Al-fil—الفيل

elem tera keyfe fe`ale rabbüke biaṣḥâbi-lfîl.

Türkçe:
Görmedin mi ne yaptı Rabbin fil yâranına!
İngilizce:
Seest thou not how thy Lord dealt with the Companions of the Elephant?
Fransızca:
N'as-tu pas vu comment ton Seigneur a agi envers les gens de l'éléphant .
Almanca:
Sahst du etwa nicht, was dein HERR mit den Weggenossen des Elefanten machte?!
Rusça:
Разве ты не видел, что сделал твой Господь с владельцами слона?
Arapça:
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ أَلَمْ تَرَ كَيْفَ فَعَلَ رَبُّكَ بِأَصْحَابِ الْفِيلِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Görmedin mi Rabb'in fil sahiplerine ne yaptı?
Diyanet Vakfı:
Rabbin fil sahiplerine neler etti, görmedin mi?

elem yec`al keydehüm fî taḍlîl.

Türkçe:
Tuzaklarını boşa çıkarmadı mı onların?
İngilizce:
Did He not make their treacherous plan go astray?
Fransızca:
N'a-t-Il pas rendu leur ruse complètement vaine ?
Almanca:
Hat ER ihre List etwa nicht fehlgehen lassen,
Rusça:
Разве Он не запутал их козни
Arapça:
أَلَمْ يَجْعَلْ كَيْدَهُمْ فِي تَضْلِيلٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onların tuzaklarını boşa çıkarmadı mı?
Diyanet Vakfı:
Onların kötü planlarını boşa çıkarmadı mı?

veersele `aleyhim ṭayran ebâbîl.

Türkçe:
Gönderdi üzerlerine sürüler halinde kuş,
İngilizce:
And He sent against them Flights of Birds,
Fransızca:
et envoyé sur eux des oiseaux par volées
Almanca:
und über sie Vögel in Schwärmen geschickt,
Rusça:
и не наслал на них птиц стаями?
Arapça:
وَأَرْسَلَ عَلَيْهِمْ طَيْرًا أَبَابِيلَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Üzerlerine sürü sürü kuşlar gönderdi.
Diyanet Vakfı:
Onların üstüne ebabil kuşlarını gönderdi.

termîhim biḥicâratim min siccîl.

Türkçe:
Atıyorlardı onlara kurumuş çamurdan damgalı taş.
İngilizce:
Striking them with stones of baked clay.
Fransızca:
qui leur lançaient des pierres d'argile ?
Almanca:
die sie mit Ton-Steinen bewarfen,
Rusça:
Они бросали в них каменья из обожженной глины
Arapça:
تَرْمِيهِم بِحِجَارَةٍ مِّن سِجِّيلٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlara çamurdan sertleşmiş taşlar atıyorlardı.
Diyanet Vakfı:
O kuşlar, onların üzerlerine pişkin tuğladan yapılmış taşlar atıyordu.

fece`alehüm ke`aṣfim me'kûl.

Türkçe:
Nihayet, onları yenik ekin yaprağına çevirdi.
İngilizce:
Then did He make them like an empty field of stalks and straw, (of which the corn) has been eaten up.
Fransızca:
Et Il les a rendus semblables à une paille mâchée.
Almanca:
dann sie wie angefressenes Laub gemacht?!
Rusça:
и превратили их в подобие изъеденных иссохших злаковых листьев.
Arapça:
فَجَعَلَهُمْ كَعَصْفٍ مَّأْكُولٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve onları, yenilmiş ekin yaprağı gibi yaptı.
Diyanet Vakfı:
Böylece Allah onları yenilip çiğnenmiş ekine çevirdi.
Al-fil—الفيل beslemesine abone olun.