
sebbeḥa lillâhi mâ fi-ssemâvâti vemâ fi-l'arḍ. vehüve-l`azîzü-lḥakîm.
Türkçe:
Göklerde ne var, yerde ne varsa Allah'ı tespih etmiştir. Azîz'dir O, Hakîm'dir.
İngilizce:
Whatever is in the heavens and on earth, let it declare the Praises and Glory of Allah: for He is the Exalted in Might, the Wise.
Fransızca:
Ce qui est dans les cieux et ce qui est sur la terre glorifient Allah, et Il est le Puissant, le Sage.
Almanca:
ALLAH lobpreisen alle, die in den Himmeln und auf Erden sind. Und ER ist Der Allwürdige, Der Allweise.
Rusça:
Славит Аллаха то, что на небесах, и то, что на земле. Он - Могущественный, Мудрый.
Arapça:
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ سَبَّحَ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ ۖ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Göklerdekilerin ve yerdekilerin hepsi Allah'ı tesbih eder. O, üstündür, hikmet sahibidir.
Diyanet Vakfı:
Göklerde ve yerdekilerin hepsi Allah'ı tesbih eder. O, üstündür, hikmet sahibidir.

yâ eyyühe-lleẕîne âmenû lime teḳûlûne mâ lâ tef`alûn.
Türkçe:
Ey iman sahipleri! Yapmayacağınız şeyi neden söylüyorsunuz?
İngilizce:
O ye who believe! Why say ye that which ye do not?
Fransızca:
ô vous qui avez cru ! Pourquoi dites-vous ce que vous ne faites pas ?
Almanca:
Ihr, die den Iman verinnerlicht habt! Weshalb sagt ihr, was ihr nicht macht?!
Rusça:
О те, которые уверовали! Почему вы говорите то, чего не делаете?
Arapça:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لِمَ تَقُولُونَ مَا لَا تَفْعَلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyi niçin söylüyorsunuz?
Diyanet Vakfı:
Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?

kebüra maḳten `inde-llâhi en teḳûlû mâ lâ tef`alûn.
Türkçe:
Yapmayacağınız şeyi söylemeniz, Allah katında büyük bir günahtır.
İngilizce:
Grievously odious is it in the sight of Allah that ye say that which ye do not.
Fransızca:
C'est une grande abomination auprès d'Allah que de dire ce que vous ne faites pas.
Almanca:
Es ist etwas schwerwiegendes Verabscheutes bei ALLAH, daß ihr sagt, was ihr nicht macht.
Rusça:
Велика ненависть Аллаха к тому, что говорите то, чего не делаете.
Arapça:
كَبُرَ مَقْتًا عِندَ اللَّهِ أَن تَقُولُوا مَا لَا تَفْعَلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yapmayacağınızı söylemeniz, Allah yanında şiddetli bir buğza sebeb olur.
Diyanet Vakfı:
Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir nefretle karşılanır.

inne-llâhe yüḥibbü-lleẕîne yüḳâtilûne fî sebîlihî ṣaffen keennehüm bünyânüm merṣûṣ.
Türkçe:
Allah kendi yolunda, duvarları birbine perçinlenmiş bir bina gibi, saf bağlıyarak çarpışanları sever.
İngilizce:
Truly Allah loves those who fight in His Cause in battle array, as if they were a solid cemented structure.
Fransızca:
Allah aime ceux qui combattent dans Son chemin en rang serré pareils à un édifice renforcé.
Almanca:
Gewiß, ALLAH liebt diejenigen, die auf Seinem Weg in Reihe kämpfen, als wären sie ein kompakter Bau.
Rusça:
Воистину, Аллах любит тех, которые сражаются на Его пути рядами, словно они - прочное строение.
Arapça:
إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الَّذِينَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِهِ صَفًّا كَأَنَّهُم بُنْيَانٌ مَّرْصُوصٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah, kendi yolunda kenetlenmiş bir duvar gibi saf bağlayarak savaşanları sever.
Diyanet Vakfı:
Allah, kendi yolunda kenetlenmiş bir yapı gibi saf bağlayarak savaşanları sever.

