Az-Zumar—الزمر

emmen hüve ḳânitün ânâe-lleyli sâcidev veḳâimey yaḥẕeru-l'âḫirate veyercû raḥmete rabbih. ḳul hel yestevi-lleẕîne ya`lemûne velleẕîne lâ ya`lemûn. innemâ yeteẕekkeru ülü-l'elbâb.

Türkçe:
Böyle birisi; gece saatlerinde secde ederek, ayakta durarak ibadet eden, âhiretten korkan, Rabbinin rahmetini uman biri gibi midir? De ki: "Hiç bilenlerle bilmeyenler eşit olur mu? Ancak gönül ve akıl sahipleri düşünüp ibret alır."
İngilizce:
Is one who worships devoutly during the hour of the night prostrating himself or standing (in adoration), who takes heed of the Hereafter, and who places his hope in the Mercy of his Lord - (like one who does not)? Say: "Are those equal, those who know and those who do not know? It is those who are endued with understanding that receive admonition.
Fransızca:
Est-ce que celui qui, aux heures de la nuit, reste en dévotion, prosterné et debout, prenant garde à l'au-delà et espérant la miséricorde de son Seigneur... Dis : "Sont-ils égaux, ceux qui savent et ceux qui ne savent pas ? " Seuls les doués d'intelligence se rappellent.
Almanca:
Ist derjenige, der qanit 3 während der Nacht sudschud- und qiyam-vollziehend ist, der sich vor dem Jenseits in Acht nimmt und der sich die Gnade seines HERRN erhofft, (etwa mit dem Kafir gleich)?! Sag: "Sind etwa diejenigen, die wissen, gleich denjenigen, die nicht wissen?" Doch nur diejenigen mit Verstand besinnen sich.
Rusça:
Неужели тот, кто смиренно проводит ночные часы, падая ниц и стоя, страшась Последней жизни и надеясь на милость своего Господа, равен неверующему? Скажи: "Неужели равны те, которые знают, и те, которые не знают?" Воистину, поминают назидание только обладающие разумом.
Arapça:
أَمَّنْ هُوَ قَانِتٌ آنَاءَ اللَّيْلِ سَاجِدًا وَقَائِمًا يَحْذَرُ الْآخِرَةَ وَيَرْجُو رَحْمَةَ رَبِّهِ ۗ قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الَّذِينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ ۗ إِنَّمَا يَتَذَكَّرُ أُولُو الْأَلْبَابِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yoksa o, gece saatlerinde kalkan, secdeye kapanıp, kıyama durarak daima vazifesini yapan, ahireti hesaba katan ve Rabbinin rahmetini uman kimse gibi olur mu? De ki: "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" Ancak temiz akıl sahibi olanlar anlar.
Diyanet Vakfı:
Yoksa geceleyin secde ederek ve kıyamda durarak ibadet eden, ahiretten çekinen ve Rabbinin rahmetini dileyen kimse (o inkarcı gibi) midir? (Resulüm!) De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl sahipleri bunları hakkıyla düşünür.

ḳul yâ `ibâdi-lleẕîne âmenü-tteḳû rabbeküm. lilleẕîne aḥsenû fî hâẕihi-ddünyâ ḥaseneh. vearḍu-llâhi vâsi`ah. innemâ yüveffe-ṣṣâbirûne ecrahüm bigayri ḥisâb.

