
veüzlifeti-lcennetü lilmütteḳîne gayra be`îd.
Türkçe:
Ve cennet, takva sahiplerine yaklaştırılmıştır; hiç uzak değildir.
İngilizce:
And the Garden will be brought nigh to the Righteous,- no more a thing distant.
Fransızca:
Le Paradis sera rapproché à proximité des pieux.
Almanca:
Und die Dschanna wurde den Muttaqi näher gebracht, ohne weit zu sein.
Rusça:
А Рай приблизится к богобоязненным и окажется неподалеку.
Arapça:
وَأُزْلِفَتِ الْجَنَّةُ لِلْمُتَّقِينَ غَيْرَ بَعِيدٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Cennet de kötülükten sakınanlara yaklaştırılır. Zaten uzak değildir.
Diyanet Vakfı:
Cennet de takva sahiplerine yaklaştırılır; (onlardan) uzakta olmayacaktır.

hâẕâ mâ tû`adûne likülli evvâbin ḥafîż.
Türkçe:
İşte size vaat edilen budur. Allah'a sürekli yönelen, korunması gerekeni koruyan herkese...
İngilizce:
(A voice will say:) "This is what was promised for you,- for every one who turned (to Allah) in sincere repentance, who kept (His Law),
Fransızca:
"Voilà ce qui vous a été promis, [ainsi qu'] à tout homme plein de repentir et respectueux [des prescriptions divines]
Almanca:
Dies ist, was euch versprochen wurde, für jeden bewahrenden Umkehrenden,
Rusça:
Вот то, что обещано вам для каждого обращающегося к Аллаху и помнящего (помнящего свои грехи и предписания религии или соблюдающего предписания религии),
Arapça:
هَٰذَا مَا تُوعَدُونَ لِكُلِّ أَوَّابٍ حَفِيظٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlara denir ki: "İşte size vaad edilen bu cennet, Allah'a yönelen, O'nun emirlerine riayet eden, görmediği halde Rahman olan Allah'tan korkan ve O'na yönelen bir kalple gelenlere mahsustur.
Diyanet Vakfı:
İşte size vadedilen cennet! Ki o, daima Allah'a yönelen, (O'nun buyruklarını)koruyan,

men ḫaşiye-rraḥmâne bilgaybi vecâe biḳalbim münîb.
Türkçe:
Görmediği halde Rahman'dan ürperen ve Allah'a yönelik bir kalp getiren herkese...
İngilizce:
Who feared (Allah) Most Gracious Unseen, and brought a heart turned in devotion (to Him):
Fransızca:
qui redoute le Tout Miséricordieux bien qu'il ne Le voit pas , et qui vient [vers Lui] avec un cur porté à l'obéissance.
Almanca:
der Ehrfurcht Dem Allgnade Erweisenden gegenüber hatte und mit einem bereuenden Herzen kam.
Rusça:
который боялся Милостивого, не видя Его воочию, и явился с обращающимся сердцем.
Arapça:
مَّنْ خَشِيَ الرَّحْمَٰنَ بِالْغَيْبِ وَجَاءَ بِقَلْبٍ مُّنِيبٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlara denir ki: "İşte size vaad edilen bu cennet, Allah'a yönelen, O'nun emirlerine riayet eden, görmediği halde Rahman olan Allah'tan korkan ve O'na yönelen bir kalple gelenlere mahsustur.
Diyanet Vakfı:
Görmeden Rahman'a saygı gösteren ve(Allah'a) dönük bir kalp getiren herkesin (mükafatı budur).