veiẕ ḳâle mûsâ liḳavmihî yâ ḳavmi lime tü'ẕûnenî veḳat ta`lemûne ennî rasûlü-llâhi ileyküm. felemmâ zâgû ezâga-llâhü ḳulûbehüm. vellâhü lâ yehdi-lḳavme-lfâsiḳîn.
Türkçe:
Hani, Mûsa, toplumuna şöyle demişti: "Ey toplumum! Benim size gönderilen Allah elçisi olduğumu bilip durduğunuz halde, beni neden incitiyorsunuz?" Onlar bozulup sapınca Allah da onların kalplerini eğriltti. Çünkü Allah, sapıklardan oluşmuş bir topluluğu doğruya ve güzele kılavuzlamaz.
İngilizce:
And remember, Moses said to his people: "O my people! why do ye vex and insult me, though ye know that I am the messenger of Allah (sent) to you?" Then when they went wrong, Allah let their hearts go wrong. For Allah guides not those who are rebellious transgressors.
Fransızca:
Et quand Moïse dit à son peuple : "ô mon peuple ! Pourquoi me maltraitez-vous alors que vous savez que je suis vraiment le Messager d'Allah [envoyé] à vous ? " Puis quand ils dévièrent, Allah fit dévier leurs coeurs, car Allah ne guide pas les gens pervers.
Almanca:
Und (erinnere daran), als Musa zu seinen Leuten sagte: "Meine Leute! Weshalb beleidigt ihr mich, wo ihr bereits wisst, daß ich doch ALLAHs Gesandter zu euch bin?" Und als sie abwichen, ließ ALLAH ihre Herzen abweichen. Und ALLAH leitet die fisq-betreibenden Leute nicht recht.
Rusça:
Вот сказал Муса (Моисей) своему народу: "О мой народ! Почему вы причиняете мне страдания, зная, что я послан к вам Аллахом?" Когда же они уклонились, Аллах совратил их сердца. Аллах не ведет прямым путем людей нечестивых.
Arapça:
وَإِذْ قَالَ مُوسَىٰ لِقَوْمِهِ يَا قَوْمِ لِمَ تُؤْذُونَنِي وَقَد تَّعْلَمُونَ أَنِّي رَسُولُ اللَّهِ إِلَيْكُمْ ۖ فَلَمَّا زَاغُوا أَزَاغَ اللَّهُ قُلُوبَهُمْ ۚ وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bir zaman Musa, kavmine: "Ey kavmim! Benim, Allah'ın size gönderdiği elçisi olduğumu bildiğiniz halde niçin beni incitiyorsunuz?" demişti. Onlar eğrilince, Allah da kalblerini eğriltti. Allah fasıkları doğru yola iletmez.
Diyanet Vakfı:
Bir zaman Musa kavmine: Ey kavmim! Benim, Allah'ın size gönderdiği elçisi olduğumu bildiğiniz halde niçin beni incitiyorsunuz? demişti. Onlar yoldan sapınca, Allah da kalplerini saptırmıştı. Allah, fasıklar topluluğunu doğru yola iletmez.

