
elem tera ile-lleẕîne nâfeḳû yeḳûlûne liiḫvânihimü-lleẕîne keferû min ehli-lkitâbi lein uḫrictüm lenaḫrucenne me`aküm velâ nüṭî`u fîküm eḥaden ebedev vein ḳûtiltüm lenenṣuranneküm. vellâhü yeşhedü innehüm lekâẕibûn.
Türkçe:
Görmedin mi o ikiyüzlülüğe sapanları ki, Ehlikitap'tan inkâra giden dostlarına şöyle diyorlar: "Eğer toprağınızdan çıkarılırsanız, yemin olsun sizinle birlikte biz de çıkacağız. Sizinle ilgili olarak hiçbir zaman kimseye boyun eğmeyeceğiz. Eğer sizinle savaşılırsa mutlaka size yardım edeceğiz." Allah tanıktır ki onlar kesinlikle yalancıdırlar.
İngilizce:
Hast thou not observed the Hypocrites say to their misbelieving brethren among the People of the Book? - "If ye are expelled, we too will go out with you, and we will never hearken to any one in your affair; and if ye are attacked (in fight) we will help you". But Allah is witness that they are indeed liars.
Fransızca:
N'as-tu pas vu les hypocrites disant à leurs confrères qui ont mécru parmi les gens du Livre : "Si vous êtes chassés, nous partirons certes avec vous et nous n'obéirons jamais à personne contre vous; et si vous êtes attaqués, nous vous secourrons certes". Et Allah atteste qu'en vérité ils sont des menteurs.
Almanca:
Hast du etwa nicht diejenigen gesehen, die Nifaq betrieben haben, sie sagen ihren Brüdern von den Schriftbesitzern, die Kufr betrieben haben: "Wenn ihr vertrieben würdet, dann würden wir sicherlich mit euch weggehen und gegen euch überhaupt niemandem gehorchen. Und wenn ihr bekämpft würdet, würden wir euch doch beistehen!" Und ALLAH bezeugt, daß sie bestimmt Lügner sind.
Rusça:
Разве ты не видишь, что лицемеры говорят своим неверующим братьям из числа людей Писания: "Если вас изгонят, то мы уйдем вместе с вами и никогда никому не подчинимся против вас. А если с вами сразятся, то мы обязательно поможем вам". Аллах свидетельствует о том, что они являются лжецами.
Arapça:
۞ أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ نَافَقُوا يَقُولُونَ لِإِخْوَانِهِمُ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ لَئِنْ أُخْرِجْتُمْ لَنَخْرُجَنَّ مَعَكُمْ وَلَا نُطِيعُ فِيكُمْ أَحَدًا أَبَدًا وَإِن قُوتِلْتُمْ لَنَنصُرَنَّكُمْ وَاللَّهُ يَشْهَدُ إِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Münafıkların, kitap ehlinden inkar eden dostlarına "Eğer siz yurdunuzdan çıkarılırsanız, mutlaka biz de sizinle beraber çıkarız sizin aleyhinizde kimseye asla uymayız. Eğer savaşa tutuşursanız, mutlaka yardım ederiz." dediklerini görmedin mi? Allah, onların yalancı olduklarına şahitlik eder.
Diyanet Vakfı:
Münafıkların, kitap ehlinden inkar eden dostlarına: Eğer siz yurdunuzdan çıkarılırsanız, mutlaka biz de sizinle beraber çıkarız; sizin aleyhinizde kimseye asla uymayız. Eğer savaşa tutuşursanız, mutlaka yardım ederiz, dediklerini görmedin mi? Allah, onların yalancı olduklarına şahitlik eder.

