078. Nebe' - (Haber) An-Naba-- النبأ

inne lilmütteḳîne mefâzâ.

Türkçe:
Takva sahipleri için bir kurtuluş ve bir zafer vardır.
İngilizce:
Verily for the Righteous there will be a fulfilment of (the heart's) desires;
Fransızca:
Pour les pieux ce sera une réussite :
Almanca:
Gewiß, für die Muttaqi gibt es einen Ort des Gewinns:
Rusça:
Воистину, богобоязненных ожидает успех,
Arapça:
إِنَّ لِلْمُتَّقِينَ مَفَازًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kuşkusuz takva sahipleri için bir kurtuluş var.
Diyanet Vakfı:
Şüphesiz takva sahipleri için de başarı ödülü vardır.

ḥadâiḳa vea`nâbâ.

Türkçe:
Sulak bahçeler, bağlar, üzümler,
İngilizce:
Gardens enclosed, and grapevines;
Fransızca:
jardins et vignes,
Almanca:
Gärten und Rebstöcke
Rusça:
Райские сады и виноградники,
Arapça:
حَدَائِقَ وَأَعْنَابًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bahçeler var, bağlar var.
Diyanet Vakfı:
Bahçeler, bağlar,

vekevâ`ibe etrâbâ.

Türkçe:
Göğüsleri turunç gibi yaşıtlar,
İngilizce:
And voluptuous women of equal age;
Fransızca:
et des (belle) aux seins arrondis, d'une égale jeunesse,
Almanca:
sowie gleichaltrige gut Bestückte
Rusça:
и полногрудые сверстницы,
Arapça:
وَكَوَاعِبَ أَتْرَابًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Memeleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar var.
Diyanet Vakfı:
Göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış yaşıt kızlar,

veke'sen dihâḳâ.

Türkçe:
Dopdolu kadehler vardır.
İngilizce:
And a cup full (to the brim).
Fransızca:
et coupes débordantes.
Almanca:
und gefüllte Becher.
Rusça:
и полные чаши.
Arapça:
وَكَأْسًا دِهَاقًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Dopdolu kadehler var.
Diyanet Vakfı:
Ve içki dolu kase(ler).

lâ yesme`ûne fîhâ lagvev velâ kiẕẕâbâ.

Türkçe:
Orada ne bir boş söz duyarlar ne de bir yalan.
İngilizce:
No vanity shall they hear therein, nor Untruth:-
Fransızca:
Ils n'y entendront ni futilités ni mensonges.
Almanca:
Sie hören darin weder sinnloses Gerede, noch Lügen.
Rusça:
Они не услышат там ни пустословия, ни лжи.
Arapça:
لَّا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا وَلَا كِذَّابًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Orada ne boş bir söz işitirler, ne de bir yalan.
Diyanet Vakfı:
Onlar orada ne boş bir lakırdı ne de yalan işitirler.

cezâem mir rabbike `aṭâen ḥisâbâ.

Türkçe:
Rabbinden bir ödül, tam kıvamında bir bağış.
İngilizce:
Recompense from thy Lord, a gift, (amply) sufficient,
Fransızca:
A titre de récompense de ton Seigneur et à titre de don abondant
Almanca:
Es ist eine Belohnung von deinem HERRN, eine ausreichende Gabe,
Rusça:
Это будет воздаянием и исчисленным даром от твоего Господа,
Arapça:
جَزَاءً مِّن رَّبِّكَ عَطَاءً حِسَابًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Bunlar) Rabbinden yeterli bir bağış olarak (verilir).
Diyanet Vakfı:
Bunlar Rabbinin yeterli bir bağışı, mükafatıdır.

rabbi-ssemâvâti vel'arḍi vemâ beynehüme-rraḥmâni lâ yemlikûne minhü ḫiṭâbâ.

Türkçe:
Göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin Rabbidir O! Rahman'dır. O'nun huzurunda söze cüret edemezler.
İngilizce:
(From) the Lord of the heavens and the earth, and all between, (Allah) Most Gracious: None shall have power to argue with Him.
Fransızca:
du Seigneur des cieux et de la terre et de ce qui existe entre eux, le Tout Miséricordieux; ils n'osent nullement Lui adresser la parole.
Almanca:
(von) Dem HERRN der Himmel, der Erde und das, was zwischen ihnen ist, (ER ist) Der Allgnade Erweisende. Sie haben mit Ihm nicht zu sprechen.
Rusça:
Господа небес и земли и того, что между ними, Милостивого, с Которым они не посмеют даже заговорить.
Arapça:
رَّبِّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا الرَّحْمَٰنِ ۖ لَا يَمْلِكُونَ مِنْهُ خِطَابًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O, göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin Rabbidir. Rahmân'dır. Hiç kimse ondan bir hitaba mâlik olamaz.
Diyanet Vakfı:
O, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir. O, rahmandır. O gün insanlar O'na karşı konuşmaya yetkili değillerdir.

yevme yeḳûmü-rrûḥu velmelâiketü ṣaffâ. lâ yetekellemûne illâ men eẕine lehü-rraḥmânü veḳâle ṣavâbâ.