Türkçe:
Tarafımdan söyle: "Ey iman eden kullarım, Rabbinizden korkun! Bu dünya hayatında güzel düşünüp güzel davrananlara güzellik var. Allah'ın toprağı/yeryüzü geniştir. Sadece sabredenlere, ücretleri hesapsız ödenecektir."
İngilizce:
Say: "O ye my servants who believe! Fear your Lord, good is (the reward) for those who do good in this world. Spacious is Allah's earth! those who patiently persevere will truly receive a reward without measure!"
Fransızca:
Dis : "ô Mes serviteurs qui avez cru ! Craignez votre Seigneur". Ceux qui ici-bas font le bien, auront une bonne [récompense]. La terre d'Allah est vaste et les endurants auront leur pleine récompense sans compter.
Almanca:
Sag (in Meinem Namen): "Meine Diener, die den Iman verinnerlicht haben, handelt Taqwa gemäß ALLAH gegenüber!" Für diejenigen, die Ihsan tun, ist in diesem Diesseits Schönes bestimmt. Und ALLAHs Erde ist weit. Doch nur denjenigen sich in Geduld Übenden wird ihre Belohnung ohne Berechnung vergütet.
Rusça:
Скажи Моим рабам, которые уверовали: "Бойтесь вашего Господа! Тем, которые совершили добро в этом мире, уготовано добро. Земля Аллаха обширна. Воистину, терпеливым их награда воздастся полностью безо всякого счета".
Arapça:
قُلْ يَا عِبَادِ الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا رَبَّكُمْ ۚ لِلَّذِينَ أَحْسَنُوا فِي هَٰذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةٌ ۗ وَأَرْضُ اللَّهِ وَاسِعَةٌ ۗ إِنَّمَا يُوَفَّى الصَّابِرُونَ أَجْرَهُم بِغَيْرِ حِسَابٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ey Muhammed! Tarafımdan söyle: "Ey iman eden kullarım! Rabbinizden korkun. Bu dünyada güzellik yapanlara bir güzellik vardır. Allah'ın yeryüzü geniştir. Ancak sabredenlere mükafatları hesapsız ödenecektir."
Diyanet Vakfı:
(Resulüm!) Söyle: Ey inanan kullarım! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Bu dünyada iyilik yapanlara iyilik vardır. Allah'ın (yarattığı) yeryüzü geniştir. Yalnız sabredenlere, mükafatları hesapsız ödenecektir.

ḳul innî ümirtü en a`büde-llâhe muḫliṣal lehü-ddîn.

Türkçe:
De ki: "Bana, dini yalnız Allah'a özgüleyerek, O'na ibadet etmem/O'nun için iş yapıp değer üretmem emredildi."
İngilizce:
Say: "Verily, I am commanded to serve Allah with sincere devotion;
Fransızca:
Dis : "Il m'a été ordonné d'adorer Allah en Lui vouant exclusivement le culte,
Almanca:
Sag: "Mir wurde geboten, ALLAH als Aufrichtiger im Din Ihm gegenüber zu dienen.
Rusça:
Скажи: "Мне велено поклоняться Аллаху, очищая перед Ним веру.
Arapça:
قُلْ إِنِّي أُمِرْتُ أَنْ أَعْبُدَ اللَّهَ مُخْلِصًا لَّهُ الدِّينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki: "Bana, dini sadece kendisine halis kılarak Allah'a ibadet etmem emredildi."
Diyanet Vakfı:
De ki: Bana, dini Allah'a halis kılarak O'na kulluk etmem emrolundu.

veümirtü lien ekûne evvele-lmüslimîn.

Türkçe:
"Ve bana, müslümanların ilki olmam emredildi."
İngilizce:
And I am commanded to be the first of those who bow to Allah in Islam.
Fransızca:
et il m'a été ordonné d'être le premier des Musulmans.
Almanca:
Und mir wurde geboten, der erste Muslim zu sein."
Rusça:
Мне также велено быть первым из мусульман".
Arapça:
وَأُمِرْتُ لِأَنْ أَكُونَ أَوَّلَ الْمُسْلِمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hem O'nun birliğine teslim olan müslümanların ilki olmam da bana emredildi.
Diyanet Vakfı:
Bana müslümanların ilki olmam emrolundu.

ḳul innî eḫâfü in `aṣaytü rabbî `aẕâbe yevmin `ażîm.

Türkçe:
De ki: "Eğer Rabbime isyan edersem büyük bir günün azabından korkarım."
İngilizce:
Say: "I would, if I disobeyed my Lord, indeed have fear of the Penalty of a Mighty Day."
Fransızca:
Dis : "Je crains, si je désobéis à mon Seigneur, le châtiment d'un jour terrible".
Almanca:
Sag: "Ich fürchte - sollte ich meinem HERRN widersprechen - die Peinigung eines gewaltigen Tages."
Rusça:
Скажи: "Я боюсь, что если я ослушаюсь своего Господа, то меня постигнут мучения в Великий день".
Arapça:
قُلْ إِنِّي أَخَافُ إِنْ عَصَيْتُ رَبِّي عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki: "Eğer Rabbime isyan edersem, büyük bir günün azabından korkarım."
Diyanet Vakfı:
De ki: Rabbime karşı gelirsem, doğrusu büyük günün azabından korkarım.

ḳuli-llâhe a`büdü muḫliṣal lehû dînî.