lein uḫricû lâ yaḫrucûne me`ahüm. velein ḳûtilû lâ yenṣurûnehüm. velein neṣarûhüm leyüvellünne-l'edbâr. ŝümme lâ yünṣarûn.
Türkçe:
Eğer çıkarılsalar onlarla beraber çıkmazlar; eğer savaşa maruz bırakılsalar onlara yardım etmezler; yardım etmeye kalksalar da mutlaka arkalarını dönüp kaçarlar. Sonunda kendilerine de yardım edilmez.
İngilizce:
If they are expelled, never will they go out with them; and if they are attacked (in fight), they will never help them; and if they do help them, they will turn their backs; so they will receive no help.
Fransızca:
S'ils sont chassés, ils ne partiront pas avec eux; et s'ils sont attaqués, ils ne les secourront pas; et même s'ils allaient à leur secours, ils tourneraient sûrement le dos; puis ils ne seront point secourus.
Almanca:
Würden sie vertrieben, werden sie mit ihnen nicht weggehen, und würden sie bekämpft, werden sie ihnen nicht beistehen, und würden sie ihnen beistehen, würden sie doch den Rücken abkehren, dann wird ihnen nicht beigestanden.
Rusça:
Если они будут изгнаны, то те не уйдут вместе с ними. Если с ними сразятся, то они не помогут им. А если даже они помогут им, то повернут вспять, после чего уже никто не поможет им.
Arapça:
لَئِنْ أُخْرِجُوا لَا يَخْرُجُونَ مَعَهُمْ وَلَئِن قُوتِلُوا لَا يَنصُرُونَهُمْ وَلَئِن نَّصَرُوهُمْ لَيُوَلُّنَّ الْأَدْبَارَ ثُمَّ لَا يُنصَرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Andolsun eğer onlar, çıkarılırsalar, onlarla beraber çıkmazlar; savaşa tutuşmuş olsalar, onlara yardım etmezler; yardım etseler bile arkalarını dönüp kaçarlar, sonra kendilerine de yardım edilmez.
Diyanet Vakfı:
Andolsun, eğer onlar çıkarılsalar, onlarla beraber çıkmazlar; savaşa tutuşmuş olsalar, onlara yardım etmezler; yardım etseler bile arkalarını dönüp kaçarlar, sonra kendilerine de yardım edilmez.

leentüm eşeddü rahbeten fî ṣudûrihim mine-llâh. ẕâlike biennehüm ḳavmül lâ yefḳahûn.
Türkçe:
Onların gönüllerinde, korku bakımından siz, Allah'tan daha zorlusunuz. Bu böyledir, çünkü onlar anlamayan bir topluluktur.
İngilizce:
Of a truth ye are stronger (than they) because of the terror in their hearts, (sent) by Allah. This is because they are men devoid of understanding.
Fransızca:
Vous jetez dans leurs coeurs plus de terreur qu'Allah. C'est qu'ils sont des gens qui ne comprennent pas.
Almanca:
Gewiß, ihr seid furchterregender in ihren Herzen als ALLAH. Dies, weil sie doch Leute sind, die nicht begreifen.
Rusça:
Воистину, они страшатся вас в сердцах сильнее, чем Аллаха, поскольку они являются людьми непонимающими.
Arapça:
لَأَنتُمْ أَشَدُّ رَهْبَةً فِي صُدُورِهِم مِّنَ اللَّهِ ۚ ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ قَوْمٌ لَّا يَفْقَهُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onların kalblerinde sizin korkunuz, Allah'ın korkusundan fazladır. Böyledir, çünkü onlar anlamayan bir topluluktur.
Diyanet Vakfı:
Onların içlerinde size karşı duydukları korku, Allah'a olan korkularından daha şiddetlidir. Böyledir, çünkü onlar anlamayan bir topluluktur.

