İngilizce:
Fransızca:
Almanca:
Rusça:
Arapça:

ḥâ-mîm.
Türkçe:
Hâ, Mîm.
İngilizce:
Ha Mim
Fransızca:
Ha, Mim .
Almanca:
Ha-mim .
Rusça:
Ха. Мим.
Arapça:
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ حم
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hâ Mîm.
Diyanet Vakfı:
Ha. Mim.

tenzîlü-lkitâbi mine-llâhi-l`azîzi-l`alîm.
Türkçe:
Bu kitabın indirilişi, Azîz ve Alîm olan Allah'tandır.
İngilizce:
The revelation of this Book is from Allah, Exalted in Power, Full of Knowledge,-
Fransızca:
La révélation du livre vient d'Allah, le Puissant, l'Omniscient.
Almanca:
Die sukzessive Hinabsendung der Schrift ist von ALLAH, Dem Allwürdigen, Dem Allwissenden,
Rusça:
Писание ниспослано от Аллаха Могущественного, Знающего,
Arapça:
تَنزِيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bu kitabın indirilişi, çok güçlü ve her şeyi bilen Allah tarafındandır.
Diyanet Vakfı:
Bu Kitap mutlak galip, hakkıyla bilen, lütuf sahibi Allah tarafından indirilmiştir.

gâfiri-ẕẕembi veḳâbili-ttevbi şedîdi-l`iḳâbi ẕi-ṭṭavl. lâ ilâhe illâ hû. ileyhi-lmeṣîr.
Türkçe:
Ğafir'dir, günahı affedendir. Tövbeyi kabul eden, azabı çetin, lütfu bol olandır O. İlah yoktur O'ndan gayrı. Yalnız O'nadır varış ve dönüş.
İngilizce:
Who forgiveth sin, accepteth repentance, is strict in punishment, and hath a long reach (in all things). there is no god but He: to Him is the final goal.
Fransızca:
Le Pardonneur des péchés, l'Accueillant au repentir, le Dur en punition, le Détenteur des faveurs. Point de divinité à part Lui et vers Lui est la destination.
Almanca:
Dem Allvergebenden der Verfehlung und Dem Annehmenden der Reue, Dem Harten im Strafen, Dem mit den Wohltaten. Es gibt keine Gottheit außer Ihm. Zu Ihm ist das Werden.
Rusça:
Прощающего грехи, Принимающего покаяния, Сурового в наказании, Обладающего милостью. Нет божества, кроме Него, и к Нему предстоит прибытие.
Arapça:
غَافِرِ الذَّنبِ وَقَابِلِ التَّوْبِ شَدِيدِ الْعِقَابِ ذِي الطَّوْلِ ۖ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ۖ إِلَيْهِ الْمَصِيرُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O, günah bağışlayıcı, tevbe kabul edici, azabı şiddetli, kerem sahibi Allah'tandır ki O'ndan başka ilâh yoktur. Hem dönüş O'nadır.
Diyanet Vakfı:
O, günahı bağışlayan, tevbeyi kabul eden, azabı çetin, lütuf sahibi Allah'tandır ki. O'ndan başka hiçbir ilah yoktur, dönüş ancak O'nadır.

mâ yücâdilü fî âyâti-llâhi ille-lleẕîne keferû felâ yagrurke teḳallübühüm fi-lbilâd.
Türkçe:
Allah'ın ayetleri hakkında, küfre sapmış olanlardan başkası çekişip didişmez. Onların beldelerde dolaşıp durmaları seni aldatmasın.
İngilizce:
None can dispute about the Signs of Allah but the Unbelievers. Let not, then, their strutting about through the land deceive thee!
Fransızca:
Seuls ceux qui ont mécru discutent les versets d'Allah. Que leurs activités dans le pays ne te trompent pas.
Almanca:
Über ALLAHs Ayat disputieren nur diejenigen, die Kufr betrieben haben. So soll dich ihr Herumreisen (für Handelszwecke) in den Ländern nicht täuschen!
Rusça:
Знамения Аллаха оспаривают только неверующие. Пусть не обольщает тебя свобода их действий на земле.
Arapça:
مَا يُجَادِلُ فِي آيَاتِ اللَّهِ إِلَّا الَّذِينَ كَفَرُوا فَلَا يَغْرُرْكَ تَقَلُّبُهُمْ فِي الْبِلَادِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah'ın âyetleri hakkında ancak kâfirler mücadele ederler. Şimdi onların beldeler içinde dönüp dolaşmaları seni aldatmasın.
Diyanet Vakfı:
İnkar edenler müstesna, hiç kimse Allah'ın ayetleri hakkında tartışmaz. Onların şehirlerde (rahatlıkla) gezip dolaşması seni aldatmasın.

