
ḥâ-mîm.
Türkçe:
Hâ, Mîm.
İngilizce:
Ha-Mim.
Fransızca:
Ha, Mim.
Almanca:
Ha-mim .
Rusça:
Ха. Мим.
Arapça:
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ حم
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hâ, mîm
Diyanet Vakfı:
Ha. Mim.

tenzîlü-lkitâbi mine-llâhi-l`azîzi-lḥakîm.
Türkçe:
Azîz ve Hakîm olan Allah'tan Kitap'ın indirilişidir bu...
İngilizce:
The revelation of the Book is from Allah the Exalted in Power, Full of Wisdom.
Fransızca:
La révélation du Livre émane d'Allah, le Puissant, le Sage.
Almanca:
Die sukzessive Hinabsendung der Schrift ist von ALLAH, Dem Allwürdigen, Dem Allweisen.
Rusça:
Писание ниспослано от Аллаха Могущественного, Мудрого.
Arapça:
تَنزِيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bu kitap, Azîz ve Hakîm olan Allah tarafından indirilmiştir.
Diyanet Vakfı:
Kitap, aziz ve hakim olan Allah tarafından indirilmiştir.

inne fi-ssemâvâti vel'arḍi leâyâtil lilmü'minîn.
Türkçe:
Kuşkusuz, göklerde ve yerde, iman sahipleri için sayısız ayetler vardır.
İngilizce:
Verily in the heavens and the earth, are Signs for those who believe.
Fransızca:
Il y a certes dans les cieux et la terre des preuves pour les croyants.
Almanca:
Gewiß, in den Himmeln und auf Erden sind doch Ayat für die Mumin.
Rusça:
Воистину, на небесах и на земле есть знамения для верующих.
Arapça:
إِنَّ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ لَآيَاتٍ لِّلْمُؤْمِنِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şüphesiz göklerde ve yerde müminler için birçok âyetler vardır.
Diyanet Vakfı:
Şüphesiz göklerde ve yerde inananlar için birçok ayetler vardır.

vefî ḫalḳiküm vemâ yebüŝŝü min dâbbetin âyâtül liḳavmiy yûḳinûn.
Türkçe:
Ve sizin yaratılışınızda, her yana yaydığı canlılarda, kesinliği yakalayan bir topluluk için ibretler, işaretler vardır.
İngilizce:
And in the creation of yourselves and the fact that animals are scattered (through the earth), are Signs for those of assured Faith.
Fransızca:
Et dans votre propre création, et dans ce qu'Il dissémine comme animaux, il y a des signes pour des gens qui croient avec certitude.
Almanca:
Auch in eurer Schöpfung und in jedem sich bewegenden Lebewesen, was ER ausbreiten ließ, sind Ayat für Leute, die Gewißheit anstreben.
Rusça:
В сотворении вас и живых тварей, которых Он расселил, есть знамения для людей убежденных.
Arapça:
وَفِي خَلْقِكُمْ وَمَا يَبُثُّ مِن دَابَّةٍ آيَاتٌ لِّقَوْمٍ يُوقِنُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sizin yaratılışınızda ve çeşitli canlıları yeryüzüne yaymasında kesin olarak inanan kimseler için ibretler vardır.
Diyanet Vakfı:
Sizin yaratılışınızda ve (Allah'ın) yeryüzünde yaydığı canlılarda, kesin olarak inanan bir toplum için ibret verici işaretler vardır.

