Diyanet Vakfı - Türkçe Kur'an-ı Kerim - القرآن الكريم

 
00:00
Örnek: 33
Örneğin: Cennet
Sûre Adı: 020. Tâ-Hâ - (TT.H.) Taha – طه
S/A Diyanet Vakfı Arapça Ano
20/21 Allah buyurdu: Al onu! Korkma! Biz onu şimdi ilk haline sokacağız.

قَالَ خُذْهَا وَلَا تَخَفْ ۖ سَنُعِيدُهَا سِيرَتَهَا الْأُولَىٰ

2 369
20/22 Bir de elini koltuğunun altına sok ki, bir başka mucize olmak üzere o, kusursuz ve lekesiz beyazlıkta çıksın.

وَاضْمُمْ يَدَكَ إِلَىٰ جَنَاحِكَ تَخْرُجْ بَيْضَاءَ مِنْ غَيْرِ سُوءٍ آيَةً أُخْرَىٰ

2 370
20/23 Ta ki, sana, (böylece) en büyük ayetlerimizden bazılarını gösterelim.

لِنُرِيَكَ مِنْ آيَاتِنَا الْكُبْرَى

2 371
20/24 Firavun'a git. Çünkü o iyice azdı.

اذْهَبْ إِلَىٰ فِرْعَوْنَ إِنَّهُ طَغَىٰ

2 372
20/25 Musa: Rabbim! dedi, yüreğime genişlik ver.

قَالَ رَبِّ اشْرَحْ لِي صَدْرِي

2 373
20/26 İşimi bana kolaylaştır.

وَيَسِّرْ لِي أَمْرِي

2 374
20/27 Dilimden (şu) bağı çöz.

وَاحْلُلْ عُقْدَةً مِّن لِّسَانِي

2 375
20/28 Ki sözümü anlasınlar.

يَفْقَهُوا قَوْلِي

2 376
20/29 Bana ailemden bir de vezir (yardımcı) ver,

وَاجْعَل لِّي وَزِيرًا مِّنْ أَهْلِي

2 377
20/30 Kardeşim Harun'u.

هَارُونَ أَخِي

2 378
20/31 Onun sayesinde arkamı kuvvetlendir.

اشْدُدْ بِهِ أَزْرِي

2 379
20/32 Ve onu işime ortak kıl.

وَأَشْرِكْهُ فِي أَمْرِي

2 380
20/33 Böylece seni bol bol tesbih edelim.

كَيْ نُسَبِّحَكَ كَثِيرًا

2 381
20/34 Ve çok çok analım seni.

وَنَذْكُرَكَ كَثِيرًا

2 382
20/35 Şüphesiz sen bizi görmektesin.

إِنَّكَ كُنتَ بِنَا بَصِيرًا

2 383
20/36 Allah: Ey Musa! dedi, istediğin sana verildi.

قَالَ قَدْ أُوتِيتَ سُؤْلَكَ يَا مُوسَىٰ

2 384
20/37 Andolsun biz sana bir defa daha lütufta bulunmuştuk.

وَلَقَدْ مَنَنَّا عَلَيْكَ مَرَّةً أُخْرَىٰ

2 385
20/38 Bir zaman, vahyedilecek şeyi annene (şöyle) vahyetmiştik:

إِذْ أَوْحَيْنَا إِلَىٰ أُمِّكَ مَا يُوحَىٰ

2 386
20/39 Musa'yı sandığa koy; sonra onu denize (Nil'e) bırak; deniz onu kıyıya atsın da, benim düşmanım ve onun düşmanı olan biri onu alsın. (Ey Musa! Sevilmen) ve benim nezaretimde yetiştirilmen için sana kendimden sevgi verdim.

أَنِ اقْذِفِيهِ فِي التَّابُوتِ فَاقْذِفِيهِ فِي الْيَمِّ فَلْيُلْقِهِ الْيَمُّ بِالسَّاحِلِ يَأْخُذْهُ عَدُوٌّ لِّي وَعَدُوٌّ لَّهُ ۚ وَأَلْقَيْتُ عَلَيْكَ مَحَبَّةً مِّنِّي وَلِتُصْنَعَ عَلَىٰ عَيْنِي

2 387
20/40 Hani, kız kardeşin gidip "Ona bakacak birini size bulayım mı?" diyordu. Böylece seni, gözü gönlü mutluluk dolsun ve üzülmesin diye annene geri verdik. Ve sen, birini öldürdün de seni endişeden kurtardık. Seni iyiden iyiye denemeden geçirdik. Bunun için yıllarca Medyen halkı arasında kaldın. Sonra takdire göre (bu makama) geldin ey Musa!

