018. Kehf - (Mağara) Al-Kahf — الكهف

elleẕîne kânet a`yünühüm fî giṭâin `an ẕikrî vekânû lâ yesteṭî`ûne sem`â.

Türkçe:
Onlar, gözleri benim zikrim/Kur'anım karşısında perde içinde olan insanlardı. Dinlemeye dayanamıyorlardı.
İngilizce:
(Unbelievers) whose eyes had been under a veil from remembrance of Me, and who had been unable even to hear.
Fransızca:
dont les yeux étaient couverts d'un voile qui les empêchait de penser à Moi, et ils ne pouvaient rien entendre non plus.
Almanca:
Es sind diejenigen, deren Augen mit 2 einer Blende gegen Meine Ermahnung umhüllt waren. Und sie vermochten nicht zu hören.
Rusça:
на глазах которых было покрывало, отделяющее их от поминания Меня, и которые не могли слышать.
Arapça:
الَّذِينَ كَانَتْ أَعْيُنُهُمْ فِي غِطَاءٍ عَن ذِكْرِي وَكَانُوا لَا يَسْتَطِيعُونَ سَمْعًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar ki, beni hatırlatan âyetlerimden gözleri bir örtü içindeydi. İşitmeye de tahammül edemiyorlardı.
Diyanet Vakfı:
Ve, gözleri beni görmeye kapalı bulunan, kulak vermeye de tahammül edemez olan kafirleri o gün cehennemle yüz yüze getirmişizdir.

efeḥasibe-lleẕîne keferû ey yetteḫiẕû `ibâdî min dûnî evliyâ'. innâ a`tednâ cehenneme lilkâfirîne nüzülâ.

Türkçe:
Küfre sapanlar, beni bırakıp da kullarımı veliler edineceklerini mi sandılar. Biz cehennemi bir konuk evi olrak inkârcılar için hazırladık.
İngilizce:
Do the Unbelievers think that they can take My servants as protectors besides Me? Verily We have prepared Hell for the Unbelievers for (their) entertainment.
Fransızca:
Ceux qui ont mécru, comptent-ils donc pouvoir prendre, pour alliés, Mes serviteurs en dehors de Moi ? Nous avons préparé l'Enfer comme résidence pour les mécréants.
Almanca:
Dachten etwa diejenigen, die Kufr betrieben haben, daß Meine Diener sich an Meiner Stelle andere Wali nehmen. Gewiß, WIR bereiteten Dschahannam den Kafir als Unterkunft.
Rusça:
Неужели неверующие полагали, что они сделают Моих рабов своими покровителями и помощниками вместо Меня? Воистину, Мы приготовили Геенну обителью для неверующих.
Arapça:
أَفَحَسِبَ الَّذِينَ كَفَرُوا أَن يَتَّخِذُوا عِبَادِي مِن دُونِي أَوْلِيَاءَ ۚ إِنَّا أَعْتَدْنَا جَهَنَّمَ لِلْكَافِرِينَ نُزُلًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O kâfirler, beni bırakıp da kullarımı dostlar edineceklerini mi sandılar? Doğrusu biz cehennemi o kâfirlere bir konukluk olarak hazırladık.
Diyanet Vakfı:
Kafirler, beni bırakıp da kullarımı dostlar edineceklerini mi sandılar? Biz cehennemi kafirlere bir konak olarak hazırladık.

ḳul hel nünebbiüküm bil'aḫserîne a`mâlâ.

Türkçe:
De ki: "Amelleri bakımından hüsrana en çok batanları size haber vereyim mi?"
İngilizce:
Say: "Shall we tell you of those who lose most in respect of their deeds?-
Fransızca:
Dis : "Voulez-vous que Nous vous apprenions lesquels sont les plus grands perdants, en oeuvres ?
Almanca:
Sag: "Sollen wir euch eine Mitteilung über die Erfolglosesten beim Handeln machen?!"
Rusça:
Скажи: "Не сообщить ли вам о тех, чьи деяния принесут наибольший убыток?
Arapça:
قُلْ هَلْ نُنَبِّئُكُم بِالْأَخْسَرِينَ أَعْمَالًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki: Amelleri en çok boşa gidenleri size bildirelim mi?
Diyanet Vakfı:
De ki: Size, (yaptıkları) işler bakımından en çok ziyana uğrayanları bildirelim mi?

elleẕîne ḍalle sa`yühüm fi-lḥayâti-ddünyâ vehüm yaḥsebûne ennehüm yuḥsinûne ṣun`â.

