003. Âl-i İmrân - (İmran Ailesi) Aal-e-Imran -- آلعمران

elleẕîne yeẕkürûne-llâhe ḳiyâmev veḳu`ûdev ve`alâ cünûbihim veyetefekkerûne fî ḫalḳi-ssemâvâti vel'arḍ. rabbenâ mâ ḫalaḳte hâẕâ bâṭilâ. sübḥâneke feḳinâ `aẕâbe-nnâr.

Türkçe:
Onlar o kişilerdir ki, ayakta, otururken, yan yatarken hep Allah'ı zikrederler; göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler: "Ey Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Şanın yücedir senin!Ateş azabından koru bizi!"
İngilizce:
Men who celebrate the praises of Allah, standing, sitting, and lying down on their sides, and contemplate the (wonders of) creation in the heavens and the earth, (With the thought): "Our Lord! not for naught Hast Thou created (all) this! Glory to Thee! Give us salvation from the penalty of the Fire.
Fransızca:
qui, debout, assis, couchés sur leurs côtés, invoquent Allah et méditent sur la création des cieux et de la terre (disant) : " Notre Seigneur ! Tu n'as pas créé cela en vain. Gloire à Toi ! Garde-nous du châtiment du Feu.
Almanca:
Diejenigen, die ALLAHs im Stehen, im Sitzen und liegend auf ihren Seiten gedenken und über die Schöpfung der Himmel und der Erde nachdenken: "Unser HERR, DU hast dies nicht umsonst erschaffen, gepriesen-erhaben bist Du, so bewahre uns vor der Peinigung des Feuers!
Rusça:
которые поминают Аллаха стоя, сидя и на боку и размышляют о сотворении небес и земли: "Господь наш! Ты не сотворил это понапрасну. Пречист Ты! Защити же нас от мучений в Огне.
Arapça:
الَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللَّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىٰ جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَٰذَا بَاطِلًا سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah'ı anarlar; göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. Ve "Rabbimiz! Sen bunu boş yere yaratmadın, Sen yücesin, bizi ateşin azabından koru." derler.
Diyanet Vakfı:
Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her vakit) Allah'ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler (ve şöyle derler:) Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi cehennem azabındankoru!

rabbenâ inneke men tüdḫili-nnâra feḳad aḫzeyteh. vemâ liżżâlimîne min enṣâr.

Türkçe:
"Ey Rabbimiz! Sen birini ateşe soktun mu onu tam rezil etmişsindir. Zalimlerin, yardımcıları olmayacaktır."
İngilizce:
Our Lord! any whom Thou dost admit to the Fire, Truly Thou coverest with shame, and never will wrong-doers Find any helpers!
Fransızca:
Seigneur ! Quiconque Tu fais entrer dans le Feu, Tu le couvres vraiment d'ignominie. Et pour les injustes, il n'y a pas de secoureurs !
Almanca:
Unser HERR! Gewiß, wen DU ins Feuer eintreten läßt, den hast DU bereits mit Sicherheit erniedrigt. Und für die Unrecht-Begehenden gibt es keine Unterstützer.
Rusça:
Господь наш! Тот, кого Ты ввергнешь в Огонь, будет опозорен, и не будет у беззаконников помощников.
Arapça:
رَبَّنَا إِنَّكَ مَن تُدْخِلِ النَّارَ فَقَدْ أَخْزَيْتَهُ ۖ وَمَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ أَنصَارٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Rabbimiz! Sen kimi cehennem ateşine sokarsan onu rezil etmişsindir. Zalimlerin hiç yardımcıları yoktur.
Diyanet Vakfı:
Ey Rabbimiz! Doğrusu sen, kimi cehenneme koyarsan, artık onu rüsvay etmişsindir. Zalimlerin hiç yardımcıları yoktur.

rabbenâ innenâ semi`nâ münâdiyey yünâdî lil'îmâni en âminû birabbiküm feâmennâ. rabbenâ fagfir lenâ ẕünûbenâ vekeffir `annâ seyyiâtinâ veteveffenâ me`a-l'ebrâr.

