
elif-lâm-mîm.
Türkçe:
Elif, Lâm, Mîm.
İngilizce:
A. L. M.
Fransızca:
Alif, Lam, Mim .
Almanca:
Alif-lam-mim .
Rusça:
Алиф. Лям. Мим.
Arapça:
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ الم
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Elif, Lâm, mim.
Diyanet Vakfı:
Elif. Lam. Mim.

tenzîlü-lkitâbi lâ raybe fîhi mir rabbi-l`âlemîn.
Türkçe:
Kitap'ın indirilişidir bu. Kuşku, çelişme yok bunda. Âlemlerin Rabbi'ndendir bu.
İngilizce:
(This is) the Revelation of the Book in which there is no doubt,- from the Lord of the Worlds.
Fransızca:
La Révélation du Livres, nul doute là-dessus, émane du Seigneur de l'univers.
Almanca:
Die sukzessive Hinabsendung der Schrift, über die keinerlei Zweifel ist, ist vom HERRN Aller Schöpfung.
Rusça:
Это Писание, в котором нет сомнения, ниспослано Господом миров.
Arapça:
تَنزِيلُ الْكِتَابِ لَا رَيْبَ فِيهِ مِن رَّبِّ الْعَالَمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kendisinde şüphe olmayan bu kitabın indirilişi, âlemlerin Rabbi olan Allah tarafındandır.
Diyanet Vakfı:
Bu Kitab'ın, alemlerin Rabbi tarafından indirilmiş olduğunda asla şüphe yoktur.

em yeḳûlûne-fterâh. bel hüve-lḥaḳḳu mir rabbike litünẕira ḳavmem mâ etâhüm min neẕîrim min ḳablike le`allehüm yehtedûn.
Türkçe:
Yoksa "Onu uydurdu" mu diyorlar?! Hayır, haktır o; senin Rabbindendir; senden önce kendilerine hiçbir uyarıcı gelmemiş bir toplumu uyarman içindir. Umulur ki, doğruya ve güzele kılavuzlanırlar.
İngilizce:
Or do they say, "He has forged it"? Nay, it is the Truth from thy Lord, that thou mayest admonish a people to whom no warner has come before thee: in order that they may receive guidance.
Fransızca:
Diront-ils qu'il (Muhammad) l'a inventé ? Ceci est, au contraire, la vérité venant de ton Seigneur pour que tu avertisses un peuple à qui nul avertisseur avant toi n'est venu, afin qu'ils se guident.
Almanca:
Oder sagen sie etwa: "Er hat sie erdichtet"?! Nein, sondern sie ist das Wahre von deinem HERRN, damit du Leute ermahnst, zu denen vor dir kein Warner kam, damit sie Rechtleitung finden.
Rusça:
Или же они скажут: "Он измыслил его"? Нет, оно является истиной от твоего Господа, чтобы ты предостерег людей, к которым до тебя не приходил предостерегающий увещеватель, - быть может, они последуют прямым путем.
Arapça:
أَمْ يَقُولُونَ افْتَرَاهُ ۚ بَلْ هُوَ الْحَقُّ مِن رَّبِّكَ لِتُنذِرَ قَوْمًا مَّا أَتَاهُم مِّن نَّذِيرٍ مِّن قَبْلِكَ لَعَلَّهُمْ يَهْتَدُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yoksa onu (Muhammed) uydurdu mu diyorlar? Hayır, o senden önce kendilerine bir uyarıcı gelmemiş olan bir kavmi korkutman için, Rabbin tarafından gelen bir haktır. Gerek ki, hidayeti kabul ederler.
Diyanet Vakfı:
"Onu Peygamber kendisi uydurdu" diyorlar öyle mi? Hayır! O, senden önce kendilerine hiçbir uyarıcı (peygamber) gelmemiş bir kavmi uyarman için -doğru yolu bulalar diye- Rabbinden gönderilen hak (Kitap) tır.

