041. Fussilet - (Açıklanmış) Fussilat — فصلت

naḥnü evliyâüküm fi-lḥayâti-ddünyâ vefi-l'âḫirah. veleküm fîhâ mâ teştehî enfüsüküm veleküm fîhâ mâ tedde`ûn.

Türkçe:
"Biz sizin, dünya hayatında da âhirette de dostlarınızız. Cennette sizin için nefislerinizin arzuladığı her şey var. Orada sizin için istediğiniz her şey var.
İngilizce:
We are your protectors in this life and in the Hereafter: therein shall ye have all that your souls shall desire; therein shall ye have all that ye ask for!-
Fransızca:
Nous somme vos protecteurs dans la vie présente et dans l'au-delà; et vous y aurez ce que vos âmes désireront et ce que vous réclamerez,
Almanca:
Wir sind eure Wali im diesseitigen Leben und im Jenseits. Und für 3 euch ist darin bestimmt, was eure Seelen sich wünschen. Und darin ist für euch bestimmt, was ihr verlangt.
Rusça:
Мы - ваши помощники (или хранители) в мирской жизни и Последней жизни. Вам там уготовано все, чего пожелают ваши души! Вам там уготовано все, о чем вы попросите!
Arapça:
نَحْنُ أَوْلِيَاؤُكُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَفِي الْآخِرَةِ ۖ وَلَكُمْ فِيهَا مَا تَشْتَهِي أَنفُسُكُمْ وَلَكُمْ فِيهَا مَا تَدَّعُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz dünya hayatında da, ahirette de sizin dostlarınızız. Cennette sizin için canınızın çektiği ve istediğiniz her şey vardır.
Diyanet Vakfı:
Biz dünya hayatında da, ahirette de sizin dostlarınızız. Orada sizin için canlarınızın çektiği her şey var ve istediğiniz her şey orada sizin için hazırdır.

nüzülem min gafûrir raḥîm.

Türkçe:
"Gafûr ve Rahîm Allah'tan bir ikram olarak..."
İngilizce:
A hospitable gift from one Oft-Forgiving, Most Merciful!
Fransızca:
un lieu d'accueil de la part d'un Très Grand Pardonneur, d'un Très Miséricordieux".
Almanca:
(Sie ist) als Unterkunft von Einem Allvergebenden, Allgnädigen."
Rusça:
Таково угощение от Прощающего, Милосердного".
Arapça:
نُزُلًا مِّنْ غَفُورٍ رَّحِيمٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bunlar çok bağışlayıcı ve çok merhametli olan Allah tarafından bir ağırlamadır.
Diyanet Vakfı:
Gafur ve rahim olan Allah'ın ikramı olarak.

vemen aḥsenü ḳavlem mimmen de`â ile-llâhi ve`amile ṣâliḥav veḳâle innenî mine-lmüslimîn.

Türkçe:
Allah'a çağırıp/yakarıp hayra ve barışa yönelik iş yapan ve "Ben, Müslümanlardanım/Allah'a teslim olanlardanım" diyen kimseden daha güzel sözlü kim vardır?!
İngilizce:
Who is better in speech than one who calls (men) to Allah, works righteousness, and says, "I am of those who bow in Islam"?
Fransızca:
Et qui profère plus belles paroles que celui qui appelle à Allah, fait bonne oeuvre et dit : "Je suis du nombre des Musulmans ? "
Almanca:
Und wer ist besser im Gesagten als derjenige, der zu ALLAH ruft, gottgefällig Gutes tut und sagt: "Gewiß, ich bin von den Muslimen."
Rusça:
Чья речь прекраснее, чем речь того, кто призывает к Аллаху, поступает праведно и говорит: "Воистину, я - один из мусульман"?
Arapça:
وَمَنْ أَحْسَنُ قَوْلًا مِّمَّن دَعَا إِلَى اللَّهِ وَعَمِلَ صَالِحًا وَقَالَ إِنَّنِي مِنَ الْمُسْلِمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah'a davet eden, salih amel işleyen ve: "Ben gerçekten müslümanlardanım" diyen kimseden daha güzel sözlü kim olabilir?
Diyanet Vakfı:
(İnsanları) Allah'a çağıran, iyi iş yapan ve "Ben müslümanlardanım" diyenden kimin sözü daha güzeldir?

velâ testevi-lḥasenetü vele-sseyyieh. idfa` billetî hiye aḥsenü feiẕe-lleẕî beyneke vebeynehû `adâvetün keennehû veliyyün ḥamîm.

