
hel etâke ḥadîŝü-lgâşiyeh.
Türkçe:
Geldi mi sana Ğaşiye'nin/her şeyi her yandan sarıp kaplayacak olanın haberi!
İngilizce:
Has the story reached thee of the overwhelming (Event)?
Fransızca:
T'est-il parvenu le récit de l'enveloppante ?
Almanca:
Wurde dir die Mitteilung über die Umhüllende zuteil?!
Rusça:
Дошел ли до тебя рассказ о Покрывающем (Дне воскресения)?
Arapça:
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ الْغَاشِيَةِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O her şeyi kuşatacak olan Kıyamet'in haberi sana geldi mi?
Diyanet Vakfı:
(Resulüm!) Dehşeti her şeyi kaplayan kıyametin haberi sana geldi mi?

vucûhüy yevmeiẕin ḫâşi`ah.
Türkçe:
Yüzler vardır o gün zilletle öne eğilmiştir.
İngilizce:
Some faces, that Day, will be humiliated,
Fransızca:
Ce jour-là, il y aura des visages humiliés,
Almanca:
Es sind Gesichter an diesem Tag demütig,
Rusça:
Одни лица в тот день будут унижены,
Arapça:
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ خَاشِعَةٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yüzler var ki, o gün eğilmiş, zillete düşmüştür.
Diyanet Vakfı:
O gün bir takım yüzler zelildir,

`âmiletün nâṣibeh.
Türkçe:
Çalışmış, boşa yorulmuştur.
İngilizce:
Labouring (hard), weary,-
Fransızca:
préoccupés, harassés.
Almanca:
arbeitend, erschöpft,
Rusça:
изнурены и утомлены.
Arapça:
عَامِلَةٌ نَّاصِبَةٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Çalışmış, yorulmuştur.
Diyanet Vakfı:
Durmadan çalışır, (fakat boşuna) yorulur,

taṣlâ nâran ḥâmiyeh.
Türkçe:
Kızışmış bir ateşe dalarlar.
İngilizce:
The while they enter the Blazing Fire,-
Fransızca:
Ils brûleront dans un Feu ardent,
Almanca:
sie werden in ein sehr heißes Feuer hineingeworfen,
Rusça:
Они будут гореть в Огне жарком.
Arapça:
تَصْلَىٰ نَارًا حَامِيَةً
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kızışmış bir ateşe girer.
Diyanet Vakfı:
Kızgın ateşe girer.

tüsḳâ min `aynin âniyeh.
Türkçe:
Ateşimsi bir kaynaktan sulanırlar.
İngilizce:
The while they are given, to drink, of a boiling hot spring,
Fransızca:
et seront abreuvés d'une source bouillante.
Almanca:
sie werden aus einer siedenden Quelle getränkt.
Rusça:
Их будут поить из источника кипящего
Arapça:
تُسْقَىٰ مِنْ عَيْنٍ آنِيَةٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlara kızgın bir kaynaktan su verilir.
Diyanet Vakfı:
Onlara kaynar su pınarından içirilir.

leyse lehüm ṭa`âmün illâ min ḍarî`.
Türkçe:
Yırtıcı bir dikenden başka yemek yoktur onlar için.
İngilizce:
No food will there be for them but a bitter Dhari'
Fransızca:
Il n'y aura pour eux d'autre nourriture que des plantes épineuses [darii],
Almanca:
Für sie gibt es keine Speise außer von getrocknetem Dornengewächs,
Rusça:
и кормить только ядовитыми колючками,
Arapça:
لَّيْسَ لَهُمْ طَعَامٌ إِلَّا مِن ضَرِيعٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar için kuru bir dikenden başka yiyecek de yoktur.
Diyanet Vakfı:
Onlar için kuru dikenden başka yemek yoktur,

lâ yüsminü velâ yugnî min cû`.
Türkçe:
Ne semirtir ne açlıktan kurtarır.
İngilizce:
Which will neither nourish nor satisfy hunger.
Fransızca:
qui n'engraisse, ni n'apaise la faim.
Almanca:
das weder ernährt, noch den Hunger stillt.
Rusça:
от которых не поправляются и которые не утоляют голода.
Arapça:
لَّا يُسْمِنُ وَلَا يُغْنِي مِن جُوعٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O da ne besler, ne de açlığı giderir.
Diyanet Vakfı:
O ise ne besler ne de açlığı giderir.

vucûhüy yevmeiẕin nâ`imeh.
Türkçe:
Yüzler de vardır o gün, nimetlerle mutlu.
İngilizce:
(Other) faces that Day will be joyful,
Fransızca:
Ce jour-là, il y aura des visages épanouis,
Almanca:
Es sind Gesichter an diesem Tag wohlergehend,
Rusça:
Другие же лица в тот день будут радостны.
Arapça:
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَّاعِمَةٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yüzler de var ki, o gün nimetle mutludur.
Diyanet Vakfı:
O gün bir takım yüzler de vardır ki, mutludurlar,

lisa`yihâ râḍiyeh.
Türkçe:
Emek ve gayreti yüzünden hoşnuttur.
İngilizce:
Pleased with their striving,-
Fransızca:
contents de leurs efforts,
Almanca:
mit ihrem Anstreben zufrieden,
Rusça:
Они будут довольны своими стараниями
Arapça:
لِّسَعْيِهَا رَاضِيَةٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yaptığından hoşnuttur.
Diyanet Vakfı:
(dünyadaki) çabalarından hoşnut olmuşlardır,

fî cennetin `âliyeh.
Türkçe:
Yüksek bir bahçededir;
İngilizce:
In a Garden on high,
Fransızca:
dans un haut Jardin,
Almanca:
in einer hohen Dschanna.
Rusça:
в Вышних садах.
Arapça:
فِي جَنَّةٍ عَالِيَةٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yüksek bir cennettedir.
Diyanet Vakfı:
Yüce bir cennettedirler.
Pages
