektedir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Üstlerinde kanatlarını açıp yumarak uçan kuşları görmüyorlar mı? Onları Rahmân'dan başkası tutmuyor. Doğrusu O, her şeyi görmektedir.

Diyanet Vakfı:

Üstlerinde kanatlarını aça-kapata uçan kuşları (hiç) görmediler mi? Onları (havada) rahman olan Allah'tan başkası tutmuyor. Şüphesiz O her şeyi görmektedir.

İngilizce:

Do they not observe the birds above them, spreading their wings and folding them in? None can uphold them except (Allah) Most Gracious: Truly (Allah) Most Gracious: Truly it is He that watches over all things.

Fransızca:

N'ont-ils pas vu les oiseaux au-dessus d'eux, déployant et repliant leurs ailes tour à tour ? Seul le Tout Miséricordieux les soutient. Car Il est sur toute chose, Clairvoyant.

Almanca:

Sahen sie etwa nicht über ihnen die Vögel mit ausgestreckten Flügeln, und sie ziehen sie ein?! Niemand hält sie außer Dem Allgnade Erweisenden. Gewiß, ER ist über alles 3 allsehend.

Rusça:

Неужели они не видели над собой птиц, которые простирают и складывают крылья? Никто не удерживает их, кроме Милостивого. Воистину, Он видит всякую вещь.

Açıklama:
 
00:00

emmen hâẕe-lleẕî hüve cündül leküm yenṣuruküm min dûni-rraḥmân. ini-lkâfirûne illâ fî gurûr.

Arapça:

أَمَّنْ هَٰذَا الَّذِي هُوَ جُندٌ لَّكُمْ يَنصُرُكُم مِّن دُونِ الرَّحْمَٰنِ ۚ إِنِ الْكَافِرُونَ إِلَّا فِي غُرُورٍ

Türkçe:

Rahman'a karşı/Rahman'dan başka size yardım edecek ordunuz kimdir? İnkârcılar bir aldanış/gurur içindeler; hepsi bu!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Rahmân olan Allah'a karşı şu size yardım edecek askerleriniz hani kimlerdir? İnkârcılar, ancak derin bir gaflet içinde bulunmaktadırlar.

Diyanet Vakfı:

Rahman olan Allah'a karşı şu size yardım edecek askerleriniz hani kimlerdir? İnkarcılar ancak derin bir gaflet içinde bulunmaktadırlar.

İngilizce:

Nay, who is there that can help you, (even as) an army, besides (Allah) Most Merciful? In nothing but delusion are the Unbelievers.

Fransızca:

Quel est celui qui constituerait pour vous une armée [capable] de vous secourir, en dehors du Tout Miséricordieux ? En vérité les mécréants sont dans l'illusion complète.

Almanca:

Oder wer ist dieser, der für euch ein Helfer ist und euch anstelle von Dem Allgnade Erweisenden beisteht?! Die Kafir sind doch nur im Täuschen.

Rusça:

Кто может стать вашим войском и помочь вам без Милостивого? Воистину, неверующие обольщены!

Açıklama:
 
00:00

emmen hâẕe-lleẕî yerzüḳuküm in emseke rizḳah. bel leccû fî `utüvviv venüfûr.

Arapça:

أَمَّنْ هَٰذَا الَّذِي يَرْزُقُكُمْ إِنْ أَمْسَكَ رِزْقَهُ ۚ بَل لَّجُّوا فِي عُتُوٍّ وَنُفُورٍ

Türkçe:

Peki, O, rızkını tutarsa kim var sizi rızıklandıracak? Hayır, bir azgınlık ve nefret içinde inat etmekteler.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Allah size verdiği rızkı kesiverse, size rızık verecek olabilen kimdir? Hayır, onlar azgınlık ve nefrette direnip durmaktadırlar.

Diyanet Vakfı:

Allah size verdiği rızkı kesiverse, size rızık verebilecek olan kimdir? Hayır, onlar azgınlık ve nefrette direnip durmaktadırlar.

İngilizce:

Or who is there that can provide you with Sustenance if He were to withhold His provision? Nay, they obstinately persist in insolent impiety and flight (from the Truth).

Fransızca:

Ou quel est celui qui vous donnera votre subsistance s'Il s'arrête de fournir Son attribution ? Mais ils persistent dans leur insolence et dans leur répulsion.

Almanca:

Oder wer ist dieser, der euch Rizq gewährt, wenn ER Sein Rizq zurückhielt?! Nein, sondern sie übertreiben in Übertretung und Abgeneigtheit.

Rusça:

Кто может наделить вас уделом, если Он перестанет наделять вас Своим уделом? Но они продолжают заноситься и убегать.

Açıklama:
 
00:00

efemey yemşî mükibben `alâ vechihî ehdâ emmey yemşî seviyyen `alâ ṣirâṭim müsteḳîm.