veiẕ ḳâle `îse-bnü meryeme yâ benî isrâîle innî rasûlü-llâhi ileyküm müṣaddiḳal limâ beyne yedeyye mine-ttevrâti vemübeşşiram birasûliy ye'tî mim ba`di-smühû aḥmed. felemmâ câehüm bilbeyyinâti ḳâlû hâẕâ siḥrum mübîn.
Türkçe:
Meryem oğlu İsa'nın da şöyle dediğini hatırla: "Ey İsrailoğulları! Ben size Allah'ın elçisiyim. Benden önce Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmet adında bir elçiyi müjdeleyici olarak gönderildim." Fakat İsa'nın müjdelediği elçi onlara apaçık deliller getirdiğinde: "Bu, katıksız bir büyüdür!" dediler.
İngilizce:
And remember, Jesus, the son of Mary, said: "O Children of Israel! I am the messenger of Allah (sent) to you, confirming the Law (which came) before me, and giving Glad Tidings of a Messenger to come after me, whose name shall be Ahmad." But when he came to them with Clear Signs, they said, "this is evident sorcery!"
Fransızca:
Et quand Jésus fils de Marie dit : "ô Enfants d'Israël, je suis vraiment le Messager d'Allah [envoyé] à vous, confirmateur de ce qui, dans la Thora, est antérieur à moi, et annonciateur d'un Messager à venir après moi, dont le nom sera "Ahmad" . Puis quand celui-ci vint à eux avec des preuves évidentes, ils dirent : "C'est là une magie manifeste".
Almanca:
Und (erinnere daran), als 'Isa Ibnu-Maryam sagte: "Kinder Israil! Gewiß, ich bin ALLAHs Gesandter zu euch bestätigend dessen, was vor mir von At-taurat war, und überbringend eine frohe Botschaft von einem Gesandten, der nach mir kommt, dessen Name Ahmad (Gelobter) ist." Und als er zu ihnen mit den klaren Zeichen kam, sagten sie: "Dies ist eine eindeutige Magie."
Rusça:
А вот Иса (Иисус), сын Марьям (Марии), сказал: "О сыны Исраила (Израиля)! Я послан к вам Аллахом, чтобы подтвердить правдивость того, что было в Таурате (Торе) до меня, и чтобы сообщить благую весть о Посланнике, который придет после меня, имя которого будет Ахмад (Мухаммад)". Когда же он явился к ним с ясными знамениями, они сказали: "Это - очевидное колдовство".
Arapça:
وَإِذْ قَالَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ يَا بَنِي إِسْرَائِيلَ إِنِّي رَسُولُ اللَّهِ إِلَيْكُم مُّصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيَّ مِنَ التَّوْرَاةِ وَمُبَشِّرًا بِرَسُولٍ يَأْتِي مِن بَعْدِي اسْمُهُ أَحْمَدُ ۖ فَلَمَّا جَاءَهُم بِالْبَيِّنَاتِ قَالُوا هَٰذَا سِحْرٌ مُّبِينٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Meryem oğlu İsa da: "Ey İsrailoğulları! ben size Allah'ın elçisiyim. benden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmed adında bir peygamberi müjdeleyici olarak (geldim)." demişti. Fakat onlara apaçık delillerle gelince "Bu, apaçık bir büyüdür." dediler.
Diyanet Vakfı:
Hatırla ki, Meryem oğlu İsa: Ey İsrailoğulları! Ben size Allah'ın elçisiyim, benden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmed adında bir peygamberi de müjdeleyici olarak geldim, demişti. Fakat o, kendilerine açık deliller getirince: Bu apaçık bir büyüdür, dediler.

vemen ażlemü mimmeni-fterâ `ale-llâhi-lkeẕibe vehüve yüd`â ile-l'islâm. vellâhü lâ yehdi-lḳavme-żżâlimîn.
Türkçe:
İslam'a/Allah'a teslim olmaya çağrılıp durduğu halde, yalanlar düzerek Allah'a iftira edenden daha zalim kim vardır? Allah, zulme bulaşmış kişiler topluluğunu doğruya ve güzele iletmez.
İngilizce:
Who doth greater wrong than one who invents falsehood against Allah, even as he is being invited to Islam? And Allah guides not those who do wrong.
Fransızca:
Et qui est plus injuste que celui qui invente un mensonge contre Allah, alors qu'il est appelé à l'Islam ? Et Allah ne guide pas les gens injustes.
Almanca:
Und keiner begeht mehr Unrecht als derjenige, der im Namen ALLAHs Lügen erdichtete, während er zum Islam eingeladen wird. Und ALLAH leitet die unrecht-begehenden Leute nicht recht.
Rusça:
Кто же может быть несправедливее того, кто измышляет ложь об Аллахе, когда его призывают к исламу? Аллах не ведет прямым путем несправедливых людей.
Arapça:
وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرَىٰ عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ وَهُوَ يُدْعَىٰ إِلَى الْإِسْلَامِ ۚ وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İslâm'a davet olunduğu halde Allah üzerine yalan uydurandan daha zalim kim olabilir? Allah zalim toplumu doğru yola iletmez.
Diyanet Vakfı:
İslam'a çağırıldığı halde Allah'a karşı yalan uydurandan daha zalim kim olabilir! Allah, zalimler topluluğunu doğru yola erdirmez.