Türkçe:
"Ey Rabbimiz! Bir çağırıcının, 'Rabbinize inanın!' diye imana çağırdığını işittik ve iman ettik. Ey Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla bizim. Kötülüklerimizin üstünü ört ve bize iyilerle birlikte ölmek nasip et."
İngilizce:
Our Lord! we have heard the call of one calling (Us) to Faith, 'Believe ye in the Lord,' and we have believed. Our Lord! Forgive us our sins, blot out from us our iniquities, and take to Thyself our souls in the company of the righteous.
Fransızca:
Seigneur ! Nous avons entendu l'appel de celui qui a appelé ainsi à la foi : "Croyez en votre Seigneur" et dès lors nous avons cru. Seigneur, pardonne-nous nos péchés, efface de nous nos méfaits, et place nous, à notre mort, avec les gens de bien.
Almanca:
Unser HERR! Wir haben einen Rufenden gehört, der zum Iman ruft: "Verinnerlicht den Iman an euren HERRN", so haben wir den Iman verinnerlicht. Unser HERR! So vergib uns unsere Verfehlungen, tilge für uns unsere gottmißfälligen Taten und lasse uns unter den gottgefällig Gütigen sterben!
Rusça:
Господь наш! Мы услышали глашатая (Мухаммада), который призывал к вере: "Уверуйте в вашего Господа", - и мы уверовали. Господь наш! Прости нам наши грехи, отпусти нам наши прегрешения и упокой нас вместе с благочестивыми.
Arapça:
رَّبَّنَا إِنَّنَا سَمِعْنَا مُنَادِيًا يُنَادِي لِلْإِيمَانِ أَنْ آمِنُوا بِرَبِّكُمْ فَآمَنَّا ۚ رَبَّنَا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَكَفِّرْ عَنَّا سَيِّئَاتِنَا وَتَوَفَّنَا مَعَ الْأَبْرَارِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Rabbimiz! Biz, 'Rabbinize iman edin' diye imana çağıran bir davetçi işittik, hemen iman ettik. Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört, bizleri sana ermiş kullarınla beraber yanına al.
Diyanet Vakfı:
Ey Rabbimiz! Gerçek şu ki biz, "Rabbinize inanın!" diye imana çağıran bir davetçiyi (Peygamberi, Kur'an'ı) işittik, hemen iman ettik. Artık bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört, uhumuzu iyilerle beraber al, ey Rabbimiz!

rabbenâ veâtinâ mâ ve`attenâ `alâ rusülike velâ tuḫzinâ yevme-lḳiyâmeh. inneke lâ tuḫlifü-lmî`âd.

Türkçe:
"Ey Rabbimiz! Resullerin aracılığıyla bize vaat etmiş olduğunu da bize ver; kıyamet günü bizi rezil etme!Sen, vaadine asla ters düşmezsin."
İngilizce:
Our Lord! Grant us what Thou didst promise unto us through Thine messengers, and save us from shame on the Day of Judgment: For Thou never breakest Thy promise.
Fransızca:
Seigneur ! Donne-nous ce que Tu nous a promis par Tes messagers. Et ne nous couvre pas d'ignominie au Jour de la Résurrection. Car Toi, Tu ne manques pas à Ta promesse".
Almanca:
Unser HERR! Und lasse uns das zuteil werden, was DU uns über Deine Gesandten versprochen hast und erniedrige uns nicht am Tag der Auferstehung! Gewiß, DU brichst nie Dein Versprechen."
Rusça:
Господь наш! Даруй нам то, что Ты обещал нам через Своих посланников, и не позорь нас в День воскресения, ведь Ты не нарушаешь обещаний".
Arapça:
رَبَّنَا وَآتِنَا مَا وَعَدتَّنَا عَلَىٰ رُسُلِكَ وَلَا تُخْزِنَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ ۗ إِنَّكَ لَا تُخْلِفُ الْمِيعَادَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Rabbimiz! bize peygamberlerine vaad ettiğini ver, kıyamet günü bizi rezil etme. Muhakkak sen verdiğin sözden dönmezsin.
Diyanet Vakfı:
Rabbimiz! Bize, peygamberlerin vasıtasıyla vadettiklerini de ikram et ve kıyamet gününde bizi rezil-rüsvay etme; şüphesiz sen vadinden caymazsın!

festecâbe lehüm rabbühüm ennî lâ üḍî`u `amele `âmilim minküm min ẕekerin ev ünŝâ. ba`ḍuküm mim ba`ḍ. felleẕîne hâcerû veuḫricû min diyârihim veûẕû fî sebîlî veḳâtelû veḳutilû leükeffiranne `anhüm seyyiâtihim veleüdḫilennehüm cennâtin tecrî min taḥtihe-l'enhâr. ŝevâbem min `indi-llâh. vellâhü `indehû ḥusnü-ŝŝevâb.