Türkçe:
O kimselerdir ki, dünya hayatındaki çabaları boşa gitmiştir de onlar sanayileşmeyi/işi hâlâ güzel yaptıklarını sanırlar.
İngilizce:
Those whose efforts have been wasted in this life, while they thought that they were acquiring good by their works?
Fransızca:
Ceux dont l'effort, dans la vie présente, s'est égaré, alors qu'ils s'imaginent faire le bien.
Almanca:
Es sind diejenigen, deren Bestreben im diesseitigen Leben verfehlt war, während sie dachten, sie bewerkstelligten doch Gutes.
Rusça:
О тех, чьи усилия заблудились в мирской жизни, хотя они думали, что поступают хорошо?
Arapça:
الَّذِينَ ضَلَّ سَعْيُهُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَهُمْ يَحْسَبُونَ أَنَّهُمْ يُحْسِنُونَ صُنْعًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onların dünya hayatında çalışmaları boşa gitmiştir. Oysa onlar güzel işler yaptıklarını sanıyorlardı.
Diyanet Vakfı:
(Bunlar;) iyi işler yaptıklarını sandıkları halde, dünya hayatında çabaları boşa giden kimselerdir.

ülâike-lleẕîne keferû biâyâti rabbihim veliḳâihî feḥabiṭat a`mâlühüm felâ nüḳîmü lehüm yevme-lḳiyâmeti veznâ.

Türkçe:
Bunlar, Rablerinin ayetlerini ve O'na ulaşmayı inkâr etmişler de bütün amelleri boşa çıkmıştır. Bu yüzden kıyamet günü onlar için hiçbir ölçü tutturmayız/onlara hiçbir değer vermeyiz.
İngilizce:
They are those who deny the Signs of their Lord and the fact of their having to meet Him (in the Hereafter): vain will be their works, nor shall We, on the Day of Judgment, give them any weight.
Fransızca:
Ceux-là qui ont nié les signes de leur Seigneur, ainsi que Sa rencontre. Leurs actions sont donc vaines". Nous ne leur assignerons pas de poids au Jour de la Résurrection.
Almanca:
Es sind diese, die den Ayat ihres HERRN und Dessen Begegnung gegenüber Kufr betrieben haben, so wurden ihre Handlungen zunichte. Und am Tage der Auferstehung messen WIR ihnen keinerlei Bedeutung bei.
Rusça:
Это - те, которые не уверовали в знамения своего Господа и во встречу с Ним. Тщетны будут их деяния, и в День воскресения Мы не определим для них никакого веса".
Arapça:
أُولَٰئِكَ الَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِ رَبِّهِمْ وَلِقَائِهِ فَحَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ فَلَا نُقِيمُ لَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَزْنًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İşte onlar, Rabblerinin âyetlerini ve O'nun huzuruna çıkacaklarını inkâr etmişlerdir de bu yüzden iyilik altında yaptıkları bütün amelleri boşa gitmiştir. Artık kıyamet günü onlar için hiçbir ölçü tutturmayız.
Diyanet Vakfı:
İşte onlar, Rablerinin ayetlerini ve O'na kavuşmayı inkar eden, bu yüzden amelleri boşa giden kimselerdir ki, biz onlar için kıyamet gününde hiçbir ölçü tutmayacağız.

ẕâlike cezâühüm cehennemü bimâ keferû vetteḫaẕû âyâtî verusülî hüzüvâ.

