
veiẕâ en`amnâ `ale-l'insâni a`raḍa veneâ bicânibih. veiẕâ messehü-şşerru feẕû dü`âin `arîḍ.
Türkçe:
İnsana nimet verdiğimizde yüz çevirir, yan yatar. Kendisine şer dokununca, hemen duaya koyulur.
İngilizce:
When We bestow favours on man, he turns away, and gets himself remote on his side (instead of coming to Us); and when evil seizes him, (he comes) full of prolonged prayer!
Fransızca:
Quand Nous comblons de bienfaits l'homme, il s'esquive et s'éloigne. Et quand un malheur le touche, il se livre alors à une longue prière.
Almanca:
Und wenn WIR dem Menschen eineWohltat gewährt haben, wendet er sich ab und weicht zur Seite. Und wenn ihn das Unheil trifft, so macht er ein intensives Bittgebet.
Rusça:
Если Мы одаряем человека благами, он отворачивается и удаляется (или превозносится). Если же его касается зло, он начинает произносить пространные молитвы.
Arapça:
وَإِذَا أَنْعَمْنَا عَلَى الْإِنسَانِ أَعْرَضَ وَنَأَىٰ بِجَانِبِهِ وَإِذَا مَسَّهُ الشَّرُّ فَذُو دُعَاءٍ عَرِيضٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz insana bir nimet verdiğimiz zaman o yüz çevirir, yan çizer. Ona bir kötülük dokunduğu zaman da uzun uzun yalvarır.
Diyanet Vakfı:
İnsana bir nimet verdiğimiz zaman (bizden) yüz çevirir ve yan çizer. Fakat ona bir şer dokunduğu zaman da yalvarıp durur.

ḳul era'eytüm in kâne min `indi-llâhi ŝümme kefertüm bihî men eḍallü mimmen hüve fî şiḳâḳim be`îd.
Türkçe:
De ki: "Söyleyin bakalım, o Kur'an Allah katından ise, siz de onu inkâr ettinizse/onun üstünü örttünüzse, dönüşü olmayan kopukluğa düşenden daha sapık kim vardır?"
İngilizce:
Say: "See ye if the (Revelation) is (really) from Allah, and yet do ye reject it? Who is more astray than one who is in a schism far (from any purpose)?"
Fransızca:
Dis : "Voyez-vous ? Si ceci (le Coran) émane d'Allah et qu'ensuite vous le reniez; qui se trouvera plus égaré que celui qui s'éloigne dans la dissidence ? "
Almanca:
Sag: "Wie seht ihr es? Sollte er (der Quran) von ALLAH sein, dann ihr daran Kufr betrieben habt, wer ist noch irrender als derjenige, der sich in einer unerbittlichen Feindseligkeit befindet?!"
Rusça:
Скажи: "Не думали ли вы о том, что будет, если он (Коран) - от Аллаха, а вы не веруете в него? Кто может быть более заблудшим, чем находящийся в глубоком разладе с истиной?"
Arapça:
قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِن كَانَ مِنْ عِندِ اللَّهِ ثُمَّ كَفَرْتُم بِهِ مَنْ أَضَلُّ مِمَّنْ هُوَ فِي شِقَاقٍ بَعِيدٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ey Muhammed! De ki: "Ne dersiniz? O Kur'ân Allah tarafından gelmiş olup da sonra siz onu inkâr etmişseniz, o takdirde Hak'tan uzak bir ayrılığa düşenden daha sapık kim olabilir?"
Diyanet Vakfı:
De ki: Ne dersiniz, eğer o (Kur'an), Allah tarafından ise siz de onu inkar etmişseniz o zaman (haktan) uzak bir aynlığa düşenden daha sapık kim vardır?

senürîhim âyâtinâ fi-l'âfâḳi vefî enfüsihim ḥattâ yetebeyyene lehüm ennehü-lḥaḳḳ. evelem yekfi birabbike ennehû `alâ külli şey'in şehîd.
Türkçe:
Onlara ayetlerimizi ufuklarda ve öz benliklerinin içinde göstereceğiz. Ta ki, onun hak olduğu kendilerine ayan-beyan belli olsun. Kendisinin her şey üzerinde bir tanık oluşu, senin Rabbine yetmez mi?
İngilizce:
Soon will We show them our Signs in the (furthest) regions (of the earth), and in their own souls, until it becomes manifest to them that this is the Truth. Is it not enough that thy Lord doth witness all things?
Fransızca:
Nous leur montrerons Nos signes dans l'univers et en eux-mêmes, jusqu'à ce qu'il leur devienne évident que c'est cela (le Coran), la Vérité. Ne suffit-il pas que ton Seigneur soit témoin de toute-chose ?
Almanca:
WIR werden ihnen doch noch Unsere Ayat in allen Bereichen zeigen und an ihnen selber, damit ihnen deutlich wird, daß er (der Quran) gewiß dieWahrheit ist. Genügt es nicht mit deinem HERRN, daß ER doch über alles Zeuge ist?!
Rusça:
Мы покажем им Наши знамения по свету и в них самих, пока им не станет ясно, что это есть истина. Неужели не достаточно того, что твой Господь является Свидетелем всякой вещи?
Arapça:
سَنُرِيهِمْ آيَاتِنَا فِي الْآفَاقِ وَفِي أَنفُسِهِمْ حَتَّىٰ يَتَبَيَّنَ لَهُمْ أَنَّهُ الْحَقُّ ۗ أَوَلَمْ يَكْفِ بِرَبِّكَ أَنَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz onlara hem ufuklarda ve hem kendi nefislerinde delillerimizi göstereceğiz ki, Kur'ân'ın hak olduğu kendilerine açıkça belli olsun. Senin Rabbinin her şeye şahit olması kafi değil mi?
Diyanet Vakfı:
İnsanlara ufuklarda ve kendi nefislerinde ayetlerimizi göstereceğiz ki onun (Kur'an'ın) gerçek olduğu, onlara iyice belli olsun. Rabbinin her şeye şahit olması, yetmez mi?

elâ innehüm fî miryetim mil liḳâi rabbihim. elâ innehû bikülli şey'im müḥîṭ.
Türkçe:
Dikkat edin, onlar Rablerine kavuşma konusunda bir şüphe içindedirler. Gözünüzü açın! Allah Muhît'tir, her şeyi çepeçevre kuşatmıştır.
İngilizce:
Ah indeed! Are they in doubt concerning the Meeting with their Lord? Ah indeed! It is He that doth encompass all things!
Fransızca:
Ils sont dans le doute, n'est-ce pas, au sujet de la rencontre de leur Seigneur ? C'est Lui certes qui embrasse toute chose (par Sa science et Sa puissance).
Almanca:
Ja! Sie sind doch im Zweifel über die Begegnung mit ihrem HERRN. Ja! ER ist alles zweifelsohne allumfassend.
Rusça:
Воистину, они сомневаются во встрече со своим Господом. Воистину, Он объемлет всякую вещь.
Arapça:
أَلَا إِنَّهُمْ فِي مِرْيَةٍ مِّن لِّقَاءِ رَبِّهِمْ ۗ أَلَا إِنَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ مُّحِيطٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İyi bilin ki onlar Rablerine kavuşmaktan bir şüphe içindedirler, yine iyi bilin ki, Allah her şeyi ilmiyle kuşatmıştır.
Diyanet Vakfı:
Dikkat edin; onlar, Rablerine kavuşma konusunda şüphe içindedirler. Bilesiniz ki O, her şeyi (ilmiyle) kuşatmıştır.
Pages
