
ittebi`û mel lâ yes'elüküm ecrav vehüm mühtedûn.
Türkçe:
"Sizden herhangi bir ücret istemeyelere uyun. Onlardır doğruyu ve güzeli bulanlar."
İngilizce:
Obey those who ask no reward of you (for themselves), and who have themselves received Guidance.
Fransızca:
suivez ceux qui ne vous demandent aucun salaire et qui sont sur la bonne voie.
Almanca:
folgt denjenigen, die von euch keinen Lohn verlangen, und sie sind rechtgeleitet.
Rusça:
Последуйте за теми, кто не просит у вас награды и следует прямым путем.
Arapça:
اتَّبِعُوا مَن لَّا يَسْأَلُكُمْ أَجْرًا وَهُم مُّهْتَدُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Uyun sizden hiçbir ücret istemeyen o zatlara ki, onlar hidayete ermişlerdir.
Diyanet Vakfı:
"Sizden herhangi bir ücret istemeyen bu kimselere tabi olun, çünkü onlar hidayete ermiş kimselerdir."

vemâ liye lâ a`büdü-lleẕî feṭaranî veileyhi türce`ûn.
Türkçe:
"Beni yaratana ne diye kulluk etmeyecek mişim ben? Ve sizler de O'na döndürüleceksiniz."
İngilizce:
It would not be reasonable in me if I did not serve Him Who created me, and to Whom ye shall (all) be brought back.
Fransızca:
et qu'aurais-je à ne pas adorer Celui qui m'a crée ? Et c'est vers Lui que vous serez ramenés.
Almanca:
Und weshalb soll ich nicht 2 Demjenigen dienen, Der mich erschuf und zu Dem ihr zurückgebracht werdet?!
Rusça:
И почему бы мне не поклоняться Тому, Кто сотворил меня и к Кому вы будете возвращены?
Arapça:
وَمَا لِيَ لَا أَعْبُدُ الَّذِي فَطَرَنِي وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bana ne oluyor da kulluk etmeyecekmişim beni yaratana? Hep döndürülüp O'na götürüleceksiniz.
Diyanet Vakfı:
"Bana ne olmuş ki, beni yaratana ibadet etmeyecekmişim! Halbuki, hepiniz O'na döndürüleceksiniz."

eetteḫiẕü min dûnihî âliheten iy yüridni-rraḥmânü biḍurril lâ tugni `annî şefâ`atühüm şey'ev velâ yünḳiẕûn.
Türkçe:
"O'ndan başka tanrılar mı edineyim ben? Eğer Rahman bana bir zorluk/zarar dilerse onların şefaati benden hiçbir şeyi savamaz; beni kurtaramazlar."
İngilizce:
Shall I take (other) gods besides Him? If (Allah) Most Gracious should intend some adversity for me, of no use whatever will be their intercession for me, nor can they deliver me.
Fransızca:
Prendrais-je en dehors de Lui des divinités ? si le Tout Miséricordieux me veut du mal, leur intercession de me servira à rien et ils ne me sauveront pas.
Almanca:
Soll ich etwa anstelle von Ihm Gottheiten nehmen?! Sollte Der Allgnade Erweisende mir Schaden zufügen, würden weder ihre Fürbitte mir etwas nützen, noch würden sie mich erretten.
Rusça:
Неужели я стану поклоняться другим богам помимо Него? Ведь если Милостивый пожелает причинить мне зло, то их заступничество ничем не поможет мне, и они не спасут меня.
Arapça:
أَأَتَّخِذُ مِن دُونِهِ آلِهَةً إِن يُرِدْنِ الرَّحْمَٰنُ بِضُرٍّ لَّا تُغْنِ عَنِّي شَفَاعَتُهُمْ شَيْئًا وَلَا يُنقِذُونِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hiç ben O'ndan başka ilâhlar edinir miyim? Eğer O Rahman, bana bir zarar dileyecek olsa, onların şefaati benden yana hiçbir şeye yaramaz ve onlar beni kurtaramazlar.
Diyanet Vakfı:
"O'ndan başka tanrılar mı edineyim? O çok esirgeyici Allah, eğer bana bir zarar dilerse onların (putların) şefaati bana hiçbir fayda vermez, beni kurtaramazlar."

innî iẕel lefî ḍalâlim mübîn.
Türkçe:
"Bu durumda ben elbette ki açık bir sapıklığın içine düşerim."
İngilizce:
I would indeed, if I were to do so, be in manifest Error.
Fransızca:
Je serais alors dans un égarement évident.
Almanca:
Gewiß, ich bin dann doch in einem eindeutigen Irrtum.
Rusça:
Вот тогда я окажусь в очевидном заблуждении.
Arapça:
إِنِّي إِذًا لَّفِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şüphesiz ki ben, o zaman apaçık bir sapıklık içinde olurum.
Diyanet Vakfı:
"İşte o zaman ben apaçık bir sapıklığın içine gömülmüş olurum."

innî âmentü birabbiküm fesme`ûn.
Türkçe:
"Ben, sizin Rabbinize iman ettim, artık dinleyin beni!"
İngilizce:
For me, I have faith in the Lord of you (all): listen, then, to me!
Fransızca:
[Mais] je crois en votre Seigneur. écoutez-moi donc.
Almanca:
Gewiß, ich verinnerlichte den Iman an euren HERRN, so hört mir doch zu!"
Rusça:
Воистину, я уверовал в вашего Господа. Послушайте же меня".
Arapça:
إِنِّي آمَنتُ بِرَبِّكُمْ فَاسْمَعُونِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şüphesiz ki ben, Rabbinize iman getirdim, gelin dinleyin beni.
Diyanet Vakfı:
"Şüphesiz ben, Rabbinize inandım, beni dinleyin."