Türkçe:
De ki: "Ben, dinimi yalnız kendisine özgüleyerek, Allah'a ibadet ediyorum/O'nun için iş yapıp değer üretiyorum."
İngilizce:
Say: "It is Allah I serve, with my sincere (and exclusive) devotion:
Fransızca:
Dis : "C'est Allah que j'adore, et Lui voue exclusivement mon culte.
Almanca:
Sag: "(Nur) ALLAH diene ich als Aufrichtiger in meinem Din Ihm gegenüber.
Rusça:
Скажи: "Я поклоняюсь одному Аллаху, очищая перед Ним веру.
Arapça:
قُلِ اللَّهَ أَعْبُدُ مُخْلِصًا لَّهُ دِينِي
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki: "Ben dinimi kendisine halis kılarak yalnız Allah'a kulluk ederim."
Diyanet Vakfı:
De ki: Ben dinimde ihlas ile ancak Allah'a ibadet ederim.

fa`büdû mâ şi'tüm min dûnih. ḳul inne-lḫâsirîne-lleẕîne ḫasirû enfüsehüm veehlîhim yevme-lḳiyâmeh. elâ ẕâlike hüve-lḫusrânü-lmübîn.

Türkçe:
"Siz O'nun dışında dilediğinize kulluk/ibadet edin." De ki: "Hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendilerini hem de ailelerini hüsrana atanlardır. Dikkat edin! Apaçık hüsranın ta kendisi işte budur."
İngilizce:
Serve ye what ye will besides him. Say: "Truly, those in loss are those who lose their own souls and their People on the Day of Judgment: Ah! that is indeed the (real and) evident Loss!
Fransızca:
Adorez donc, en dehors de Lui, qui vous voudrez ! " - Dis : "Les perdants sont ceux qui, au Jour de la Résurrection, auront causé la perte de leurs propres âmes et celles de leurs familles". C'est bien cela la perte évidente.
Almanca:
So dient, wem ihr wollt, anstelle von Ihm!" Sag: "Gewiß, die wirklichen Verlierer sind diejenigen, die sich selbst und ihre Familie am Tag der Auferstehung verlieren. Ja! Dies ist das wahre Verlieren."
Rusça:
Поклоняйтесь же, помимо Него, чему пожелаете". Скажи: "Воистину, потерпят убыток те, которые потеряют себя и свои семьи в День воскресения. Воистину, это и есть явный убыток!
Arapça:
فَاعْبُدُوا مَا شِئْتُم مِّن دُونِهِ ۗ قُلْ إِنَّ الْخَاسِرِينَ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنفُسَهُمْ وَأَهْلِيهِمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ۗ أَلَا ذَٰلِكَ هُوَ الْخُسْرَانُ الْمُبِينُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Siz de O'ndan başka dilediğinize kul olun. De ki: "Asıl hüsrana düşenler, kıyamet günü kendilerine ve mensuplarına ziyan edenlerdir. Evet, işte asıl açık hüsran budur."
Diyanet Vakfı:
(Ey Allah'a eş koşanlar!): Siz de O'ndan başka dilediğinize tapın! De ki: Gerçekten hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendilerini, hem de ailelerini ziyana sokanlardır. Bilesiniz ki, bu apaçık hüsrandır.

lehüm min fevḳihim żulelüm mine-nnâri vemin taḥtihim żulelün. ẕâlike yüḫavvifü-llâhü bihî `ibâdeh. yâ `ibâdi fetteḳûn.

Türkçe:
Onların üstlerinde ateşten gölgeler, altlarından da gölgeler vardır. İşte Allah, kullarını bundan korkmaya çağırıyor. "Ey kullarım, benden sakının!"
İngilizce:
They shall have Layers of Fire above them, and Layers (of Fire) below them: with this doth Allah warn off his servants: "O My Servants! then fear ye Me!"
Fransızca:
Au-dessus d'eux, ils auront des couches de feu, et des couches au-dessous d'eux. Voilà ce dont Allah menace Ses esclaves. "ô Mes esclaves, craignez-Moi donc ! "
Almanca:
Für sie gibt es von über ihnen Schatten aus dem Feuer und von unter ihnen ebenso Schatten. Dies ist es, ALLAH läßt damit Seine Diener sich fürchten. "AlsoMeine Diener, handelt Taqwa gemäß Mir gegenüber!"
Rusça:
Над ними будут навесы из огня, и под ними будут навесы". Этим Аллах устрашает Своих рабов. О рабы Мои, бойтесь Меня!
Arapça:
لَهُم مِّن فَوْقِهِمْ ظُلَلٌ مِّنَ النَّارِ وَمِن تَحْتِهِمْ ظُلَلٌ ۚ ذَٰلِكَ يُخَوِّفُ اللَّهُ بِهِ عِبَادَهُ ۚ يَا عِبَادِ فَاتَّقُونِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onların üstlerinde ateşten tabakalar, altlarında yine ateşten tabakalar vardır. İşte Allah, kullarını bundan korkutuyor, "Ey kullarım! benden korkun." (diyor).
Diyanet Vakfı:
Onların üstlerinde ateşten tabakalar, altlarında da (öyle) tabakalar var. İşte Allah kullarını bununla korkutuyor. Ey kullarım! Yalnızca benden korkun.

