
elem neşraḥ leke ṣadrak.
Türkçe:
Açıp genişletmedik mi senin göğsünü!
İngilizce:
Have We not expanded thee thy breast?-
Fransızca:
N'avons-Nous pas ouvert pour toi ta poitrine ?
Almanca:
Haben WIR dir etwa nicht deine Brust erweitert,
Rusça:
Разве Мы не раскрыли твою грудь?
Arapça:
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ أَلَمْ نَشْرَحْ لَكَ صَدْرَكَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz senin için (mutluluğun) göğsünü açmadık mı?
Diyanet Vakfı:
Biz senin göğsünü açıp genişletmedik mi?

veveḍa`nâ `anke vizrak.
Türkçe:
İndirmedik mi üzerinden ağır yükünü!
İngilizce:
And removed from thee thy burden
Fransızca:
Et ne t'avons-Nous pas déchargé du fardeau
Almanca:
und dir deine Last abgenommen,
Rusça:
и не сняли с тебя ношу,
Arapça:
وَوَضَعْنَا عَنكَ وِزْرَكَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Senden yükünü indirmedik mi?
Diyanet Vakfı:
Yükünü senden alıp atmadık mı?

elleẕî enḳaḍa żahrak.
Türkçe:
Ki o, belini çatırdatmıştı senin.
İngilizce:
The which did gall thy back?-
Fransızca:
qui accablait ton dos ?
Almanca:
die deinen Rücken niederdrückte,
Rusça:
которая отягощала твою спину?
Arapça:
الَّذِي أَنقَضَ ظَهْرَكَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O senin sırtını ezen yükü.
Diyanet Vakfı:
O senin belini büken yükü.

verafa`nâ leke ẕikrak.
Türkçe:
Ve yüceltmedik mi senin şanını!
İngilizce:
And raised high the esteem (in which) thou (art held)?
Fransızca:
Et exalté pour toi ta renommée ?
Almanca:
und dein Ansehen erhöht?!
Rusça:
Разве Мы не возвеличили твое поминание?
Arapça:
وَرَفَعْنَا لَكَ ذِكْرَكَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Senin şanını yüceltmedik mi?
Diyanet Vakfı:
Senin şanını ve ününü yüceltmedik mi?

feinne me`a-l`usri yüsrâ.
Türkçe:
Demek ki, zorluğun yanında bir kolaylık mutlaka var!
İngilizce:
So, verily, with every difficulty, there is relief:
Fransızca:
A côté de la difficulté est, certes, une facilité !
Almanca:
Also gewiß, es gibt mit der Erschwernis eine Erleichterung.
Rusça:
Воистину, за каждой тягостью наступает облегчение.
Arapça:
فَإِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْرًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Demek ki, zorlukla beraber bir kolaylık vardır.
Diyanet Vakfı:
Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır.

inne me`a-l`usri yüsrâ.
Türkçe:
Zorluğun yanında bir kolaylık muhakkak var!
İngilizce:
Verily, with every difficulty there is relief.
Fransızca:
A côté de la difficulté, est certes, une facilité !
Almanca:
Gewiß, es gibt mit der Erschwernis eine Erleichterung.
Rusça:
За каждой тягостью наступает облегчение.
Arapça:
إِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْرًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Evet, zorlukla beraber bir kolaylık vardır.
Diyanet Vakfı:
Gerçekten, zorlukla beraber bir kolaylık daha vardır.

feiẕâ feragte fenṣab.
Türkçe:
O halde,bir iş ve oluştan boşalır boşalmaz yeni bir işe koyulup yorul!
İngilizce:
Therefore, when thou art free (from thine immediate task), still labour hard,
Fransızca:
Quand tu te libères, donc, lève-toi ,
Almanca:
Also wenn du entlastet bist, so strenge dich an,
Rusça:
Посему, как только освободишься, будь деятелен
Arapça:
فَإِذَا فَرَغْتَ فَانصَبْ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O halde boş kaldın mı, yine kalk (başka bir iş ve ibadetle) yorul.
Diyanet Vakfı:
Boş kaldın mı hemen (başka) işe koyul,

veilâ rabbike fergab.
Türkçe:
Ve yalnız Rabbine yönelip doğrul!
İngilizce:
And to thy Lord turn (all) thy attention.
Fransızca:
et à ton Seigneur aspire.
Almanca:
und deinem HERRN, so widme dich aufrichtig!
Rusça:
и устремись к своему Господу.
Arapça:
وَإِلَىٰ رَبِّكَ فَارْغَب
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ancak Rabbine yönel.
Diyanet Vakfı:
Yalnız Rabbine yönel.