Türkçe:
İşte böyle! Cezaları cehennemdir. Çünkü nankörlük ettiler; ayetlerimi ve resullerimi eğlence aracı yaptılar.
İngilizce:
That is their reward, Hell, because they rejected Faith, and took My Signs and My Messengers by way of jest.
Fransızca:
C'est que leur rétribution sera l'Enfer, pour avoir mécru et pris en raillerie Mes signes (enseignements) et Mes messagers.
Almanca:
Dies ist ihre Vergeltung - Dschahannam, für das, was sie an Kufr betrieben haben, und dafür, daß sie Meine Ayat und Meine Gesandten zu verspotten pflegten.
Rusça:
Геенна будет им воздаянием за то, что они не уверовали и насмехались над Моими знамениями и Моими посланниками.
Arapça:
ذَٰلِكَ جَزَاؤُهُمْ جَهَنَّمُ بِمَا كَفَرُوا وَاتَّخَذُوا آيَاتِي وَرُسُلِي هُزُوًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İşte böyle, onların cezaları cehennemdir. Çünkü inkâr etmişler ve benim âyetlerimi, peygamberlerimi alaya almışlardır.
Diyanet Vakfı:
İşte, inkar ettikleri, ayetlerimi ve resullerimi alaya aldıkları için onların cezası cehennemdir.

inne-lleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti kânet lehüm cennâtü-lfirdevsi nüzülâ.

Türkçe:
İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlara gelince, onların konuk evleri Firdevs cennetleri olacaktır.
İngilizce:
As to those who believe and work righteous deeds, they have, for their entertainment, the Gardens of Paradise,
Fransızca:
Ceux qui croient et font de bonnes oeuvres auront pour résidence les Jardins du "Firdaws," (Paradis),
Almanca:
Gewiß, diejenigen, die den Iman verinnerlichen und gottgefällig Gutes tun - für sie sind die Dschannat von Al-Firdaus als Unterkunft bestimmt.
Rusça:
Воистину, обителью тех, которые уверовали и совершали праведные деяния, будут сады Фирдауса.
Arapça:
إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ كَانَتْ لَهُمْ جَنَّاتُ الْفِرْدَوْسِ نُزُلًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İman edip salih ameller işleyenlere gelince, onlar için Firdevs cennetleri konak olmuştur.
Diyanet Vakfı:
İman edip iyi davranışlarda bulunanlara gelince, onlar için makam olarak Firdevs cennetleri vardır.

ḫâlidîne fîhâ lâ yebgûne `anhâ ḥivelâ.

Türkçe:
Sürekli kalacaklardır orada. Çıkmak istemeyeceklerdir oradan.
İngilizce:
Wherein they shall dwell (for aye): no change will they wish for from them.
Fransızca:
où ils demeureront éternellement, sans désirer aucun changement.
Almanca:
Darin werden sie ewig bleiben, und sich daraus keinen Umzug wünschen.
Rusça:
Они пребудут в них вечно и не пожелают для себя перемен.
Arapça:
خَالِدِينَ فِيهَا لَا يَبْغُونَ عَنْهَا حِوَلًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İçlerinde ebedî olarak kalacaklar, oradan hiç ayrılmak istemeyeceklerdir. Bu hatırlatma ve uyarmayı yeterli görmeyip de daha fazla açıklama isteyenlere karşı ey Muhammed!
Diyanet Vakfı:
Orada ebedi kalacaklardır. Oradan hiç ayrılmak istemezler.

ḳul lev kâne-lbaḥru midâdel likelimâti rabbî lenefide-lbaḥru ḳable en tenfede kelimâtü rabbî velev ci'nâ bimiŝlihî mededâ.

