
veleḳad erselnâ nûḥan ilâ ḳavmihî felebiŝe fîhim elfe senetin illâ ḫamsîne `âmâ. feeḫaẕehümu-ṭṭûfânü vehüm żâlimûn.
Türkçe:
Yemin olsun, biz Nûh'u toplumuna gönderdik de o onların arasında bin yıldan elli yıl eksik kaldı. Sonunda onları tufan yakaladı. Çünkü zalimlerdi onlar.
İngilizce:
We (once) sent Noah to his people, and he tarried among them a thousand years less fifty: but the Deluge overwhelmed them while they (persisted in) sin.
Fransızca:
Et en effet, Nous avons envoyé Noé vers son peuple. Il demeura parmi eux mille ans moins cinquante années. Puis le déluge les emporta alors qu'ils étaient injustes.
Almanca:
Und gewiß, bereits entsandten WIR Nuh zu seinen Leuten, dann blieb er unter ihnen tausend Jahre weniger fünfzig Jahre. Dann richtete sie die Sintflut zugrunde, während sie Unrecht-Begehende waren.
Rusça:
Мы послали Нуха (Ноя) к его народу, и он пробыл среди них тысячу лет без пятидесяти годов. Они были беззаконниками, и их погубил потоп.
Arapça:
وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا نُوحًا إِلَىٰ قَوْمِهِ فَلَبِثَ فِيهِمْ أَلْفَ سَنَةٍ إِلَّا خَمْسِينَ عَامًا فَأَخَذَهُمُ الطُّوفَانُ وَهُمْ ظَالِمُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Andolsun ki Nuh'u kendi kavmine gönderdik de, o dokuz yüz elli yıl onların arasında kaldı. Sonunda, onlar zulümlerini sürdürürken tufan kendilerini yakalayıverdi.
Diyanet Vakfı:
Andolsun ki biz Nuh'u kendi kavmine gönderdik de o bin yıldan elli yıl eksik bir süre onların arasında kaldı. Sonunda onlar zulümlerini sürdürürken tufan kendilerini yakalayıverdi.
