
emmen hâẕe-lleẕî yerzüḳuküm in emseke rizḳah. bel leccû fî `utüvviv venüfûr.
Türkçe:
Peki, O, rızkını tutarsa kim var sizi rızıklandıracak? Hayır, bir azgınlık ve nefret içinde inat etmekteler.
İngilizce:
Or who is there that can provide you with Sustenance if He were to withhold His provision? Nay, they obstinately persist in insolent impiety and flight (from the Truth).
Fransızca:
Ou quel est celui qui vous donnera votre subsistance s'Il s'arrête de fournir Son attribution ? Mais ils persistent dans leur insolence et dans leur répulsion.
Almanca:
Oder wer ist dieser, der euch Rizq gewährt, wenn ER Sein Rizq zurückhielt?! Nein, sondern sie übertreiben in Übertretung und Abgeneigtheit.
Rusça:
Кто может наделить вас уделом, если Он перестанет наделять вас Своим уделом? Но они продолжают заноситься и убегать.
Arapça:
أَمَّنْ هَٰذَا الَّذِي يَرْزُقُكُمْ إِنْ أَمْسَكَ رِزْقَهُ ۚ بَل لَّجُّوا فِي عُتُوٍّ وَنُفُورٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah size verdiği rızkı kesiverse, size rızık verecek olabilen kimdir? Hayır, onlar azgınlık ve nefrette direnip durmaktadırlar.
Diyanet Vakfı:
Allah size verdiği rızkı kesiverse, size rızık verebilecek olan kimdir? Hayır, onlar azgınlık ve nefrette direnip durmaktadırlar.

efemey yemşî mükibben `alâ vechihî ehdâ emmey yemşî seviyyen `alâ ṣirâṭim müsteḳîm.
Türkçe:
Peki, yüzüstü kapanarak yürüyen mi daha düzgün gider yoksa dosdoğru yol üzerinde dik ve düzgün yürüyen mi?
İngilizce:
Is then one who walks headlong, with his face grovelling, better guided,- or one who walks evenly on a Straight Way?
Fransızca:
Qui est donc mieux guidé ? Celui qui marche face contre terre ou celui qui marche redressé sur un chemin droit.
Almanca:
Ist etwa derjenige, der mit dem Gesicht zum Boden geht, rechtgeleiteter oder derjenige, der aufrecht auf einem geradlinigen Weg geht?!
Rusça:
Кто же следует более правильным путем: блуждающий с опущенным лицом или идущий по прямому пути, выпрямившись?
Arapça:
أَفَمَن يَمْشِي مُكِبًّا عَلَىٰ وَجْهِهِ أَهْدَىٰ أَمَّن يَمْشِي سَوِيًّا عَلَىٰ صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şimdi yüz üstü kapanarak yürüyen mi doğru gider, yoksa dosdoğru yolda yürüyen mi?
Diyanet Vakfı:
Şimdi (düşünün bakalım), yüz üstü kapanarak yürüyen mi (varılacak) yere daha iyi erişir, yoksa doğru yolda düzgün yürüyen mi?

ḳul hüve-lleẕî enşeeküm vece`ale lekümü-ssem`a vel'ebṣâra vel'ef'ideh. ḳalîlem mâ teşkürûn.
Türkçe:
De ki: "Sizi oluşturan O'dur. O size, işitme gücü, gözler ve gönüller verdi. Ne kadar da az şükrediyorsunuz!"
İngilizce:
Say: "It is He Who has created you (and made you grow), and made for you the faculties of hearing, seeing, feeling and understanding: little thanks it is ye give.
Fransızca:
Dis : "C'est Lui qui vous a crées et vous a donné l'ouïe, les yeux et les coeurs". Mais vous êtes rarement reconnaissants !
Almanca:
Sag: "ER ist Derjenige, Der euch erstehen ließ, und ER machte euch das Gehör, die Augen und den Verstand." Nur ein wenig erweist ihr euch dankbar.
Rusça:
Скажи: "Он - Тот, Кто создал вас и наделил вас слухом, зрением и сердцами. Как же мала ваша благодарность!"
Arapça:
قُلْ هُوَ الَّذِي أَنشَأَكُمْ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَالْأَفْئِدَةَ ۖ قَلِيلًا مَّا تَشْكُرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki: "Sizi yaratan, size kulaklar gözler ve gönüller veren O'dur. Ne kadar az şükrediyorsunuz!"
Diyanet Vakfı:
(Resulüm!) De ki: Sizi yaratan, size işitme duyusu, gözler ve kalpler veren O'dur. Ne az şükrediyorsunuz!

