
fehüve fî `îşetir râḍiyeh.
Türkçe:
Artık o, hoşnutluk veren bir yaşayış içindedir.
İngilizce:
And he will be in a life of Bliss,
Fransızca:
Il jouira d'une vie agréable :
Almanca:
So ist er in einem wohlgefälligen Leben,
Rusça:
Для него будет отрадная жизнь
Arapça:
فَهُوَ فِي عِيشَةٍ رَّاضِيَةٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Artık o hoşnut bir hayattadır.
Diyanet Vakfı:
Artık o, hoşnut kalacağı bir hayat içindedir,

fî cennetin `âliyeh.
Türkçe:
Yüksek bir bahçe içindedir.
İngilizce:
In a Garden on high,
Fransızca:
dans un Jardin haut placé
Almanca:
in einer hohen Dschanna,
Rusça:
в вышнем саду,
Arapça:
فِي جَنَّةٍ عَالِيَةٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yüksek bir cennettedir.
Diyanet Vakfı:
Yüce bir cennette,

ḳuṭûfühâ dâniyeh.
Türkçe:
Devşirilmesi kolaydır onun.
İngilizce:
The Fruits whereof (will hang in bunches) low and near.
Fransızca:
dont les fruits sont à portées de la main.
Almanca:
deren Früchte nahe sind.
Rusça:
где плоды склоняются низко.
Arapça:
قُطُوفُهَا دَانِيَةٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ki o cennetin meyveleri sarkmıştır.
Diyanet Vakfı:
Meyveleri sarkmış halde.

külû veşrabû henîem bimâ esleftüm fi-l'eyyâmi-lḫâliyeh.
Türkçe:
Geçmiş günlerde sunduklarınızın karşılığı olarak afiyetle yiyin, için.
İngilizce:
Eat ye and drink ye, with full satisfaction; because of the (good) that ye sent before you, in the days that are gone!
Fransızca:
"Mangez et buvez agréablement pour ce que vous avez avancé dans les jours passés".
Almanca:
Esst und trinkt wohlbekömmlich für das, was ihr in den vergangenen Tagen vorgelegt habt.
Rusça:
Ешьте и пейте во здравие за то, что вы совершили в минувшие дни!
Arapça:
كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنِيئًا بِمَا أَسْلَفْتُمْ فِي الْأَيَّامِ الْخَالِيَةِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Geçmiş günlerde yaptığınız işlerden ötürü afiyetle yeyin, için. (denir).
Diyanet Vakfı:
(Onlara denir ki:) Geçmiş günlerde işlediklerinize (iyi amellerinize) karşılık, afiyetle yeyin, için.

veemmâ men ûtiye kitâbehû bişimâlihî feyeḳûlü yâ leytenî lem ûte kitâbiyeh.
Türkçe:
Öz kitabı sol taraftan verilene gelince o şöyle der: "Ah, ne olurdu, bana kitabım verilmeseydi!"
İngilizce:
And he that will be given his Record in his left hand, will say: "Ah! Would that my Record had not been given to me!
Fransızca:
Quant à celui à qui on aura remis le Livre en sa main gauche, il dira : "Hélas pour moi ! J'aurai souhaité qu'on ne m'ait pas remis mon livre,
Almanca:
Und hinsichtlich desjenigen, dem sein Register mit der Linken gegeben wird, so sagte er: "Hätte ich doch mein Register nicht bekommen,
Rusça:
Тот же, кому его книга будет дана в левую руку, скажет: "Лучше бы мне не вручали моей книги!
Arapça:
وَأَمَّا مَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ بِشِمَالِهِ فَيَقُولُ يَا لَيْتَنِي لَمْ أُوتَ كِتَابِيَهْ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kitabı sol tarafından verilen ise der ki: "Keşke kitabım verilmeseydi de,
Diyanet Vakfı:
Kitabı sol tarafından verilene gelince, der ki:" Keşke, bana kitabım verilmeseydi!"

velem edri mâ ḥisâbiyeh.
Türkçe:
"Hesabımın ne olduğunu hiç bilmemiş olsaydım."
İngilizce:
And that I had never realised how my account (stood)!
Fransızca:
et ne pas avoir connu mon compte...
Almanca:
und nicht gewußt, was meine Abrechnung ist!
Rusça:
Не знать бы мне, каков мой счет!
Arapça:
وَلَمْ أَدْرِ مَا حِسَابِيَهْ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hesabımın ne olduğunu bilmeseydim,
Diyanet Vakfı:
"Şu hesabımın ne olduğunu bilmeseydim!"

yâ leytehâ kâneti-lḳâḍiyeh.
Türkçe:
"Ah, ne olurdu, iş bitmiş olsaydı!"
İngilizce:
Ah! Would that (Death) had made an end of me!
Fransızca:
Hélas, comme j'aurais souhaité que [ma première mort] fût la définitive.
Almanca:
Wäre er (der Tod) doch das Endgültige gewesen!
Rusça:
Лучше бы она была концом всего!
Arapça:
يَا لَيْتَهَا كَانَتِ الْقَاضِيَةَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ne olurdu o ölüm, iş bitirici olsaydı.
Diyanet Vakfı:
Keşke onunla (ölümümle) her iş olup bitseydi!

mâ agnâ `annî mâliyeh.
Türkçe:
"Hiçbir işime yaramadı malım."
İngilizce:
Of no profit to me has been my wealth!
Fransızca:
Ma fortune ne ma servi à rien.
Almanca:
Mir nützte mein Vermögen nicht.
Rusça:
Не помогло мне мое богатство!
Arapça:
مَا أَغْنَىٰ عَنِّي مَالِيَهْ ۜ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Malım bana hiç fayda vermedi.
Diyanet Vakfı:
Malım bana hiç fayda sağlamadı;

heleke `annî sülṭâniyeh.
Türkçe:
"Sökülüp gitti benden saltanatım."
İngilizce:
My power has perished from me!...
Fransızca:
Mon autorité est anéantie et m'a quitté ! ".
Almanca:
Meine Macht hat mich verlassen."
Rusça:
Лишился я своей власти!"
Arapça:
هَلَكَ عَنِّي سُلْطَانِيَهْ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Gücüm de benden yok olup gitti."
Diyanet Vakfı:
Saltanatım da benden (koptu), yok olup gitti.

ḫuẕûhü fegullûh.
Türkçe:
"Tutun onu, derhal bağlayın onu!"
İngilizce:
(The stern command will say): "Seize ye him, and bind ye him,
Fransızca:
"Saisissez-le ! Puis, mettez-lui un carcan;
Almanca:
"Nehmen sollt ihr ihn, sogleich fesseln,
Rusça:
Схватите его и закуйте,
Arapça:
خُذُوهُ فَغُلُّوهُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Zebanilere şöyle denir): "Onu yakalayın da bağlayın."
Diyanet Vakfı:
Onu yakalayın da, (ellerini boynuna) bağlayın;
Pages
