
inne cehenneme kânet mirṣâdâ.
Türkçe:
Cehennem, bir gözetleme yeri olmuştur.
İngilizce:
Truly Hell is as a place of ambush,
Fransızca:
L'Enfer demeure aux aguets,
Almanca:
Gewiß, Dschahannam ist eine Warte,
Rusça:
Воистину, Геенна является засадой
Arapça:
إِنَّ جَهَنَّمَ كَانَتْ مِرْصَادًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kuşkusuz Cehennem gözetleme yeri olmuştur.
Diyanet Vakfı:
Şüphesiz, cehennem pusuda beklemektedir.

liṭṭâgîne meâbâ.
Türkçe:
Azgınlar için bir barınak.
İngilizce:
For the transgressors a place of destination:
Fransızca:
refuge pour les transgresseurs.
Almanca:
für die Übertretenden ein Rückkehrort.
Rusça:
и местом возвращения для тех, кто преступает границы дозволенного.
Arapça:
لِّلطَّاغِينَ مَآبًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Azgınlar için son varılacak yer olmuştur.
Diyanet Vakfı:
Azgınların barınacağı yerdir (cehennem).

lâbiŝîne fîhâ aḥḳâbâ.
Türkçe:
Devirlerce kalacaklardır içinde.
İngilizce:
They will dwell therein for ages.
Fransızca:
Ils y demeureront pendant des siècles successifs.
Almanca:
Sie verweilen darin Zeitspannen.
Rusça:
Они пробудут там долгие годы,
Arapça:
لَّابِثِينَ فِيهَا أَحْقَابًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Orada çağlarca kalacaklardır.
Diyanet Vakfı:
(Azgınlar) orada çağlar boyu kalacaklar,

lâ yeẕûḳûne fîhâ berdev velâ şerâbâ.
Türkçe:
Ne bir serinlik tadacaklar ne de bir içecek.
İngilizce:
Nothing cool shall they taste therein, nor any drink,
Fransızca:
Ils n'y goûteront ni fraîcheur ni breuvage,
Almanca:
Sie kosten darin weder Kühles, noch Getränk
Rusça:
не вкушая ни прохлады, ни питья,
Arapça:
لَّا يَذُوقُونَ فِيهَا بَرْدًا وَلَا شَرَابًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Orada ne bir serinlik tadacaklar, ne de içecek bir şey.
Diyanet Vakfı:
Orada bir serinlik ya da (susuzluk gideren) bir içecek tatmazlar,

illâ ḥamîmev vegassâḳâ.
Türkçe:
Sadece kaynar su, atık su,
İngilizce:
Save a boiling fluid and a fluid, dark, murky, intensely cold,
Fransızca:
Hormis une eau bouillante et un pus
Almanca:
außer Siedendem und Eiter.
Rusça:
а только кипяток и гной.
Arapça:
إِلَّا حَمِيمًا وَغَسَّاقًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ancak bir kaynar su ve irin (içecekler).
Diyanet Vakfı:
Kaynar su ve irin (tadarlar).

cezâev vifâḳâ.
Türkçe:
Çok uygun bir karşılık olarak.
İngilizce:
A fitting recompense (for them).
Fransızca:
comme rétribution équitable.
Almanca:
Es ist eine entsprechende Vergeltung.
Rusça:
Это будет подобающим возмездием.
Arapça:
جَزَاءً وِفَاقًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bir ceza ki tam yaptıklarına uygun.
Diyanet Vakfı:
Ancak (dünyada yaptıklarına) uygun karşılık olarak.

innehüm kânû lâ yercûne ḥisâbâ.
Türkçe:
Doğrusu onlar böyle bir hesap ummuyorlardı.
İngilizce:
For that they used not to fear any account (for their deeds),
Fransızca:
Car ils ne s'attendaient pas à rendre compte,
Almanca:
Gewiß, sie pflegten auf keine Abrechnung zu hoffen,
Rusça:
Воистину, они не ожидали расчета
Arapça:
إِنَّهُمْ كَانُوا لَا يَرْجُونَ حِسَابًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Çünkü onlar hiçbir hesap ummazlardı.
Diyanet Vakfı:
Çünkü onlar hesap gününü (geleceğini) ummazlardı.

vekeẕẕebû biâyâtinâ kiẕẕâbâ.
Türkçe:
Ayetlerimizi pervasızca yalanlamışlardı.
İngilizce:
But they (impudently) treated Our Signs as false.
Fransızca:
et traitaient de mensonges, continuellement, Nos versets,
Almanca:
und leugneten Unsere Ayat mit Ableugnen ab.
Rusça:
и полностью отрицали Наши знамения.
Arapça:
وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا كِذَّابًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Âyetlerimizi yalanlaya yalanlaya tam bir yalancı olmuşlardı.
Diyanet Vakfı:
Bizim ayetlerimizi yalanladıkça yalanlamışlardı.

vekülle şey'in aḥṣaynâhü kitâbâ.
Türkçe:
Oysaki biz, her şeyi iyiden iyiye sayıp kitaplaştırmıştık.
İngilizce:
And all things have We preserved on record.
Fransızca:
alors que Nous avons dénombré toutes choses en écrit.
Almanca:
Und alles erfaßten WIR detailliert in einem Register.
Rusça:
Мы же всякую вещь подсчитали и записали.
Arapça:
وَكُلَّ شَيْءٍ أَحْصَيْنَاهُ كِتَابًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz ise herşeyi sayıp bir kitaba geçirmişiz.
Diyanet Vakfı:
Biz ise her şeyi bir kitapta sayıp yazmışızdır.

feẕûḳû felen nezîdeküm illâ `aẕâbâ.
Türkçe:
"Hadi, tadıverin! Size azaptan başka bir şey asla artırmayacağız."
İngilizce:
So taste ye (the fruits of your deeds); for no increase shall We grant you, except in Punishment.
Fransızca:
Goûtez donc. Nous n'augmenterons pour vous que le châtiment !
Almanca:
So kostet! WIR werden euch dann nur an Peinigung mehren.
Rusça:
Вкушайте же! Мы не прибавим вам ничего, кроме мучений.
Arapça:
فَذُوقُوا فَلَن نَّزِيدَكُمْ إِلَّا عَذَابًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Onlara): "Şimdi tadın (cezanızı). Artık size azabınızı artırmaktan başka bir şey yapmayacağız" (denir).
Diyanet Vakfı:
Tadın! Bundan sonra yalnızca azabınızı arttıracağız.
Pages