ḳul hüve-lleẕî ẕera'eküm fi-l'arḍi veileyhi tuḥşerûn.
Türkçe:
De ki: "Sizi, yeryüzünde yaratıp yayan O'dur. O'nun huzurunda haşredileceksiniz."
İngilizce:
Say: "It is He Who has multiplied you through the earth, and to Him shall ye be gathered together."
Fransızca:
Dis : "C'est Lui qui vous a répandus sur la terre, et c'est vers Lui que vous serez rassemblés".
Almanca:
Sag: "ER ist Derjenige, Der euch auf der Erde vermehren ließ. Und zu Ihm werdet ihr versammelt."
Rusça:
Скажи: "Он - Тот, Кто расселил вас по земле, и к Нему вы будете собраны".
Arapça:
قُلْ هُوَ الَّذِي ذَرَأَكُمْ فِي الْأَرْضِ وَإِلَيْهِ تُحْشَرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki: "Sizi yerden üreten O'dur ve O'na toplanıp götürüleceksiniz."
Diyanet Vakfı:
De ki: Sizi yeryüzünde çoğaltıp yayan O'dur; ancak O'nun huzuruna gelip toplanacaksınız.

veyeḳûlûne metâ hâẕe-lva`dü in küntüm ṣâdiḳîn.
Türkçe:
Derler ki: "Eğer doğru sözlülerseniz, bu vaat de zaman?"
İngilizce:
They ask: When will this promise be (fulfilled)? - If ye are telling the truth.
Fransızca:
Et ils disent : "A quand cette promesse si vous êtes véridiques ? ".
Almanca:
Und sie sagen: "Wann ist diese Androhung, solltet ihr wahrhaftig sein?"
Rusça:
Они говорят: "Когда же наступит обещанное, если вы говорите правду?"
Arapça:
وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَٰذَا الْوَعْدُ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Onlar): "Doğru iseniz bu tehdit ne zaman olacak?" diyorlar
Diyanet Vakfı:
"Doğru sözlü iseniz (söyleyin), bu tehdit hani ne zaman (gerçekleşecek)?" derler.

ḳul inneme-l`ilmü `inde-llâh. veinnemâ ene neẕîrum mübîn.
Türkçe:
De ki: "Bilgi Allah'ın katındadır. Bana gelince, ben ancak açıkça uyaran biriyim."
İngilizce:
Say: "As to the knowledge of the time, it is with Allah alone: I am (sent) only to warn plainly in public."
Fransızca:
Dis : "Allah seul [en] a la connaissance. Et moi je ne suis qu'un avertisseur clair".
Almanca:
Sag: "DasWissen ist doch nur bei ALLAH. Und ich bin doch nur ein deutlicher Warner."
Rusça:
Скажи: "Знание об этом - у Аллаха, а я - всего лишь предостерегающий и разъясняющий увещеватель".
Arapça:
قُلْ إِنَّمَا الْعِلْمُ عِندَ اللَّهِ وَإِنَّمَا أَنَا نَذِيرٌ مُّبِينٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki: "(O'na ait) bilgi, Allah'ın yanındadır. Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım."
Diyanet Vakfı:
De ki: O bilgi, ancak Allah'a mahsustur. Ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım.

felemmâ raevhü zülfeten sîet vucûhü-lleẕîne keferû veḳîle hâẕe-lleẕî küntüm bihî tedde`ûn.
Türkçe:
Onu yakından gördüklerinde, inkâr edenlerin yüzleri kötüleşti. Şöyle denildi: "O habire çağırıp durduğunuz şey budur."
İngilizce:
At length, when they see it close at hand, grieved will be the faces of the Unbelievers, and it will be said (to them): "This is (the promise fulfilled), which ye were calling for!"
Fransızca:
Puis, quand ils verront (le châtiment) de près, les visages de ceux qui ont mécru seront affligés. Et il leur sera dit : "Voilà ce que vous réclamiez".
Almanca:
Und nachdem sie diese nahe gesehen hatten, betrübt wurden die Gesichter derjenigen, die Kufr betrieben haben, und es wurde gesagt: "Dies ist das, wonach ihr zu verlangen pflegtet."
Rusça:
Когда они узреют его (наказание в День воскресения) вблизи от себя, лица неверующих опечалятся, и тогда им скажут: "Вот то, что вы призывали!"
Arapça:
فَلَمَّا رَأَوْهُ زُلْفَةً سِيئَتْ وُجُوهُ الَّذِينَ كَفَرُوا وَقِيلَ هَٰذَا الَّذِي كُنتُم بِهِ تَدَّعُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onu yakın görünce inkâr edenlerin yüzleri kötüleşti. Ve: "İşte çağırıp durduğunuz şey budur!" dendi.
Diyanet Vakfı:
Ama onu (azabı) yakından gördükleri zaman, inkar edenlerin yüzleri kararacak ve (kendilerine): İşte sizin isteyip durduğunuz budur! denecektir.