vaḫtilâfi-lleyli vennehâri vemâ enzele-llâhü mine-ssemâi mir rizḳin feaḥyâ bihi-l'arḍa ba`de mevtihâ vetaṣrîfi-rriyâḥi âyâtül liḳavmiy ya`ḳilûn.
Türkçe:
Geceyle gündüzün birbiri ardınca gelişinde, Allah'ın gökten bir rızık indirip de onunla yerküreyi ölümünden sonra hayata kavuşturmasında, rüzgârların herbir yana sevkedilişinde de aklını çalıştıran bir topluluk için izler, işaretler vardır.
İngilizce:
And in the alternation of Night and Day, and the fact that Allah sends down Sustenance from the sky, and revives therewith the earth after its death, and in the change of the winds,- are Signs for those that are wise.
Fransızca:
De même dans l'alternance de la nuit et du jour, et dans ce qu'Allah fait descendre du ciel, comme subsistance [pluie] par laquelle Il redonne la vie à la terre une fois morte, et dans la distribution des vents, il y a des signes pour des gens qui raisonnent.
Almanca:
Auch die Aufeinanderfolge von Nacht und Tag und Rizq (Regen), das ALLAH vom Himmel fallen ließ, dann ER damit die Landschaft nach ihrem Tod wieder belebte, und die Strömung der Winde sind Ayat für Leute, die sich besinnen.
Rusça:
В смене ночи и дня, в уделе, который Аллах ниспосылает с неба и посредством которого Он оживляет землю после ее смерти, и в смене ветров есть знамения для людей разумеющих.
Arapça:
وَاخْتِلَافِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَمَا أَنزَلَ اللَّهُ مِنَ السَّمَاءِ مِن رِّزْقٍ فَأَحْيَا بِهِ الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَتَصْرِيفِ الرِّيَاحِ آيَاتٌ لِّقَوْمٍ يَعْقِلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Gece ile gündüzün değişmesinde ve Allah'ın gökten bir rızık sebebi olan yağmuru indirip de onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltmesinde ve rüzgârları yönlendirmesinde aklını kullanan bir topluluk için nice deliller vardır.
Diyanet Vakfı:
Gecenin ve gündüzün değişmesinde, Allah'ın gökten indirmiş olduğu rızıkta (yağmurda) ve ölümünden sonra yeri onunla diriltmesinde, rüzgarları değişik yönlerden estirmesinde, aklını kullanan toplum için dersler vardır.

tilke âyâtü-llâhi netlûhâ `aleyke bilḥaḳḳ. febieyyi ḥadîŝim ba`de-llâhi veâyâtihî yü'minûn.
Türkçe:
İşte bunlar, Allah'ın ayetleridir ki, onları sana hak olarak okuyoruz. Hal böyle iken Allah'tan ve onun ayetlerinden sonra hangi hadise/söze inanıyorlar?!
İngilizce:
Such are the Signs of Allah, which We rehearse to thee in Truth; then in what exposition will they believe after (rejecting) Allah and His Signs?
Fransızca:
Voilà les versets d'Allah que Nous te récitons en toute vérité. Alors dans quelle parole croiront-ils après [la parole] d'Allah et après Ses signes ?
Almanca:
Diese sind ALLAHs Ayat, die WIR dir wahrheitsgemäß vortragen. An welche Botschaft nach ALLAH und Seinen Ayat werden sie denn den Iman verinnerlichen?!
Rusça:
Вот аяты Аллаха, которые Мы читаем тебе во истине. В какой же рассказ после рассказа об Аллахе и его знамениях они верят?
Arapça:
تِلْكَ آيَاتُ اللَّهِ نَتْلُوهَا عَلَيْكَ بِالْحَقِّ ۖ فَبِأَيِّ حَدِيثٍ بَعْدَ اللَّهِ وَآيَاتِهِ يُؤْمِنُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İşte bunlar, Allah'ın âyetleridir. Sana onları hakkıyla okuyoruz. Artık Allah'a ve âyetlerine inanmadıktan sonra hangi söze inanacaklar?
Diyanet Vakfı:
İşte sana gerçek olarak okuduğumuz bunlar Allah'ın ayetleridir. Artık Allah'tan ve O'nun ayetlerinden sonra hangi söze inanacaklar?

veylül likülli effâkin eŝîm.
Türkçe:
Yazıklar ve azaplar olsun günaha batmış her yalancı iftiracıya,
İngilizce:
Woe to each sinful dealer in Falsehoods:
Fransızca:
Malheur à tout grand imposteur pécheur !
Almanca:
Niedergang ist für jeden verfehlenden Ifk-Lügner ,
Rusça:
Горе всякому лживому грешнику!
Arapça:
وَيْلٌ لِّكُلِّ أَفَّاكٍ أَثِيمٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Her günahkâr kişinin vay haline!
Diyanet Vakfı:
Vay haline, her yalancı ve günahkar kişinin!