yürîdûne liyuṭfiû nûra-llâhi biefvâhihim vellâhü mütimmü nûrihî velev kerihe-lkâfirûn.
Türkçe:
İstiyorlar ki, ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürsünler. Ama Allah, küfre batanlar hoş görmeseler de nurunu tamamlayacaktır.
İngilizce:
Their intention is to extinguish Allah's Light (by blowing) with their mouths: But Allah will complete (the revelation of) His Light, even though the Unbelievers may detest (it).
Fransızca:
Ils veulent éteindre de leurs bouches la lumière d'Allah, alors qu'Allah parachèvera Sa lumière en dépit de l'aversion des mécréants.
Almanca:
Sie wollen doch ALLAHs Licht mit ihren Mündern auslöschen. Und ALLAH wird Sein Licht vollständig machen, selbst dann, würden die Kafir demgegenüber abgeneigt sein.
Rusça:
Они хотят погасить свет Аллаха своими ртами, но Аллах сохранит Свой свет, даже если это ненавистно неверующим.
Arapça:
يُرِيدُونَ لِيُطْفِئُوا نُورَ اللَّهِ بِأَفْوَاهِهِمْ وَاللَّهُ مُتِمُّ نُورِهِ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Halbuki kâfirler hoş görmese de Allah nurunu tamamlayacaktır.
Diyanet Vakfı:
Onlar ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Halbuki kafirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır.

hüve-lleẕî ersele rasûlehû bilhüdâ vedîni-lḥaḳḳi liyużhirahû `ale-ddîni küllihî velev kerihe-lmüşrikûn.
Türkçe:
Resulünü hidayet ve hak dini getirmek üzere o gönderdi ki, ortak koşanlar hoşlanmasa bile, onu tüm dinlerden üstün kılsın.
İngilizce:
It is He Who has sent His Messenger with Guidance and the Religion of Truth, that he may proclaim it over all religion, even though the Pagans may detest (it).
Fransızca:
C'est Lui qui a envoyé Son messager avec la guidée et la Religion de Vérité, pour la placer au-dessus de toute autre religion, en dépit de l'aversion des associateurs.
Almanca:
ER ist Derjenige, Der Seinen Gesandten mit der Rechtleitung und dem Din der Wahrheit entsandte, damit ER ihn sämtliche Din übertreffen läßt, selbst dann, würden die Muschrik demgegenüber abgeneigt sein.
Rusça:
Он - Тот, Кто отправил Своего Посланника с верным руководством и религией истины, чтобы превознести ее над всеми остальными религиями, даже если это ненавистно многобожникам.
Arapça:
هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَىٰ وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O, Resulünü hidayet ve hak dinle gönderdi ki, müşrikler istemese de onu, bütün dinlerin üstüne çıkarsın.
Diyanet Vakfı:
Müşrikler istemeseler de dinini bütün dinlere üstün kılmak için Peygamberini hidayet ve hak ile gönderen O'dur.

yâ eyyühe-lleẕîne âmenû hel edüllüküm `alâ ticâratin tüncîküm min `aẕâbin elîm.
Türkçe:
Ey iman sahipleri! Dikkatlerinizi, sizi korkunç bir azaptan kurtaracak bir ticarete çekeyim mi:
İngilizce:
O ye who believe! Shall I lead you to a bargain that will save you from a grievous Penalty?-
Fransızca:
ô vous qui avez cru ! Vous indiquerai-je un commerce qui vous sauvera d'un châtiment douloureux ?
Almanca:
Ihr, die den Iman verinnerlicht habt! Soll ICH euch auf einen Handel hinweisen, der euch von einer qualvollen Peinigung errettet?!
Rusça:
О те, которые уверовали! Указать ли вам на торговлю, которая спасет вас от мучительных страданий?
Arapça:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا هَلْ أَدُلُّكُمْ عَلَىٰ تِجَارَةٍ تُنجِيكُم مِّنْ عَذَابٍ أَلِيمٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ey İman edenler! Sizi acı bir azabdan kurtaracak ticareti size göstereyim mi?
Diyanet Vakfı:
Ey iman edenler! Sizi acı bir azaptan kurtaracak ticareti size göstereyim mi?
Pages
