010. Yunus - (Yunus) Yunus -- يونس

felemmâ elḳav ḳâle mûsâ mâ ci'tüm bihi-ssiḥr. inne-llâhe seyübṭilüh. inne-llâhe lâ yuṣliḥu `amele-lmüfsidîn.

Türkçe:
Onlar hünerlerini ortaya koyunca Mûsa dedi ki: "Sergilediğiniz şey büyüdür. Allah onu mutlaka hükümsüz kılacaktır. Çünkü Allah, bozguncuların işini düzgün yürütmez."
İngilizce:
When they had had their throw, Moses said: "What ye have brought is sorcery: Allah will surely make it of no effect: for Allah prospereth not the work of those who make mischief.
Fransızca:
Lorsqu'ils jetèrent, Moïse dit : "Ce que vous avez produit est magie ! Allah l'annulera. Car Allah ne fait pas prospérer ce que font les fauteurs de désordre.
Almanca:
Und als sie warfen, sagteMusa: "Was ihr vollbracht habt, ist die Magie. ALLAH wird es nichtig machen. Gewiß, ALLAH läßt dasWirken der Verderben-Anrichtenden nichtig machen.
Rusça:
Когда они бросили, Муса (Моисей) сказал: "Вы явили колдовство. Воистину, Аллах сделает его тщетным. Аллах не исправляет деяний распространяющих нечестие.
Arapça:
فَلَمَّا أَلْقَوْا قَالَ مُوسَىٰ مَا جِئْتُم بِهِ السِّحْرُ ۖ إِنَّ اللَّهَ سَيُبْطِلُهُ ۖ إِنَّ اللَّهَ لَا يُصْلِحُ عَمَلَ الْمُفْسِدِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar ortaya atınca Musa dedi ki, "Sizin yaptığınız şey sihirdir. Muhakkak ki, Allah onu iptal edecektir. Şüphe yok ki, Allah fesatçıların işlerini düze çıkarmaz."
Diyanet Vakfı:
Onlar (iplerini) atınca, Musa dedi ki: "Sizin getirdiğiniz sihirdir. Allah onu boşa çıkaracaktır. Çünkü Allah bozguncuların işini düzeltmez."

veyüḥiḳḳu-llâhü-lḥaḳḳa bikelimâtihî velev kerihe-lmücrimûn.

Türkçe:
"Ve suçlular hoş görmese de Allah, hakkı, kelimeleriyle ortaya çıkarıp kanıtlayacaktır."
İngilizce:
And Allah by His words doth prove and establish His truth, however much the sinners may hate it!
Fransızca:
Et par Ses paroles, Allah fera triompher la Vérité, quelque répulsion qu'en aient les criminels".
Almanca:
ER läßt die Wahrheit durch Seine Worte zur Geltung kommen, selbst dann, sollten die schwer Verfehlenden dies verabscheuen."
Rusça:
Аллах утвердит истину Своими Словами, даже если это ненавистно грешникам".
Arapça:
وَيُحِقُّ اللَّهُ الْحَقَّ بِكَلِمَاتِهِ وَلَوْ كَرِهَ الْمُجْرِمُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah, hakkın hak ve gerçek olduğunu kelimeleriyle ispat eder, günahkârların hoşuna gitmese de
Diyanet Vakfı:
"Suçluların hoşuna gitmese de Allah, sözleriyle gerçeği açığa çıkaracaktır."

femâ âmene limûsâ illâ ẕürriyyetüm min ḳavmihî `alâ ḫavfim min fir`avne vemeleihim ey yeftinehüm. veinne fir`avne le`âlin fi-l'arḍ. veinnehû lemine-lmüsrifîn.