üdḫulûhâ biselâm. ẕâlike yevmü-lḫulûd.
Türkçe:
Esenlikle girin oraya! Sonsuzlaşma günüdür bu.
İngilizce:
Enter ye therein in Peace and Security; this is a Day of Eternal Life!
Fransızca:
Entrez-y en toute sécurité". Voilà le jour de l'éternité !
Almanca:
"Betretet sie mit Salam. Dies ist der Tag der Ewigkeit."
Rusça:
Им будет сказано: "Входите сюда с миром. Это - День вечности!"
Arapça:
ادْخُلُوهَا بِسَلَامٍ ۖ ذَٰلِكَ يَوْمُ الْخُلُودِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şimdi selam ve selametle oraya girin. İşte sonsuzluk günü budur.
Diyanet Vakfı:
Oraya selametle girin. İşte bu, ebedi yaşamanın başladığı gündür

lehüm mâ yeşâûne fîhâ veledeynâ mezîd.
Türkçe:
Orada onlar için istedikleri her şey var. Katımızda ise dahası da var.
İngilizce:
There will be for them therein all that they wish,- and more besides in Our Presence.
Fransızca:
Il y aura là pour eux tout ce qu'ils voudront. Et auprès de Nous il y a davantage encore.
Almanca:
Für sie ist darin bestimmt, was sie wollen. Und bei Uns ist noch mehr.
Rusça:
Там для них уготовано все, что они пожелают, а у Нас будет добавка (возможность взглянуть на Лик Аллаха).
Arapça:
لَهُم مَّا يَشَاءُونَ فِيهَا وَلَدَيْنَا مَزِيدٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Orada onlara ne isterlerse vardır. Katımızda daha fazlası da vardır.
Diyanet Vakfı:
Orada kendileri için diledikleri her şey vardır. Katımızda dahası da vardır.

vekem ehleknâ ḳablehüm min ḳarnin hüm eşeddü minhüm baṭşen feneḳḳabû fi-lbilâd. hel mim meḥîṣ.
Türkçe:
Onlardan önce nice nesilleri helâk ettik ki, vuruş ve tutuşları bunlardan daha zorluydu. Ülkelerde delikler açmışlardı/beldelerde kaçacak delik aradılar/beldeleri boydan boya dolaştılar. Var mı bir kaçacak yer?
İngilizce:
But how many generations before them did We destroy (for their sins),- stronger in power than they? Then did they wander through the land: was there any place of escape (for them)?
Fransızca:
combien avons-Nous fait périr, avant eux, de générations bien plus fortes qu'eux. Ils avaient parcouru les contrées, cherchant [vainement] où fuir.
Almanca:
Und wie viele WIR vor ihnen an Generationen zugrunde richteten, die noch heftiger in der Gewalttätigkeit als sie waren, dann suchten sie in den Ländern, ob es ein Entrinnen gibt.
Rusça:
Сколько же Мы истребили до них поколений, которые превосходили их мощью! Они странствовали по земле. Но разве они могли сбежать?
Arapça:
وَكَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُم مِّن قَرْنٍ هُمْ أَشَدُّ مِنْهُم بَطْشًا فَنَقَّبُوا فِي الْبِلَادِ هَلْ مِن مَّحِيصٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ey Muhammed! Biz onlardan önce kendilerinden daha kuvvetli olan ve beldeleri delik deşik eden nice nesilleri helak ettik, hiç kurtuluş var mı?
Diyanet Vakfı:
Biz, onlardan önce kendilerinden daha güçlü olan, diyar diyar dolaşan nice nesilleri helak etmişizdir. Kurtuluş var mı!

inne fî ẕâlike leẕikrâ limen kâne lehû ḳalbün ev elḳa-ssem`a vehüve şehîd.
Türkçe:
Hiç kuşkusuz, bunda, kalbi olan yahut tam bir tanık olarak kulak veren için mutlak bir öğüt vardır.
İngilizce:
Verily in this is a Message for any that has a heart and understanding or who gives ear and earnestly witnesses (the truth).
Fransızca:
Il y a bien là un rappel pour quiconque a un cur, prête l'oreille tout en étant témoin.
Almanca:
Gewiß, darin ist doch eine Ermahnung für denjenigen, für den es einen Verstand gab oder der zuhörte, während er Zeuge war.
Rusça:
Воистину, в этом заключено напоминание для тех, у кого есть сердце, кто прислушивается и присутствует при этом.
Arapça:
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَذِكْرَىٰ لِمَن كَانَ لَهُ قَلْبٌ أَوْ أَلْقَى السَّمْعَ وَهُوَ شَهِيدٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şüphesiz ki bunda kalbi olan ve hazır bulunup kulak veren kimse için elbette bir öğüt vardır.
Diyanet Vakfı:
Şüphesiz ki bunda aklı olan veya hazır bulunup kulak veren kimseler için bir öğüt vardır.