lâ yüḳâtilûneküm cemî`an illâ fî ḳuram müḥaṣṣanetin ev miv verâi cüdür. be'sühüm beynehüm şedîd. taḥsebühüm cemî`av veḳulûbühüm şettâ. ẕâlike biennehüm ḳavmül lâ ya`ḳilûn.
Türkçe:
Onlar sizinle toplu halde değil ancak müstahkem kaleler içinde yahut duvarlar arasından savaşabilirler. Onların kendi aralarındaki problemleri/çıkmazları çetindir/ciddidir. Sen onları birlik/beraberlik halinde sanıyorsun, oysaki onların kalpleri darmadağınık/parça parçadır. Böyledir; çünkü onlar akıllarını işletmeyen bir topluluktur.
İngilizce:
They will not fight you (even) together, except in fortified townships, or from behind walls. Strong is their fighting (spirit) amongst themselves: thou wouldst think they were united, but their hearts are divided: that is because they are a people devoid of wisdom.
Fransızca:
Tous ne vous combattront que retranchés dans des cités fortifiées ou de dernière des murailles. Leurs dissensions internes sont extrêmes. Tu les croirait unis, alors que leurs coeurs sont divisés. C'est qu'ils sont des gens qui ne raisonnent pas.
Almanca:
Sie kämpfen gegen euch nicht gemeinsam außer in befestigten Ortschaften oder von hinter Mauern. Ihre Gewalttätigkeit untereinander ist heftig. Du vermutest sie vereint, während ihre Herzen verschieden sind. Dies, weil sie doch Leute sind, die sich nicht besinnen.
Rusça:
Они не станут сражаться с вами вместе, разве что в укрепленных селениях или из-за стен. Меж собой у них жестокая вражда. Ты полагаешь, что они едины, но сердца их разобщены. Это - потому, что они являются людьми неразумеющими.
Arapça:
لَا يُقَاتِلُونَكُمْ جَمِيعًا إِلَّا فِي قُرًى مُّحَصَّنَةٍ أَوْ مِن وَرَاءِ جُدُرٍ ۚ بَأْسُهُم بَيْنَهُمْ شَدِيدٌ ۚ تَحْسَبُهُمْ جَمِيعًا وَقُلُوبُهُمْ شَتَّىٰ ۚ ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ قَوْمٌ لَّا يَعْقِلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar toplu olarak sizinle savaşamazlar, ancak, müstahkem şehirlerde yahut duvarların ardından (sizinle savaşmak isterler). Kendi aralarındaki çekişmeleri şiddetlidir. Sen onları toplu sanırsın, oysa onların kalbleri dağınıktır. Böyledir, çünkü onlar aklını kullanmayan bir topluluktur.
Diyanet Vakfı:
Onlar müstahkem şehirlerde veya siperler arkasında bulunmaksızın sizinle toplu halde savaşamazlar. Kendi aralarındaki savaşları ise çetindir. Sen onları derli toplu sanırsın, halbuki kalpleri darmadağınıktır. Böyledir, çünkü onlar aklını kullanmayan bir topluluktur.

kemeŝeli-lleẕîne min ḳablihim ḳarîben ẕâḳû vebâle emrihim. velehüm `aẕâbün elîm.
Türkçe:
Kendilerinden biraz önce günahlarının vebalini tadanlara benziyorlar. Acı bir azap var onlara...
İngilizce:
Like those who lately preceded them, they have tasted the evil result of their conduct; and (in the Hereafter there is) for them a grievous Penalty;-
Fransızca:
ils sont semblables à ceux qui, peu de temps avant eux, ont goûté la conséquence de leur comportement et ils auront un châtiment douloureux ;
Almanca:
Gleich denjenigen vor ihnen vor kurzer Zeit, sie erfuhren die bösen Konsequenzen ihrer Angelegenheit, und für sie ist qualvolle Peinigung bestimmt.
Rusça:
Они подобны своим недавним предшественникам, которые вкусили пагубность своих деяний и которым уготованы мучительные страдания.
Arapça:
كَمَثَلِ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ قَرِيبًا ۖ ذَاقُوا وَبَالَ أَمْرِهِمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Bu yahudilerin durumu) kendilerinden az önce, işlerinin günahını tatmış olan, ahirette de kendileri için acı bir azab bulunan kimselerin (Bedir'de cezalarını bulan putperestlerin) durumu gibidir.
Diyanet Vakfı:
(Onların durumu) kendilerinden az önce geçmiş ve yaptıklarının cezasını tatmış olanların durumu gibidir. Onlara acıklı bir azap vardır.

