An-Naml—النمل

men câe bilḥaseneti felehû ḫayrum minhâ. vehüm min feza`iy yevmeiẕin âminûn.

Türkçe:
İyilik ve güzellik getirene, getirdiğinden daha hayırlısı vardır. Onlar o gün korkudan güvene çıkmışlardır.
İngilizce:
If any do good, good will (accrue) to them therefrom; and they will be secure from terror that Day.
Fransızca:
Quiconque viendra avec le bien aura bien mieux, et ce jour-là ils seront à l'abri de tout effroi.
Almanca:
Wer mit der guten Tat kommt, für ihn ist Besseres als dies bestimmt, und sie werden vor dem Erschrecken jenes Tages sicher sein.
Rusça:
Те, которые предстанут с добрым деянием, получат нечто лучшее. В тот день они будут обезопашены от страха.
Arapça:
مَن جَاءَ بِالْحَسَنَةِ فَلَهُ خَيْرٌ مِّنْهَا وَهُم مِّن فَزَعٍ يَوْمَئِذٍ آمِنُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kim iyilikle gelirse, ona daha iyisi verilir ve onlar o gün korkudan da emin kalırlar.
Diyanet Vakfı:
Kim iyilikle (ilahi huzura) gelirse, ona daha iyisi verilir. Ve onlar o gün korkudan emin kalırlar.

vemen câe bisseyyieti fekübbet vucûhühüm fi-nnâr. hel tüczevne illâ mâ küntüm ta`melûn.

Türkçe:
Kötülük getirenlerin ise yüzleri ateşte sürtülür. Sadece yapıp ettiklerinizle cezalandırılırsınız.
İngilizce:
And if any do evil, their faces will be thrown headlong into the Fire: "Do ye receive a reward other than that which ye have earned by your deeds?"
Fransızca:
Et quiconque viendra avec le mal... alors ils seront culbutés le visage dans le Feu. N'êtes-vous pas uniquement rétribués selon ce que vous oeuvriez ? "
Almanca:
Und wer mit der schlechten Tat kommt, diese werden auf ihre Gesichter ins Feuer geworfen. Wird euch anderes vergolten, als das, was ihr zu tun pflegtet?!
Rusça:
А те, которые предстанут с дурными деяниями, будут повергнуты в Огонь ничком: "Разве вы не получаете воздаяние только за то, что совершали?"
Arapça:
وَمَن جَاءَ بِالسَّيِّئَةِ فَكُبَّتْ وُجُوهُهُمْ فِي النَّارِ هَلْ تُجْزَوْنَ إِلَّا مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Her kim de kötülükle gelirse artık yüzleri ateşte sürtülür. "Başka değil ancak yaptığınız amellerin cezasını çekeceksiniz." (denir).
Diyanet Vakfı:
(Rablerinin huzuruna) kötülükle gelen kimseler ise yüzükoyun cehenneme atılırlar. (Onlara) "Ancak yaptıklarınızın karşılığını görmektesiniz!" (denir).

innemâ ümirtü en a`büde rabbe hâẕihi-lbeldeti-lleẕî ḥarramehâ velehû küllü şey'. veümirtü en ekûne mine-lmüslimîn.

Türkçe:
"Ben sadece, bu beldenin Rabbine kulluk etmekle emrolundum. Orayı saygıya layık kılmıştır O. Her şey O'nundur. Ben, müslümanlardan/Allah'a teslim olanlardan olmakla emrolundum."
İngilizce:
For me, I have been commanded to serve the Lord of this city, Him Who has sanctified it and to Whom (belong) all things: and I am commanded to be of those who bow in Islam to Allah's Will,-
Fransızca:
"Il m'a été seulement commandé d'adorer le Seigneur de cette Ville (la Mecque) qu'Il a sanctifiée, - et à Lui toute chose - et il m'a été commandé d'être du nombre des Musulmans,
Almanca:
Ich wurde nur angewiesen, daß ich Dem HERRN dieser Ortschaft diene, die ER für haram erklärte, und Ihm gehört alles. Und ich wurde angewiesen, von den Muslimen zu sein,
Rusça:
Скажи: "Мне велено только поклоняться Господу этого города (Мекки), который Он провозгласил заповедным. Ему принадлежит всякая вещь, мне же велено быть одним из мусульман
Arapça:
إِنَّمَا أُمِرْتُ أَنْ أَعْبُدَ رَبَّ هَٰذِهِ الْبَلْدَةِ الَّذِي حَرَّمَهَا وَلَهُ كُلُّ شَيْءٍ ۖ وَأُمِرْتُ أَنْ أَكُونَ مِنَ الْمُسْلِمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(De ki): "Ben ancak her şeyin sahibi olan ve burayı kutlu kılan bu şehrin (Mekke'nin) Rabbine kulluk etmekle emrolundum. Yine bana müslümanlardan olmam emredildi."
Diyanet Vakfı:
(De ki:) Ben ancak, bu şehrin (Mekke'nin) Rabbine -ki O burayı dokunulmaz kılmıştır- kulluk etmekle emrolundum. Her şey de zaten O'na aittir. Bana müslümanlardan olmam " emredildi.