allâhü-lleẕî ḫaleḳa-ssemâvâti vel'arḍa vemâ beynehümâ fî sitteti eyyâmin ŝümme-stevâ `ale-l`arş. mâ leküm min dûnihî miv veliyyiv velâ şefî`. efelâ teteẕekkerûn.
Türkçe:
Allah'tır ki gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yaratmış, sonra arş üzerinde egemenlik kurmuştur. O'nun dışındakilerden size ne bir dost vardır ne de bir şefaatçı. Hâlâ düşünüp ibret almayacak mısınız?
İngilizce:
It is Allah Who has created the heavens and the earth, and all between them, in six Days, and is firmly established on the Throne (of Authority): ye have none, besides Him, to protect or intercede (for you): will ye not then receive admonition?
Fransızca:
Allah qui a créé en six jours les cieux et la terre, et ce qui est entre eux. Ensuite Il S'est établi "Istawa" sur le Trône. Vous n'avez, en dehors de Lui, ni allié ni intercesseur. Ne vous rappelez-vous donc pas ?
Almanca:
ALLAH ist Derjenige, Der die Himmel, die Erde und das, was zwischen ihnen ist, in sechs Ay-yam erschuf, dann wandte ER Sich Al'ahrsch zu. Für euch gibt es anstelle von Ihm weder Wali noch Fürbittenden. Wollt ihr euch etwa nicht entsinnen?!
Rusça:
Аллах - Тот, Кто создал небеса и землю и то, что между ними, за шесть дней, а затем вознесся на Трон (или утвердился на Троне). Нет для вас, помимо Него, ни покровителя, ни заступника. Неужели вы не помяните назидание?
Arapça:
اللَّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَىٰ عَلَى الْعَرْشِ ۖ مَا لَكُم مِّن دُونِهِ مِن وَلِيٍّ وَلَا شَفِيعٍ ۚ أَفَلَا تَتَذَكَّرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah O'dur ki, gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yaratmış, sonra Arş üzerine istivâ buyurmuştur (hakim olmuştur). Sizin için O'ndan başka ne bir dost vardır, ne de bir şefaatçi! Artık düşünmeyecek misiniz?
Diyanet Vakfı:
Gökleri, yeri ve bunların arasındakileri altı günde (devirde) yaratan, sonra arşa istiva eden Allah'tır. O'ndan başka ne bir dost ne de bir şefaatçınız vardır. Artık düşünüp öğüt almaz mısınız?

yüdebbiru-l'emra mine-ssemâi ile-l'arḍi ŝümme ya`rucü ileyhi fî yevmin kâne miḳdâruhû elfe senetim mimmâ te`uddûn.
Türkçe:
İş ve oluşu gökten yere doğru çekip çevirir; sonra o O'na yükselip çıkar: Bir günde ki, süresi, sizin saymakta olduğunuz günlerden bin yıla denktir.
İngilizce:
He rules (all) affairs from the heavens to the earth: in the end will (all affairs) go up to Him, on a Day, the space whereof will be (as) a thousand years of your reckoning.
Fransızca:
Du ciel à la terre, Il administre l'affaire, laquelle ensuite monte vers Lui en un jour équivalant à mille ans de votre calcul.
Almanca:
Er organisiert die Angelegenheit vom Himmel zur Erde, dann steigt sie zu Ihm in einem Yaum, dessen Länge eintausend Jahre ist von dem, was ihr zählt.
Rusça:
Он управляет делами с неба до земли, а затем они опять восходят к Нему в течение дня, который продолжается тысячу лет по тому, как вы считаете.
Arapça:
يُدَبِّرُ الْأَمْرَ مِنَ السَّمَاءِ إِلَى الْأَرْضِ ثُمَّ يَعْرُجُ إِلَيْهِ فِي يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ أَلْفَ سَنَةٍ مِّمَّا تَعُدُّونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O, gökten yere, (yukarıdan aşağıya) işleri düzenler, sonra da o işler, sizin saydıklarınızdan bin yıl kadar olan bir günde O'na yükselir.
Diyanet Vakfı:
Allah, gökten yere kadar her işi düzenleyip yönetir. Sonra (bütün bu işler) sizin sayageldiklerinize göre bin yıl tutan bir günde O'nun nezdine çıkar.

ẕâlike `âlimü-lgaybi veşşehâdeti-l`azîzü-rraḥîm.
Türkçe:
İşte budur Allah! Gaybı da görüneni de bilen O'dur. Azîz'dir o, Rahîm'dir.
İngilizce:
Such is He, the Knower of all things, hidden and open, the Exalted (in power), the Merciful;-
Fransızca:
C'est Lui le Connaisseur [des mondes] inconnus et visibles, le Puissant, le Miséricordieux,
Almanca:
Dieser ist Der Allwissende über das Verborgene und das Sichtbare, Der Allwürdige, Der Allgnädige.
Rusça:
Таков Ведающий сокровенное и явное, Могущественный, Милосердный,
Arapça:
ذَٰلِكَ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İşte görüleni de görülmeyeni de bilen, her şeye gücü yeten, çok merhametli olan O'dur.
Diyanet Vakfı:
İşte, görülmeyeni de görüleni de bilen, mutlak galip ve merhamet sahibi O'dur.

-lleẕî aḥsene külle şey'in ḫaleḳahû vebedee ḫalḳa-l'insâni min ṭîn.
Türkçe:
O, odur ki, yarattığı her şeyi güzel yarattı. Ve insanın yaratılışına çamurdan başladı.
İngilizce:
He Who has made everything which He has created most good: He began the creation of man with (nothing more than) clay,
Fransızca:
qui a bien fait tout ce qu'Il a créé. Et Il a commencé la création de l'homme à partir de l'argile,
Almanca:
ER ist Derjenige, Der alles gut machte, das ER erschuf, und Der die Erschaffung des Menschen mit Lehm begann,
Rusça:
Который превосходно создал все, что сотворил, и начал создавать человека из глины,
Arapça:
الَّذِي أَحْسَنَ كُلَّ شَيْءٍ خَلَقَهُ ۖ وَبَدَأَ خَلْقَ الْإِنسَانِ مِن طِينٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yarattığı her şeyi güzel yaratan ve insanı yaratmaya bir çamurdan başlayan O'dur.
Diyanet Vakfı:
O (Allah) ki, yarattığı her şeyi güzel yapmış ve ilk başta insanı çamurdan yaratmıştır.

