
innâ fetaḥnâ leke fetḥam mübînâ.
Türkçe:
Şu bir gerçek ki, biz sana apaçık bir fetih nasip ettik.
İngilizce:
Verily We have granted thee a manifest Victory:
Fransızca:
En vérité Nous t'avons accordé une victoires éclatante,
Almanca:
Gewiß, WIR ließen dich einen klaren Sieg erringen,
Rusça:
Воистину, Мы даровали тебе явную победу,
Arapça:
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ إِنَّا فَتَحْنَا لَكَ فَتْحًا مُّبِينًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Doğrusu biz sana apaçık bir fetih ihsân ettik.
Diyanet Vakfı:
Biz sana doğrusu apaçık bir fetih ihsan ettik.

liyagfira leke-llâhü mâ teḳaddeme min ẕembike vemâ teeḫḫara veyütimme ni`metehû `aleyke veyehdiyeke ṣirâṭam müsteḳîmâ.
Türkçe:
Ki Allah senin günahından geçmiş olanı da gelecek olanı da bağışlasın, nimetini senin üzerinde tamamlasın ve seni dosdoğru bir yola kılavuzlasın.
İngilizce:
That Allah may forgive thee thy faults of the past and those to follow; fulfil His favour to thee; and guide thee on the Straight Way;
Fransızca:
afin qu'Allah te pardonne tes péchés , passés et futurs, qu'Il parachève sur toi Son bienfait et te guide sur une voie droite;
Almanca:
damit ALLAH dir das vergibt, was von deinem Verfehlen sich ereignete und noch ereignen wird, dir Seine Wohltat vollendet, dich auf einen geradlinigen Weg rechtleitet
Rusça:
чтобы Аллах простил тебе грехи, которые были прежде и которые будут впоследствии, чтобы Он довел до конца Свою милость к тебе и провел тебя прямым путем
Arapça:
لِّيَغْفِرَ لَكَ اللَّهُ مَا تَقَدَّمَ مِن ذَنبِكَ وَمَا تَأَخَّرَ وَيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكَ وَيَهْدِيَكَ صِرَاطًا مُّسْتَقِيمًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Böylece Allah senin geçmiş ve gelecek günahını bağışlar. Sana olan nimetini tamamlar ve seni doğru yola iletir.
Diyanet Vakfı:
Böylece Allah, senin geçmiş ve gelecek günahını bağışlar. Sana olan nimetini tamamlar ve seni doğru bir yola iletir.

veyenṣurake-llâhü naṣran `azîzâ.
Türkçe:
Ve Allah sana onur ve kudret dolu bir yardımla destek verecektir.
İngilizce:
And that Allah may help thee with powerful help.
Fransızca:
et qu'Allah te donne un puissant secours.
Almanca:
und ALLAH dir mit einem würdigen Sieg beisteht.
Rusça:
и чтобы Аллах оказал тебе великую помощь.
Arapça:
وَيَنصُرَكَ اللَّهُ نَصْرًا عَزِيزًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve sana Allah, şanlı bir zaferle yardım eder.
Diyanet Vakfı:
Ve sana şanlı bir zaferle yardım eder.

hüve-lleẕî enzele-ssekînete fî ḳulûbi-lmü'minîne liyezdâdû îmânem me`a îmânihim. velillâhi cünûdü-ssemâvâti vel'arḍ. vekâne-llâhü `alîmen ḥakîmâ.
Türkçe:
O odur ki, müminlerin gönüllerine, imanları beraberinde iman geliştirsinler diye, mutluluk ve huzur indirdi. Yalnız Allah'ındır göklerin ve yerin orduları. Alîm'dir Allah, Hakîm'dir.
İngilizce:
It is He Who sent down tranquillity into the hearts of the Believers, that they may add faith to their faith;- for to Allah belong the Forces of the heavens and the earth; and Allah is Full of Knowledge and Wisdom;-
Fransızca:
C'est Lui qui a fait descendre la quiétude dans les coeurs des croyants afin qu'ils ajoutent une foi à leur foi. A Allah appartiennent les armées des cieux et de la terre; et Allah est Omniscient et Sage
Almanca:
ER ist Derjenige, Der Herzensruhe in die Herzen der Mumin hinabsandte, damit sie mehr Iman zu ihrem Iman gewinnen. Und ALLAH gehören die Gehilfen der Himmel und der Erde. Und ALLAH ist immer allwissend, allweise.
Rusça:
Он - Тот, Кто ниспослал покой в сердца верующих, чтобы их вера увеличилась. Аллаху принадлежит воинство небес и земли. Аллах - Знающий, Мудрый.
Arapça:
هُوَ الَّذِي أَنزَلَ السَّكِينَةَ فِي قُلُوبِ الْمُؤْمِنِينَ لِيَزْدَادُوا إِيمَانًا مَّعَ إِيمَانِهِمْ ۗ وَلِلَّهِ جُنُودُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۚ وَكَانَ اللَّهُ عَلِيمًا حَكِيمًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İmanlarına iman katsınlar diye müminlerin kalplerine güven indiren O'dur. Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır. Allah bilendir, herşeyi hikmetle yapandır.
Diyanet Vakfı:
İmanlarını bir kat daha arttırsınlar diye müminlerin kalplerine güven indiren O'dur. Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır. Allah bilendir, her şeyi hikmetle yapandır.