Türkçe:
De ki: "Rabbimin kelimeleri için deniz mürekkep olsa, Rabbimin kelimeleri tükenmeden önce deniz mutlaka biter. Bir o kadarını daha getirsek de yetmez."
İngilizce:
Say: "If the ocean were ink (wherewith to write out) the words of my Lord, sooner would the ocean be exhausted than would the words of my Lord, even if we added another ocean like it, for its aid."
Fransızca:
Dis : "Si la mer était une encre [pour écrire] les paroles de mon Seigneur, certes la mer s'épuiserait avant que ne soient épuisées les paroles de mon Seigneur, quand même Nous lui apporterions son équivalent comme renfort".
Almanca:
Sag: "Wäre das Meer eine Schreibflüssigkeit für die Worte meines HERRN, würde das Meer auf jeden Fall ausgehen, bevor die Worte meines HERRN enden, auch dann sollten wir Seinesgleichen als Nachschub bringen."
Rusça:
Скажи: "Если бы море стало чернилами для слов моего Господа, то море иссякло бы до того, как иссякли бы Слова моего Господа, даже если бы Мы принесли в помощь ему такое же море".
Arapça:
قُل لَّوْ كَانَ الْبَحْرُ مِدَادًا لِّكَلِمَاتِ رَبِّي لَنَفِدَ الْبَحْرُ قَبْلَ أَن تَنفَدَ كَلِمَاتُ رَبِّي وَلَوْ جِئْنَا بِمِثْلِهِ مَدَدًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Deki: "Eğer Rabbimin sözlerini yazmak için deniz mürekkep olsa, Rabbimin sözleri tükenmeden önce, deniz muhakkak tükenecekti, bir mislini daha yardımcı getirsek bile."
Diyanet Vakfı:
De ki: Rabbimin sözleri için derya mürekkep olsa ve bir o kadar da ilave getirsek dahi, Rabbimin sözleri bitmeden önce deniz tükenecektir.

ḳul innemâ ene beşerum miŝlüküm yûḥâ ileyye ennemâ ilâhüküm ilâhüv vâḥid. femen kâne yercû liḳâe rabbihî felya`mel `amelen ṣâliḥav velâ yüşrik bi`ibâdeti rabbihî eḥadâ.

Türkçe:
De ki: "Ben de sizin gibi bir insanım. Ancak, tanrınızın bir tek tanrı olduğu bana vahyediliyor. O halde, Rabbine kavuşmayı uman, hayra ve barışa yönelik iş yapsın ve Rabbine ibadette hiç kimseyi O'na ortak koşmasın."
İngilizce:
Say: "I am but a man like yourselves, (but) the inspiration has come to me, that your Allah is one Allah: whoever expects to meet his Lord, let him work righteousness, and, in the worship of his Lord, admit no one as partner.
Fransızca:
Dis : "Je suis en fait un être humain comme vous. Ils m'a été révélé que votre Dieu est un Dieu unique ! Quiconque, donc, espère rencontrer son Seigneur, qu'il fasse de bonnes actions et qu'il n'associe dans son adoration aucun à son Seigneur".
Almanca:
Sag: "Ich bin nur ein Mensch euresgleichen, dem Wahy zuteil wird, daß euer Gott nur ein einziger Gott ist. Wer also die Begegnung seines HERRN erwartet, der soll gottgefällig gute Tat vollbringen und dem Dienen seines HERRN gegenüber keinerlei Schirk mit einem anderem betreiben.
Rusça:
Скажи: "Воистину, я - такой же человек, как и вы. Мне внушено откровение о том, что ваш Бог - Бог Единственный. Тот, кто надеется на встречу со своим Господом, пусть совершает праведные деяния и никому не поклоняется наряду со своим Господом".
Arapça:
قُلْ إِنَّمَا أَنَا بَشَرٌ مِّثْلُكُمْ يُوحَىٰ إِلَيَّ أَنَّمَا إِلَٰهُكُمْ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ ۖ فَمَن كَانَ يَرْجُو لِقَاءَ رَبِّهِ فَلْيَعْمَلْ عَمَلًا صَالِحًا وَلَا يُشْرِكْ بِعِبَادَةِ رَبِّهِ أَحَدًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki: "Ben de sizin gibi ancak bir beşerim. Ne var ki, bana ilâhınızın ancak bir ilâh olduğu vahyolunuyor. Onun için her kim Rabbine kavuşmayı arzu ederse iyi amel işlesin ve Rabbine yaptığı ibadete hiç kimseyi ortak etmesin."
Diyanet Vakfı:
De ki: Ben, yalnızca sizin gibi bir beşerim. (Şu var ki) bana, İlah'ınızın, sadece bir İlah olduğu vahyolunuyor. Artık her kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, iyi iş yapsın ve Rabbine ibadette hiçbir şeyi ortak koşmasın.

Pages

018. Kehf - (Mağara) Al-Kahf — الكهف beslemesine abone olun.