
ḫaleḳa-ssemâvâti bigayri `amedin teravnehâ veelḳâ fi-l'arḍi ravâsiye en temîde biküm vebeŝŝe fîhâ min külli dâbbeh. veenzelnâ mine-ssemâi mâen feembetnâ fîhâ min külli zevcin kerîm.
Türkçe:
Gökleri direksiz-desteksiz yarattı; görüyorsunuz onları. Ve yeryüzüne, sizi çalkalayıp sendeletmesin diye ağırlıklar, dayanaklar bıraktı ve orada her çeşit hayvanı yaydı. Gökten bir su indirdik de orada her türlü cömert ve bereketli çifti filizlendirdik.
İngilizce:
He created the heavens without any pillars that ye can see; He set on the earth mountains standing firm, lest it should shake with you; and He scattered through it beasts of all kinds. We send down rain from the sky, and produce on the earth every kind of noble creature, in pairs.
Fransızca:
Il a créé les cieux sans piliers que vous puissiez voir; et Il a enfoncé des montagnes fermes dans la terre pour l'empêcher de basculer avec vous; et Il y a propagé des animaux de toute espèce. Et du ciel, Nous avons fait descendre une eau, avec laquelle Nous avons fait pousser des plantes productives par couples de toute espèce.
Almanca:
ER erschuf die Himmel ohne von euch zu sichtende Stützen. Und ER setzte auf Erden Felsenberge, damit sie mit euch nicht schwankt, ER ließ auf ihr von jeglichen sich bewegenden Lebewesen ausbreiten. Und WIR ließen vom Himmel Wasser fallen, dann ließen WIR damit auf ihr von jeder edlen Zweiheit hervorsprießen.
Rusça:
Он создал небеса безо всяких опор, которые бы вы могли увидеть, воздвиг на земле незыблемые горы, чтобы она не колебалась вместе с вами, и расселил на ней всяких животных. Мы ниспослали с неба воду и взрастили там всякие благородные виды.
Arapça:
خَلَقَ السَّمَاوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ تَرَوْنَهَا ۖ وَأَلْقَىٰ فِي الْأَرْضِ رَوَاسِيَ أَن تَمِيدَ بِكُمْ وَبَثَّ فِيهَا مِن كُلِّ دَابَّةٍ ۚ وَأَنزَلْنَا مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَأَنبَتْنَا فِيهَا مِن كُلِّ زَوْجٍ كَرِيمٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O, gökleri direksiz yarattı, onları görüyorsunuz. Yeryüzüne de sizi çalkalar diye ağır baskılar (sabit ve büyük dağlar) bıraktı ve orada herbir hayvandan üretti. Hem biz gökten bir su indirdik de orada her güzel çiftten (veya her hoş çeşitten) bitkiler yetiştirdik.
Diyanet Vakfı:
O, gökleri görebildiğiniz bir direk olmaksızın yarattı, sizi sarsmasın diye yere de ulu dağlar koydu ve orada her çeşit canlıyı yaydı. Biz gökyüzünden su indirip, orada her faydalı nebattan çift çift bitirdik.

hâẕâ ḫalḳu-llâhi feerûnî mâẕâ ḫaleḳa-lleẕîne min dûnih. beli-żżâlimûne fî ḍalâlim mübîn.
Türkçe:
İşte Allah'ın yaratışı/yarattıkları! Hadi, gösterin bana onun dışındakiler ne yaratmıştır? Hayır, hayır, zalimler açık bir sapıklık içindedirler.
İngilizce:
Such is the Creation of Allah: now show Me what is there that others besides Him have created: nay, but the Transgressors are in manifest error.
Fransızca:
"Voilà la création d'Allah. Montrez-Moi donc ce qu'ont créé, ceux qui sont en dehors de Lui ? " Mais les injustes sont dans un égarement évident.
Almanca:
Das ist die Schöpfung ALLAHs. Also zeigt Mir, was diejenigen erschufen die anstelle von Ihm sind. Nein, sondern die Unrecht- Begehenden sind im eindeutigen Abirren.
Rusça:
Таково творение Аллаха! Так покажите Мне, что сотворили все остальные. О нет! Беззаконники находятся в очевидном заблуждении.
Arapça:
هَٰذَا خَلْقُ اللَّهِ فَأَرُونِي مَاذَا خَلَقَ الَّذِينَ مِن دُونِهِ ۚ بَلِ الظَّالِمُونَ فِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İşte bu, Allah'ın yarattığıdır. Haydi gösterin bana O'ndan başkaları ne yaratmıştır? Fakat o zalimler, apaçık bir sapıklık içindedirler.
Diyanet Vakfı:
İşte bunlar Allah'ın yarattıklarıdır. Şimdi (ey kafirler!) O'ndan başkasının ne yarattığını bana gösterin! Hayır (gösteremezler)! Zalimler açık bir sapıklık içindedirler.

