
ḍarabe-llâhü meŝeler racülen fîhi şürakâü müteşâkisûne veracülen selemel liracül. hel yesteviyâni meŝelâ. elḥamdü lillâh. bel ekŝeruhüm lâ ya`lemûn.
Türkçe:
Allah; hakkında birbiriyle didişen ortakların bulunduğu bir adamla, bir tek ere teslim olan bir adamı örnek verdi. Örnek olarak bu ikisi eşit olur mu? Hamt, yalnız Allah'adır! Ama onların çokları bilmiyorlar.
İngilizce:
Allah puts forth a Parable a man belonging to many partners at variance with each other, and a man belonging entirely to one master: are those two equal in comparison? Praise be to Allah! but most of them have no knowledge.
Fransızca:
Allah a cité comme parabole un homme appartenant à des associés se querellant à son sujet et un [autre] homme appartenant à un seul homme : sont-ils égaux en exemple ? Louanges à Allah ! Mais la plupart d'entre eux ne savent pas.
Almanca:
ALLAH prägte ein Gleichnis von einem Diener, über den sich Partner streiten, und von einem (anderen) Diener, der ausschließlich einem einzigen Mann gehört, gleichen beide sich etwa?! Alhamdulillah: Alles Lob gebührt ALLAH! Nein, sondern die meisten wissen es nicht.
Rusça:
Аллах приводит в качестве притчи мужа, принадлежащего нескольким несговорчивым партнерам, и мужа, принадлежащего только одному человеку. Равны ли они в притче? Хвала надлежит Аллаху, но большинство их не знает этого.
Arapça:
ضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا رَّجُلًا فِيهِ شُرَكَاءُ مُتَشَاكِسُونَ وَرَجُلًا سَلَمًا لِّرَجُلٍ هَلْ يَسْتَوِيَانِ مَثَلًا ۚ الْحَمْدُ لِلَّهِ ۚ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah, şöyle bir misal vermiştir: Bir adam ve birtakım ortakları var, hırçın hırçın çekişip duruyorlar. Bir de yalnız bir kişiye bağlı selamet içinde olan bir adam var. Bu ikisinin hali hiç bir olur mu? Hamd Allah'ındır, fakat pek çokları bilmezler.
Diyanet Vakfı:
Allah, çekişip duran birçok ortakların sahip olduğu bir adam (köle) ile yalnız bir kişiye bağlı olan bir adamı misal olarak verir. Bu ikisi eşit midir? Hamd Allah'a mahsustur. Fakat onların çoğu bilmezler.

inneke meyyitüv veinnehüm meyyitûn.
Türkçe:
Hiç kuşkusuz sen de öleceksin, onlar da ölecekler!
İngilizce:
Truly thou wilt die (one day), and truly they (too) will die (one day).
Fransızca:
En vérité tu mourras et ils mourront eux aussi;
Almanca:
Gewiß, du wirst sterben und sie werden zweifelsohne sterben.
Rusça:
Воистину, ты смертен, и они смертны.
Arapça:
إِنَّكَ مَيِّتٌ وَإِنَّهُم مَّيِّتُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sen elbette öleceksin, onlar da elbette öleceklerdir.
Diyanet Vakfı:
Muhakkak sen de öleceksin, onlar da ölecekler.

ŝümme inneküm yevme-lḳiyâmeti `inde rabbiküm taḫteṣimûn.
Türkçe:
Sonra siz, kıyamet günü Rabbinizin huzurunda davalaşacaksınız.
İngilizce:
In the end will ye (all), on the Day of Judgment, settle your disputes in the presence of your Lord.
Fransızca:
ensuite, au Jour de la Résurrection, vous vous disputerez auprès de votre Seigneur.
Almanca:
Dann werdet ihr gewiß am Tag der Auferstehung bei eurem HERRN disputieren!
Rusça:
А потом, в День воскресения, вы будете препираться у своего Господа.
Arapça:
ثُمَّ إِنَّكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ عِندَ رَبِّكُمْ تَخْتَصِمُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sonra siz muhakkak kıyamet gününde Rabbinizin huzurunda birbirinizden davacı olacaksınız.
Diyanet Vakfı:
Sonra şüphesiz, siz de kıyamet günü, Rabbinizin huzurunda davalaşacaksınız.