keẕẕebet ḳablehüm ḳavmü nûḥiv vel'aḥzâbü mim ba`dihim. vehemmet küllü ümmetim birasûlihim liye'ḫuẕûhü vecâdelû bilbâṭili liyüdḥiḍû bihi-lḥaḳḳa feeḫaẕtühüm. fekeyfe kâne `iḳâb.
Türkçe:
Onlardan önce Nûh kavmi yalanlamıştı. Onlardan sonra gelen oymaklar da. Her ümmet kendilerine gelen elçiyi yakalasınlar diye uğraştı. Ve hakkı işlemez kılmak için yanlışı/tutarsızlığı esas alarak mücadele ettiler; nihayet onları yakaladım. Nasıl olmuştu azabım?!
İngilizce:
But (there were people) before them, who denied (the Signs),- the People of Noah, and the Confederates (of Evil) after them; and every People plotted against their prophet, to seize him, and disputed by means of vanities, therewith to condemn the Truth; but it was I that seized them! and how (terrible) was My Requital!
Fransızca:
Avant eux, le peuple de Noé a traité (Son Messager) de menteur, et les coalisés après eux (ont fait de même), et chaque communauté a conçu le dessin de s'emparer de Son Messager. Et ils ont discuté de faux arguments pour rejeter la vérité. Alors Je les ai saisis. Et quelle punition fut la Mienne ! .
Almanca:
Vor ihnen leugneten die Leute von Nuh ab, sowie die Al-ahzab nach ihnen. Und jede Umma war im Begriff ihren Gesandten zu ergreifen. Und sie disputierten mit dem für nichtig Erklärte, um damit das Wahre zu annullieren, dann vernichtete ICH sie. Und wie war Meine Bestrafung!
Rusça:
До них сочли лжецами посланников народ Нуха (Ноя) и соумышленники после них. Каждый народ намеревался схватить своего посланника. Они спорили, прибегая ко лжи, чтобы опровергнуть ею истину. Но Я схватил их, и каким же было Мое наказание!
Arapça:
كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَالْأَحْزَابُ مِن بَعْدِهِمْ ۖ وَهَمَّتْ كُلُّ أُمَّةٍ بِرَسُولِهِمْ لِيَأْخُذُوهُ ۖ وَجَادَلُوا بِالْبَاطِلِ لِيُدْحِضُوا بِهِ الْحَقَّ فَأَخَذْتُهُمْ ۖ فَكَيْفَ كَانَ عِقَابِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlardan önce Nuh kavmi, arkalarından da çeşitli topluluklar yalanlamışlardı. Her ümmet, kendi peygamberlerini yakalamak kastında bulundu. Hakkı batılla gidermek için boşuna mücadele ettiler. Ben de onları tuttum, alıverdim. (Bak o zaman) azabım nasıl oldu?
Diyanet Vakfı:
Onlardan önce Nuh kavmi ve bunlardan sonraki topluluklar da (peygamberlerini) engellemeye, her ümmet kendi peygamberini yakalamaya azmetmişti. Batılı hakkın yerine koymak için mücadele etmişlerdi. Bunun üzerine ben onları kıskıvrak yakaladım. İşte, cezalandırmamın nasıl olduğunu gör!