veleḳad âteynâ luḳmâne-lḥikmete eni-şkür lillâh. vemey yeşkür feinnemâ yeşküru linefsih. vemen kefera feinne-llâhe ganiyyün ḥamîd.
Türkçe:
Yemin olsun, biz, Lukman'a şu yolda hikmet verdik: "Allah'a şükret!" Şükreden kendisi lehine şükreder. Kim nankörlük ederse Allah Ganî'dir, Hamîd'dir.
İngilizce:
we bestowed (in the past) Wisdom on Luqman: "Show (thy) gratitude to Allah." Any who is (so) grateful does so to the profit of his own soul: but if any is ungrateful, verily Allah is free of all wants, Worthy of all praise.
Fransızca:
Nous avons effectivement donné à Luqman la sagesse : "Sois reconnaissant à Allah, car quiconque est reconnaissant, n'est reconnaissant que pour soi-même; quant à celui qui est ingrat..., En vérité, Allah se dispense de tout, et Il est digne de louange".
Almanca:
Und gewiß, bereits ließen WIR Luqman die Weisheit zuteil werden: "Erweise dich ALLAH gegenüber dankbar!" Und wer sich dankbar erweist, dieser erweist sich doch nur für sich selbst dankbar. Und wer Kufr betrieb, so ist ALLAH zweifelsohne absolut autark, alllobenswürdig.
Rusça:
Мы даровали Лукману мудрость: "Благодари Аллаха! Тот, кто благодарит, поступает только во благо себе. А если кто неблагодарен, то ведь Аллах - Богатый, Достохвальный".
Arapça:
وَلَقَدْ آتَيْنَا لُقْمَانَ الْحِكْمَةَ أَنِ اشْكُرْ لِلَّهِ ۚ وَمَن يَشْكُرْ فَإِنَّمَا يَشْكُرُ لِنَفْسِهِ ۖ وَمَن كَفَرَ فَإِنَّ اللَّهَ غَنِيٌّ حَمِيدٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Andolsun ki biz, Lokman'a "Allah'a şükret!" diye hikmet verdik. Kim şükrederse kendi iyiliğine eder. Kim de nankörlük ederse, şüphesiz ki Allah, hiçbir şeye muhtaç değildir, daima övülmeye layıktır.
Diyanet Vakfı:
Andolsun biz Lokman'a: Allah'a şükret! diyerek hikmet verdik. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur. Nankörlük eden de bilsin ki, Allah hiçbir şeye muhtaç değildir, her türlü övgüye layıktır.

veiẕ ḳâle luḳmânü libnihî vehüve ye`iżuhû yâ büneyye lâ tüşrik billâh. inne-şşirke leżulmün `ażîm.
Türkçe:
Hani, Lukman, oğluna öğüt vererek şöyle demişti: "Oğulcuğum, Allah'a ortak koşma! Çünkü Allah'a ortak koşmak, gerçekten büyük bir zulümdür."
İngilizce:
Behold, Luqman said to his son by way of instruction: "O my son! join not in worship (others) with Allah: for false worship is indeed the highest wrong-doing."
Fransızca:
Et lorsque Luqman dit à son fils tout en l'exhortant : "ô mon fils, ne donne pas d'associé à Allah, car l'association à [Allah] est vraiment une injustice énorme".
Almanca:
Und (erinnere daran), als Luqman zu seinem Sohn sagte, während er ihn ermahnte: "Mein Söhnchen! Betreibe ALLAH gegenüber keinen Schirk! Gewiß, Schirk ist doch ein ungeheuerliches Unrecht."
Rusça:
Вот Лукман сказал своему сыну, наставляя его: "О сын мой! Не приобщай к Аллаху сотоварищей, ибо многобожие является великой несправедливостью".
Arapça:
وَإِذْ قَالَ لُقْمَانُ لِابْنِهِ وَهُوَ يَعِظُهُ يَا بُنَيَّ لَا تُشْرِكْ بِاللَّهِ ۖ إِنَّ الشِّرْكَ لَظُلْمٌ عَظِيمٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hani bir zaman Lokman, oğluna öğüt vererek demişti ki: "Yavrucuğum! Allah'a ortak koşma, çünkü Allah'a ortak koşmak (şirk), elbette büyük bir zulümdür."
Diyanet Vakfı:
Lokman, oğluna öğüt vererek: Yavrucuğum! Allah'a ortak koşma! Doğrusu şirk, büyük bir zulümdür, demişti.