Türkçe:
Güzellikle çirkinlik/iyilikle kötülük bir olmaz! Kötülüğü, en güzel tavırla sav! O zaman görürsün ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sımsıcak bir dost gibi oluvermiştir.
İngilizce:
Nor can goodness and Evil be equal. Repel (Evil) with what is better: Then will he between whom and thee was hatred become as it were thy friend and intimate!
Fransızca:
La bonne action et la mauvaise ne sont pas pareilles. Repousse (le mal) par ce qui est meilleur; et voilà que celui avec qui tu avais une animosité devient tel un ami chaleureux.
Almanca:
Und nicht gleich sind das Gute und das Schlechte. Wehre ab mit dem, was besser ist. Dann sogleich ist derjenige, zwischen dir und dem Feindschaft ist, als wäre er ein enger Wali.
Rusça:
Не равны добро и зло. Оттолкни зло тем, что лучше, и тогда тот, с кем ты враждуешь, станет для тебя словно близкий любящий родственник.
Arapça:
وَلَا تَسْتَوِي الْحَسَنَةُ وَلَا السَّيِّئَةُ ۚ ادْفَعْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ فَإِذَا الَّذِي بَيْنَكَ وَبَيْنَهُ عَدَاوَةٌ كَأَنَّهُ وَلِيٌّ حَمِيمٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hem iyilik de bir değildir, kötülük de. Kötülüğü en güzel bir şekilde sav. O zaman seninle kendi arasında bir düşmanlık olan kişinin, sanki samimi bir dost gibi olduğunu görürsün.
Diyanet Vakfı:
İyilikle kötülük bir olmaz, Sen (kötülüğü) en güzel bir şekilde önle. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost olur.

vemâ yüleḳḳâhâ ille-lleẕîne ṣaberû. vemâ yüleḳḳâhâ illâ ẕû ḥażżin `ażîm.

Türkçe:
Böyle bir tavra, sabredenlerden başkası ulaştırılmaz. Böyle bir tavra, büyük nasip sahibinden başkası ulaştırılmaz.
İngilizce:
And no one will be granted such goodness except those who exercise patience and self-restraint,- none but persons of the greatest good fortune.
Fransızca:
Mais (ce privilège) n'est donné qu'à ceux qui endurent et il n'est donné qu'au possesseur d'une grâce infinie.
Almanca:
Und dies (diese Moral) wird nur denjenigen gewährt, die sich in Geduld übten. Und dies wird nur demjenigen gewährt, der einen gewaltigen Anteil (am Guten) hat.
Rusça:
Но не будет это даровано никому, кроме тех, кто проявляет терпение, и не будет это даровано никому, кроме тех, кто обладает великой долей.
Arapça:
وَمَا يُلَقَّاهَا إِلَّا الَّذِينَ صَبَرُوا وَمَا يُلَقَّاهَا إِلَّا ذُو حَظٍّ عَظِيمٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bu olgunluğa ancak sabredenler kavuşturulur, buna ancak hayırdan büyük bir pay sahibi olan kavuşturulur.
Diyanet Vakfı:
Buna (bu güzel davranışa) ancak sabredenler kavuşturulur; buna ancak (hayırdan) büyük nasibi olan kimse kavuşturulur.

veimmâ yenzeganneke mine-şşeyṭâni nezgun feste`iẕ billâh. innehû hüve-ssemî`u-l`alîm.

Türkçe:
Eğer şeytandan gelen kötü bir dürtü seni dürtecek olursa hemen Allah'a sığın! Çünkü en iyi işiten O'dur, en iyi bilen O...
İngilizce:
And if (at any time) an incitement to discord is made to thee by the Evil One, seek refuge in Allah. He is the One Who hears and knows all things.
Fransızca:
Et si jamais le Diable t'incite (à agir autrement), alors cherche refuge auprès Allah; c'est Lui, vraiment l'Audient, l'Omniscient.
Almanca:
Und sollte dich etwas Provozierendes vom Satan provozieren, dann richte Isti'adha an ALLAH. Gewiß, ER ist Der Allhörende, Der Allwissende.
Rusça:
А если тебя коснется наваждение от сатаны, то прибегай к защите Аллаха, ибо Он - Слышащий, Знающий.
Arapça:
وَإِمَّا يَنزَغَنَّكَ مِنَ الشَّيْطَانِ نَزْغٌ فَاسْتَعِذْ بِاللَّهِ ۖ إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Eğer şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtecek olursa hemen Allah'a sığın. Çünkü O her şeyi işitir ve bilir.
Diyanet Vakfı:
Eğer şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtecek olursa, hemen Allah'a sığın. Çünkü O, işiten, bilendir.

vemin âyâtihi-lleylü vennehâru veşşemsü velḳamer. lâ tescüdû lişşemsi velâ lilḳameri vescüdû lillâhi-lleẕî ḫaleḳahünne in küntüm iyyâhü ta`büdûn.