kemeŝeli-şşeyṭâni iẕ ḳâle lil'insâni-kfür. felemmâ kefera ḳâle innî berîüm minke innî eḫâfü-llâhe rabbe-l`âlemîn.
Türkçe:
Durumları, şeytanın durumuna benziyor. Hani, şeytan insana, "Küfret/inkâr et!" der, insan küfür ve inkâra sapınca da şöyle konuşur: "Vallahi ben senden uzağım; ben, âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım!"
İngilizce:
(Their allies deceived them), like the Evil One, when he says to man, "Deny Allah": but when (man) denies Allah, (the Evil One) says, "I am free of thee: I do fear Allah, the Lord of the Worlds!"
Fransızca:
ils sont semblables au Diable quand il dit à l'homme : "Sois incrédule". Puis quand il a mécru, il dit : "Je te désavoue car redoute Allah, le Seigneur de l'Univers".
Almanca:
Gleich dem Satan, als er dem Menschen sagte: "Betreibe Kufr!" Und nachdem er Kufr betrieben hatte, sagte er: "Gewiß, ich sage mich los von dir. Ich fürchte mich vor ALLAH, Dem HERRN aller Schöpfung."
Rusça:
Они подобны сатане, который говорит человеку: "Не веруй!" Когда же тот становится неверующим, он говорит: "Я не причастен к тебе! Я боюсь Аллаха, Господа миров".
Arapça:
كَمَثَلِ الشَّيْطَانِ إِذْ قَالَ لِلْإِنسَانِ اكْفُرْ فَلَمَّا كَفَرَ قَالَ إِنِّي بَرِيءٌ مِّنكَ إِنِّي أَخَافُ اللَّهَ رَبَّ الْعَالَمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Yahudileri kandıran münafıkların durumu da) tıpkı şeytanın durumuna benzer ki insana "İnkâr et." dedi, (insan) inkar edince de: "Ben senden uzağım, ben âlemlerin Rabb'i Allah'tan korkarım!" dedi.
Diyanet Vakfı:
Münafıkların durumu tıpkı şeytanın durumu gibidir. Çünkü şeytan insana "İnkar et" der. İnsan inkar edince de: Ben senden uzağım, çünkü ben alemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım, der.

fekâne `âḳibetehümâ ennehümâ fi-nnâri ḫâlideyni fîhâ. veẕâlike cezâu-żżâlimîn.
Türkçe:
Bu yüzden ikisinin de sonu, içinde sürekli kalacakları ateşe girmek oldu. Zalimlerin cezası işte budur.
İngilizce:
The end of both will be that they will go into the Fire, dwelling therein for ever. Such is the reward of the wrong-doers.
Fransızca:
Ils eurent pour destinée d'être tous deux dans le Feu pour y demeurer éternellement. Telle est la rétribution des injustes.
Almanca:
So war das Anschließende von beiden, daß sie im Feuer darin ewig sind. Und dies ist die Vergeltung der Unrecht-Begehenden.
Rusça:
Концом тех и других станет попадание в Огонь, в котором они пребудут вечно. Таково воздаяние беззаконникам!
Arapça:
فَكَانَ عَاقِبَتَهُمَا أَنَّهُمَا فِي النَّارِ خَالِدَيْنِ فِيهَا ۚ وَذَٰلِكَ جَزَاءُ الظَّالِمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Nihayet ikisinin sonu, ebedi olarak ateşte oldu. Zalimlerin cezası budur.
Diyanet Vakfı:
Nihayet ikisinin de sonu, içinde ebedi kalacakları ateş olacaktır. İşte bu, zalimlerin cezasıdır.