veen etlüve-lḳur'ân. femeni-htedâ feinnemâ yehtedî linefsih. vemen ḍalle feḳul innemâ ene mine-lmünẕirîn.

Türkçe:
"Ve Kur'an okumakla emrolundum. Artık kim yola gelirse kendi nefsi için gelir. Sapmışa gelince, böylesine de ki: 'Ben uyarıcılardan biriyim. Hepsi bu!"
İngilizce:
And to rehearse the Qur'an: and if any accept guidance, they do it for the good of their own souls, and if any stray, say: "I am only a Warner".
Fransızca:
Et de réciter le Coran". Quiconque se guide, c'est pour Lui-même en effet qu'il se guide. Et quiconque s'égare..., alors dis : "Je ne suis que l'un des avertisseurs".
Almanca:
und daß ich den Quran vortrage. Wer dann Rechtleitung findet, der findet Rechtleitung nur für sich selbst, und wer irregeht, dann sag: "Ich bin nur von den Warnern!"
Rusça:
и читать Коран". Кто следует прямым путем, тот поступает во благо себе. А тому, кто впал в заблуждение, скажи: "Я - всего лишь один из тех, кто предостерегает".
Arapça:
وَأَنْ أَتْلُوَ الْقُرْآنَ ۖ فَمَنِ اهْتَدَىٰ فَإِنَّمَا يَهْتَدِي لِنَفْسِهِ ۖ وَمَن ضَلَّ فَقُلْ إِنَّمَا أَنَا مِنَ الْمُنذِرِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve Kur'ân'ı okumam emredildi. Artık kim doğru yola gelirse, yalnız kendisi için gelmiş olur; kim de saparsa ona de ki: "Ben sadece uyarıcılardanım."
Diyanet Vakfı:
"Ve Kur'an'ı okumam (emredildi). Artık kim doğru yola gelirse, yalnız kendisi için gelmiş olur; kim de saparsa ona de ki: Ben sadece uyarıcılardanım.

veḳuli-lḥamdü lillâhi seyürîküm âyâtihî feta`rifûnehâ. vemâ rabbüke bigâfilin `ammâ ta`melûn.

Türkçe:
Ve şöyle yakar: "Hamt olsun Allah'a! O size ayetlerini gösterecek de siz onları tanıyacaksınız. Senin Rabbin, yapmakta olduklarınızdan habersiz değildir."
İngilizce:
And say: "Praise be to Allah, Who will soon show you His Signs, so that ye shall know them"; and thy Lord is not unmindful of all that ye do.
Fransızca:
Dis : "Louange à Allah ! Il vous fera voir Ses preuves, et vous les reconnaîtrez". Ton Seigneur n'est pas inattentif à ce que vous faites.
Almanca:
Und sag: "Alhamdulillah: Alles Lob gebührt ALLAH! ER wird euch Seine Ayat zeigen, so werdet ihr sie kennen." Und dein HERR ist nicht achtlos dem gegenüber, was ihr tut.
Rusça:
Скажи: "Хвала Аллаху! Он покажет вам Свои знамения, и вы узнаете их". Твой Господь не находится в неведении о том, что вы совершаете.
Arapça:
وَقُلِ الْحَمْدُ لِلَّهِ سَيُرِيكُمْ آيَاتِهِ فَتَعْرِفُونَهَا ۚ وَمَا رَبُّكَ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve şöyle de: Hamd, Allah'a mahsustur. O, âyetlerini size gösterecek, siz de onları görüp tanıyacaksınız. Rabbin, yaptıklarınızdan habersiz değildir.
Diyanet Vakfı:
Ve şöyle de: Hamd Allah'a mahsustur. O, ayetlerini size gösterecek, siz de onları görüp tanıyacaksınız (ama artık faydası olmayacaktır). Rabbin, yaptıklarınızdan habersiz değildir.

Pages

An-Naml—النمل beslemesine abone olun.