liyüdḫile-lmü'minîne velmü'minâti cennâtin tecrî min taḥtihe-l'enhâru ḫâlidîne fîhâ veyükeffira `anhüm seyyiâtihim. vekâne ẕâlike `inde-llâhi fevzen `ażîmâ.
Türkçe:
İnanmış erkekleri ve inanmış kadınları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokması içindir bu. Sürekli kalıcıdırlar orada. Ve onların çirkin davranışlarını örtüp gizlemesi içindir. İşte bu, Allah katında çok büyük bir kurtuluş ve eriştir.
İngilizce:
That He may admit the men and women who believe, to Gardens beneath which rivers flow, to dwell therein for aye, and remove their ills from them;- and that is, in the sight of Allah, the highest achievement (for man),-
Fransızca:
afin qu'Il fasse entrer les croyants et les croyantes dans des Jardins sous lesquels coulent les ruisseaux où ils demeureront éternellement, et afin de leur effacer leurs méfaits. Cela est auprès d'Allah un énorme succès.
Almanca:
ER wird doch die Mumin-Männer und die Mumin-Frauen in Dschannat eintreten lassen, die von Flüssen durchflossen sind, als Ewige darin, und ihnen ihre gottmißfälligen Taten tilgen. Und dies ist bei ALLAH stets ein gewaltiger Erfolg.
Rusça:
И чтобы ввести верующих мужчин и верующих женщин в Райские сады, в которых текут реки, где они пребудут вечно, и чтобы простить им их злодеяния. Это перед Аллахом является великим преуспеянием.
Arapça:
لِّيُدْخِلَ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَيُكَفِّرَ عَنْهُمْ سَيِّئَاتِهِمْ ۚ وَكَانَ ذَٰلِكَ عِندَ اللَّهِ فَوْزًا عَظِيمًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Mümin erkeklerle mümin kadınları, içinde ebedi kalacakları, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyması, onların günahlarını örtmesi içindir. İşte bu, Allah katında büyük bir kurtuluştur.
Diyanet Vakfı:
(Bütün bu lütuflar) mümin erkeklerle mümin kadınları, içinde ebedi kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetlere koyması, onların günahlarını örtmesi içindir. İşte bu, Allah katında büyük bir kurtuluştur.

