B/S | Türkçe | Coverdale Bible | S | K |
---|---|---|---|---|
2/4 |
Göğün ve yerin yaratılış öyküsü: RAB Tanrı göğü ve yeri yarattığında, |
These are the generacions of heaue and earth whan they were created |
35 | 1 |
2/5 |
yeryüzünde yabanıl bir fidan, bir ot bile bitmemişti. Çünkü RAB Tanrı henüz yeryüzüne yağmur göndermemişti. Toprağı işleyecek insan da yoktu. |
before there was eny twygg vpon earth |
36 | 1 |
2/6 |
Yerden yükselen buhar bütün toprakları suluyordu. |
But there arose a myst from the earth |
37 | 1 |
2/7 |
RAB Tanrı Ademi topraktan yarattı ve burnuna yaşam soluğunu üfledi. Böylece Adem yaşayan varlık oldu. kaynakları". |
And ye LORDE God shope man eue of the moulde of the earth |
38 | 1 |
2/8 |
RAB Tanrı doğuda, Adende bir bahçe dikti. Yarattığı Ademi oraya koydu. |
The LORDE God also planted a garde of pleasure in Eden |
39 | 1 |
2/9 |
Bahçede iyi meyve veren türlü türlü güzel ağaç yetiştirdi. Bahçenin ortasında yaşam ağacıyla iyiyle kötüyü bilme ağacı vardı. |
And the LORDE God caused to sprynge out of the earth all maner trees |
40 | 1 |
2/10 |
Adenden bir ırmak doğuyor, bahçeyi sulayıp orada dört kola ayrılıyordu. |
And out of Eden there wente a ryuer |
41 | 1 |
2/11 |
İlk ırmağın adı Pişondur. Altın kaynakları olan Havila sınırları boyunca akar. |
The first is called Phison |
42 | 1 |
2/12 |
Orada iyi altın, reçine ve oniks bulunur. |
And there is founde golde |
43 | 1 |
2/13 |
İkinci ırmağın adı Gihondur, Kûş sınırları boyunca akar. |
The second water is called Gihon |
44 | 1 |
2/14 |
Üçüncü ırmağın adı Dicledir, Asurun doğusundan akar. Dördüncü ırmak ise Fırattır. |
The thirde water is called Hydeckell |
45 | 1 |
2/15 |
RAB Tanrı Aden bahçesine bakması, onu işlemesi için Ademi oraya koydu. |
And the LORDE God toke man |
46 | 1 |
2/16 |
Ona, "Bahçede istediğin ağacın meyvesini yiyebilirsin" diye buyurdu, |
And the LORDE God commaunded man |
47 | 1 |
2/17 |
"Ama iyiyle kötüyü bilme ağacından yeme. Çünkü ondan yediğin gün kesinlikle ölürsün." |
But of ye tre of knowlege of good and euell |
48 | 1 |
2/18 |
Sonra, "Ademin yalnız kalması iyi değil" dedi, "Ona uygun bir yardımcı yaratacağım." |
And the LORDE God sayde: It is not good yt ma shulde be alone. I wil make him an helpe |
49 | 1 |
2/19 |
RAB Tanrı yerdeki hayvanların, gökteki kuşların tümünü topraktan yaratmıştı. Onlara ne ad vereceğini görmek için hepsini Ademe getirdi. Adem her birine ne ad verdiyse, o canlı o adla anıldı. |
And whan God the LORDE had made of the earth all maner beastes of the felde |
50 | 1 |
2/20 |
Adem bütün evcil ve yabanıl hayvanlara, gökte uçan kuşlara ad koydu. Ama kendisi için uygun bir yardımcı bulunmadı. |
And man gaue names vnto all maner catell |
51 | 1 |
2/21 |
RAB Tanrı Ademe derin bir uyku verdi. Adem uyurken, RAB Tanrı onun kaburga kemiklerinden birini alıp yerini etle kapadı. |
Then the LORDE God caused an herde slepe to fall vpon man |
52 | 1 |
2/22 |
Ademden aldığı kaburga kemiğinden bir kadın yaratarak onu Ademe getirdi. |
And the LORDE God made a woman |
53 | 1 |
2/23 |
Adem, "İşte, bu benim kemiklerimden alınmış kemik,Etimden alınmış ettir" dedi, "Ona 'Kadın' denilecek,Çünkü o adamdan alındı." türemiştir. |
Then sayde man: This is once bone of my bones |
54 | 1 |
2/24 |
Bu nedenle adam annesini babasını bırakıp karısına bağlanacak, ikisi tek beden olacak. |
For this cause shal a man leaue father and mother |
55 | 1 |
2/25 |
Adem de karısı da çıplaktılar, henüz utanç nedir bilmiyorlardı. |
And they were both naked |
56 | 1 |
B/S | Türkçe | Coverdale Bible | S | K |
---|---|---|---|---|
3/1 |
RAB Tanrının yarattığı yabanıl hayvanların en kurnazı yılandı. Yılan kadına, "Tanrı gerçekten, 'Bahçedeki ağaçların hiçbirinin meyvesini yemeyin' dedi mi?" diye sordu. |
Bvt the serpent was sotyller then all the beastes of the felde (which ye LORDE God had made) and sayde vnto the woman: Yee |
57 | 1 |
3/2 |
Kadın, "Bahçedeki ağaçların meyvelerinden yiyebiliriz" diye yanıtladı, |
Then sayde the woman vnto the serpent: We eate of the frute of the trees in the garden: |
58 | 1 |
3/3 |
"Ama Tanrı, 'Bahçenin ortasındaki ağacın meyvesini yemeyin, ona dokunmayın; yoksa ölürsünüz' dedi." |
But as for the frute of the tre that is in the myddes of the garden |
59 | 1 |
3/4 |
Yılan, "Kesinlikle ölmezsiniz" dedi, |
Then saide the serpent vnto the woman: Tush |
60 | 1 |
3/5 |
"Çünkü Tanrı biliyor ki, o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız." |
For God doth knowe |
61 | 1 |
3/6 |
Kadın ağacın güzel, meyvesinin yemek için uygun ve bilgelik kazanmak için çekici olduğunu gördü. Meyveyi koparıp yedi. Yanındaki kocasına verdi, o da yedi. |
And the woman sawe that ye tre was good to eate of |
62 | 1 |
3/7 |
İkisinin de gözleri açıldı. Çıplak olduklarını anladılar. Bu yüzden incir yaprakları dikip kendilerine önlük yaptılar. |
Then were the eyes of them both opened |
63 | 1 |
3/8 |
Derken, günün serinliğinde bahçede yürüyen RAB Tanrının sesini duydular. Ondan kaçıp ağaçların arasına gizlendiler. |
And they herde the voyce of the LORDE God |
64 | 1 |
3/9 |
RAB Tanrı Ademe, "Neredesin?" diye seslendi. |
And ye LORDE God called Adam |
65 | 1 |
3/10 |
Adem, "Bahçede sesini duyunca korktum. Çünkü çıplaktım, bu yüzden gizlendim" dedi. |
And he saide: I herde thy voyce in the garden |
66 | 1 |