veleḳad ḫalaḳne-ssemâvâti vel'arḍa vemâ beynehümâ fî sitteti eyyâm. vemâ messenâ mil lügûb.
Türkçe:
Yemin olsun, biz gökleri, yeri ve bunlar arasındakileri altı günde yarattık. Ve bize hiçbir yorgunluk dokunmadı.
İngilizce:
We created the heavens and the earth and all between them in Six Days, nor did any sense of weariness touch Us.
Fransızca:
En effet, Nous avons créé les cieux et la terre et ce qui existe entre eux en six jours, sans éprouver la moindre lassitude.
Almanca:
Und gewiß, bereits erschufen WIR die Himmel, die Erde und das, was zwischen ihnen ist, in sechs Ay-yam, und Uns überkam keinerlei Müdigkeit.
Rusça:
Мы сотворили небеса, землю и то, что между ними, за шесть дней, и Нас ничуть не коснулась усталость.
Arapça:
وَلَقَدْ خَلَقْنَا السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ وَمَا مَسَّنَا مِن لُّغُوبٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Andolsun ki biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yarattık, Bize hiçbir yorgunluk da dokunmadı.
Diyanet Vakfı:
Andolsun biz, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde yarattık. Bize hiçbir yorgunluk çökmedi.

faṣbir `alâ mâ yeḳûlûne vesebbiḥ biḥamdi rabbike ḳable ṭulû`i-şşemsi veḳable-lgurûb.
Türkçe:
Artık onların söylediklerine sabret ve Güneş'in doğuşundan önce de batışından önce de Rabbinin hamdiyle tespih et!
İngilizce:
Bear, then, with patience, all that they say, and celebrate the praises of thy Lord, before the rising of the sun and before (its) setting.
Fransızca:
Endure donc ce qu'ils disent : et célèbre la louange de ton Seigneur avant le lever du soleil et avant [son] coucher;
Almanca:
So übe dich in Geduld dem gegenüber, was sie sagen, und lobpreise mit dem Lob deines HERRN vor dem Sonnenaufgang und vor dem Sonnenuntergang!
Rusça:
Терпеливо сноси то, что они говорят, и прославляй хвалой твоего Господа перед восходом солнца и перед закатом.
Arapça:
فَاصْبِرْ عَلَىٰ مَا يَقُولُونَ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ وَقَبْلَ الْغُرُوبِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ey Muhammed! Onların söylediklerine karşı sabret. Güneşin doğuşundan önce (sabah namazını) ve batışından önce de (öğle ve ikindi namazalarını kılarak) Rabbini Hamd ile tesbih et.
Diyanet Vakfı:
(Resulüm!) Onların dediklerine sabret. Güneşin doğuşundan önce de, batışından önce de Rabbini hamd ile tesbih et.

vemine-lleyli fesebbiḥhü veedbâra-ssücûd.
Türkçe:
Gecenin bir kısmında ve secdelerin arkalarından O'nu tespih et!
İngilizce:
And during part of the night, (also,) celebrate His praises, and (so likewise) after the postures of adoration.
Fransızca:
et célèbre Sa gloire, une partie de la nuit et à la suite des prosternations [prières].
Almanca:
Und in einem Teil der Nacht lobpreise Ihn und im Anschluß an Sudschud!
Rusça:
Прославляй Его в некоторые часы ночи и после земных поклонов.
Arapça:
وَمِنَ اللَّيْلِ فَسَبِّحْهُ وَأَدْبَارَ السُّجُودِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Geceleyin (akşam ve yatsı namazlarını kılarak), namazlardan sonra da (vitir ve nafile kılarak) O'nu tesbih et.
Diyanet Vakfı:
Gecenin bir bölümünde ve secdelerin ardından da O'nu tesbih et.
Pages