veyü`aẕẕibe-lmünâfiḳîne velmünâfiḳâti velmüşrikîne velmüşrikâti-żżânnîne billâhi żanne-ssev'. `aleyhim dâiratü-ssev'. vegaḍibe-llâhü `aleyhim vele`anehüm vee`adde lehüm cehennem. vesâet meṣîrâ.
Türkçe:
Ve Allah hakkında kötü sanılar besleyen erkek münafıklarla kadın münafıklara ve erkek putperestlerle kadın putperestlere, o kötülük girdabı başlarına dönesilere azap etsin diyedir bu. Allah onlara öfkelenmiş, onları lanetlemiş ve kendilerine cehennem hazırlamıştır. Kötü bir varış yeridir o.
İngilizce:
And that He may punish the Hypocrites, men and women, and the Polytheists men and women, who imagine an evil opinion of Allah. On them is a round of Evil: the Wrath of Allah is on them: He has cursed them and got Hell ready for them: and evil is it for a destination.
Fransızca:
Et afin qu'Il châtie les hypocrites, hommes et femmes, et les associateurs et les associatrices, qui pensent du mal d'Allah. Qu'un mauvais sort tombe sur eux. Allah est courroucé contre eux, les a maudits, et leur a préparé l'Enfer. Quelle mauvaise destination !
Almanca:
Und ER wird die Munafiq-Männer und die Munafiq-Frauen und die Muschrik- Männer und die Muschrik-Frauen, die über ALLAH das schlechte Denken denken. Vernichtendes treffe sie! Und ALLAH zürnte ihnen, verfluchte sie und bereitete für sie Dschahannam. Und erbärmlich ist sie als Werden.
Rusça:
И чтобы подвергнуть мучениям лицемеров и лицемерок, многобожников и многобожниц, думающих об Аллахе дурное. Их постигнут превратности судьбы. Аллах разгневался на них, проклял их и приготовил для них Геенну. Как же скверно это место прибытия!
Arapça:
وَيُعَذِّبَ الْمُنَافِقِينَ وَالْمُنَافِقَاتِ وَالْمُشْرِكِينَ وَالْمُشْرِكَاتِ الظَّانِّينَ بِاللَّهِ ظَنَّ السَّوْءِ ۚ عَلَيْهِمْ دَائِرَةُ السَّوْءِ ۖ وَغَضِبَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ وَلَعَنَهُمْ وَأَعَدَّ لَهُمْ جَهَنَّمَ ۖ وَسَاءَتْ مَصِيرًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve o Allah hakkında kötü zanda bulunan münâfık erkeklere ve münâfık kadınlara, Allah'a ortak koşan erkeklere ve ortak koşan kadınlara azap etmesi içindir. Kötülük onların başlarına gelmiştir. Allah onlara gazap etmiş, lânetlemiş ve cehennemi kendilerine hazırlamıştır. Orası ne kötü bir yerdir!
Diyanet Vakfı:
(Bir de bunlar) Allah hakkında kötü zanda bulunan münafık erkeklere ve münafık kadınlara, Allah'a ortak koşan erkeklere ve ortak koşan kadınlara azap etmesi içindir. Müslümanlar için bekledikleri kötülük çemberi başlarına gelsin! Allah onlara gazap etmiş, lanetlemiş ve cehennemi kendilerine hazırlamıştır. Orası ne kötü bir yerdir!

velillâhi cünûdü-ssemâvâti vel'arḍ. vekâne-llâhü `azîzen ḥakîmâ.
Türkçe:
Yalnız Allah'ındır göklerin ve yerin orduları. Azîz'dir Allah, Hakîm'dir.
İngilizce:
For to Allah belong the Forces of the heavens and the earth; and Allah is Exalted in Power, Full of Wisdom.
Fransızca:
A Allah appartiennent les armées des cieux et de la terre; et Allah est Puissant et Sage.
Almanca:
Und ALLAH gehören die Gehilfen der Himmel und der Erde. Und ALLAH ist immer allwürdig, allweise.
Rusça:
Аллаху принадлежит воинство небес и земли, и Аллах - Могущественный, Мудрый.
Arapça:
وَلِلَّهِ جُنُودُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۚ وَكَانَ اللَّهُ عَزِيزًا حَكِيمًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır. Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
Diyanet Vakfı:
Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır. Allah azizdir, hakimdir.

innâ erselnâke şâhidev vemübeşşirav veneẕîrâ.
Türkçe:
Şu bir gerçek ki, biz seni, bir tanık, bir müjdeleyici ve bir uyarıcı olarak gönderdik.
İngilizce:
We have truly sent thee as a witness, as a bringer of Glad Tidings, and as a Warner:
Fransızca:
Nous t'avons envoyé en tant que témoin, annonciateur de la bonne nouvelle et avertisseur,
Almanca:
Gewiß, WIR entsandten dich als Zeugen, Überbringer froher Botschaft und Warner,
Rusça:
Воистину, Мы отправили тебя свидетелем, добрым вестником и предостерегающим увещевателем,
Arapça:
إِنَّا أَرْسَلْنَاكَ شَاهِدًا وَمُبَشِّرًا وَنَذِيرًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şüphesiz biz seni, şâhit, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.
Diyanet Vakfı:
Şüphesiz biz seni, şahit, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.