Türkçe:
Firavun ve kodamanlarının kendilerine kötülük etmelerinden korktukları için, kavmi arasından bir gençlik grubu dışında hiç kimse Mûsa'ya inanmadı. Çünkü Firavun, o toprakta gerçekten çok üstündü ve gerçekten sınır tanımaz azgınlardan biriydi.
İngilizce:
But none believed in Moses except some children of his people, because of the fear of Pharaoh and his chiefs, lest they should persecute them; and certainly Pharaoh was mighty on the earth and one who transgressed all bounds.
Fransızca:
Personne ne crut (au message) de Moïse, sauf un groupe de jeunes gens de son peuple, par crainte de représailles de Pharaon et de leurs notables. En vérité, Pharaon fut certes superbe sur terre et il fut du nombre des extravagants.
Almanca:
Doch mit Musa hat niemand den Iman verinnerlicht außer Nachkommenschaft von seinen Leuten – unter Angst vor Pharao und seinen Entscheidungsträgern, daß diese sie der Fitna aussetzen. Gewiß, Pharao war zweifellos ein Hochmütiger im Lande und gewiß, er war sicherlich einer der Maßlosen.
Rusça:
Из-за страха перед тем, что Фараон и его знать будут преследовать их, Мусе (Моисею) поверили лишь немногие потомки из его народа. Воистину, Фараон был деспотичным тираном на земле. Воистину, он был одним из преступников.
Arapça:
فَمَا آمَنَ لِمُوسَىٰ إِلَّا ذُرِّيَّةٌ مِّن قَوْمِهِ عَلَىٰ خَوْفٍ مِّن فِرْعَوْنَ وَمَلَئِهِمْ أَن يَفْتِنَهُمْ ۚ وَإِنَّ فِرْعَوْنَ لَعَالٍ فِي الْأَرْضِ وَإِنَّهُ لَمِنَ الْمُسْرِفِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Firavun ve adamlarının kendilerini belaya uğratacağı korkusundan dolayı Musa'ya kendi kavminin bir oymağından başka kimse iman etmedi. Çünkü orada Firavun çok üstün idi ve o kesinlikle aşırı giden taşkınlardandı.
Diyanet Vakfı:
Firavun ve kavminin kendilerine işkence etmesinden korkuya düştükleri için kavminden bir gurup gençten başka kimse Musa'ya iman etmedi. Çünkü Firavun yeryüzünde ululuk taslayan (bir diktatör) ve haddi aşanlardan idi.

veḳâle mûsâ yâ ḳavmi in küntüm âmentüm billâhi fe`aleyhi tevekkelû in küntüm müslimîn.

Türkçe:
Mûsa dedi ki: "Ey toplumum! Eğer Allah'a inanmışsanız, müslümanlarsanız/Allah'a teslim olanlarsanız yalnız Allah'a dayanıp güvenin!"
İngilizce:
Moses said: "O my people! If ye do (really) believe in Allah, then in Him put your trust if ye submit (your will to His)."
Fransızca:
Et Moïse dit : "ô mon peuple, si vous croyez en Allah, placez votre confiance en Lui si vous (Lui) êtes soumis".
Almanca:
Musa sagte dann: "Meine Leute! Solltet ihr den Iman an ALLAH verinnerlicht haben, so übt Ihm (alleine) gegenüber Tawakkul, wenn ihr Muslime seid."
Rusça:
Муса (Моисей) сказал: "О мой народ! Если вы уверовали в Аллаха и стали мусульманами, то уповайте на Него".
Arapça:
وَقَالَ مُوسَىٰ يَا قَوْمِ إِن كُنتُمْ آمَنتُم بِاللَّهِ فَعَلَيْهِ تَوَكَّلُوا إِن كُنتُم مُّسْلِمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Musa dedi ki: "Ey kavmim! Siz gerçekten Allah'a iman ettinizse, O'na samimiyetle teslim olan müslümanlardan oldunuzsa artık O'na güvenin!"
Diyanet Vakfı:
Musa dedi ki: Ey kavmim! Eğer Allah'a inandıysanız ve O'na teslim olduysanız sadece O'na güvenip dayanın.

feḳâlû `ale-llâhi tevekkelnâ. rabbenâ lâ tec`alnâ fitnetel lilḳavmi-żżâlimîn.