veveṣṣayne-l'insâne bivâlideyh. ḥamelethü ümmühû vehnen `alâ vehniv vefiṣâlühû fî `âmeyni eni-şkür lî velivâlideyk. ileyye-lmeṣîr.
Türkçe:
Biz, insana anne-babasını önerdik: Annesi onu güçsüzlükle taşımıştır. Sütten kesilmesi de iki yılda olmuştur. O halde bana ve ana-babana şükret. Dönüş banadır.
İngilizce:
And We have enjoined on man (to be good) to his parents: in travail upon travail did his mother bear him, and in years twain was his weaning: (hear the command), "Show gratitude to Me and to thy parents: to Me is (thy final) Goal.
Fransızca:
Nous avons commandé à l'homme [la bienfaisance envers] ses père et mère; sa mère l'a porté [subissant pour lui] peine sur peine : son sevrage a lieu à deux ans." Sois reconnaissant envers Moi ainsi qu'envers tes parents. Vers Moi est la destination.
Almanca:
Und WIR wiesen dem Menschen hinsichtlich seiner Eltern zu: "Seine Mutter war mit ihm schwanger in Schwäche über Schwäche, und seine Entwöhnung erfolgt in zwei Jahren. Erweise dich Mir und deinen Eltern gegenüber dankbar! Zu Mir ist das Werden.
Rusça:
Мы заповедали человеку делать добро его родителям. Его мать носила его, испытывая изнеможение за изнеможением, и отняла его от груди в два года. Благодари Меня и своих родителей, ибо ко Мне предстоит прибытие.
Arapça:
وَوَصَّيْنَا الْإِنسَانَ بِوَالِدَيْهِ حَمَلَتْهُ أُمُّهُ وَهْنًا عَلَىٰ وَهْنٍ وَفِصَالُهُ فِي عَامَيْنِ أَنِ اشْكُرْ لِي وَلِوَالِدَيْكَ إِلَيَّ الْمَصِيرُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Gerçi biz insana, anasına ve babasına itaati de tavsiye ettik. Anası onu zayıflık üstüne zayıflıkla taşıdı. Onun sütten ayrılması da iki yıl içindedir. (Biz insana): "Bana, anana ve babana şükret" diye de tavsiye ettik. Dönüş, ancak banadır.
Diyanet Vakfı:
Biz insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Çünkü anası onu nice sıkıntılara katlanarak taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl içinde olur. (İşte bunun için) önce bana, sonra da ana-babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüşancak banadır.

vein câhedâke `alâ en tüşrike bî mâ leyse leke bihî `ilmün felâ tüṭi`hümâ veṣâḥibhümâ fi-ddünyâ ma`rûfâ. vettebi` sebîle men enâbe ileyy. ŝümme ileyye merci`uküm feünebbiüküm bimâ küntüm ta`melûn.
Türkçe:
Eğer onlar, hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi bana ortak koşman için seni zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada örfe uygun geçin; ama bana yönelenin yoluna uy. Sonunda dönüşünüz banadır. Yapıp ettiklerinizi size haber vereceğim.
İngilizce:
But if they strive to make thee join in worship with Me things of which thou hast no knowledge, obey them not; yet bear them company in this life with justice (and consideration), and follow the way of those who turn to me (in love): in the end the return of you all is to Me, and I will tell you the truth (and meaning) of all that ye did.
Fransızca:
Et si tous deux te forcent a M'associer ce dont tu n'as aucune connaissance, alors ne leur obéis pas; mais reste avec eux ici-bas de façon convenable. Et suis le sentier de celui qui se tourne vers Moi. Vers Moi, ensuite, est votre retour, et alors Je vous informerai de ce que vous faisiez".
Almanca:
Und sollten beide dich bedrängen, damit du Mir gegenüber das an Schirk betreibst, 2 worüber du kein Wissen hast, dann gehorche ihnen nicht, doch pflege mit ihnen im Diesseits Kontakte nach Gebilligtem! Und folge dem Weg desjenigen, der zu Mir reuig umkehrt! Dann ist zu Mir eure Rückkehr, dann werde ICH euch Mitteilung über das machen, was ihr zu tun pflegtet."
Rusça:
А если они будут сражаться с тобой, чтобы ты приобщил ко Мне сотоварищей, о которых у тебя нет знаний, то не повинуйся им, но сопровождай их в этом мире по-доброму и следуй путем тех, кто обратился ко Мне. Потом вам предстоит вернуться ко Мне, и Я поведаю вам о том, что вы совершили.
Arapça:
وَإِن جَاهَدَاكَ عَلَىٰ أَن تُشْرِكَ بِي مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ فَلَا تُطِعْهُمَا ۖ وَصَاحِبْهُمَا فِي الدُّنْيَا مَعْرُوفًا ۖ وَاتَّبِعْ سَبِيلَ مَنْ أَنَابَ إِلَيَّ ۚ ثُمَّ إِلَيَّ مَرْجِعُكُمْ فَأُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bununla beraber eğer her ikisi de bilmediğin bir şeyi, bana ortak koşman hususunda seni zorlarsa, onlara itaat etme. Fakat dünyada onlarla iyi geçin ve bana yönelenlerin yolunu tut. Sonra dönüşünüz ancak banadır. O zaman ben de size yaptıklarınızı haber vereceğim.
Diyanet Vakfı:
Eğer onlar seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonunda dönüşünüz ancak banadır. O zaman size, yapmış olduklarınızı haber veririm.

