
vemâ yugnî `anhü mâlühû iẕâ teraddâ.
Türkçe:
Aşağı yuvarlandığında malı onu kurtarmayacaktır.
İngilizce:
Nor will his wealth profit him when he falls headlong (into the Pit).
Fransızca:
et à rien ne lui serviront ses richesses quand il sera jeté (au Feu).
Almanca:
Und sein Vermögen nützt ihm nicht, wenn er zugrundegeht.
Rusça:
Не спасет его достояние, когда он падет.
Arapça:
وَمَا يُغْنِي عَنْهُ مَالُهُ إِذَا تَرَدَّىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Çukura yuvarlandığı zaman malı onu kurtaramayacak.
Diyanet Vakfı:
Düştüğü zaman da malı kendisine hiç fayda vermez.

inne `aleynâ lelhüdâ.
Türkçe:
Yemin olsun, doğruya ve güzele kılavuzlamak sadece bizim işimizdir.
İngilizce:
Verily We take upon Ourselves to guide,
Fransızca:
C'est à Nous, certes, de guider;
Almanca:
Gewiß, Uns obliegt doch die Rechtleitung.
Rusça:
Нам надлежит вести прямым путем.
Arapça:
إِنَّ عَلَيْنَا لَلْهُدَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Doğru yolu göstermek muhakkak bize aittir.
Diyanet Vakfı:
Doğru yolu göstermek bize aittir.

veinne lenâ lel'âḫirate vel'ûlâ.
Türkçe:
Sonrası da öncesi de sadece bizimdir.
İngilizce:
And verily unto Us (belong) the End and the Beginning.
Fransızca:
à Nous appartient, certes, la vie dernière et la vie présente.
Almanca:
Und gewiß, Uns gehört doch sowohl das Letzte als auch das Erste.
Rusça:
Нам принадлежат Последняя жизнь и жизнь первая.
Arapça:
وَإِنَّ لَنَا لَلْآخِرَةَ وَالْأُولَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kuşkusuz ahiret de dünya da bizimdir.
Diyanet Vakfı:
Şüphesiz ahiret de dünya da bizimdir.

feenẕertüküm nâran teleżżâ.
Türkçe:
Ben sizi, köpürerek yanan bir ateşe karşı uyardım.
İngilizce:
Therefore do I warn you of a Fire blazing fiercely;
Fransızca:
Je vous ai donc avertis d'un Feu qui flambe
Almanca:
Also ICH warnte euch vor einem Feuer, das lodert,
Rusça:
Я предостерег вас от пылающего Огня.
Arapça:
فَأَنذَرْتُكُمْ نَارًا تَلَظَّىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ben sizi köpürdükçe köpüren bir ateşe karşı uyardım.
Diyanet Vakfı:
(Ey insanlar! ) Alev alev yanan bir ateşle sizi uyardım.

lâ yaṣlâhâ ille-l'eşḳâ.
Türkçe:
Şiddete çok düşkün bedbahttan başkası girmez ona.
İngilizce:
None shall reach it but those most unfortunate ones
Fransızca:
où ne brûlera que le damné,
Almanca:
in das niemand außer dem Unseligsten hineingeworfen wird,
Rusça:
Войдет в него только самый несчастный,
Arapça:
لَا يَصْلَاهَا إِلَّا الْأَشْقَى
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ona ancak en azgın olan girer.
Diyanet Vakfı:
O ateşe, ancak kötü olan girer.

elleẕî keẕẕebe vetevellâ.
Türkçe:
Yalanlamış, sırtını dönmüştü o.
İngilizce:
Who give the lie to Truth and turn their backs.
Fransızca:
qui dément et tourne le dos;
Almanca:
derjenige, der ableugnete und den Rücken kehrte.
Rusça:
который считает истину ложью и отворачивается.
Arapça:
الَّذِي كَذَّبَ وَتَوَلَّىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Öyle azgın ki, yalanlamış ve sırtını dönmüştür.
Diyanet Vakfı:
Öyle kötü ki, yalanlayıp ve yüz çevirmiştir.

veseyücennebühe-l'etḳâ.
Türkçe:
İyice sakınan da ondan uzak tutulur.
İngilizce:
But those most devoted to Allah shall be removed far from it,-
Fransızca:
alors qu'en sera écarté le pieux,
Almanca:
Und es wird von ihm der Muttaqi ferngehalten,
Rusça:
Отдален будет от него богобоязненный,
Arapça:
وَسَيُجَنَّبُهَا الْأَتْقَى
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
En çok korunan ise ondan uzaklaştırılacaktır.
Diyanet Vakfı:
En çok korunan ise ondan (ateşten) uzak tutulur.

elleẕî yü'tî mâlehû yetezekkâ.
Türkçe:
O ki, temizlenip arınsın diye malını verir.
İngilizce:
Those who spend their wealth for increase in self-purification,
Fransızca:
qui donne ses biens pour se purifier
Almanca:
der sein Vermögen spendet und sich reinhält.
Rusça:
который раздает свое богатство, очищаясь,
Arapça:
الَّذِي يُؤْتِي مَالَهُ يَتَزَكَّىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O ki, Allah yolunda malını verir, temizlenir.
Diyanet Vakfı:
O ki, Allah yolunda malını verir, temizlenir.

vemâ lieḥadin `indehû min ni`metin tüczâ.
Türkçe:
Onun katında hiç kimsenin, karşılığı verilecek bir nimeti yoktur/hiç kimsenin ona, karşılık olarak verilecek bir nimeti yoktur.
İngilizce:
And have in their minds no favour from anyone for which a reward is expected in return,
Fransızca:
et auprès de qui personne ne profite d'un bienfait intéressé,
Almanca:
Und niemand hat bei ihm eine Wohltat, die zu vergelten ist,
Rusça:
и всякую милость возмещает сполна
Arapça:
وَمَا لِأَحَدٍ عِندَهُ مِن نِّعْمَةٍ تُجْزَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onun yanında, başka bir kimse için karşılığı verilecek hiçbir nimet yoktur.
Diyanet Vakfı:
Onun nezdinde hiçbir kimseye ait şükranla karşılanacak bir nimet yoktur.

ille-btigâe vechi rabbihi-l'a`lâ.
Türkçe:
Yüceler yücesi Rabbinin yüzünü özleyip istemek için veren hariç.
İngilizce:
But only the desire to seek for the Countenance of their Lord Most High;
Fransızca:
mais seulement pour la recherche de La Face de son seigneur le Très-Haut .
Almanca:
also (er tat es) nur im Streben nach seinem allhöchsten HERRN.
Rusça:
только из стремления к Лику своего Всевышнего Господа.
Arapça:
إِلَّا ابْتِغَاءَ وَجْهِ رَبِّهِ الْأَعْلَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O ancak yüce Rabbinin rızasını aramak için verir.
Diyanet Vakfı:
O ancak Yüce Rabbinin rızasını aramak için verir.
Pages