Arapça:

أَفَمَن يَمْشِي مُكِبًّا عَلَىٰ وَجْهِهِ أَهْدَىٰ أَمَّن يَمْشِي سَوِيًّا عَلَىٰ صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ

Türkçe:

Peki, yüzüstü kapanarak yürüyen mi daha düzgün gider yoksa dosdoğru yol üzerinde dik ve düzgün yürüyen mi?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Şimdi yüz üstü kapanarak yürüyen mi doğru gider, yoksa dosdoğru yolda yürüyen mi?

Diyanet Vakfı:

Şimdi (düşünün bakalım), yüz üstü kapanarak yürüyen mi (varılacak) yere daha iyi erişir, yoksa doğru yolda düzgün yürüyen mi?

İngilizce:

Is then one who walks headlong, with his face grovelling, better guided,- or one who walks evenly on a Straight Way?

Fransızca:

Qui est donc mieux guidé ? Celui qui marche face contre terre ou celui qui marche redressé sur un chemin droit.

Almanca:

Ist etwa derjenige, der mit dem Gesicht zum Boden geht, rechtgeleiteter oder derjenige, der aufrecht auf einem geradlinigen Weg geht?!

Rusça:

Кто же следует более правильным путем: блуждающий с опущенным лицом или идущий по прямому пути, выпрямившись?

Açıklama:
 
00:00

ḳul hüve-lleẕî enşeeküm vece`ale lekümü-ssem`a vel'ebṣâra vel'ef'ideh. ḳalîlem mâ teşkürûn.

Arapça:

قُلْ هُوَ الَّذِي أَنشَأَكُمْ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَالْأَفْئِدَةَ ۖ قَلِيلًا مَّا تَشْكُرُونَ

Türkçe:

De ki: "Sizi oluşturan O'dur. O size, işitme gücü, gözler ve gönüller verdi. Ne kadar da az şükrediyorsunuz!"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

De ki: "Sizi yaratan, size kulaklar gözler ve gönüller veren O'dur. Ne kadar az şükrediyorsunuz!"

Diyanet Vakfı:

(Resulüm!) De ki: Sizi yaratan, size işitme duyusu, gözler ve kalpler veren O'dur. Ne az şükrediyorsunuz!

İngilizce:

Say: "It is He Who has created you (and made you grow), and made for you the faculties of hearing, seeing, feeling and understanding: little thanks it is ye give.

Fransızca:

Dis : "C'est Lui qui vous a crées et vous a donné l'ouïe, les yeux et les coeurs". Mais vous êtes rarement reconnaissants !

Almanca:

Sag: "ER ist Derjenige, Der euch erstehen ließ, und ER machte euch das Gehör, die Augen und den Verstand." Nur ein wenig erweist ihr euch dankbar.

Rusça:

Скажи: "Он - Тот, Кто создал вас и наделил вас слухом, зрением и сердцами. Как же мала ваша благодарность!"

Açıklama:
 
00:00

ḳul hüve-lleẕî ẕera'eküm fi-l'arḍi veileyhi tuḥşerûn.

Arapça:

قُلْ هُوَ الَّذِي ذَرَأَكُمْ فِي الْأَرْضِ وَإِلَيْهِ تُحْشَرُونَ

Türkçe:

De ki: "Sizi, yeryüzünde yaratıp yayan O'dur. O'nun huzurunda haşredileceksiniz."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

De ki: "Sizi yerden üreten O'dur ve O'na toplanıp götürüleceksiniz."

Diyanet Vakfı:

De ki: Sizi yeryüzünde çoğaltıp yayan O'dur; ancak O'nun huzuruna gelip toplanacaksınız.

İngilizce:

Say: "It is He Who has multiplied you through the earth, and to Him shall ye be gathered together."

Fransızca:

Dis : "C'est Lui qui vous a répandus sur la terre, et c'est vers Lui que vous serez rassemblés".

Almanca:

Sag: "ER ist Derjenige, Der euch auf der Erde vermehren ließ. Und zu Ihm werdet ihr versammelt."

Rusça:

Скажи: "Он - Тот, Кто расселил вас по земле, и к Нему вы будете собраны".

Açıklama:
 
00:00

veyeḳûlûne metâ hâẕe-lva`dü in küntüm ṣâdiḳîn.

Arapça:

وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَٰذَا الْوَعْدُ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ

Türkçe:

Derler ki: "Eğer doğru sözlülerseniz, bu vaat de zaman?"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

(Onlar): "Doğru iseniz bu tehdit ne zaman olacak?" diyorlar

Diyanet Vakfı:

"Doğru sözlü iseniz (söyleyin), bu tehdit hani ne zaman (gerçekleşecek)?" derler.

İngilizce:

They ask: When will this promise be (fulfilled)? - If ye are telling the truth.

Fransızca:

Et ils disent : "A quand cette promesse si vous êtes véridiques ? ".

Almanca:

Und sie sagen: "Wann ist diese Androhung, solltet ihr wahrhaftig sein?"

Rusça:

Они говорят: "Когда же наступит обещанное, если вы говорите правду?"