femen ażlemü mimmen keẕebe `ale-llâhi vekeẕẕebe biṣṣidḳi iẕ câeh. eleyse fî cehenneme meŝvel lilkâfirîn.
Türkçe:
Allah hakkında yalan düzenden ve kendisine gelen doğruyu yalanlayandan daha zalim kim vardır? Cehennemde kâfirler için bir barınak yok mu?
İngilizce:
Who, then, doth more wrong than one who utters a lie concerning Allah, and rejects the Truth when it comes to him; is there not in Hell an abode for blasphemers?
Fransızca:
Quel pire injuste donc, que celui qui ment contre Allah et qui traite de mensonge la vérité quand elle lui vient ? N'est-ce pas dans l'Enfer qu'il y a un refuge pour les mécréants ?
Almanca:
Und keiner begeht mehr Unrecht als derjenige, der im Namen ALLAHs gelogen hat und die Wahrhaftigkeit leugnete, als sie zu ihm kam. Gibt es etwa nicht in Dschahannam eine Bleibe für die Kafir?!
Rusça:
Кто может быть несправедливее того, кто возвел навет на Аллаха и счел ложью правду, когда она явилась ему? Разве не в Геенне обитель неверующих?
Arapça:
۞ فَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّن كَذَبَ عَلَى اللَّهِ وَكَذَّبَ بِالصِّدْقِ إِذْ جَاءَهُ ۚ أَلَيْسَ فِي جَهَنَّمَ مَثْوًى لِّلْكَافِرِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah'a karşı yalan söyleyen ve doğru kendisine geldiği zaman onu yalan sayandan daha zalim (daha haksız) kim olabilir? Kâfirlerin yeri cehennemde değil midir?
Diyanet Vakfı:
Allah'a karşı yalan uyduran, kendisine gelen gerçeği (Kur'an'ı) yalan sayandan daha zalim kimdir? Kafirlerin yeri cehennemde değil mi?

velleẕî câe biṣṣidḳi veṣaddeḳa bihî ülâike hümü-lmütteḳûn.
Türkçe:
Doğruyu getirene ve onu tasdikleyene gelince, işte böyleleri, korunanların ta kendileridir.
İngilizce:
And he who brings the Truth and he who confirms (and supports) it - such are the men who do right.
Fransızca:
Tandis que celui qui vient avec la vérité et celui qui la confirme, ceux-là sont les pieux.
Almanca:
Und derjenige, der mit der Wahrhaftigkeit kam, auch der diese als wahr verinnerlichte, diese sind die Muttaqi.
Rusça:
Но тот, кто явился с правдой, и тот, кто признал ее истинность, действительно являются богобоязненными.
Arapça:
وَالَّذِي جَاءَ بِالصِّدْقِ وَصَدَّقَ بِهِ ۙ أُولَٰئِكَ هُمُ الْمُتَّقُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Doğruyu getiren ve onu tasdik edene gelince, işte onlar kötülükten korunan müttakilerdir.
Diyanet Vakfı:
Doğruyu getiren ve onu tasdik edenler var ya, işte kötülükten sakınanlar onlardır.

lehüm mâ yeşâûne `inde rabbihim. ẕâlike cezâü-lmuḥsinîn.
Türkçe:
Rableri katında onlar için diledikleri her şey vardır. İşte güzel düşünüp güzel davrananların ödülü budur.
İngilizce:
They shall have all that they wish for, in the presence of their Lord: such is the reward of those who do good:
Fransızca:
Ils auront tout ce qu'ils désireront auprès de leur Seigneur; voilà la récompense des bienfaisants,
Almanca:
Für sie gibt es, was sie wollen, bei ihrem HERRN. Dies ist die Belohnung der Muhsin.
Rusça:
Для них у их Господа уготовано то, чего они пожелают. Таково воздаяние творящим добро!
Arapça:
لَهُم مَّا يَشَاءُونَ عِندَ رَبِّهِمْ ۚ ذَٰلِكَ جَزَاءُ الْمُحْسِنِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlara, Rablerinin yanında ne dilerlerse vardır. İşte bu, iyilik yapanların mükafatıdır.
Diyanet Vakfı:
Onlar için Rableri yanında diledikleri her şey vardır. İşte bu, iyilik edenlerin mükafatıdır.