yâ eyyühe-lleẕîne âmenü-tteḳu-llâhe veltenżur nefsüm mâ ḳaddemet ligad. vetteḳu-llâh. inne-llâhe ḫabîrum bimâ ta`melûn.
Türkçe:
Ey iman edenler! Allah'tan korkun! Ve her benlik, yarın için önden ne gönderdiğine bir baksın. Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır.
İngilizce:
O ye who believe! Fear Allah, and let every soul look to what (provision) He has sent forth for the morrow. Yea, fear Allah: for Allah is well-acquainted with (all) that ye do.
Fransızca:
ô vous qui avez cru ! Craignez Allah. Que chaque âme voit bien ce qu'elle a avancé pour demain. Et craignez Allah, car Allah est Parfaitement Connaisseur de ce que vous faites.
Almanca:
Ihr, die den Iman verinnerlicht habt! Handelt Taqwa gemäß ALLAH gegenüber, und eine Seele soll danach schauen, was sie für morgen vorausschickte! Und handelt Taqwa gemäß ALLAH gegenüber! Gewiß, ALLAH ist dessen allkundig, was ihr tut.
Rusça:
О те, которые уверовали! Бойтесь Аллаха, и пусть душа посмотрит, что она приготовила на завтрашний день. Бойтесь Аллаха, ведь Аллах ведает о том, что вы совершаете.
Arapça:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَلْتَنظُرْ نَفْسٌ مَّا قَدَّمَتْ لِغَدٍ ۖ وَاتَّقُوا اللَّهَ ۚ إِنَّ اللَّهَ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ey inananlar, Allah'tan korkun ve kişi, yarın için ne (yapıp) gönderdiğine baksın. Allah'tan korkun; çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
Diyanet Vakfı:
Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve herkes, yarına ne hazırladığına baksın. Allah'tan korkun, çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.

velâ tekûnû kelleẕîne nesü-llâhe feensâhüm enfüsehüm. ülâike hümü-lfâsiḳûn.
Türkçe:
O kimseler gibi olmayın ki, Allah'ı unuttular da Allah da onlara öz benliklerini unutturdu. Yoldan çıkmışların ta kendileridir onlar.
İngilizce:
And be ye not like those who forgot Allah; and He made them forget their own souls! Such are the rebellious transgressors!
Fransızca:
Et ne soyez pas comme ceux qui ont oublié Allah; [Allah] leur a fait alors oublier leur propres personnes; ceux-là sont les pervers.
Almanca:
Und seid nicht wie diejenigen, die ALLAH vergaßen, dann ließ ER sie sich selbst vergessen. Diese sind die wirklichen Fasiq.
Rusça:
Не будьте подобны тем, которые забыли Аллаха и которых Он заставил забыть самих себя. Они являются нечестивцами.
Arapça:
وَلَا تَكُونُوا كَالَّذِينَ نَسُوا اللَّهَ فَأَنسَاهُمْ أَنفُسَهُمْ ۚ أُولَٰئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah'ı unutup da Allah'ın da kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın onlar, yoldan çıkan kimselerdir.
Diyanet Vakfı:
Allah'ı unutan ve bu yüzden Allah'ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. Onlar yoldan çıkan kimselerdir.

lâ yestevî aṣḥâbü-nnâri veaṣḥâbü-lcenneh. aṣḥâbü-lcenneti hümü-lfâizûn.
Türkçe:
Ateşin dostlarıyla cennetin dostları bir olmaz. Cennetin dostları, kurtuluşu/zaferi elde edenlerin ta kendileridir.
İngilizce:
Not equal are the Companions of the Fire and the Companions of the Garden: it is the Companions of the Garden, that will achieve Felicity.
Fransızca:
Ne seront pas égaux les gens du Feu et les gens du Paradis. Les gens du Paradis sont eux les gagnants.
Almanca:
Nicht gleich sind die Weggenossen des Feuers und die Weggenossen der Dschanna. Die Weggenossen der Dschanna sind die wirklichen Gewinner.
Rusça:
Обитатели Огня не равны обитателям Рая. Обитатели Рая являются преуспевшими.
Arapça:
لَا يَسْتَوِي أَصْحَابُ النَّارِ وَأَصْحَابُ الْجَنَّةِ ۚ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمُ الْفَائِزُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Cehennem ehli ile cennet ehli bir olmaz. Cennet ehli kurtularak isteklerine erişenlerdir.
Diyanet Vakfı:
Cehennem ehliyle cennet ehli bir olmaz. Cennet ehli, isteklerine erişenlerdir.
Pages