yesme`u âyâti-llâhi tütlâ `aleyhi ŝümme yüṣirru müstekbiran keel lem yesma`hâ. febeşşirhü bi`aẕâbin elîm.
Türkçe:
Ki Allah'ın ayetlerinin kendisine okunuşunu dinler, sonra böbürlenmiş olarak inadında devam eder. Sanki hiç duymamıştır onları. Artık acıklı bir azapla muştula böylesini.
İngilizce:
He hears the Signs of Allah rehearsed to him, yet is obstinate and lofty, as if he had not heard them: then announce to him a Penalty Grievous!
Fransızca:
Il entend les versets d'Allah qu'on lui récite puis persiste dans son orgueil, comme s'il ne les avait jamais entendus. Annonce-lui donc un châtiment douloureux.
Almanca:
der ALLAHs Ayat hört, wie sie ihm vortragen wird, dann in Arroganz sich erhebend beharrt, als hätte er sie nicht gehört. So überbringe ihm die "frohe Botschaft" über eine qualvolle Peinigung.
Rusça:
Он выслушивает аяты Аллаха, которые читаются ему, а затем надменно упорствует, словно он вовсе не слышал их. Обрадуй же его вестью о мучительных страданиях.
Arapça:
يَسْمَعُ آيَاتِ اللَّهِ تُتْلَىٰ عَلَيْهِ ثُمَّ يُصِرُّ مُسْتَكْبِرًا كَأَن لَّمْ يَسْمَعْهَا ۖ فَبَشِّرْهُ بِعَذَابٍ أَلِيمٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O kimse Allah'ın kendisine okunan âyetlerini işitir de, sonra sanki kibrinden hiç işitmemiş gibi ısrar eder. İşte sen onu, can yakıcı bir azabla müjdele!
Diyanet Vakfı:
O, Allah'ın kendisine okunan ayetlerini işitir de sonra büyüklük taslayarak sanki hiç onları duymamış gibi (küfründe) direnir. İşte onu acı bir azap ile müjdele!

veiẕâ `alime min âyâtinâ şey'en-tteḫaẕehâ hüzüvâ. ülâike lehüm `aẕâbüm mühîn.
Türkçe:
Ayetlerimizden birşeyin bilgisine ulaşınca, alaya aldı onu. İşte onlar içindir horlayıp yere batıran bir azap.
İngilizce:
And when he learns something of Our Signs, he takes them in jest: for such there will be a humiliating Penalty.
Fransızca:
S'il a connaissance de quelques-uns de Nos versets, il les tourne en dérision. Ceux-là auront un châtiment avilissant :
Almanca:
Und wenn er von Unseren Ayat etwas kennt, nimmt er sie zum Spott. Für diese ist eine erniedrigende Peinigung bestimmt.
Rusça:
Когда он узнает о чем-либо из Наших знамений, он начинает насмехаться над ними. Таким уготованы унизительные мучения.
Arapça:
وَإِذَا عَلِمَ مِنْ آيَاتِنَا شَيْئًا اتَّخَذَهَا هُزُوًا ۚ أُولَٰئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُّهِينٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Âyetlerimizden birşey öğrendiği zaman, onu alaya alıyor. İşte onlar için rezil ve rüsvay edici bir azap vardır.
Diyanet Vakfı:
(O) ayetlerimizden bir şey öğrendiği zaman onlarla alay eder. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır!

miv verâihim cehennem. velâ yugnî `anhüm mâ kesebû şey'ev velâ me-tteḫaẕû min dûni-llâhi evliyâ'. velehüm `aẕâbün `ażîm.
Türkçe:
Arkalarından cehennem! Kazanmış oldukları da Allah dışında edindikleri veliler de onlara hiçbir yarar sağlamayacaktır. Çok büyük bir azap vardır onlar için.
İngilizce:
In front of them is Hell: and of no profit to them is anything they may have earned, nor any protectors they may have taken to themselves besides Allah: for them is a tremendous Penalty.
Fransızca:
L'Enfer est à leur trousses. Ce qu'ils auront acquis ne leur servira à rien, ni ce qu'ils auront pris comme protecteurs, en dehors d'Allah. Ils auront un énorme châtiment.
Almanca:
Vor ihnen steht Dschahannam. Und weder das, was sie sich erwarben, wird ihnen nützen, noch das, was sie sich anstelle von ALLAH als Wali nahmen. Und für sie ist eine überharte Peinigung bestimmt.
Rusça:
Перед ними - Геенна. Не спасут их то, что они приобрели, и те, кого они взяли себе в покровители и помощники вместо Аллаха. Им уготованы великие мучения.
Arapça:
مِّن وَرَائِهِمْ جَهَنَّمُ ۖ وَلَا يُغْنِي عَنْهُم مَّا كَسَبُوا شَيْئًا وَلَا مَا اتَّخَذُوا مِن دُونِ اللَّهِ أَوْلِيَاءَ ۖ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ötelerinde cehennem var. Ne kazandıkları şeyler, ne de Allah'tan başka edindikleri dostlar, kendilerinden hiçbir şeyi (azabı) kaldıramaz. Onlar için büyük bir azab vardır.
Diyanet Vakfı:
Ötelerinde de cehennem vardır. Kazandıkları şeyler de, Allah'ı bırakıp edindikleri dostlar da onlara hiçbir fayda vermez. Büyük azap onlaradır.
Pages
