İngilizce:
Fransızca:
Almanca:
Rusça:
Arapça:

elif-lâm-mîm.
Türkçe:
Elif, Lâm, Mîm.
İngilizce:
A. L. M.
Fransızca:
Alif, Lam, Mim .
Almanca:
Alif-lam-mim .
Rusça:
Алиф. Лям. Мим.
Arapça:
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ الم
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Elif, Lâm, Mîm.
Diyanet Vakfı:
Elif. Lam. Mim.

tilke âyâtü-lkitâbi-lḥakîm.
Türkçe:
İşte sana, o hikmetlerle dolu Kitap'ın ayetleri.
İngilizce:
These are Verses of the Wise Book,-
Fransızca:
Voici les versets du Livre plein de sagesse,
Almanca:
Diese sind die Ayat der weisen Schrift.
Rusça:
Это - аяты мудрого Писания,
Arapça:
تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ الْحَكِيمِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bunlar, o hikmetli kitabın âyetleridir.
Diyanet Vakfı:
İşte bu ayetler, hikmet dolu Kitab'ın ayetleridir.

hüdev veraḥmetel lilmuḥsinîn.
Türkçe:
İyilik ve güzellik sergileyenlere bir rahmet ve bir kılavuz olarak;
İngilizce:
A Guide and a Mercy to the Doers of Good,-
Fransızca:
c'est un guide et une miséricorde aux bienfaisants,
Almanca:
Sie sind eine Rechtleitung und eine Gnade für die Muhsin,
Rusça:
верное руководство и милость для творящих добро,
Arapça:
هُدًى وَرَحْمَةً لِّلْمُحْسِنِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O, güzellik ve iyilik yapanlar için bir hidayet ve rahmettir.
Diyanet Vakfı:
Güzel davrananlar için bir hidayet rehberi ve rahmet olmak üzere (indirilmiştir).

elleẕîne yüḳîmûne-ṣṣalâte veyü'tûne-zzekâte vehüm bil'âḫirati hüm yûḳinûn.
Türkçe:
Ki onlar namazı/duayı yerine getirirler, zekâtı verirler. Ve onlar âhirete de gözle görmüşçesine inanırlar.
İngilizce:
Those who establish regular Prayer, and give regular Charity, and have (in their hearts) the assurance of the Hereafter.
Fransızca:
qui accomplissent la Salat, acquittent le Zakat et qui croient avec certitude en l'au-delà.
Almanca:
diejenigen, die das rituelle Gebet ordnungsgemäß verrichten und die Zakat entrichten und die Gewißheit am Jenseits haben.
Rusça:
которые совершают намаз, выплачивают закят и убеждены в Последней жизни.
Arapça:
الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُم بِالْآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar, namazı kılarlar, zekatı verirler, âhirete de kesin olarak inanırlar.
Diyanet Vakfı:
O kimseler, namazı kılarlar, zekatı verirler; onlar ahirete de kesin olarak iman ederler.

ülâike `alâ hüdem mir rabbihim veülâike hümü-lmüfliḥûn.
Türkçe:
İşte onlardır Rablerinden bir kılavuzlanma üzere olanlar; işte onlardır gerçek kurtuluşu bulanlar.
İngilizce:
These are on (true) guidance from their Lord: and these are the ones who will prosper.
Fransızca:
Ceux-là sont sur le chemin droit de leur Seigneur et ce sont eux les bienheureux.
Almanca:
Diese folgen der Rechtleitung von ihrem HERRN. Und diese sind die Erfolgreichen.
Rusça:
Они следуют верному руководству от их Господа, и они являются преуспевшими.
Arapça:
أُولَٰئِكَ عَلَىٰ هُدًى مِّن رَّبِّهِمْ ۖ وَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İşte bunlar, Rableri tarafından bir hidayet üzeredirler. Kurtuluşa erecek olanlar da işte onlardır.
Diyanet Vakfı:
İşte onlar, Rableri tarafından gösterilmiş doğru yol üzeredirler ve onlar kurtuluşa erenlerdir.

vemine-nnâsi mey yeşterî lehve-lḥadîŝi liyüḍille `an sebîli-llâhi bigayri `ilmiv veyetteḫiẕehâ hüzüvâ. ülâike lehüm `aẕâbüm mühîn.
Türkçe:
İnsanlardan öylesi vardır ki, Allah yolundan bilgisizce saptırmak için hadis/laf eğlencesi satın alır ve onu alay konusu edinir. İşte böylelerine rezil edici bir azap vardır.
İngilizce:
But there are, among men, those who purchase idle tales, without knowledge (or meaning), to mislead (men) from the Path of Allah and throw ridicule (on the Path): for such there will be a Humiliating Penalty.
Fransızca:
Et, parmi les hommes, il est [quelqu'un] qui, dénué de science, achète de plaisants discours pour égarer hors du chemin d'Allah et pour le prendre en raillerie. Ceux-là subiront un châtiment avilissant.
Almanca:
Und unter den Menschen gibt es manch einen, der sich das Sinnlose vom Gerede ohne Wissen aneignet, damit er vom Wege ALLAHs abirren läßt, auch macht er ihn zum Spott. Für diese ist eine qualvolle Peinigung bestimmt.
Rusça:
Среди людей есть такой, который покупает праздные речи (песни и музыку), чтобы сбивать других с пути Аллаха безо всякого знания, и высмеивает их (знамения Аллаха). Таким уготованы унизительные мучения.
Arapça:
وَمِنَ النَّاسِ مَن يَشْتَرِي لَهْوَ الْحَدِيثِ لِيُضِلَّ عَن سَبِيلِ اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَيَتَّخِذَهَا هُزُوًا ۚ أُولَٰئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُّهِينٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bayağı insanlardan kimi de vardır ki, bilgisizce Allah yolundan saptırmak ve onu eğlence yerine tutmak için laf eğlencesi (veya boş söz) satın alırlar. İşte onlar için aşağılayıcı bir azab vardır.
Diyanet Vakfı:
İnsanlardan öylesi var ki, herhangi bir ilmi delile dayanmadan Allah yolundan saptırmak ve sonra da onunla alay etmek için boş lafı satın alır. İşte onlara rüsvay edici bir azap vardır.