Türkçe:
O gün, Rûh ve melekler saf bağlayıp kıyama geçerler. Rahman'ın izin verdiği dışındakiler konuşamazlar. O izin verilen, doğruyu söyler.
İngilizce:
The Day that the Spirit and the angels will stand forth in ranks, none shall speak except any who is permitted by (Allah) Most Gracious, and He will say what is right.
Fransızca:
Le jour où l'Esprit et les Anges se dresseront en rangs, nul ne saura parler, sauf celui à qui le Tout Miséricordieux aura accordé la permission, et qui dira la vérité.
Almanca:
An dem Tag, wenn der Ruhh und die Engel in Reihe stehen, sie sprechen nicht außer demjenigen, dem Der Allgnade Erweisenden erlaubt, und Richtiges sagt.
Rusça:
В тот день, когда Дух (Джибриль) и ангелы станут рядами, не будет говорить никто, кроме тех, кому позволит Милостивый, и говорить они будут правду.
Arapça:
يَوْمَ يَقُومُ الرُّوحُ وَالْمَلَائِكَةُ صَفًّا ۖ لَّا يَتَكَلَّمُونَ إِلَّا مَنْ أَذِنَ لَهُ الرَّحْمَٰنُ وَقَالَ صَوَابًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O gün Ruh ve melekler sıra sıra dururlar. Rahmân'ın izin verdikleri dışında hiç kimse konuşamaz. İzin verilen de doğruyu söyler.
Diyanet Vakfı:
Ruh (Cebrail) ve melekler saf saf olup durduğu gün, Rahman'ın izin verdiklerinden başkaları konuşmazlar; konuşan da doğruyu söyler.

ẕâlike-lyevmü-lḥaḳḳ. femen şâe-tteḫaẕe ilâ rabbihî meâbâ.

Türkçe:
İşte budur hak olan gün! Artık dileyen, Rabbine varacak bir yol tutsun!
İngilizce:
That Day will be the sure Reality: Therefore, whoso will, let him take a (straight) return to his Lord!
Fransızca:
Ce jour-là est inéluctable. Que celui qui veut prenne donc refuge auprès de son Seigneur.
Almanca:
Dies ist der wahre Tag. Also wer will, nimmt zu seinem HERRN eine Rückkehr.
Rusça:
Это будет истинный день, и всякий, кто пожелает, найдет способ вернуться к своему Господу.
Arapça:
ذَٰلِكَ الْيَوْمُ الْحَقُّ ۖ فَمَن شَاءَ اتَّخَذَ إِلَىٰ رَبِّهِ مَآبًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İşte bu hak gündür. Artık dileyen Rabbine bir yol tutar.
Diyanet Vakfı:
İşte o, kesin olarak gelecek gündür. O halde dileyen Rabbine varan bir yol tutsun.

innâ enẕernâküm `aẕâben ḳarîbâ. yevme yenżuru-lmerü mâ ḳaddemet yedâhü veyeḳûlü-lkâfiru yâ leytenî küntü türâbâ.

Türkçe:
Biz sizi yakın bir azap ile uyardık. Bir gündedir ki o, kişi kendi ellerinin önden gönderdiğine bakar ve küfre sapan şöyle der: "Keşke toprak olsaydım!"
İngilizce:
Verily, We have warned you of a Penalty near, the Day when man will see (the deeds) which his hands have sent forth, and the Unbeliever will say, "Woe unto me! Would that I were (metre) dust!"
Fransızca:
Nous vous avons avertis d'un châtiment bien proche, le jour où l'homme verra ce que ses deux mains ont préparé; et l'infidèle dira : "Hélas pour moi ! Comme j'aurais aimé n'être que poussière".
Almanca:
Gewiß, WIR warnten euch vor einer nahen Peinigung an dem Tag, wenn der Mensch schaut, was er eigenhändig vorlegte, und der Kafir sagt: "Wäre ich doch nur Erde gewesen!"
Rusça:
Мы предостерегли вас от наказания близкого. В тот день человек увидит, что уготовили его руки, а неверующий скажет: "Лучше бы мне быть прахом!"
Arapça:
إِنَّا أَنذَرْنَاكُمْ عَذَابًا قَرِيبًا يَوْمَ يَنظُرُ الْمَرْءُ مَا قَدَّمَتْ يَدَاهُ وَيَقُولُ الْكَافِرُ يَا لَيْتَنِي كُنتُ تُرَابًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz sizi yakın bir azap ile uyardık. O gün kişi ellerinin ne takdim ettiğine bakacak ve kâfir diyecek ki: "Ah ne olaydı, ben bir toprak olaydım."
Diyanet Vakfı:
Biz, yakın bir azap ile sizi uyardık. O gün kişi önceden yaptıklarına bakacak ve inkarcı kişi: "Keşke toprak olsaydım!" diyecektir.

Pages

078. Nebe' - (Haber) An-Naba-- النبأ beslemesine abone olun.