038. Sâd - (SS) Sad—ص

 
00:00

ḳâlû rabbenâ men ḳaddeme lenâ hâẕâ fezidhü `aẕâben ḍi`fen fi-nnâr.

Arapça:

قَالُوا رَبَّنَا مَن قَدَّمَ لَنَا هَٰذَا فَزِدْهُ عَذَابًا ضِعْفًا فِي النَّارِ

Türkçe:

Şöyle yakardılar: "Rabbimiz, bunu bizim önümüze çıkaranın ateşteki azabını bir kat daha artır."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ey Rabbimiz! Bize bunu takdim edenin ateşteki azabını kat kat artır derler.

Diyanet Vakfı:

Yine onlar: Rabbimiz! Bunu bizim önümüze kim getirdiyse onun ateşteki azabını iki kat artır! derler.

İngilizce:

They will say: "Our Lord! whoever brought this upon us,- Add to him a double Penalty in the Fire!"

Fransızca:

Ils dirent : "Seigneur, celui qui nous a préparé cela, ajoute-lui un double châtiment dans le Feu".

Almanca:

Sie sagten: "Unser HERR! Für denjenigen, der dieses uns unterbreitete, mehre Vielfaches an Peinigung vom Feuer!"

Rusça:

Они скажут: "Господь наш! Приумножь многократно мучения в Огне тем, кто преподнес это нам".

 
00:00

veḳâlû mâ lenâ lâ nerâ ricâlen künnâ ne`uddühüm mine-l'eşrâr.

Arapça:

وَقَالُوا مَا لَنَا لَا نَرَىٰ رِجَالًا كُنَّا نَعُدُّهُم مِّنَ الْأَشْرَارِ

Türkçe:

Şöyle dediler: "Şer temsilcilerinden saydığımız adamları, acaba neden görmüyoruz?"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Bir de derler ki: "Kötülerden saydığımız birtakım adamları (fakir müminleri) niye göremiyoruz?"

Diyanet Vakfı:

(İnkarcılar) derler ki: Kendilerini dünyada iken kötülerden saydığımız kimseleri burada niçin görmüyoruz?

İngilizce:

And they will say: "What has happened to us that we see not men whom we used to number among the bad ones?

Fransızca:

Et ils dirent : "Pourquoi ne voyons-nous pas des gens que nous comptions parmi les malfaiteurs ?

Almanca:

Und sie sagten: "Weshalb sehen wir keine Männer, die wir zu den Bösen zu zählen pflegten?!

Rusça:

Они скажут: "Что с нами? Почему мы не видим мужей, которых мы считали плохими?

 
00:00

etteḫaẕnâhüm siḫriyyen em zâgat `anhümü-l'ebṣâr.

Arapça:

أَتَّخَذْنَاهُمْ سِخْرِيًّا أَمْ زَاغَتْ عَنْهُمُ الْأَبْصَارُ

Türkçe:

"Onları alaya alırdık; yoksa gözler onlardan kaydı mı?"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onları eğlence yerine tutmuştuk ha! Yoksa bu gözler onlardan kaydı mı?

Diyanet Vakfı:

Alaya aldığımız onlar değil miydi? Yoksa (buradalar da) onları gözden mi kaçırdık?

İngilizce:

Did we treat them (as such) in ridicule, or have (our) eyes failed to perceive them?

Fransızca:

Est-ce que nous les avons raillés (à tort) ou échappent-ils à nos regards ? "

Almanca:

Wir machten sie zum Spotten. Oder verfehlten sie unsere Blicke?"

Rusça:

Неужели мы несправедливо глумились над ними? Или же просто взоры не падают на них?"

 
00:00

inne ẕâlike leḥaḳḳun teḫâṣumü ehli-nnâr.

Arapça:

إِنَّ ذَٰلِكَ لَحَقٌّ تَخَاصُمُ أَهْلِ النَّارِ

Türkçe:

İşte bu, kesin gerçektir. Ateş halkının çekişmesi gerçekleşecektir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Şüphesiz ki bu haktır. Ateş ehlinin birbiriyle tartışması muhakkak olacaktır.

Diyanet Vakfı:

İşte bu, cehennem ehlinin tartışması, şüphesiz bir gerçektir.

İngilizce:

Truly that is just and fitting,- the mutual recriminations of the People of the Fire!

Fransızca:

Telles sont en vérité les querelles des gens du Feu.

Almanca:

Gewiß, dies ist doch wahr - das Disputieren der Bewohner des Feuers.

Rusça:

Воистину, препирательство обитателей Огня является истиной.

 
00:00

ḳul innemâ ene münẕir. vemâ min ilâhin ille-llâhü-lvâḥidü-lḳahhâr.

Arapça:

قُلْ إِنَّمَا أَنَا مُنذِرٌ ۖ وَمَا مِنْ إِلَٰهٍ إِلَّا اللَّهُ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُ

Türkçe:

De ki: "Ben, sadece bir uyarıcıyım. O Vâhid ve Kahhâr Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

De ki: "Ben ancak korkuyu haber veren bir peygamberim. O tek ve kahredici olan Allah'tan başka tanrı da yoktur."