Türkçe:
Rableri onlara cevap verdi: "Ben sizden, erkek-kadın hiçbir çalışanın ürettiğini boşa çıkarmayacağım. Hep birbirinizdensiniz. Göç edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda işkenceye uğratılanlar, çarpışıp da öldürülenler var ya, onların kötülüklerini yemin olsun örteceğim. Ve yemin olsun ki onları, Allah katından bir karşılık olarak, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağım." Allah katındandır karşılıkların en güzeli.
İngilizce:
And their Lord hath accepted of them, and answered them: "Never will I suffer to be lost the work of any of you, be he male or female: Ye are members, one of another: Those who have left their homes, or been driven out therefrom, or suffered harm in My Cause, or fought or been slain,- verily, I will blot out from them their iniquities, and admit them into Gardens with rivers flowing beneath;- A reward from the presence of Allah, and from His presence is the best of rewards."
Fransızca:
Leur Seigneur les a alors exaucés (disant) : " En vérité, Je ne laisse pas perdre le bien que quiconque parmi vous a fait, homme ou femme, car vous êtes les uns des autres. Ceux donc qui ont émigré, qui ont été expulsés de leurs demeures, qui ont été persécutés dans Mon chemin, qui ont combattu, qui ont été tués, Je tiendrai certes pour expiées leurs mauvaises actions, et les ferai entrer dans les Jardins sous lesquels coulent les ruisseaux, comme récompense de la part d'Allah." Quant à Allah, c'est auprès de Lui qu'est la plus belle récompense.
Almanca:
Dann erhörte sie ihr HERR: "Gewiß, ICH lasse keine Tat eines Tuenden von euch, ob männlich oder weiblich, verlorengehen, die einen von euch sind wie die anderen. Denjenigen, die Hidschra unternommen haben, von ihren Häusern vertrieben wurden, für das von Mir Gebotene Schaden erlitten haben, gekämpft haben und getötet wurden, diesen werde ICH zweifelsohne ihre gottmißfälligen Taten vergeben, und ICH werde sie doch eintreten lassen in Dschannat, die von Flüssen durchflossen sind, als Belohnung von ALLAH." Und bei ALLAH befindet sich das Schöne an Belohnung.
Rusça:
Господь их ответил им: "Я не погублю деяния, совершенные любым из вас, будь то мужчина или женщина. Одни из вас произошли от других. А тем, которые переселились или были изгнаны из своих жилищ, были подвергнуты мучениям на Моем пути, сражались и были убиты, Я непременно прощу их злодеяния и введу их в Райские сады, в которых текут реки. Такой будет награда от Аллаха, а ведь у Аллаха - наилучшая награда".
Arapça:
فَاسْتَجَابَ لَهُمْ رَبُّهُمْ أَنِّي لَا أُضِيعُ عَمَلَ عَامِلٍ مِّنكُم مِّن ذَكَرٍ أَوْ أُنثَىٰ ۖ بَعْضُكُم مِّن بَعْضٍ ۖ فَالَّذِينَ هَاجَرُوا وَأُخْرِجُوا مِن دِيَارِهِمْ وَأُوذُوا فِي سَبِيلِي وَقَاتَلُوا وَقُتِلُوا لَأُكَفِّرَنَّ عَنْهُمْ سَيِّئَاتِهِمْ وَلَأُدْخِلَنَّهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ ثَوَابًا مِّنْ عِندِ اللَّهِ ۗ وَاللَّهُ عِندَهُ حُسْنُ الثَّوَابِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Rableri onlara şu karşılığı verdi: "Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden, hiçbir çalışanın amelini zayi etmeyeceğim. Sizler birbirinizdensiniz. Göç edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda eziyet edilenler, savaşanlar ve öldürülenler... Onların günahlarını elbette örteceğim ve Allah katından bir mükafat olmak üzere, onları altından ırmaklar akan cennetlere de koyacağım. En güzel mükafat Allah katındadır".
Diyanet Vakfı:
Bunun üzerine Rableri, onların dualarını kabul etti. (Dedi ki:) Ben, erkek olsun kadın olsun -ki hep birbirinizdensiniz- içinizden, çalışan hiçbir kimsenin yaptığını boşa çıkarmayacağım. Onlar ki, hicret ettiler, yurtlarından çıkarıldılar, benim yolumda eziyete uğradılar, çarpıştılar ve öldürüldüler; andolsun, ben de onların kötülüklerini örteceğim ve onları altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Bu mükafat, Allah tarafındandır. Allah; karşılığın güzeli O'nun katındadır.

lâ yegurranneke teḳallübü-lleẕîne keferû fi-lbilâd.