vekeẕâlike ḥaḳḳat kelimetü rabbike `ale-lleẕîne keferû ennehüm aṣḥâbü-nnâr.
Türkçe:
İşte böyle! Rabbinin, nankörlüğe sapanlar hakkındaki, "Onlar ateş yâranıdır" sözü tam gerçekleşti.
İngilizce:
Thus was the Decree of thy Lord proved true against the Unbelievers; that truly they are Companions of the Fire!
Fransızca:
Ainsi s'avéra juste la Parole de ton Seigneur contre ceux qui ont mécru : "Ils seront les gens du feu".
Almanca:
Und solcherart war Rechtens das Wort deines HERRN gegen diejenigen, die Kufr betrieben haben, daß sie gewiß die Weggenossen des Feuers sind.
Rusça:
Так сбылось Слово твоего Господа относительно того, что неверующие окажутся обитателями Огня.
Arapça:
وَكَذَٰلِكَ حَقَّتْ كَلِمَتُ رَبِّكَ عَلَى الَّذِينَ كَفَرُوا أَنَّهُمْ أَصْحَابُ النَّارِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İşte o nankörlük eden kâfirlere Rabbinin (azab) sözü öyle hak oldu. Onlar, mutlaka cehennemliktirler.
Diyanet Vakfı:
İnkar edenlerin cehennem ehli olduklarına dair Rabbinin sözü böylece gerçekleşti.

elleẕîne yaḥmilûne-l`arşe vemen ḥavlehû yüsebbiḥûne biḥamdi rabbihim veyü'minûne bihî veyestagfirûne lilleẕîne âmenû. rabbenâ vesi`te külle şey'ir raḥmetev ve`ilmen fagfir lilleẕîne tâbû vettebe`û sebîleke veḳihim `aẕâbe-lceḥîm.
Türkçe:
Arşı yüklenip taşıyanlar ve onun çevresindeki şuurlular Rablerinin hamdi ile tespih ederler ve ona inanırlar. İman sahipleri için de şöyle af dilerler: "Rabbimiz! Sen her şeyi rahmet ve ilim halinde kuşattın. Tövbe edip senin yoluna uymuş olanları bağışla. Ve onları cehenem azabından koru!"
İngilizce:
Those who sustain the Throne (of Allah) and those around it Sing Glory and Praise to their Lord; believe in Him; and implore Forgiveness for those who believe: "Our Lord! Thy Reach is over all things, in Mercy and Knowledge. Forgive, then, those who turn in Repentance, and follow Thy Path; and preserve them from the Penalty of the Blazing Fire!
Fransızca:
Ceux (les Anges) qui portent le Trône et ceux qui l'entourent célèbrent les louanges de leur Seigneur, croient en Lui et implorent le pardon pour ceux qui croient : "Seigneur ! tu étends sur toute chose Ta miséricorde et Ta science. Pardonne donc à ceux qui se repentent et suivent Ton chemin et protège-les du châtiment de l'Enfer.
Almanca:
Diejenigen, die Al'ahrsch tragen und die um ihn herum sind, lobpreisen mit dem Lob ihres HERRN, verinnerlichen den Iman an Ihn und erbitten Vergebung für diejenigen, die den Iman verinnerlichten: "Unser HERR! DU umfaßt alles mit Gnade und Wissen, also vergib denjenigen, die bereuten und Deinem Weg folgten, und bewahre sie vor der Peinigung der Hölle.
Rusça:
Те, которые несут Трон, и те, которые вокруг него, прославляют хвалой своего Господа, веруют в Него и просят прощения для верующих: "Господь наш! Ты объял всякую вещь милостью и знанием. Прости же тех, которые раскаялись и последовали Твоим путем, и защити их от мучений в Аду.
Arapça:
الَّذِينَ يَحْمِلُونَ الْعَرْشَ وَمَنْ حَوْلَهُ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَيُؤْمِنُونَ بِهِ وَيَسْتَغْفِرُونَ لِلَّذِينَ آمَنُوا رَبَّنَا وَسِعْتَ كُلَّ شَيْءٍ رَّحْمَةً وَعِلْمًا فَاغْفِرْ لِلَّذِينَ تَابُوا وَاتَّبَعُوا سَبِيلَكَ وَقِهِمْ عَذَابَ الْجَحِيمِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Arşı taşıyanlar ve onun etrafındakiler, Rablerinin hamdiyle tesbih ederler ve O'na inanırlar. İman etmişler için de şöyle bağışlanma dilerler: "Ey Rabbimiz! Rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O, tevbe edip senin yoluna uyanları bağışla, onları cehennem azabından koru."
Diyanet Vakfı:
Arş'ı yüklenen ve bir de onun çevresinde bulunanlar (melekler), Rablerini hamd ile tesbih ederler, O'na iman ederler. Müminlerin de bağışlanmasını isterler: Ey Rabbimiz! Senin rahmet ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O halde tevbe eden ve senin yoluna gidenleri bağışla, onları cehennem azabından koru! (derler).