Türkçe:
Şöyle yakardılar: "Yalnız Allah'a dayandık. Rabbimiz! Bizleri, zulmedenler toplumu için bir imtihan aracı yapma!"
İngilizce:
They said: "In Allah do we put out trust. Our Lord! make us not a trial for those who practise oppression;
Fransızca:
Ils dirent : "En Allah nous plaçons notre confiance. ô notre Seigneur, ne fais pas de nous une cible pour les persécutions des injustes.
Almanca:
Dann sagten sie: "ALLAH gegenüber üben wir doch Tawakkul. Unser HERR! Laß uns nicht eine Fitna für die unrecht-begehenden Leute sein,
Rusça:
Они сказали: "Мы уповаем на одного Аллаха. Господь наш, не делай нас искушением для людей несправедливых!
Arapça:
فَقَالُوا عَلَى اللَّهِ تَوَكَّلْنَا رَبَّنَا لَا تَجْعَلْنَا فِتْنَةً لِّلْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar da: "Biz Allah'a güvendik. Ey Rabbimiz, bizi o zalim kavmin fitnesine uğratma!" dediler.
Diyanet Vakfı:
Onlar da dediler ki: "Allah'a dayandık. Ey Rabbimiz! Bizi o zalimler topluluğu için deneme konusu kılma!

veneccinâ biraḥmetike mine-lḳavmi-lkâfirîn.

Türkçe:
"O küfre sapmış toplumdan rahmetinle bizi kurtar!"
İngilizce:
And deliver us by Thy Mercy from those who reject (Thee).
Fransızca:
Et délivre-nous, par Ta miséricorde, des gens mécréants".
Almanca:
und rette uns durch Deine Gnade vor den Kafir-Leuten!"
Rusça:
По Своей милости спаси нас от людей неверующих".
Arapça:
وَنَجِّنَا بِرَحْمَتِكَ مِنَ الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bizi rahmetinle o kâfir kavmin elinden kurtar!
Diyanet Vakfı:
Ve bizi rahmetinle o kafirler topluluğundan kurtar!"

veevḥaynâ ilâ mûsâ veeḫîhi en tebevveâ liḳavmikümâ bimiṣra büyûtev vec`alû büyûteküm ḳibletev veeḳîmu-ṣṣalâh. vebeşşiri-lmü'minîn.

Türkçe:
Mûsa'ya ve kardeşine şunu vahyettik: Kavminiz için kendilerini yerleştirmek üzere Mısır'da evler hazırlayın. Evlerinizi kıble yapın/karşılıklı yapın ve namazı/duayı yerine getirin! İnananlara müjde ver.
İngilizce:
We inspired Moses and his brother with this Message: "Provide dwellings for your people in Egypt, make your dwellings into places of worship, and establish regular prayers: and give glad tidings to those who believe!"
Fransızca:
Et Nous révélâmes à Moïse et à son frère : "Prenez pour votre peuple des maisons en égypte, faîtes de vos maisons un lieu de prière et soyez assidus dans la prière. Et fais la bonne annonce aux croyants".
Almanca:
Und WIR ließen Musa und seinem Bruder Wahy zuteil werden: "Richtet ihr beide für eure Leute in Ägypten Häuser als Zentren ein, und macht aus euren Häusern Gebetsstätten und verrichtet ordnungsgemäß das rituelle Gebet! Und überbringe den Mumin frohe Botschaft!
Rusça:
Мы ниспослали откровение Мусе (Моисею) и его брату: "Обеспечьте свой народ жилищами в Египте, превратите свои жилища в места для поклонения и совершайте намаз. Обрадуй же верующих!"
Arapça:
وَأَوْحَيْنَا إِلَىٰ مُوسَىٰ وَأَخِيهِ أَن تَبَوَّآ لِقَوْمِكُمَا بِمِصْرَ بُيُوتًا وَاجْعَلُوا بُيُوتَكُمْ قِبْلَةً وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ ۗ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz Musa ile kardeşine şöyle vahyettik: "Kavminiz için Mısır'da birtakım evler hazırlayın ve evlerinizi kıbleye karşı yapın ve namazı kılın ve müminlere müjde verin."
Diyanet Vakfı:
Biz de Musa ve kardeşine: Kavminiz için Mısır'da evler hazırlayın ve evlerinizi namaz kılınacak yerler yapın, namazlarınızı da dosdoğru kılın. (Ey Musa!) Müminleri müjdele! diye vahyettik.

veḳâle mûsâ rabbenâ inneke âteyte fir`avne vemeleehû zînetev veemvâlen fi-lḥayâti-ddünyâ rabbenâ liyüḍillû `an sebîlik. rabbene-ṭmis `alâ emvâlihim veşdüd `alâ ḳulûbihim felâ yü'minû ḥattâ yeravu-l`aẕâbe-l'elîm.