ŝümme ce`ale neslehû min sülâletim mim mâim mehîn.
Türkçe:
Sonra onun neslini bir üsareden, hor görülen bir sudan oluşturdu.
İngilizce:
And made his progeny from a quintessence of the nature of a fluid despised:
Fransızca:
puis Il tira sa descendance d'une goutte d'eau vile [le sperme];
Almanca:
dann machte ER seine Nachkommenschaft aus einem Auszug einer geringgeschätzten Flüssigkeit.
Rusça:
затем создал его потомство из капли презренной жидкости,
Arapça:
ثُمَّ جَعَلَ نَسْلَهُ مِن سُلَالَةٍ مِّن مَّاءٍ مَّهِينٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sonra da onun soyunu süzülmüş bir özden, değersiz bir sudan yaratmıştır.
Diyanet Vakfı:
Sonra onun zürryetini, dayanıksız bir suyun özünden üretmiştir.

ŝümme sevvâhü venefeḫa fîhi mir rûḥihî vece`ale lekümü-ssem`a vel'ebṣâra vel'ef'ideh. ḳalîlem mâ teşkürûn.
Türkçe:
Sonra ona bir biçim verdi ve onun içine kendi ruhundan üfledi. Sizin için, işitme gücü, gözler ve gönüller vücuda getirdi. Ne kadar da az şükredersiniz!
İngilizce:
But He fashioned him in due proportion, and breathed into him something of His spirit. And He gave you (the faculties of) hearing and sight and feeling (and understanding): little thanks do ye give!
Fransızca:
puis Il lui donna sa forme parfaite et lui insuffla de Son Esprit . Et Il vous a assigné l'ouïe, les yeux et le cur. Que vous êtes peu reconnaissants !
Almanca:
Dann vollendete ER ihn und hauchte in ihn einen Ruhh von Ihm. Und ER machte euch das Gehör, die Augen und den Verstand. Doch nur ein wenig erweist ihr euch dankbar.
Rusça:
затем придал ему соразмерный облик, вдохнул в него от Своего духа и даровал вам слух, зрение и сердца. Но как мала ваша благодарность!
Arapça:
ثُمَّ سَوَّاهُ وَنَفَخَ فِيهِ مِن رُّوحِهِ ۖ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَالْأَفْئِدَةَ ۚ قَلِيلًا مَّا تَشْكُرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sonra onu düzenli bir şekle sokup, içine kendi ruhundan üfürdü. Ve sizin için kulaklar, gözler ve gönüller var etti. Siz pek az şükrediyorsunuz!
Diyanet Vakfı:
Sonra onu tamamlayıp şekillendirmiş, ona kendi ruhundan üflemiştir. Ve sizin için kulaklar, gözler, kalpler yaratmıştır. Ne kadar az şükrediyorsunuz!

veḳâlû eiẕâ ḍalelnâ fi-l'arḍi einnâ lefî ḫalḳin cedîd. bel hüm biliḳâi rabbihim kâfirûn.
Türkçe:
Şöyle dediler: "Toprakta kaybolup gittiğimiz zaman mı, o zaman mı yeni bir yaratılış içinde olacağız!" Gerçek şu ki, onlar her şeyden önce, Rablerinin huzuruna varmayı inkâr ediyorlar.
İngilizce:
And they say: "What! when we lie, hidden and lost, in the earth, shall we indeed be in a Creation renewed? Nay, they deny the Meeting with their Lord.
Fransızca:
Et ils disent : "Quand nous serons perdus dans la terre [sous forme de poussière], redeviendrons-nous une création nouvelle ? " En outre, ils ne croient pas en la rencontre avec leur Seigneur.
Almanca:
Und sie sagten: "Wenn wir auf Erden verloren gehen, werden wir etwa eine neue Erschaffung erfahren?" Nein, sondern sie sind gegenüber der Begegnung mit ihrem HERRN kufr-betreibend.
Rusça:
Они говорят: "Неужели после того, как мы затеряемся в земле, мы возродимся в новом творении?" Но они не веруют во встречу со своим Господом.
Arapça:
وَقَالُوا أَإِذَا ضَلَلْنَا فِي الْأَرْضِ أَإِنَّا لَفِي خَلْقٍ جَدِيدٍ ۚ بَلْ هُم بِلِقَاءِ رَبِّهِمْ كَافِرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar: "Biz yerde kaybolup gittikten sonra, gerçekten biz mi yeni bir yaratılışta bulunacağız?" dediler. Fakat onlar Rablerine kavuşmayı (O'nun huzuruna varacaklarını) inkâr eden kâfirlerdir.
Diyanet Vakfı:
"Toprağın içinde kaybolduğumuz zaman, gerçekten (o vakit) biz mi yeniden yaratılacağız?" derler. Doğrusu onlar Rablerine kavuşmayı inkar etmektedirler.
Pages