liyükeffira-llâhü `anhüm esvee-lleẕî `amilû veyecziyehüm ecrahüm biaḥseni-lleẕî kânû ya`melûn.
Türkçe:
Böylece, Allah onların yaptıklarının en kötülerini örtecek, ödüllerini, yaptıklarının en güzeliyle verecek.
İngilizce:
So that Allah will turn off from them (even) the worst in their deeds and give them their reward according to the best of what they have done.
Fransızca:
afin qu'Allah leur efface les pires de leurs actions et les récompense selon ce qu'ils auront fait de meilleur.
Almanca:
ALLAH wird ihnen zweifelsohne vergeben das Schlechteste von dem, was sie taten, und ihnen ihre Belohnung vergelten mit Besserem als das, welches sie zu tun pflegten.
Rusça:
Это произойдет для того, чтобы Аллах простил им наихудшее из того, что они совершили, и воздал им наградой за лучшее из того, что они совершали (или лучшим, чем то, что они совершали).
Arapça:
لِيُكَفِّرَ اللَّهُ عَنْهُمْ أَسْوَأَ الَّذِي عَمِلُوا وَيَجْزِيَهُمْ أَجْرَهُم بِأَحْسَنِ الَّذِي كَانُوا يَعْمَلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Çünkü Allah, onların önceden yaptıkları amelin en kötüsünü bile keffaretle örtüp, işlemekte bulundukları güzel amellerin en güzeline göre mükafatlarını kendilerine verecektir.
Diyanet Vakfı:
Böylece Allah, onların geçmişte yaptıkları en kötü hareketleri bile örtecek ve yaptıklarının en güzeline denk olarak mükafatlarını verecektir.

eleyse-llâhü bikâfin `abdeh. veyüḫavvifûneke billeẕîne min dûnih. vemey yuḍlili-llâhü femâ lehû min hâd.
Türkçe:
Allah, kuluna Kâfi değil mi, yetmiyor mu? Seni, O'ndan başkalarıyla korkutuyorlar. Allah kimi saptırırsa artık ona kılavuzluk edecek yoktur.
İngilizce:
Is not Allah enough for his Servant? But they try to frighten thee with other (gods) besides Him! for such as Allah leaves to stray, there can be no guide.
Fransızca:
Allah ne suffit-Il pas à Son esclave [comme soutien] ? Et ils te font peur avec ce qui est en dehors de Lui. Et quiconque Allah égare n'a point de guide.
Almanca:
Genügt ALLAH etwa nicht Seinem Diener?! Und sie machen dir Angst mit denjenigen anstelle von Ihm. Und wen ALLAH abirren läßt, für den gibt es keinen Rechtleitenden.
Rusça:
Разве Аллаха не достаточно для Его раба? Они устрашают тебя теми, которые ниже Него. А кого Аллах введет в заблуждение, тому не будет наставника.
Arapça:
أَلَيْسَ اللَّهُ بِكَافٍ عَبْدَهُ ۖ وَيُخَوِّفُونَكَ بِالَّذِينَ مِن دُونِهِ ۚ وَمَن يُضْلِلِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah, kuluna kâfi değil midir? Durmuşlar da seni O'ndan başkalarıyla korkutuyorlar. Her kimi ki Allah şaşırtırsa, artık ona hidayet edecek yoktur.
Diyanet Vakfı:
Allah kuluna kafi değil midir? Seni O'ndan başkalarıyla korkutuyorlar. Allah, kimi saptırırsa artık onun yolunu doğrultacak biri yoktur.

vemey yehdi-llâhü femâ lehû mim müḍill. eleyse-llâhü bi`azîzin ẕi-ntiḳâm.
Türkçe:
Allah'ın kılavuzluk ettiğini ise saptıran olamaz. Allah Azîz ve intikam alıcı değil mi?
İngilizce:
And such as Allah doth guide there can be none to lead astray. Is not Allah Exalted in Power, (Able to enforce His Will), Lord of Retribution?
Fransızca:
Quiconque Allah guide, nul ne peut l'égarer. Allah n'est-Il pas Puissant et Détenteur du pouvoir de châtier ?
Almanca:
Und wen ALLAH rechtleitet, für den gibt es keinen Irreführenden. Ist ALLAH etwa nicht allwürdig, vergeltend?!
Rusça:
А кого Аллах наставит на прямой путь, того никто не введет в заблуждение. Разве Аллах - не Могущественный, Способный на возмездие?
Arapça:
وَمَن يَهْدِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِن مُّضِلٍّ ۗ أَلَيْسَ اللَّهُ بِعَزِيزٍ ذِي انتِقَامٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Her kime de Allah hidayet verirse artık onu da şaşırtacak yoktur. Allah aziz (çok güçlü) ve intikam sahibi değil midir?
Diyanet Vakfı:
Allah kime de hidayet ederse, artık onu saptıracak yoktur. Allah, mutlak güç sahibi ve intikam alıcı değil midir?