Türkçe:
Küfre sapanların öyle belde belde dolaşmaları seni sakın aldatmasın.
İngilizce:
Let not the strutting about of the Unbelievers through the land deceive thee:
Fransızca:
Que ne t'abuse point la versatilité [pour la prospérité] dans le pays, de ceux qui sont infidèles.
Almanca:
Dich soll nicht täuschen das Umherreisen der Kafir in den Ländern.
Rusça:
Пусть не обольщает тебя свобода действий на земле тех, кто не уверовал.
Arapça:
لَا يَغُرَّنَّكَ تَقَلُّبُ الَّذِينَ كَفَرُوا فِي الْبِلَادِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kâfirlerin diyar diyar dolaşmaları sakın seni aldatmasın.
Diyanet Vakfı:
İnkarcıların (refah içinde) diyar diyar dolaşması, sakın seni aldatmasın!

metâ`un ḳalîlün ŝümme me'vâhüm cehennem. vebi'se-lmihâd.

Türkçe:
Azıcık bir nimetlenmedir o. Sonra onların varacağı yer cehennem olacaktır. Ne kötü yataktır o!
İngilizce:
Little is it for enjoyment: Their ultimate abode is Hell: what an evil bed (To lie on)!
Fransızca:
Piètre jouissance ! Puis leur refuge sera l'Enfer. Et quelle détestable couche !
Almanca:
Das ist ein kurzweiliges Vergnügen, dann wird ihr Aufenthaltsort Dschahannam sein. Und erbärmlich ist die Bleibe.
Rusça:
Это - всего лишь недолгое (или небольшое) удовольствие, а затем их пристанищем будет Геенна. Как же скверно это ложе!
Arapça:
مَتَاعٌ قَلِيلٌ ثُمَّ مَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ ۚ وَبِئْسَ الْمِهَادُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bu, az bir geçimliktir. Sonra onların varacakları yer cehennemdir. Ne kötü bir yataktır orası!
Diyanet Vakfı:
Azıcık bir menfaattır o. Sonra onların varacakları yer cehennemdir. O ne kötü varış yeridir!

lâkini-lleẕîne-tteḳav rabbehüm lehüm cennâtün tecrî min taḥtihe-l'enhâru ḫâlidîne fîhâ nüzülem min `indi-llâh. vemâ `inde-llâhi ḫayrul lil'ebrâr.

Türkçe:
Ama Rablerinden sakınanlar için altlarından ırmaklar akan cennetler var. Allah katından bir konukseverlikle sürekli kalıcıdırlar orada. Allah katındaki ödüller iyiler için daha hayırlıdır.
İngilizce:
On the other hand, for those who fear their Lord, are Gardens, with rivers flowing beneath; therein are they to dwell (for ever),- a gift from the presence of Allah; and that which is in the presence of Allah is the best (bliss) for the righteous.
Fransızca:
Mais quant à ceux qui craignent leur Seigneur, ils auront des Jardins sous lesquels coulent les ruisseaux, pour y demeurer éternellement, un lieu d'accueil de la part d'Allah. Et ce qu'il y a auprès d'Allah est meilleur, pour les pieux.
Almanca:
Doch für diejenigen, die ihrem HERRN gegenüber Taqwa gemäß handelten, sind Dschannat bestimmt, die von Flüssen durchflossen sind, dort werden sie ewig bleiben - dies als Wohnstätte (für sie) von ALLAH. Und was sich bei ALLAH befindet, ist besser für die gottgefällig Handelnden.
Rusça:
Но для тех, которые боятся своего Господа, уготованы Райские сады, в которых текут реки. Они пребудут там вечно. Таково угощение от Аллаха, и то, что у Аллаха, будет лучше для благочестивых.
Arapça:
لَٰكِنِ الَّذِينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا نُزُلًا مِّنْ عِندِ اللَّهِ ۗ وَمَا عِندَ اللَّهِ خَيْرٌ لِّلْأَبْرَارِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Fakat Rablerinden gereğince korkanlar için altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. Onlar orada ebedî olarak kalacaklar, Allah katından ağırlanacaklardır. İyiler için Allah katındakiler daha hayırlıdır.
Diyanet Vakfı:
Fakat Rablerine karşı gelmekten sakınanlar için, Allah tarafından bir ikram olarak, altlarından ırmaklar akan, ebedi olarak kalacakları cennetler vardır. İyi kişiler için Allah katındaki (nimetler) daha hayırlıdır.

veinne min ehli-lkitâbi lemey yü'minü billâhi vemâ ünzile ileyküm vemâ ünzile ileyhim ḫâşi`îne lillâhi lâ yeşterûne biâyâti-llâhi ŝemenen ḳalîlâ. ülâike lehüm ecruhüm `inde rabbihim. inne-llâhe serî`u-lḥisâb.

