Al-Qaria—القارعة

elḳâri`ah.

Türkçe:
O Kaaria, o şiddetli ses çıkararak çarpan.
İngilizce:
The (Day) of Noise and Clamour:
Fransızca:
Le fracas !
Almanca:
Es ist Al-qari'a.
Rusça:
Великое бедствие (День воскресения)!
Arapça:
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ الْقَارِعَةُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kâria! (Çarpacak kıyamet) Nedir o kâria? Kârianın ne olduğunu sen bilir misin?
Diyanet Vakfı:
Kapı çalan!

me-lḳâri`ah.

Türkçe:
Nedir Kaaria?
İngilizce:
What is the (Day) of Noise and Clamour?
Fransızca:
Qu'est-ce que le fracas ?
Almanca:
Was ist Al-qari'a?!
Rusça:
Что такое Великое бедствие (День воскресения)?
Arapça:
مَا الْقَارِعَةُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kâria! (Çarpacak kıyamet) Nedir o kâria? Kârianın ne olduğunu sen bilir misin?
Diyanet Vakfı:
Nedir o kapı çalan?

vemâ edrâke me-lḳâri`ah.

Türkçe:
Kaaria'nın ne olduğunu sana bildiren nedir?
İngilizce:
And what will explain to thee what the (Day) of Noise and Clamour is?
Fransızca:
Et qui te dira ce qu'est le fracas ?
Almanca:
Und was weißt du, was Al-qari'a ist?!
Rusça:
Откуда ты мог знать, что такое Великое бедствие (День воскресения)?
Arapça:
وَمَا أَدْرَاكَ مَا الْقَارِعَةُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kâria! (Çarpacak kıyamet) Nedir o kâria? Kârianın ne olduğunu sen bilir misin?
Diyanet Vakfı:
O kapı çalanın ne olduğunu bilir misin?

yevme yekûnü-nnâsü kelferâşi-lmebŝûŝ.

Türkçe:
O gün insanlar, çırpınarak yayılmış pervaneler gibi olurlar.
İngilizce:
(It is) a Day whereon men will be like moths scattered about,
Fransızca:
C'est le jour où les gens seront comme des papillons éparpillés,
Almanca:
An dem Tag, wenn die Menschen wie verstreute Motten sind,
Rusça:
В тот день люди будут подобны рассеянным мотылькам,
Arapça:
يَوْمَ يَكُونُ النَّاسُ كَالْفَرَاشِ الْمَبْثُوثِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O gün insanlar yayılmış pervaneler gibi olurlar.
Diyanet Vakfı:
İnsanların, ateşin etrafını sarmış pervaneler gibi olur,

vetekûnü-lcibâlü kel`ihni-lmenfûş.

Türkçe:
Dağlar, didilmiş renkli yün gibi olur.
İngilizce:
And the mountains will be like carded wool.
Fransızca:
et les montagnes comme de la laine cardée;
Almanca:
und die Berge wie gezupfte Wolle sind.
Rusça:
а горы будут подобны расчесанной шерсти.
Arapça:
وَتَكُونُ الْجِبَالُ كَالْعِهْنِ الْمَنفُوشِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Dağlar atılmış renkli yünler gibi olur.
Diyanet Vakfı:
Dağların da atılmış renkli yüne dönüştüğü gündür (o Karia!)

feemmâ men ŝeḳulet mevâzînüh.

Türkçe:
İşte o gün, tartıları ağır basan kişi,
İngilizce:
Then, he whose balance (of good deeds) will be (found) heavy,
Fransızca:
quant à celui dont la balance sera lourde
Almanca:
Also hinsichtlich desjenigen, dessen Gewogenes schwer ist,
Rusça:
Тогда тот, чья чаша Весов окажется тяжелой,
Arapça:
فَأَمَّا مَن ثَقُلَتْ مَوَازِينُهُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O gün kimin tartıları ağır basarsa o, hoşnut olacağı bir hayat içindedir.
Diyanet Vakfı:
O gün kimin tartılan ameli ağır gelirse.

fehüve fî `îşetir râḍiyeh.

Türkçe:
Evet o kişi, hoşnutluk verici bir yaşayış içindedir.
İngilizce:
Will be in a life of good pleasure and satisfaction.
Fransızca:
il sera dans une vie agréable;
Almanca:
so hat er ein angenehmes Leben.
Rusça:
обретет приятную жизнь.
Arapça:
فَهُوَ فِي عِيشَةٍ رَّاضِيَةٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O gün kimin tartıları ağır basarsa o, hoşnut olacağı bir hayat içindedir.
Diyanet Vakfı:
İşte o, hoşnut edici bir yaşayış içinde olur.

veemmâ men ḫaffet mevâzînüh.

Türkçe:
Tartıları hafif çekeninse,
İngilizce:
But he whose balance (of good deeds) will be (found) light,-
Fransızca:
et quant à celui dont la balance sera légère,
Almanca:
Und hinsichtlich desjenigen, dessen Gewogenes leicht ist,
Rusça:
Тому же, чья чаша Весов окажется легкой,
Arapça:
وَأَمَّا مَنْ خَفَّتْ مَوَازِينُهُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kimin tartıları hafif gelirse, onun anası da (varacağı yer, sığınacağı durağı) hâviye (uçurum)dır.
Diyanet Vakfı:
Ameli yeğni olana gelince.

feümmühû hâviyeh.

Türkçe:
Anası, Hâviye'dir.
İngilizce:
Will have his home in a (bottomless) Pit.
Fransızca:
sa mère [destination] est un abîme très profond.
Almanca:
so ist seine Mutter Hawiya .
Rusça:
пристанищем будет Пропасть.
Arapça:
فَأُمُّهُ هَاوِيَةٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kimin tartıları hafif gelirse, onun anası da (varacağı yer, sığınacağı durağı) hâviye (uçurum)dır.
Diyanet Vakfı:
İşte onun anası (yeri, yurdu) Haviye'dir.

vemâ edrâke mâ hiyeh.

Türkçe:
Onun ne olduğunu sana bildiren nedir?
İngilizce:
And what will explain to thee what this is?
Fransızca:
Et qui te dira ce que c'est ?
Almanca:
Und was weißt du, was diese ist?!
Rusça:
Откуда ты мог знать, что это такое?
Arapça:
وَمَا أَدْرَاكَ مَا هِيَهْ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O uçurumun ne olduğunu sen nereden bileceksin?
Diyanet Vakfı:
Nedir o (Haviye) bilir misin?

Pages

Al-Qaria—القارعة beslemesine abone olun.