velein seeltehüm men ḫaleḳa-ssemâvâti vel'arḍa leyeḳûlünne-llâh. ḳul eferaeytüm mâ ted`ûne min dûni-llâhi in erâdeniye-llâhü biḍurrin hel hünne kâşifâtü ḍurrihî ev erâdenî biraḥmetin hel hünne mümsikâtü raḥmetih. ḳul ḥasbiye-llâh. `aleyhi yetevekkelü-lmütevekkilûn.
Türkçe:
Onlara, "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan, yemin olsun "Allah!" diyecekler. De onlara: "Peki, Allah dışındaki yakardıklarınız hakkında ne diyorsunuz? Allah bana bir zarar vermek istese, O'nun vereceği zararı uzaklaştırabilirler mi? Yahut bana bir rahmet dilese, O'nun rahmetini tutabilirler mi?" De ki: "Bana Allah yeter! Tevekkül edenler O'na dayanıp güvenirler."
İngilizce:
If indeed thou ask them who it is that created the heavens and the earth, they would be sure to say, "Allah". Say: "See ye then? the things that ye invoke besides Allah,- can they, if Allah wills some Penalty for me, remove His Penalty?- Or if He wills some Grace for me, can they keep back his Grace?" Say: "Sufficient is Allah for me! In Him trust those who put their trust."
Fransızca:
Si tu leur demandais : "Qui a créé les cieux et la terre ? ", Ils diraient assurément : "Allah". Dis : "Voyez-vous ceux que vous invoquez en dehors d'Allah; si Allah me voulait du mal, est-ce que [ces divinités] pourraient dissiper Son mal ? Ou s'Il me voulait une miséricorde, pourraient-elles retenir Sa miséricorde ? " - Dis : "Allah me suffit : c'est en Lui que placent leur confiance ceux qui cherchent un appui"
Almanca:
Und würdest du sie fragen: "Wer erschuf die Himmel und die Erde?", gewiß würden sie sagen: "ALLAH!" Sag: "Seht ihr, woran ihr anstelle von ALLAH Bitt- 3 gebete richtet, sollte ALLAH mir Schädigendes wollen, könnten sie das Schädigende von Ihm wegnehmen? Oder sollte ER mir eine Gnade wollen, könnten diese Seine Gnade zurückhalten?" Sag: "Mir genügt ALLAH." Ihm gegenüber üben die Tawakkul-Übenden Tawakkul.
Rusça:
Если ты спросишь их: "Кто создал небеса и землю?" - они непременно скажут: "Аллах". Скажи: "Видели ли вы тех, к кому вы взываете вместо Аллаха? Если Аллах захочет навредить мне, разве они смогут отвратить Его вред? Или же, если Он захочет оказать мне милость, разве они смогут удержать Его милость?" Скажи: "Довольно мне Аллаха. На Него одного уповают уповающие".
Arapça:
وَلَئِن سَأَلْتَهُم مَّنْ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ لَيَقُولُنَّ اللَّهُ ۚ قُلْ أَفَرَأَيْتُم مَّا تَدْعُونَ مِن دُونِ اللَّهِ إِنْ أَرَادَنِيَ اللَّهُ بِضُرٍّ هَلْ هُنَّ كَاشِفَاتُ ضُرِّهِ أَوْ أَرَادَنِي بِرَحْمَةٍ هَلْ هُنَّ مُمْسِكَاتُ رَحْمَتِهِ ۚ قُلْ حَسْبِيَ اللَّهُ ۖ عَلَيْهِ يَتَوَكَّلُ الْمُتَوَكِّلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Andolsun ki onlara: "O gökleri ve yeri kim yarattı?" diye soracak olsan: "Elbette Allah!" diyeceklerdir. O halde gördünüz ya Allah'tan başka çağırdıklarınızı! Eğer Allah bana bir zarar vermek isterse, onlar O'nun zararını giderebilirler mi? Yahut bana bir rahmet dilerse, onlar O'nun rahmetini tutabilirler mi? De ki: "Allah, bana yeter." Tevekkül edenler, hep O'na dayanırlar.
Diyanet Vakfı:
Andolsun ki onlara: Gökleri ve yeri kim yarattı? diye sorsan, elbette "Allah'tır" derler. De ki: Öyleyse bana söyler misiniz? Allah bana bir zarar vermek isterse, Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, O'nun verdiği zararı giderebilir mi? Yahut Allah, bana bir rahmet dilerse, onlar O'nun bu rahmetini önleyebilirler mi? De ki: Bana Allah yeter. Tevekkül edenler, ancak O'na güvenip dayanırlar.
Pages