yâ büneyye innehâ in tekü miŝḳâle ḥabbetim min ḫardelin fetekün fî ṣaḫratin ev fi-ssemâvâti ev fi-l'arḍi ye'ti bihe-llâh. inne-llâhe leṭîfün ḫabîr.
Türkçe:
"Oğulcuğum, şu bir gerçek ki, yaptığın, bir hardal dânesi ağırlığında olsa, bir kayanın bağrına veya göklere, yahut yerin bağrına konsa, Allah onu yine de ortaya getirir. Çünkü Allah Latif'tir, lütfu sınırsızdır; Habîr'dir, her şeyden haberdardır."
İngilizce:
O my son! (said Luqman), "If there be (but) the weight of a mustard-seed and it were (hidden) in a rock, or (anywhere) in the heavens or on earth, Allah will bring it forth: for Allah understands the finest mysteries, (and) is well-acquainted (with them).
Fransızca:
"ô mon enfant, fût-ce le poids d'un grain de moutarde, au fond d'un rocher, ou dans les cieux ou dans la terre, Allah le fera venir . Allah est infiniment Doux et Parfaitement Connaisseur.
Almanca:
"Mein Söhnchen! Sollte es sich auch nur um das Gewicht eines Senfkorns handeln, das sich in einem Stein, in den Himmeln oder auf Erden befinden sollte, ALLAH bringt sie. Gewiß, ALLAH ist allgütig, allkundig.
Rusça:
О сын мой! Если нечто весом с горчичное зернышко будет внутри скалы, или на небесах, или в земле, то Аллах принесет его. Воистину, Аллах - Проницательный (или Добрый), Ведающий.
Arapça:
يَا بُنَيَّ إِنَّهَا إِن تَكُ مِثْقَالَ حَبَّةٍ مِّنْ خَرْدَلٍ فَتَكُن فِي صَخْرَةٍ أَوْ فِي السَّمَاوَاتِ أَوْ فِي الْأَرْضِ يَأْتِ بِهَا اللَّهُ ۚ إِنَّ اللَّهَ لَطِيفٌ خَبِيرٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yavrucuğum! Haberin olsun ki, yaptığın bir hardal tanesi ağırlığınca olsa da, bir kaya içinde veya göklerde, yahut yerin dibinde gizlense, Allah onu getirir, mizanına kor. Çünkü Allah en ince şeyleri bilir, her şeyden haberdardır.
Diyanet Vakfı:
(Lokman, öğütlerine devamla şöyle demişti:) Yavrucuğum! Yaptığın iş (iyilik veya kötülük), bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa ve bu, bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin derinliklerinde bulunsa, yine de Allah onu (senin karşına) getirir. Doğrusu Allah, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır.