Açıklama:
 
00:00

ḳul inneme-l`ilmü `inde-llâh. veinnemâ ene neẕîrum mübîn.

Arapça:

قُلْ إِنَّمَا الْعِلْمُ عِندَ اللَّهِ وَإِنَّمَا أَنَا نَذِيرٌ مُّبِينٌ

Türkçe:

De ki: "Bilgi Allah'ın katındadır. Bana gelince, ben ancak açıkça uyaran biriyim."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

De ki: "(O'na ait) bilgi, Allah'ın yanındadır. Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım."

Diyanet Vakfı:

De ki: O bilgi, ancak Allah'a mahsustur. Ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım.

İngilizce:

Say: "As to the knowledge of the time, it is with Allah alone: I am (sent) only to warn plainly in public."

Fransızca:

Dis : "Allah seul [en] a la connaissance. Et moi je ne suis qu'un avertisseur clair".

Almanca:

Sag: "DasWissen ist doch nur bei ALLAH. Und ich bin doch nur ein deutlicher Warner."

Rusça:

Скажи: "Знание об этом - у Аллаха, а я - всего лишь предостерегающий и разъясняющий увещеватель".

Açıklama:
 
00:00

felemmâ raevhü zülfeten sîet vucûhü-lleẕîne keferû veḳîle hâẕe-lleẕî küntüm bihî tedde`ûn.

Arapça:

فَلَمَّا رَأَوْهُ زُلْفَةً سِيئَتْ وُجُوهُ الَّذِينَ كَفَرُوا وَقِيلَ هَٰذَا الَّذِي كُنتُم بِهِ تَدَّعُونَ

Türkçe:

Onu yakından gördüklerinde, inkâr edenlerin yüzleri kötüleşti. Şöyle denildi: "O habire çağırıp durduğunuz şey budur."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onu yakın görünce inkâr edenlerin yüzleri kötüleşti. Ve: "İşte çağırıp durduğunuz şey budur!" dendi.

Diyanet Vakfı:

Ama onu (azabı) yakından gördükleri zaman, inkar edenlerin yüzleri kararacak ve (kendilerine): İşte sizin isteyip durduğunuz budur! denecektir.

İngilizce:

At length, when they see it close at hand, grieved will be the faces of the Unbelievers, and it will be said (to them): "This is (the promise fulfilled), which ye were calling for!"

Fransızca:

Puis, quand ils verront (le châtiment) de près, les visages de ceux qui ont mécru seront affligés. Et il leur sera dit : "Voilà ce que vous réclamiez".

Almanca:

Und nachdem sie diese nahe gesehen hatten, betrübt wurden die Gesichter derjenigen, die Kufr betrieben haben, und es wurde gesagt: "Dies ist das, wonach ihr zu verlangen pflegtet."

Rusça:

Когда они узреют его (наказание в День воскресения) вблизи от себя, лица неверующих опечалятся, и тогда им скажут: "Вот то, что вы призывали!"

Açıklama:
 
00:00

ḳul era'eytüm in ehlekeniye-llâhü vemem me`iye ev raḥimenâ femey yücîru-lkâfirîne min `aẕâbin elîm.

Arapça:

قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِنْ أَهْلَكَنِيَ اللَّهُ وَمَن مَّعِيَ أَوْ رَحِمَنَا فَمَن يُجِيرُ الْكَافِرِينَ مِنْ عَذَابٍ أَلِيمٍ

Türkçe:

Söyle onlara: "Diyelim ki, Allah beni ve beraberimdekileri öldürdü, yahut bize acıdı. Peki, kâfirleri korkunç bir azaptan kim kurtaracak?"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

De ki: "Baksanıza, eğer Allah beni ve benimle beraber olanları öldürse, yahut bize merhamet etse, kâfirleri acı bir azabdan kim kurtarabilir?

Diyanet Vakfı:

De ki: Allah beni ve beraberimdekileri (sizin istediğiniz üzere) yok etse veya (öyle olmayıp da) bizi esirgese, (söyleyin bakalım) inkarcıları yakıcı azaptan kurtaracak kimdir?

İngilizce:

Say: "See ye?- If Allah were to destroy me, and those with me, or if He bestows His Mercy on us,- yet who can deliver the Unbelievers from a grievous Penalty?"

Fransızca:

Dis : "Que vous en semble ? Qu'Alla me fasse périr ainsi que ceux qui sont avec moi ou qu'Il nous fasse miséricorde, qui protégera alors les mécréants d'un châtiment douloureux ? ".

Almanca:

Sag: "Wie seht ihr es?Wenn ALLAH mich und diejenigen mit mir zugrunde richtet oder Gnade erweist, wer gewährt den Kafir einen Schutz vor einer qualvollen Peinigung?"

Rusça:

Скажи: "Как вы думаете, если Аллах погубит меня и тех, кто со мной, или помилует нас, то кто защитит от мучительных страданий неверующих?"

Açıklama:

Pages

Al-Mulk—الملك beslemesine abone olun.