velleẕîne-ctenebu-ṭṭâgûte ey ya`büdûhâ veenâbû ile-llâhi lehümü-lbüşrâ. febeşşir `ibâd.

Türkçe:
Tâğuttan, ona kulluk etmekten kaçınıp Allah'a yönelenlere müjde var! Muştula kullarıma!
İngilizce:
Those who eschew Evil,- and fall not into its worship,- and turn to Allah (in repentance),- for them is Good News: so announce the Good News to My Servants,-
Fransızca:
Et à ceux qui s'écartent des Tagut pour ne pas les adorer, tandis qu'ils reviennent à Allah, à eux la bonne nouvelle ! Annonce la bonne nouvelle à Mes serviteurs
Almanca:
Und für diejenigen, die sich vom Taghut fernhielten, daß sie ihnen dienen, und ALLAH gegenüber bereuten, ist die frohe Botschaft bestimmt. So überbringe Meinen Dienern frohe Botschaft,
Rusça:
Для тех, которые избежали поклонения тагуту и обратились к Аллаху, есть благая весть. Обрадуй же Моих рабов,
Arapça:
وَالَّذِينَ اجْتَنَبُوا الطَّاغُوتَ أَن يَعْبُدُوهَا وَأَنَابُوا إِلَى اللَّهِ لَهُمُ الْبُشْرَىٰ ۚ فَبَشِّرْ عِبَادِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Tağuttan, ona kulluk etmekten kaçınıp da tam gönülle Allah'a yönelenlere gelince, müjde onlaradır. Haydi müjdele kullarımı.
Diyanet Vakfı:
Tağut'a kulluk etmekten kaçınıp, Allah'a yönelenlere müjde vardır. Kullarımı müjdele:

elleẕîne yestemi`ûne-lḳavle feyettebi`ûne aḥseneh. ülâike-lleẕîne hedâhümü-llâhü veülâike hüm ülü-l'elbâb.

Türkçe:
Onlar ki, sözü dinler de onun en güzeline uyarlar. İşte bunlardar, Allah'ın kılavuzladıkları; işte bunlardır, akıl ve gönül sahipleri.
İngilizce:
Those who listen to the Word, and follow the best (meaning) in it: those are the ones whom Allah has guided, and those are the ones endued with understanding.
Fransızca:
qui prêtent l'oreille à la Parole, puis suivent ce qu'elle contient de meilleur. Ce sont ceux-là qu'Allah a guidés et ce sont eux les doués d'intelligence !
Almanca:
die das Gesagte vernehmen und dann dem Besten davon folgen. Diese sind diejenigen, die ALLAH rechtleitete, und diese sind diejenigen mit Verstand.
Rusça:
которые прислушиваются к словам и следуют наилучшим из них. Это - те, которых Аллах наставил на прямой путь. Они и есть обладающие разумом.
Arapça:
الَّذِينَ يَسْتَمِعُونَ الْقَوْلَ فَيَتَّبِعُونَ أَحْسَنَهُ ۚ أُولَٰئِكَ الَّذِينَ هَدَاهُمُ اللَّهُ ۖ وَأُولَٰئِكَ هُمْ أُولُو الْأَلْبَابِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O kullarımı ki, onlar sözü dinlerler, sonra da en güzeline uyarlar. İşte onlar, Allah'ın kendilerine hidayet verdiği kimselerdir. İşte temiz akıllılar da onlardır.
Diyanet Vakfı:
O kullarımı ki, onlar sözü dinlerler, sonra da en güzeline uyarlar. İşte onlar, Allah'ın doğru yola ilettiği kimselerdir. Gerçek akıl sahipleri de onlardır.

Pages

Az-Zumar—الزمر beslemesine abone olun.