Türkçe:
Gece ve gündüz, Güneş ve Ay onun ayetlerindendir. Eğer sadece Allah'a kulluk/ibadet ediyorsanız, Güneş'e, Ay'a secde etmeyin; onları yaratan Allah'a secde edin!
İngilizce:
Among His Signs are the Night and the Day, and the Sun and the Moon. Do not prostrate to the sun and the moon, but prostrate to Allah, Who created them, if it is Him ye wish to serve.
Fransızca:
Parmi Ses merveilles, sont la nuit et le jour, le soleil et la lune : ne vous prosternez ni devant le soleil, ni devant la lune, mais prosternez-vous devant Allah qui les a créés, si c'est Lui que vous adorez .
Almanca:
Und zu Seinen Ayat zählen die Nacht, der Tag, die Sonne und der Mond. Vollzieht kein Sudschud weder für die Sonne, noch für den Mond! Doch vollzieht Sudschud für ALLAH, Der sie erschuf, solltet ihr Ihm dienen.
Rusça:
Среди Его знамений - ночь и день, солнце и луна. Не падайте ниц перед солнцем и луной, а падайте ниц перед Аллахом, Который сотворил их, если Ему вы поклоняетесь.
Arapça:
وَمِنْ آيَاتِهِ اللَّيْلُ وَالنَّهَارُ وَالشَّمْسُ وَالْقَمَرُ ۚ لَا تَسْجُدُوا لِلشَّمْسِ وَلَا لِلْقَمَرِ وَاسْجُدُوا لِلَّهِ الَّذِي خَلَقَهُنَّ إِن كُنتُمْ إِيَّاهُ تَعْبُدُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Gece ile gündüz ve güneş ile ay Allah'ın kudretinin delillerindendir. Güneşe ve aya secde etmeyin. Eğer sadece Allah'a kulluk yapmak istiyorsanız, onları yaratan Allah'a secde edin.
Diyanet Vakfı:
Gece ve gündüz, güneş ve ay O'nun ayetlerindendir. Eğer Allah'a ibadet etmek istiyorsanız, güneşe de aya da secde etmeyin. Onları yaratan Allah'a secde edin!

feini-stekberû felleẕîne `inde rabbike yüsebbiḥûne lehû billeyli vennehâri vehüm lâ yes'emûn.

Türkçe:
Eğer büyüklük taslarlarsa bilsinler ki, Rabbin katındakiler hiç usanmadan, gece ve gündüz O'nu tespih ederler.
İngilizce:
But is the (Unbelievers) are arrogant, (no matter): for in the presence of thy Lord are those who celebrate His praises by night and by day. And they never flag (nor feel themselves above it).
Fransızca:
Mais s'ils s'enflent d'orgueil... ceux qui sont auprès de ton Seigneur [les Anges] Le glorifient, nuit et jour, sans jamais se lasser !
Almanca:
Und sollten sie sich in Arroganz erheben, so sind diejenigen bei deinem HERRN, sie lobpreisen Ihn während der Nacht und am Tage, und ihnen wird es nicht langweilig.
Rusça:
Если же они возгордятся, то ведь находящиеся возле твоего Господа прославляют Его ночью и днем, и им это не наскучивает.
Arapça:
فَإِنِ اسْتَكْبَرُوا فَالَّذِينَ عِندَ رَبِّكَ يُسَبِّحُونَ لَهُ بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَهُمْ لَا يَسْأَمُونَ ۩
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Eğer onlar büyüklük taslarlarsa bilsinler ki, Rabbinin yanındaki melekler gece gündüz O'nu tesbih ederler ve hiç usanmazlar.
Diyanet Vakfı:
Eğer insanlar büyüklük taslarlarsa (bilsinler ki) Rabbinin yanında bulunan (melekler) hiç usanmadan, gece gündüz O'nu tesbih ederler.

vemin âyâtihî enneke tera-l'arḍa ḫâşi`aten feiẕâ enzelnâ `aleyhe-lmâe-htezzet verabet. inne-lleẕî aḥyâhâ lemuḥyi-lmevtâ. innehû `alâ külli şey'in ḳadîr.