litü'minû billâhi verasûlihî vetü`azzirûhü vetüveḳḳirûh. vetüsebbiḥûhü bükratev veeṣîlâ.
Türkçe:
Allah'a ve resulüne inanasınız, O'nu destekleyesiniz, O'nu yüce bilesiniz ve sabah-akşam O'nu tespih edesiniz diye.
İngilizce:
In order that ye (O men) may believe in Allah and His Messenger, that ye may assist and honour Him, and celebrate His praise morning and evening.
Fransızca:
pour que vous croyiez en Allah et en Son messager, que vous l'honoriez, reconnaissiez Sa dignité, et Le glorifiez matin et soir.
Almanca:
damit ihr den Iman an ALLAH und Seinen Gesandten verinnerlicht, Seinem (Din) beisteht, Ihn verherrlicht und Ihn lobpreist nach Sonnenaufgang und vor Sonnenuntergang.
Rusça:
чтобы вы уверовали в Аллаха, Его Посланника, почитали и уважали его, прославляли Его утром и перед закатом.
Arapça:
لِّتُؤْمِنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَتُعَزِّرُوهُ وَتُوَقِّرُوهُ وَتُسَبِّحُوهُ بُكْرَةً وَأَصِيلًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ki, Allah'a ve Resulüne iman edesiniz, ve bunu takviye edip, O'na saygı gösteresiniz ve sabah akşam O'nu tesbih edesiniz.
Diyanet Vakfı:
Ta ki (ey müminler!) Allah'a ve Resulüne iman edesiniz, Resulüne yardım edesiniz, O'na saygı gösteresiniz ve sabah akşam Allah'ı tesbih edesiniz.

inne-lleẕîne yübâyi`ûneke innemâ yübâyi`ûne-llâh. yedü-llâhi fevḳa eydîhim. femen nekeŝe feinnemâ yenküŝü `alâ nefsih. vemen evfâ bimâ `âhede `aleyhü-llâhe feseyü'tîhi ecran `ażîmâ.
Türkçe:
O seninle el tutuşup sözleşenler var ya, onlar gerçekte Allah ile bey'atleşiyorlar. Allah'ın eli onların ellerinin üstündedir. Kim ahdi bozar, döneklik ederse kendi aleyhine döneklik etmiş olur. Ve kim Allah'a verdiği sözde vefalı davranırsa, Allah ona büyük bir ödül verecektir.
İngilizce:
Verily those who plight their fealty to thee do no less than plight their fealty to Allah: the Hand of Allah is over their hands: then any one who violates his oath, does so to the harm of his own soul, and any one who fulfils what he has covenanted with Allah,- Allah will soon grant him a great Reward.
Fransızca:
Ceux qui te prêtent serment d'allégeance ne font que prêter serment à Allah : la main d'Allah est au-dessus de leurs mains. Quiconque viole le serment, ne le viole qu'à son propre détriment; et quiconque remplit son engagement envers Allah, Il lui apportera bientôt une énorme récompense.
Almanca:
Gewiß, diejenigen, die dir gegenüber Bai'a leisten, leisten eigentlich Bai'a ALLAH gegenüber. ALLAH bekräftigt ihren Handschlag. Wer (ihn) bricht, der bricht (ihn) nur gegen sich selbst, und wer das erfüllt, wozu er sich ALLAH gegenüber verpflichtet hat, dem wird ER eine riesengroße Belohnung gewähren.
Rusça:
Воистину, те, которые присягают тебе, присягают Аллаху. Рука Аллаха - над их руками. Кто нарушил присягу, тот поступил во вред себе. А кто был верен тому, о чем он заключил завет с Аллахом, тому Он дарует великую награду.
Arapça:
إِنَّ الَّذِينَ يُبَايِعُونَكَ إِنَّمَا يُبَايِعُونَ اللَّهَ يَدُ اللَّهِ فَوْقَ أَيْدِيهِمْ ۚ فَمَن نَّكَثَ فَإِنَّمَا يَنكُثُ عَلَىٰ نَفْسِهِ ۖ وَمَنْ أَوْفَىٰ بِمَا عَاهَدَ عَلَيْهُ اللَّهَ فَسَيُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Herhalde sana bey'at edenler ancak Allah'a bey'at etmektedirler. Allah'ın eli onların ellerinin üzerindedir. Kim ahdi bozarsa ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Allah'a verdiği ahde vefa gösterirse Allah ona büyük bir mükâfat verecektir.
Diyanet Vakfı:
Muhakkak ki sana biat edenler ancak Allah'a biat etmektedirler. Allah'ın eli onların ellerinin üzerindedir. Kim ahdini bozarsa, ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Allah ile olan ahdine vefa gösterirse Allah ona büyük bir mükafat verecektir.
Pages