Türkçe:
Mûsa şöyle dedi: "Rabbimiz! Sen, Firavun ve kodamanlarına şu geçici hayatta debdebe verdin, mallar verdin. Rabbimiz! Senin yolundan saptırsınlar diye mi? Rabbimiz! Onların mallarını sil-süpür, kalplerini şiddetle sık ki, acıklı azabı görünceye kadar inanmasınlar!"
İngilizce:
Moses prayed: "Our Lord! Thou hast indeed bestowed on Pharaoh and his chiefs splendour and wealth in the life of the present, and so, Our Lord, they mislead (men) from Thy Path. Deface, our Lord, the features of their wealth, and send hardness to their hearts, so they will not believe until they see the grievous penalty."
Fransızca:
Et Moïse dit : "ô notre Seigneur, Tu as accordé à Pharaon et ses notables des parures et des biens dans la vie présente, et voilà, ô notre Seigneur, qu'avec cela ils égarent (les gens loin) de Ton sentier. ô notre Seigneur, anéantis leurs biens et endurcis leurs coeurs, afin qu'ils ne croient pas, jusqu'à ce qu'ils aient vu le châtiment douloureux".
Almanca:
Und Musa sagte: "Unser HERR! Gewiß, DU gabst Pharao und seinen Entscheidungsträgern Schmuck und Vermögenswerte im diesseitigen Leben, unser HERR! - um damit von Deinem Weg abzubringen. Unser HERR! Verwische ihr Vermögen und versiegele ihre Herzen, damit sie den Iman nicht verinnerlichen, bis sie die qualvolle Peinigung erleben."
Rusça:
Муса (Моисей) сказал: "Господь наш! Ты даровал Фараону и его знати в мирской жизни украшения и богатства. Господь наш! Они сбили других с Твоего пути. Господь наш! Уничтожь их богатство и ожесточи их сердца, чтобы они не могли уверовать, пока не увидят мучительные страдания".
Arapça:
وَقَالَ مُوسَىٰ رَبَّنَا إِنَّكَ آتَيْتَ فِرْعَوْنَ وَمَلَأَهُ زِينَةً وَأَمْوَالًا فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا رَبَّنَا لِيُضِلُّوا عَن سَبِيلِكَ ۖ رَبَّنَا اطْمِسْ عَلَىٰ أَمْوَالِهِمْ وَاشْدُدْ عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ فَلَا يُؤْمِنُوا حَتَّىٰ يَرَوُا الْعَذَابَ الْأَلِيمَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Musa dedi: "Ey Rabbimiz! Sen Firavun'a ve adamlarına şu dünya hayatında göz kamaştırıcı zenginlik ve bol bol servet verdin. Ey Rabbimiz! Senin yolundan saptırsınlar diye mi? Ey Rabbimiz! Onların mallarını sil süpür ve kalblerine sıkıntı düşür. Çünkü onlar o acıklı azabı görmedikçe iman etmeyecekler."
Diyanet Vakfı:
Musa dedi ki: Ey Rabbimiz! Gerçekten sen Firavun ve kavmine dünya hayatında zinet ve nice mallar verdin. Ey Rabbimiz! (Onlara bu nimetleri), insanları senin yolundan saptırsınlar ve elem verici cezayı görünceye kadar iman etmesinler, diye mi (verdin)? Ey Rabbimiz! Onların mallarını yok et, kalplerine sıkıntı ver (ki iman etsinler).

ḳâle ḳad ücîbet da`vetükümâ festeḳîmâ velâ tettebi`ânni sebîle-lleẕîne lâ ya`lemûn.