Türkçe:
Sen, toprağı huşû halinde boynu bükük görüyorsun ya, işte o da Allah'ın ayetlerindendir. Onun üzerine suyu indirdiğimizde, o titrer ve kabarır. Hiç kuşkusuz, onu dirilten Muhyi ölüleri de mutlaka diriltecektir. O, her şey üzerinde güç sahibidir.
İngilizce:
And among His Signs in this: thou seest the earth barren and desolate; but when We send down rain to it, it is stirred to life and yields increase. Truly, He Who gives life to the (dead) earth can surely give life to (men) who are dead. For He has power over all things.
Fransızca:
Et parmi Ses merveilles est que tu vois la terre humiliée (toute nue). Puis aussitôt que Nous faisons descendre l'eau sur elle, elle se soulève et augmente [de volume]. Celui qui lui redonne la vie est certes Celui qui fera revivre les morts, car Il est Omnipotent.
Almanca:
Und zu Seinen Ayat zählt, daß du die Erde leblos siehst, dann wenn WIR Wasser auf sie fallen lassen, regt sie sich und schwillt. Gewiß, Derjenige, Der sie belebte, wird doch die Toten beleben. Gewiß, ER ist über alles allmächtig.
Rusça:
Среди Его знамений - то, что ты видишь землю иссохшей, но когда Мы ниспосылаем на нее воду, она приходит в движение и набухает. Воистину, Тот, Кто оживил ее, непременно оживит мертвецов. Он способен на всякую вещь.
Arapça:
وَمِنْ آيَاتِهِ أَنَّكَ تَرَى الْأَرْضَ خَاشِعَةً فَإِذَا أَنزَلْنَا عَلَيْهَا الْمَاءَ اهْتَزَّتْ وَرَبَتْ ۚ إِنَّ الَّذِي أَحْيَاهَا لَمُحْيِي الْمَوْتَىٰ ۚ إِنَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Senin yeryüzünü boynu bükük, kupkuru görmen de Allah'ın kudretinin delillerindendir. Biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman titreşir ve kabarır. Şüphesiz ki ona hayat veren Allah mutlaka ölüleri de diriltir. Doğrusu O'nun her şeye gücü yeter.
Diyanet Vakfı:
Senin yeryüzünü kupkuru görmen de Allah'ın ayetlerindendir. Biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman, harekete geçip kabarır. Ona can veren, elbette ölüleri de diriltir. O, her şeye kadirdir.

inne-lleẕîne yülḥidûne fî âyâtinâ lâ yaḫfevne `aleynâ. efemey yülḳâ fi-nnâri ḫayrun em mey ye'tî âminey yevme-lḳiyâmeh. i`melû mâ şi'tüm innehû bimâ ta`melûne beṣîr.

Türkçe:
Ayetlerimiz hakkında eğri ile doğruyu birbirine katanlar, bize gizli kalmazlar. Şimdi, ateşin içine atılan mı hayırlıdır, kıyamet günü güven içinde gelen mi? Dilediğinizi yapın. O, yapıp ettiklerinizi iyice görmektedir.
İngilizce:
Those who pervert the Truth in Our Signs are not hidden from Us. Which is better?- he that is cast into the Fire, or he that comes safe through, on the Day of Judgment? Do what ye will: verily He seeth (clearly) all that ye do.
Fransızca:
Ceux qui dénaturent le sens de Nos versets (le Coran) ne Nous échappent pas. Celui qui sera jeté au Feu sera-t-il meilleur que celui qui viendra en toute sécurité le Jour de la Résurrection ? Faites ce que vous voulez car Il est Clairvoyant sur tout ce que vous faites;
Almanca:
Gewiß, diejenigen, die Unsere Ayat entstellen, bleiben Uns nicht verborgen. Ist etwa derjenige, der ins Feuer geworfen wird, besser oder derjenige, der am Tage der Auferstehung sicher kommt?! Tut, was ihr wollt! Gewiß, ER ist dessen, was ihr tut, allsehend.
Rusça:
Воистину, те, которые уклоняются по поводу Наших аятов, не сокрыты от Нас. Тот, кто будет брошен в Огонь, лучше или тот, кто в День воскресения явится, будучи в безопасности? Поступайте, как пожелаете! Он видит то, что вы совершаете.
Arapça:
إِنَّ الَّذِينَ يُلْحِدُونَ فِي آيَاتِنَا لَا يَخْفَوْنَ عَلَيْنَا ۗ أَفَمَن يُلْقَىٰ فِي النَّارِ خَيْرٌ أَم مَّن يَأْتِي آمِنًا يَوْمَ الْقِيَامَةِ ۚ اعْمَلُوا مَا شِئْتُمْ ۖ إِنَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Âyetlerimiz hakkında doğruluktan ayrılıp inkâra sapanlar bize gizli kalmazlar. O halde ateşe atılacak olan mı daha hayırlıdır, yoksa kıyamet günü güven içinde gelecek olan mı? İstediğinizi yapın. Şüphesiz ki Allah, yaptığınız şeyleri hakkıyla görür.
Diyanet Vakfı:
Åyetlerimiz hakkında doğruluktan ayrılıp eğriliğe sapanlar bize gizli kalmaz. O halde, ateşin içine atılan mı daha iyidir, yoksa kıyamet günü güvenle gelen mi? Dilediğinizi yapın! Kuşkusuz O, yaptıklarınızı görmektedir.

Pages

041. Fussilet - (Açıklanmış) Fussilat — فصلت beslemesine abone olun.