Türkçe:
Ehlikitap'tan öyleleri var ki, Allah'a, size indirilene ve kendilerine indirilene inanırlar. Allah karşısında ürperirler; Allah'ın ayetlerini basit bir ücret karşılığı satmazlar. İşte bunlar için Rableri katında kendilerine özgü ödüller vardır. Allah, hesabı, çabucak görüverir.
İngilizce:
And there are, certainly, among the People of the Book, those who believe in Allah, in the revelation to you, and in the revelation to them, bowing in humility to Allah: They will not sell the Signs of Allah for a miserable gain! For them is a reward with their Lord, and Allah is swift in account.
Fransızca:
Il y a certes, parmi les gens du Livre ceux qui croient en Allah et en ce qu'on a fait descendre vers vous et en ceux qu'on a fait descendre vers eux . Ils sont humbles envers Allah, et ne vendent point les versets d'Allah à vil prix. Voilà ceux dont la récompense est auprès de leur Seigneur. en vérité, Allah est prompt à faire les comptes.
Almanca:
Und unter den Schriftbesitzern gibt es gewiß manche, die den Iman an ALLAH verinnerlichen, an das, was euch hinabgesandt wurde, und an das, was ihnen hinabgesandt wurde. Sie sind ALLAH gegenüber ergeben und erkaufen sich mit ALLAHs Ayat nichts Minderwertiges. Diese haben ihre Belohnung bei ihrem HERRN. Gewiß, ALLAH ist schnell im Zur-Rechenschaft-Ziehen.
Rusça:
Воистину, среди людей Писания есть такие, которые веруют в Аллаха и в то, что было ниспослано вам и что было ниспослано им, будучи смиренными перед Аллахом и не продавая знамения Аллаха за ничтожную цену. Их награда ожидает их у их Господа. Воистину, Аллах скор в расчете.
Arapça:
وَإِنَّ مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ لَمَن يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَمَا أُنزِلَ إِلَيْكُمْ وَمَا أُنزِلَ إِلَيْهِمْ خَاشِعِينَ لِلَّهِ لَا يَشْتَرُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ ثَمَنًا قَلِيلًا ۗ أُولَٰئِكَ لَهُمْ أَجْرُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ ۗ إِنَّ اللَّهَ سَرِيعُ الْحِسَابِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kitap ehlinden öyleleri var ki, Allah'a inanırlar, size indirilene ve kendilerine indirileneAllah'a boyun eğerek inanırlar. Allah'ın âyetlerini az bir değere değişmezler. Onların mükafatı da Allah katındadır. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir.
Diyanet Vakfı:
Ehl-i kitaptan öyleleri var ki, Allah'a, hem size indirilene, hem de kendilerine indirilene tam bir samimiyetle ve Allah'a boyun eğerek iman ederler. Allah'ın ayetlerini az bir paraya satmazlar. İşte onlar için Rableri katında ecirleri vardır. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk olandır.

yâ eyyühe-lleẕîne âmenu-ṣbirû veṣâbirû verâbiṭû vetteḳu-llâhe le`alleküm tüfliḥûn.

Türkçe:
Ey iman sahipleri! Sabredin, sabır yarışı yapın, nöbet tutarak savaşa hazırlıklı bulunun ve Allah'tan sakının ki, kurtuluşa erebilesiniz.
İngilizce:
O ye who believe! Persevere in patience and constancy; vie in such perseverance; strengthen each other; and fear Allah; that ye may prosper.
Fransızca:
ô les croyants ! Soyez endurants. Incitez-vous à l'endurance. Luttez constamment (contre l'ennemi) et craignez Allah, afin que vous réussissiez !
Almanca:
Ihr, die den Iman verinnerlicht habt! Übt euch in Geduld, seid standhaft nach Kräften, haltet euch in Bereitschaft und handelt Taqwa gemäß ALLAH gegenüber, damit ihr erfolgreich werdet.
Rusça:
О те, которые уверовали! Будьте терпеливы, запасайтесь терпением, несите службу на заставах и бойтесь Аллаха, - быть может, вы преуспеете.
Arapça:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اصْبِرُوا وَصَابِرُوا وَرَابِطُوا وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ey iman edenler! Sabredin, düşmanlarınıza karşı sebat gösterin, nöbet bekleşin, Allah'dan gereğince korkun ki, kurtuluşa eresiniz.
Diyanet Vakfı:
Ey iman edenler! Sabredin; (düşman karşısında) sebat göster

Pages

003. Âl-i İmrân - (İmran Ailesi) Aal-e-Imran --  آلعمران beslemesine abone olun.