veiẕâ tütlâ `aleyhi âyâtünâ vellâ müstekbiran keel lem yesma`hâ keenne fî üẕüneyhi vaḳrâ. febeşşirhü bi`aẕâbin elîm.
Türkçe:
Ayetlerimiz ona okunduğunda, böbürlenerek yüzünü çevirir. Sanki onları hiç işitmemiştir, sanki kulaklarında bir ağırlık vardır. İşte böylesini, korkunç bir azapla muştula.
İngilizce:
When Our Signs are rehearsed to such a one, he turns away in arrogance, as if he heard them not, as if there were deafness in both his ears: announce to him a grievous Penalty.
Fransızca:
Et quand on lui récite Nos versets, il tourne le dos avec orgueil, comme s'il ne les avait point entendus, comme s'il y avait un poids dans ses oreilles. Fais-lui donc l'annonce d'un châtiment douloureux.
Almanca:
Und als ihm Unsere Ayat vorgetragen wurden, kehrte er den Rücken in Arroganz um, als ob er sie nicht hörte, als ob in seinen Ohren Schwerhörigkeit wäre. Also überbringe ihm die "Frohe Botschaft" über eine qualvolle Peinigung!
Rusça:
Когда ему читают Наши аяты, он надменно отворачивается, словно он даже не слышал их, словно он туг на ухо. Обрадуй же его вестью о мучительных страданиях.
Arapça:
وَإِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِ آيَاتُنَا وَلَّىٰ مُسْتَكْبِرًا كَأَن لَّمْ يَسْمَعْهَا كَأَنَّ فِي أُذُنَيْهِ وَقْرًا ۖ فَبَشِّرْهُ بِعَذَابٍ أَلِيمٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onun karşısında âyetlerimiz okunduğu zaman da sanki onları işitmemiş, sanki kulaklarında bir ağırlık varmış gibi büyüklük taslayarak yüz çevirir. İşte onu, acı verecek bir azab ile müjdele.
Diyanet Vakfı:
Ona ayetlerimiz okunduğu zaman, sanki bunları işitmemiş, sanki kulaklarında ağırlık varrmış gibi büyüklük taslayarak yüz çevirir. Sen de ona acıklı bir azabın müjdesini ver!

inne-lleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti lehüm cennâtü-nne`îm.
Türkçe:
İman edip hayra ve barışa yönelik fiiller sergileyenlere gelince, onlar için nimetlerle dolu cennetler vardır.
İngilizce:
For those who believe and work righteous deeds, there will be Gardens of Bliss,-
Fransızca:
Ceux qui croient et accomplissent les bonnes oeuvres auront les Jardins des délices,
Almanca:
Gewiß, diejenigen, die den Iman verinnerlicht und gottgefällig Gutes getan haben, für diese ist die Dschannat des Wohlergehens bestimmt,
Rusça:
Воистину, тем, которые уверовали и совершали праведные деяния, уготованы Сады блаженства.
Arapça:
إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ جَنَّاتُ النَّعِيمِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Fakat iman edip de salih amel işleyenlere gelince, onlar için nimet cennetleri vardır.
Diyanet Vakfı:
Şüphesiz, iman edip de güzel davranışlarda bulunanlar için, nimetleri bol cennetler vardır.

ḫâlidîne fîhâ. va`de-llâhi ḥaḳḳâ. vehüve-l`azîzü-lḥakîm.
Türkçe:
Sürekli kalacaklardır orada. Allah'ın hak vaadidir bu. Azîz'dir, Hakîm'dir O.
İngilizce:
To dwell therein. The promise of Allah is true: and He is Exalted in Power, Wise.
Fransızca:
pour y demeurer éternellement, - c'est en vérité une promesse d'Allah. - C'est Lui le Puissant, le Sage.
Almanca:
darin werden sie ewig bleiben. Es ist ALLAHs wahres Versprechen. Und ER ist Der Allwürdige, Der Allweise.
Rusça:
Они пребудут в них вечно согласно истинному обещанию Аллаха. Он - Могущественный, Мудрый.
Arapça:
خَالِدِينَ فِيهَا ۖ وَعْدَ اللَّهِ حَقًّا ۚ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar orada ebedî olarak kalacaklardır. Bu, Allah'ın gerçek bir vaadidir. O, çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
Diyanet Vakfı:
Orada ebedi kalacaklardır. Bu, Allah'ın verdiği gerçek sözdür. O, mutlak güç ve hikmet sahibidir.
Pages