Diyanet Vakfı:

(Resulüm!) De ki: Ben sadece bir uyarıcıyım. Tek ve kahhar olan Allah'tan başka bir tanrı yoktur.

İngilizce:

Say: "Truly am I a Warner: no god is there but the one Allah, Supreme and Irresistible,-

Fransızca:

Dis : "Je ne suis qu'un avertisseur. Point de divinité à part Allah, l'Unique, le Dominateur Suprême,

Almanca:

Sag: "Ich bin doch nur ein Warner. Und es gibt keine Gottheit außer ALLAH, Dem Einzigen, Dem Allbezwingenden.

Rusça:

Скажи: "Я - всего лишь предостерегающий увещеватель. Нет божества, кроме Единственного и Всемогущего Аллаха,

 
00:00

rabbü-ssemâvâti vel'arḍi vemâ beynehüme-l`azîzü-lgaffâr.

Arapça:

رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا الْعَزِيزُ الْغَفَّارُ

Türkçe:

"Göklerin, yerin ve bunlar arasındakilerin Rabbi'dir O. Azîz ve Gaffâr..."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O, göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbidir. O çok güçlüdür, çok bağışlayıcıdır.

Diyanet Vakfı:

Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbi (olan Allah) üstündür, çok bağışlayıcıdır.

İngilizce:

The Lord of the heavens and the earth, and all between,- Exalted in Might, able to enforce His Will, forgiving again and again.

Fransızca:

Seigneur des cieux et de la terre et de ce qui existe entre eux, le Puissant, le Grand Pardonneur".

Almanca:

ER ist Der HERR der Himmel, der Erde und dessen, was zwischen ihnen ist, Der Allwürdige, Der Allvergebende."

Rusça:

Господа небес, земли и того, что между ними, Могущественного, Всепрощающего".

 
00:00

ḳul hüve nebeün `ażîm.

Arapça:

قُلْ هُوَ نَبَأٌ عَظِيمٌ

Türkçe:

De ki: "Büyük bir haberdir o."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

De ki: "Bu, bir büyük haberdir."

Diyanet Vakfı:

De ki: "Bu büyük bir haberdir."

İngilizce:

Say: "That is a Message Supreme (above all),-

Fransızca:

Dis : "Ceci (le Coran) est une grande nouvelle,

Almanca:

Sag: "Es ist eine gewaltige Mitteilung,

Rusça:

Скажи: "Это - великая весть,

 
00:00

entüm `anhü mü`riḍûn.

Arapça:

أَنتُمْ عَنْهُ مُعْرِضُونَ

Türkçe:

"Yüz çevirip duruyorsunuz ondan."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Siz ondan yüz çeviriyorsunuz.

Diyanet Vakfı:

"Ama siz ondan yüz çeviriyorsunuz."

İngilizce:

From which ye do turn away!

Fransızca:

mais vous vous en détournez.

Almanca:

von der ihr euch abwendet.

Rusça:

от которой вы отворачиваетесь.

 
00:00

mâ kâne liye min `ilmim bilmelei-l'a`lâ iẕ yaḫteṣimûn.

Arapça:

مَا كَانَ لِيَ مِنْ عِلْمٍ بِالْمَلَإِ الْأَعْلَىٰ إِذْ يَخْتَصِمُونَ

Türkçe:

"Onlar tartışırlarken, o yüce konsey hakkında benim hiçbir bilgim yoktu."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Münakaşa ederlerken, benim melekler yüksek topluluğuna ait ne bilgim olabilirdi?

Diyanet Vakfı:

Onlar orada tartışırken benim mele-i a'la hakkında hiçbir bilgim yoktu.

İngilizce:

No knowledge have I of the Chiefs on high, when they discuss (matters) among themselves.

Fransızca:

Je n'avais aucune connaissance de la cohorte sublime au moment où elle disputait .

Almanca:

Ich verfüge über kein Wissen von den höheren Gewichtigen, wenn sie disputieren.

Rusça:

У меня не было знания о том, как препирались в высшем сонме.

 
00:00

iy yûḥâ ileyye illâ ennemâ ene neẕîrum mübîn.

Arapça:

إِن يُوحَىٰ إِلَيَّ إِلَّا أَنَّمَا أَنَا نَذِيرٌ مُّبِينٌ

Türkçe:

"Bana, sadece açık bir uyarıcı olduğum vahyediliyor."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ancak ben açıktan açığa korkutmakla görevli olduğum için o bilgi bana vahyediliyor.

Diyanet Vakfı:

Ben ancak apaçık bir uyarıcı olduğum için bana vahyolunuyor.

İngilizce:

Only this has been revealed to me: that I am to give warning plainly and publicly."

Fransızca:

Il m'est seulement révélé que je suis un avertisseur clair".

Almanca:

Es wird mir nichts an Wahy zuteil, außer daß ich ein eindeutiger Warner bin!"

Rusça:

Мне внушается в откровении только то, что я - всего лишь предостерегающий и разъясняющий увещеватель".

Pages

038. Sâd - (SS) Sad—ص beslemesine abone olun.