rabbenâ veedḫilhüm cennâti `adnini-lletî ve`attehüm vemen ṣaleḥa min âbâihim veezvâcihim veẕürriyyâtihim. inneke ente-l`azîzü-lḥakîm.
Türkçe:
"Ey Rabbimiz, onları kendilerine vaat etmiş olduğun Adn cennetlerine koy! Atalarından, eşlerinden, zürriyetlerinden barışa yönelenleri de. Azîz ve Hakîm olan, hiç kuşusuz sensin, sen!"
İngilizce:
And grant, our Lord! that they enter the Gardens of Eternity, which Thou hast promised to them, and to the righteous among their fathers, their wives, and their posterity! For Thou art (He), the Exalted in Might, Full of Wisdom.
Fransızca:
Seigneur ! fais-les entrer aux jardins d'Eden que Tu leur as promis, ainsi qu'aux vertueux parmi leurs ancêtres, leurs épouses et leurs descendants, car c'est Toi le Puissant, le Sage.
Almanca:
Unser HERR! und laß sie eintreten in die 'Adn-Dschannat, die DU ihnen versprochen hast, sowie diejenigen, die gut wurden von ihren Eltern, ihren Ehepartnern und ihren Kindern. Gewiß,DU bist Der Allwürdige, Der Allweise.
Rusça:
Господь наш! Введи их в сады Эдема, которые Ты обещал им, а также праведников из числа их отцов, супруг и потомков. Воистину, Ты - Могущественный, Мудрый.
Arapça:
رَبَّنَا وَأَدْخِلْهُمْ جَنَّاتِ عَدْنٍ الَّتِي وَعَدتَّهُمْ وَمَن صَلَحَ مِنْ آبَائِهِمْ وَأَزْوَاجِهِمْ وَذُرِّيَّاتِهِمْ ۚ إِنَّكَ أَنتَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ey Rabbimiz! Hem onları, hem onların atalarından, zevcelerinden ve zürriyetlerinden iyi olanları kendilerine vaad buyurduğun Adn cennetlerine koy. Şüphesiz çok güçlü, hüküm ve hikmet sahibi olan sensin.
Diyanet Vakfı:
Rabbimiz! Onları da, onların atalarından, zevcelerinden, nesillerinden iyi olanları da kendilerine vadettiğin Adn cennetlerine koy. Şüphesiz aziz ve hakim olan sensin!

veḳihimü-sseyyiât. vemen teḳi-sseyyiâti yevmeiẕin feḳad raḥimteh. veẕâlike hüve-lfevzü-l`ażîm.
Türkçe:
"Koru onları kötülüklerden! O gün kötülüklerden koruduğuna mutlaka rahmet etmişsindir sen! İşte budur o en büyük kurtuluş ve eriş."
İngilizce:
And preserve them from (all) ills; and any whom Thou dost preserve from ills that Day,- on them wilt Thou have bestowed Mercy indeed: and that will be truly (for them) the highest Achievement.
Fransızca:
Et préserve-les [du châtiment] des mauvaises actions. Quiconque Tu préserves [du châtiment] des mauvaises actions ce jour-là, Tu lui feras miséricorde". Et c'est là l'énorme succès.
Almanca:
Und bewahre sie vor den gottmißfälligen Taten, und wen DU an jenem Tag vor den gottmißfälligen Taten bewahrst, dem hast DU bereits Gnade erwiesen. Und dieses ist der gewaltige Erfolg."
Rusça:
Защити их от грехов, ведь только тот, кого Ты защитишь в тот день от грехов, будет помилован Тобой. Это и есть великое преуспеяние".
Arapça:
وَقِهِمُ السَّيِّئَاتِ ۚ وَمَن تَقِ السَّيِّئَاتِ يَوْمَئِذٍ فَقَدْ رَحِمْتَهُ ۚ وَذَٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onları fenalıklardan koru. Sen her kimi fenalıklardan korursan, o gün muhakkak onu rahmetinle yarlığamışsındır. İşte asıl büyük kurtuluş da budur.
Diyanet Vakfı:
Bir de onları, her türlü kötülüklerden koru. O gün sen kimi kötülüklerden korursan muhakkak ki onu rahmetine mazhar etmiş olursun. Bu en büyük kurtuluştur.
Pages