إِذْ تَمْشِي أُخْتُكَ فَتَقُولُ هَلْ أَدُلُّكُمْ عَلَىٰ مَن يَكْفُلُهُ ۖ فَرَجَعْنَاكَ إِلَىٰ أُمِّكَ كَيْ تَقَرَّ عَيْنُهَا وَلَا تَحْزَنَ ۚ وَقَتَلْتَ نَفْسًا فَنَجَّيْنَاكَ مِنَ الْغَمِّ وَفَتَنَّاكَ فُتُونًا ۚ فَلَبِثْتَ سِنِينَ فِي أَهْلِ مَدْيَنَ ثُمَّ جِئْتَ عَلَىٰ قَدَرٍ يَا مُوسَىٰ

2 388
20/41 Seni, kendim için elçi seçtim.

وَاصْطَنَعْتُكَ لِنَفْسِي

2 389
20/42 Sen ve kardeşin birlikte ayetlerimi götürün. Beni anmayı ihmal etmeyin.

اذْهَبْ أَنتَ وَأَخُوكَ بِآيَاتِي وَلَا تَنِيَا فِي ذِكْرِي

2 390
20/43 Firavun'a gidin. Çünkü o, iyiden iyiye azdı.

اذْهَبَا إِلَىٰ فِرْعَوْنَ إِنَّهُ طَغَىٰ

2 391
20/44 Ona yumuşak söz söyleyin. Belki o, aklını başına alır veya korkar.

فَقُولَا لَهُ قَوْلًا لَّيِّنًا لَّعَلَّهُ يَتَذَكَّرُ أَوْ يَخْشَىٰ

2 392
20/45 Dediler ki: Rabbimiz! Doğrusu biz, onun bize aşırı derecede kötü davranmasından yahut iyice azmasından endişe ediyoruz.

قَالَا رَبَّنَا إِنَّنَا نَخَافُ أَن يَفْرُطَ عَلَيْنَا أَوْ أَن يَطْغَىٰ

2 393
20/46 Buyurdu ki: Korkmayın, çünkü ben sizinle beraberim; işitir ve görürüm.

قَالَ لَا تَخَافَا ۖ إِنَّنِي مَعَكُمَا أَسْمَعُ وَأَرَىٰ

2 394
20/47 Haydi, ona gidin de deyin ki: Biz, senin Rabbinin elçileriyiz. İsrailoğullarını hemen bizimle birlikte gönder; onlara eziyet etme! Biz, senin Rabbinden bir ayet getirdik. Kurtuluş, hidayete uyanlarındır.

فَأْتِيَاهُ فَقُولَا إِنَّا رَسُولَا رَبِّكَ فَأَرْسِلْ مَعَنَا بَنِي إِسْرَائِيلَ وَلَا تُعَذِّبْهُمْ ۖ قَدْ جِئْنَاكَ بِآيَةٍ مِّن رَّبِّكَ ۖ وَالسَّلَامُ عَلَىٰ مَنِ اتَّبَعَ الْهُدَىٰ

2 395
20/48 Hakikaten bize vahyolundu ki: (Peygamberleri) yalanlayan ve yüz çevirenlere azap edilecektir.

إِنَّا قَدْ أُوحِيَ إِلَيْنَا أَنَّ الْعَذَابَ عَلَىٰ مَن كَذَّبَ وَتَوَلَّىٰ

2 396
20/49 Firavun: Rabbiniz de kimmiş, ey Musa? dedi.

قَالَ فَمَن رَّبُّكُمَا يَا مُوسَىٰ

2 397
20/50 O da: Bizim Rabbimiz, her şeye hılkatini (varlık ve özelliğini) veren, sonra da doğru yolu gösterendir, dedi.

قَالَ رَبُّنَا الَّذِي أَعْطَىٰ كُلَّ شَيْءٍ خَلْقَهُ ثُمَّ هَدَىٰ

2 398
20/51 Firavun: Öyle ise, önceki milletlerin hali ne olacak? dedi.

قَالَ فَمَا بَالُ الْقُرُونِ الْأُولَىٰ

2 399
20/52 Musa: Onlar hakkındaki bilgi, Rabbimin yanında bir kitapta bulunur. Rabbim, ne yanılır ne de unutur, dedi.

قَالَ عِلْمُهَا عِندَ رَبِّي فِي كِتَابٍ ۖ لَّا يَضِلُّ رَبِّي وَلَا يَنسَى

2 400