ḳul era'eytüm in ehlekeniye-llâhü vemem me`iye ev raḥimenâ femey yücîru-lkâfirîne min `aẕâbin elîm.
Türkçe:
Söyle onlara: "Diyelim ki, Allah beni ve beraberimdekileri öldürdü, yahut bize acıdı. Peki, kâfirleri korkunç bir azaptan kim kurtaracak?"
İngilizce:
Say: "See ye?- If Allah were to destroy me, and those with me, or if He bestows His Mercy on us,- yet who can deliver the Unbelievers from a grievous Penalty?"
Fransızca:
Dis : "Que vous en semble ? Qu'Alla me fasse périr ainsi que ceux qui sont avec moi ou qu'Il nous fasse miséricorde, qui protégera alors les mécréants d'un châtiment douloureux ? ".
Almanca:
Sag: "Wie seht ihr es?Wenn ALLAH mich und diejenigen mit mir zugrunde richtet oder Gnade erweist, wer gewährt den Kafir einen Schutz vor einer qualvollen Peinigung?"
Rusça:
Скажи: "Как вы думаете, если Аллах погубит меня и тех, кто со мной, или помилует нас, то кто защитит от мучительных страданий неверующих?"
Arapça:
قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِنْ أَهْلَكَنِيَ اللَّهُ وَمَن مَّعِيَ أَوْ رَحِمَنَا فَمَن يُجِيرُ الْكَافِرِينَ مِنْ عَذَابٍ أَلِيمٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki: "Baksanıza, eğer Allah beni ve benimle beraber olanları öldürse, yahut bize merhamet etse, kâfirleri acı bir azabdan kim kurtarabilir?
Diyanet Vakfı:
De ki: Allah beni ve beraberimdekileri (sizin istediğiniz üzere) yok etse veya (öyle olmayıp da) bizi esirgese, (söyleyin bakalım) inkarcıları yakıcı azaptan kurtaracak kimdir?

ḳul hüve-rraḥmânü âmennâ bihî ve`aleyhi tevekkelnâ. feseta`lemûne men hüve fî ḍalâlim mübîn.
Türkçe:
De ki: "Rahman'dır O, O'na inandık biz ve yalnız O'na güvendik. Yakında bileceksiniz kimmiş apaçık sapıklığın içinde."
İngilizce:
Say: "He is (Allah) Most Gracious: We have believed in Him, and on Him have we put our trust: So, soon will ye know which (of us) it is that is in manifest error."
Fransızca:
Dis : "C'est Lui, le Tout Miséricordieux. Nous croyons en Lui et c'est en Lui que nous plaçons notre confiance. Vous saurez bientôt qui est dans un égarement évident".
Almanca:
Sag: "ER ist Der Allgnade Erweisende. An Ihn verinnerlichten wir den Iman und Ihm gegenüber üben wir Tawakkul." Also ihr werdet doch noch wissen, wer im eindeutigen Irregehen ist.
Rusça:
Скажи: "Он - Милостивый! Мы уверовали в Него и уповаем только на Него, и вы узнаете, кто пребывает в очевидном заблуждении".
Arapça:
قُلْ هُوَ الرَّحْمَٰنُ آمَنَّا بِهِ وَعَلَيْهِ تَوَكَّلْنَا ۖ فَسَتَعْلَمُونَ مَنْ هُوَ فِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki: "O çok merhametlidir. O'na inanmış, O'na dayanmışızdır. Yakında kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu bileceksiniz."
Diyanet Vakfı:
De ki: (Sizi imana davet ettiğimiz) O (Allah) çok esirgeyicidir; biz O'na iman etmiş ve sırf O'na güvenip dayanmışızdır. Siz kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu yakında öğreneceksiniz!

ḳul era'eytüm in aṣbeḥa mâüküm gavran femey ye'tîküm bimâim me`în.
Türkçe:
Şunu da söyle: "Bir sabah suyunuz çekiliverse, kim getirecek fışkırıp akan bir su size?"
İngilizce:
Say: "See ye?- If your stream be some morning lost (in the underground earth), who then can supply you with clear-flowing water?"
Fransızca:
Dis : "Que vous en semble ? Si votre eau était absorbée au plus profond de la terre, qui donc vous apporterait de l'eau de source ? "
Almanca:
Sag: "Wie seht ihr es?Wenn euer Wasser versiegt, wer bringt euch denn fließendesWasser?"
Rusça:
Скажи: "Как вы думаете, если ваша вода уйдет под землю, то кто дарует вам родниковую воду?"
Arapça:
قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِنْ أَصْبَحَ مَاؤُكُمْ غَوْرًا فَمَن يَأْتِيكُم بِمَاءٍ مَّعِينٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki: "Baksanıza, eğer suyunuz çekilse, size kim bir akarsu getirebilir?"
Diyanet Vakfı:
De ki: Suyunuz çekiliverse, söyleyin bakalım, size kim bir akar su getirebilir?
Pages
- « first
- ‹ previous
- 1
- 2
- 3