Türkçe:
Allah cevap verdi: "İkinizin duası kabul edildi. Doğruluktan şaşmayın! İlimden nasipsizlerin yolunu izlemeyin!"
İngilizce:
Allah said: "Accepted is your prayer (O Moses and Aaron)! So stand ye straight, and follow not the path of those who know not."
Fransızca:
Il dit : "Votre prière est exaucée. Restez tous deux sur le chemin droit, et ne suivez point le sentier de ceux qui ne savent pas".
Almanca:
ER sagte: "Bereits wurde der Bitte von euch beiden entsprochen, so bleibt standhaft und folgt nicht dem Weg derjenigen, die nicht wissen."
Rusça:
Он сказал: "Ваша молитва принята. Ступайте прямым путем и не следуйте за теми, кто не обладает знанием".
Arapça:
قَالَ قَدْ أُجِيبَت دَّعْوَتُكُمَا فَاسْتَقِيمَا وَلَا تَتَّبِعَانِّ سَبِيلَ الَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah buyurdu: "Her ikinizin de duası kesinlikle kabul olundu. Siz yine doğru ve dürüst olmaya devam edin. Kendini bilmeyenlerin yoluna sakın uymayın."
Diyanet Vakfı:
(Allah): İkinizin de duası kabul olunmuştur. O halde siz doğruluğa devam edin ve sakın o bilmezlerin yoluna gitmeyin! dedi.

vecâveznâ bibenî isrâîle-lbaḥra feetbe`ahüm fir`avnü vecünûdühû bagyev ve`advâ. ḥattâ iẕâ edrakehü-lgaraḳu ḳâle âmentü ennehû lâ ilâhe ille-lleẕî âmenet bihî benû isrâîle veenâ mine-lmüslimîn.

Türkçe:
Ve İsrailoğullarını denizden geçirdik. Firavun ve ordusu, azgınlık ve düşmanlıkla onları izlemekteydi. Nihayet, boğulma ümüğüne çökünce şöyle dedi: "İman ettim. İsrailoğullarının inanmış olduğu dışında ilah yok. Ben de O'na teslim olanlardanım."
İngilizce:
We took the Children of Israel across the sea: Pharaoh and his hosts followed them in insolence and spite. At length, when overwhelmed with the flood, he said: "I believe that there is no god except Him Whom the Children of Israel believe in: I am of those who submit (to Allah in Islam)."
Fransızca:
Et Nous fîmes traverser la mer aux Enfants d'Israël. Pharaon et ses armées les poursuivirent avec acharnement et inimité. Puis, quand la noyade l'eut atteint. il dit : "Je crois qu'il n'y a d'autre divinité que Celui en qui ont cru les enfants d'Israël. Et je suis nombre des soumis".
Almanca:
Dann ließen WIR die Kinder Israils das Meer überqueren. Pharao und seine Soldaten sind ihnen dann aus Übertretung und Feindseligkeit gefolgt. Dann als er (Pharao) kurz vor dem Ertrinken war, sagte er: "Ich bekunde den Iman, daß es gewiß keine Gottheit gibt außer Der, an Die die Kinder Israils den Iman bekundeten, und ich bin einer der Muslime."
Rusça:
Мы переправили сынов Исраила (Израиля) через море, а Фараон и его войско последовали за ними, бесчинствуя и поступая враждебно. Когда же Фараон стал тонуть, он сказал: "Я уверовал в то, что нет Бога, кроме Того, в Кого уверовали сыны Исраила (Израиля). Я стал одним из мусульман".
Arapça:
۞ وَجَاوَزْنَا بِبَنِي إِسْرَائِيلَ الْبَحْرَ فَأَتْبَعَهُمْ فِرْعَوْنُ وَجُنُودُهُ بَغْيًا وَعَدْوًا ۖ حَتَّىٰ إِذَا أَدْرَكَهُ الْغَرَقُ قَالَ آمَنتُ أَنَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا الَّذِي آمَنَتْ بِهِ بَنُو إِسْرَائِيلَ وَأَنَا مِنَ الْمُسْلِمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve sonra İsrailoğulları'nı denizden aşırdık. Firavun, düşmanca saldırmak için derhal adamlarını ve askerlerini arkalarına düşürdü. Ta ki, suda boğulmaya başlayınca "İnandım, gerçekten de İsrailoğulları'nın iman ettiğinden başka tanrı yoktur. Ben de ona teslim olanlardanım." dedi.
Diyanet Vakfı:
Biz, İsrailoğullarını denizden geçirdik. Ama Firavun ve askerleri zulmetmek ve saldırmak üzere onları takip etti. Nihayet (denizde) boğulma haline gelince, (Firavun:) "Gerçekten, İsrailoğullarının inandığı Tanrı'dan başka tanrı olmadığına ben de iman ettim. Ben de müslümanlardanım!" dedi.

Pages

010. Yunus - (Yunus) Yunus -- يونس beslemesine abone olun.