yâ büneyye eḳimi-ṣṣalâte ve'mür bilma`rûfi venhe `ani-lmünkeri vaṣbir `alâ mâ eṣâbek. inne ẕâlike min `azmi-l'ümûr.
Türkçe:
"Yavrucuğum; namazı/duayı yerine getir, iyilik ve güzelliği belirlenene özendir, kötülük ve çirkinliği belirlenenden sakındır, başına gelene sabret. Çünkü bunu yapabilmek, zorlu/önemli işlerdendir."
İngilizce:
O my son! establish regular prayer, enjoin what is just, and forbid what is wrong: and bear with patient constancy whatever betide thee; for this is firmness (of purpose) in (the conduct of) affairs.
Fransızca:
ô mon enfant, accomplis la Salat, commande le convenable, interdis le blâmable et endure ce qui t'arrive avec patience. Telle est la résolution à prendre dans toute entreprise !
Almanca:
Mein Söhnchen! Verrichte ordnungsgemäß das rituelle Gebet, fordere zum Gebilligten auf, rate vom Mißbilligten ab und übe dich in Geduld wegen dem, was dich traf. Gewiß, dies gehört zur Entschlossenheit den Angelegenheiten gegenüber.
Rusça:
О сын мой! Совершай намаз, повелевай совершать одобряемое, запрещай предосудительное и терпеливо сноси все, что постигает тебя. Воистину, в этих делах надлежит проявлять решимость.
Arapça:
يَا بُنَيَّ أَقِمِ الصَّلَاةَ وَأْمُرْ بِالْمَعْرُوفِ وَانْهَ عَنِ الْمُنكَرِ وَاصْبِرْ عَلَىٰ مَا أَصَابَكَ ۖ إِنَّ ذَٰلِكَ مِنْ عَزْمِ الْأُمُورِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yavrucuğum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten sakındır. Başına gelenlere sabret, çünkü bunlar, azmi gerektiren işlerdendir.
Diyanet Vakfı:
Yavrucuğum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış, başına gelenlere sabret. Doğrusu bunlar, azmedilmeye değer işlerdir.

velâ tüṣa``ir ḫaddeke linnâsi velâ temşi fi-l'arḍi meraḥâ. inne-llâhe lâ yüḥibbü külle muḫtâlin feḫûr.
Türkçe:
"Kibirlenerek insanlardan yüzünü çevirme, yeryüzünde kasılarak yürüme. Çünkü Allah, kurula kurula kendini övenlerin hiçbirini sevmez."
İngilizce:
And swell not thy cheek (for pride) at men, nor walk in insolence through the earth; for Allah loveth not any arrogant boaster.
Fransızca:
Et ne détourne pas ton visage des hommes, et ne foule pas la terre avec arrogance : car Allah n'aime pas le présomptueux plein de gloriole.
Almanca:
Und wende dich nicht in Arroganz von den Leuten ab! Und gehe auf der Erde nicht freudenerregt! Gewiß, ALLAH liebt keinen stolzen Eingebildeten.
Rusça:
Не отворачивай своего лица от людей из высокомерия и не шествуй по земле кичливо. Воистину, Аллах не любит всяких гордецов и бахвалов.
Arapça:
وَلَا تُصَعِّرْ خَدَّكَ لِلنَّاسِ وَلَا تَمْشِ فِي الْأَرْضِ مَرَحًا ۖ إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hem insanlara karşı avurdunu şişirme (kibirlenme) ve yeryüzünde çalımla yürüme. Çünkü Allah övünen ve kuruntu edenlerin hiçbirini sevmez.
Diyanet Vakfı:
Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini beğenmiş övünüp duran kimseleri asla sevmez.

vaḳṣid fî meşyike vagḍuḍ min ṣavtik. inne enkera-l'aṣvâti leṣavtü-lḥamîr.
Türkçe:
"Yürüyüşünde doğal ol, sesini alçalt. Şu bir gerçek ki, seslerin en çirkini eşeklerin sesidir."
İngilizce:
And be moderate in thy pace, and lower thy voice; for the harshest of sounds without doubt is the braying of the ass.
Fransızca:
Sois modeste dans ta démarche, et baisse ta voix, car la plus détestée des voix, c'est bien la voix des ânes".
Almanca:
Und mäßige dich beim Gehen, und dämpfe von deiner Stimme! Gewiß, die abscheulichste aller Stimmen ist die Stimme der Esel."
Rusça:
Ступай размеренной поступью и понижай свой голос, ибо самый неприятный голос - это рев осла.
Arapça:
وَاقْصِدْ فِي مَشْيِكَ وَاغْضُضْ مِن صَوْتِكَ ۚ إِنَّ أَنكَرَ الْأَصْوَاتِ لَصَوْتُ الْحَمِيرِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yürüyüşünde tabii ol, sesini alçalt, çünkü seslerin en çirkini elbette eşeklerin sesidir.
Diyanet Vakfı:
Yürüyüşünde tabii ol, sesini alçalt. Unutma ki, seslerin en çirkini merkeplerin sesidir.
Pages