ḳîle-dḫuli-lcenneh. ḳâle yâ leyte ḳavmî ya`lemûn.
Türkçe:
"Gir cennete!" denildi. Dedi: "Kavmim bir bilebilseydi?
İngilizce:
It was said: "Enter thou the Garden." He said: "Ah me! Would that my People knew (what I know)!-
Fransızca:
Alors il [lui] fut dit : Entre au Paradis. Il dit : Ah si seulement mon peuple savait !
Almanca:
Es wurde gesagt: "Tritt in die Dschanna ein!" Er sagte: "Würden meine Leute doch über das Kenntnis haben,
Rusça:
Ему было сказано: "Войди в Рай!" Он сказал: "О, если бы мой народ знал,
Arapça:
قِيلَ ادْخُلِ الْجَنَّةَ ۖ قَالَ يَا لَيْتَ قَوْمِي يَعْلَمُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Sonra ona) "haydi gir cennete!" denildi. O da dedi ki: "Ne olurdu kavmim bilseydi!"
Diyanet Vakfı:
Ona: Cennete gir" denilince. "Keşke, dedi, kavmim bilseydi!"

bimâ gafera lî rabbî vece`alenî mine-lmükramîn.
Türkçe:
Ki Rabbim beni affetti; beni, ikram edilenlerden kıldı."
İngilizce:
For that my Lord has granted me Forgiveness and has enrolled me among those held in honour!
Fransızca:
... en raison de quoi mon Seigneur m'a pardonné et mis au nombre des honorés.
Almanca:
was mir mein HERR vergab, und daß ER mich zu einem der Gewürdigten machte!"
Rusça:
за что мой Господь простил меня (или что мой Господь простил меня) и что Он сделал меня одним из почитаемых!"
Arapça:
بِمَا غَفَرَ لِي رَبِّي وَجَعَلَنِي مِنَ الْمُكْرَمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Rabbimin beni bağışladığını ve beni kendilerine ikram edilen kullarından kıldığını.
Diyanet Vakfı:
"Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikrama mazhar olanlardan kıldığını!"

vemâ enzelnâ `alâ ḳavmihî mim ba`dihî min cündim mine-ssemâi vemâ künnâ münzilîn.
Türkçe:
Biz onun ardından kavmi üzerine gökten bir ordu indirmedik, indirecek de değildik.
İngilizce:
And We sent not down against his People, after him, any hosts from heaven, nor was it needful for Us so to do.
Fransızca:
Et après lui Nous ne fîmes descendre du ciel aucune armée. Nous ne voulions rien faire descendre sur son peuple.
Almanca:
Doch WIR sandten zu seinen Leuten nach ihm keinerlei Heerschar vom Himmel hinab, und WIR würden sicherlich Keine Hinabsendenden sein.
Rusça:
После него Мы не ниспослали на его народ никакого войска с неба и не собирались ниспослать.
Arapça:
۞ وَمَا أَنزَلْنَا عَلَىٰ قَوْمِهِ مِن بَعْدِهِ مِن جُندٍ مِّنَ السَّمَاءِ وَمَا كُنَّا مُنزِلِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz arkasından kavminin üzerine bir ordu indirmedik, indirecek de değildik.
Diyanet Vakfı:
Biz ondan sonra, onun milletini helak etmek için üzerlerine gökten herhangi bir ordu indirmedik ve indirecek de değildik.

in kânet illâ ṣayḥatev vâḥideten feiẕâ hüm ḫâmidûn.
Türkçe:
Olan, sadece korkunç titreşimli bir sesti. Ve bir anda sönüverdiler.
İngilizce:
It was no more than a single mighty Blast, and behold! they were (like ashes) quenched and silent.
Fransızca:
Ce ne fut qu'un seul Cri et les voilà éteints.
Almanca:
Es war nichts anderes außer einem einzigen Schrei, sogleich waren sie erloschen.
Rusça:
Был всего лишь один глас, и они затухли.
Arapça:
إِن كَانَتْ إِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً فَإِذَا هُمْ خَامِدُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sadece bir gürültü oldu, onlar da hemen sönüverdiler.
Diyanet Vakfı:
(Onları helak eden) korkunç sesten başka bir şey değildi. Birdenbire sönüverdiler.

yâ ḥasraten `ale-l`ibâd. mâ ye'tîhim mir rasûlin illâ kânû bihî yestehziûn.
Türkçe:
Yazık şu kullara! Kendilerine gelen her resulle mutlaka alay ederlerdi.
İngilizce:
Ah! Alas for (My) Servants! There comes not a messenger to them but they mock him!
Fransızca:
Hélas pour les esclaves [les humains] ! Jamais il ne leur vient de messager sans qu'ils ne s'en raillent.
Almanca:
Trauer um die Menschen! Niemals kam zu ihnen ein Gesandter, ohne daß sie ihn verspotteten.
Rusça:
О горе рабам! Не приходил к ним ни один посланник, над которым бы они не издевались.
Arapça:
يَا حَسْرَةً عَلَى الْعِبَادِ ۚ مَا يَأْتِيهِم مِّن رَّسُولٍ إِلَّا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yazıklar olsun o kullara ki, kendilerine glen her bir peygamberle mutlaka alay ediyorlardı.
Diyanet Vakfı:
Ne yazık şu kullara! Onlara bir peygamber gelmeyegörsün, ille de onunla alay etmeye kalkışırlar.
Pages
