100. Âdiyât - (Aşanlar) Al-Adiyat — العاديات

vel`âdiyâti ḍabḥâ.

Türkçe:
Yemin olsun soluyuşlarıyla ses çıkararak koşanlara/nefes nefese saldıranlara,
İngilizce:
By the (Steeds) that run, with panting (breath),
Fransızca:
Par les coursiers qui halètent,
Almanca:
Bei den schnaubenden Rennenden,
Rusça:
Клянусь скачущими, запыхаясь!
Arapça:
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ وَالْعَادِيَاتِ ضَبْحًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O harıl harıl (savaşa) koşanlara,
Diyanet Vakfı:
Harıl harıl koşanlara,

felmûriyâti ḳadḥâ.

Türkçe:
Çakıp çakıp ateş çıkaranlara,
İngilizce:
And strike sparks of fire,
Fransızca:
qui font jaillir des étincelles,
Almanca:
dann den Funken-Schlagenden,
Rusça:
Клянусь высекающими искры!
Arapça:
فَالْمُورِيَاتِ قَدْحًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Tırnaklarıyla yerden) ateş çıkaranlara,
Diyanet Vakfı:
(Nallarıyla) çakarak kıvılcım saçanlara,

felmügîrâti ṣubḥâ.

Türkçe:
Sabahleyin akın edenlere/baskın yapıp toprak fethedenlere,
İngilizce:
And push home the charge in the morning,
Fransızca:
qui attaquent au matin.
Almanca:
dann den am Morgen Anstürmenden,
Rusça:
Клянусь нападающими на заре,
Arapça:
فَالْمُغِيرَاتِ صُبْحًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sabahleyin akın edenlere,
Diyanet Vakfı:
(Ansızın) sabah baskını yapanlara,

feeŝerne bihî naḳ`â.

Türkçe:
Derken, onunla toz duman çıkaranlara,
İngilizce:
And raise the dust in clouds the while,
Fransızca:
et font ainsi voler la poussière,
Almanca:
dann wirbelten sie damit Staub auf,
Rusça:
которые оставляют его (врага) в пыли
Arapça:
فَأَثَرْنَ بِهِ نَقْعًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Tozu dumana karıştıranlara,
Diyanet Vakfı:
Orada tozu dumana katanlara,

fevesaṭne bihî cem`â.

Türkçe:
Derken, onunla bir topluluğun ortasına dalanlara ki,
İngilizce:
And penetrate forthwith into the midst (of the foe) en masse;-
Fransızca:
et pénètrent au centre de la troupe ennemie.
Almanca:
dann drangen sie damit in die Mitte der Versammlung ein!
Rusça:
и врываются с ним (со всадником) в гущу.
Arapça:
فَوَسَطْنَ بِهِ جَمْعًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Derken bir topluluğun ortasına dalanlara yemin ederim ki,
Diyanet Vakfı:
Derken orada bir topluluğun ta ortasına girenlere yemin ederim ki,

inne-l'insâne lirabbihî lekenûd.

Türkçe:
İnsan, Rabbine karşı gerçekten çok nankördür!
İngilizce:
Truly man is, to his Lord, ungrateful;
Fransızca:
L'homme est, certes, ingrat envers son Seigneur;
Almanca:
Gewiß, der Mensch ist seinem HERRN gegenüber doch undankbar.
Rusça:
Воистину, человек неблагодарен своему Господу,
Arapça:
إِنَّ الْإِنسَانَ لِرَبِّهِ لَكَنُودٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şüphesiz insan, Rabbine karşı çok nankördür.
Diyanet Vakfı:
Şüphesiz insan, Rabbine karşı pek nankördür.

veinnehû `alâ ẕâlike leşehîd.

Türkçe:
Ve kendisi de buna iyiden iyiye tanıktır.
İngilizce:
And to that (fact) he bears witness (by his deeds);
Fransızca:
et pourtant, il est certes, témoin de cela;
Almanca:
Und gewiß, er ist darüber doch ein Zeuge.
Rusça:
и он сам является тому свидетелем.
Arapça:
وَإِنَّهُ عَلَىٰ ذَٰلِكَ لَشَهِيدٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve kendisi de buna şahittir.
Diyanet Vakfı:
Şüphesiz buna kendisi de şahittir,

veinnehû liḥubbi-lḫayri leşedîd.

Türkçe:
O, mal ve servet arzusu yüzünden alabildiğine katıdır.
İngilizce:
And violent is he in his love of wealth.
Fransızca:
et pour l'amour des richesses il est certes ardent.
Almanca:
Und gewiß, er ist doch der Liebe von Gut gegenüber überschwenglich.
Rusça:
Воистину, он страстно любит блага.
Arapça:
وَإِنَّهُ لِحُبِّ الْخَيْرِ لَشَدِيدٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Gerçekten o dünya malını çok sevdiği için katıdır.
Diyanet Vakfı:
Ve o, mal sevgisine de aşırı derecede düşkündür.

efelâ ya`lemü iẕâ bü`ŝira mâ fi-lḳubûr.

Türkçe:
Bilmez mi ki o, kabirler içindekiler dışarı fırlatıldığında,
İngilizce:
Does he not know,- when that which is in the graves is scattered abroad
Fransızca:
Ne sait-il donc pas que lorsque ce qui est dans les tombes sera bouleversé,
Almanca:
Weiß er etwa nicht, wenn das, was von den Gräbern aufgedeckt wird
Rusça:
Неужели он не знает, что, когда будет опрокинуто то, что в могилах,
Arapça:
۞ أَفَلَا يَعْلَمُ إِذَا بُعْثِرَ مَا فِي الْقُبُورِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bilmiyor mu ki, kabirlerin içindekiler fırlatılacak.
Diyanet Vakfı:
Kabirlerde bulunanların diriltilip dışarı atıldığını düşünmez mi?

veḥuṣṣile mâ fi-ṣṣudûr.

Türkçe:
Göğüslerin içindekiler derlenip toplandığında,
İngilizce:
And that which is (locked up) in (human) breasts is made manifest-
Fransızca:
et que sera dévoilé ce qui est dans les poitrines,
Almanca:
und das in den Brüsten hervorgebracht wird,
Rusça:
и когда обнаружится то, что в груди,
Arapça:
وَحُصِّلَ مَا فِي الصُّدُورِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve sinelerin içindekiler derlenecek.
Diyanet Vakfı:
Ve kalplerde gizlenenler ortaya konduğu zaman,

Pages

100. Âdiyât - (Aşanlar) Al-Adiyat — العاديات beslemesine abone olun.